Bir lider olarak kendisine verilen tüm görevleri sürekli eline yüzüne bulaştıran Nuri el-Maliki'nin hala aynı fikirler ve söylemlere devam etmesi inanılmaz bir olay.
Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, ‘düşerken yükselmek’ deyiminin adeta canlı kanlı yaşayan bir emsalidir. Maliki, ABD’nin 2003 yılındaki Irak işgali öncesi dönemde ülkedeki muhalefetin içindeki silik isimlerden birisiydi. Kendisinin bu silikliği, görece daha ideolojik bir şahsiyet olarak bilinen İbrahim el-Caferi'nin yerine başbakanlığa seçilirken anahtar bir rol oynadı.
2010’lu yıllara gelindiğinde Maliki, toksik söylemler konusunda iyice ustalaşmıştı. Geçmişte yaşanan olayları, kasıtlı mezhepçi dokunuşlar ve popülizm üzerinden işleyerek Irak’ta yaşanan siyasi çıkmazı ideolojik bir çıkmaza dönüştürmek için çabalamaktaydı.
Hem ABD hem de İranlı komutan Kasım Süleymani, Maliki’yi çok sevdi. İlk başta düşman olan bu iki taraf daha sonra gizli yürütülen nükleer anlaşması görüşmeleri sırasında Maliki’nin liderliğindeki bir Irak’ın daha iyi olacağı hususunda hemfikir kaldı.
Ancak Maliki’nin başbakanlık koltuğuna oturduğu 2010-2014 döneminde Irak, rüşvet skandalları, askeri sıkıntılar ile sivillere yönelik insan hakları ihlalleri ve cinayetler ile doluydu. Irak topraklarının üçte birinin IŞİD tarafından ele geçirilmesiyle sonuçlanan devlet güvenlik güçlerinin tamamen çöktüğü süreç te yine bu dönemde yaşandı.
Maliki'den asla hesap sorulmadı
El Maliki bir sonraki seçimleri kaybetti ancak sorumlu olduğu cürümlerden dolayı asla kendisine hesap sorulmadı. Seçimi kaybettikten sonra perde arkasında kendisine oynayacak bir rol bulan Maliki, tekrar güç makamına geleceğine dair büyük bir beklenti içinde oldu ve geçen yılın ekim ayında düzenlenen genel seçimlerde vasat bir performans sergiledi.
Ortaya çıkan ses kaydı
Ancak son günlerde sızdırılan bir dizi ses kaydı, Maliki’nin tüm beklentilerini ve hatta siyasi kariyerini dahi bitirebilir.
Virginia’da yaşayan bir blogger ve aktivist olan Ali el-Fazıl, birkaç gün önce iki militan ile Maliki arasında geçtiği anlaşılan bir konuşmanın ses kaydını parça parça yayınlamaya başladı.
Maliki’nin ofisinden yapılan açıklamada kayıtların sahte olduğu iddia edilmesine rağmen bu tür kayıtların orijinalliğini doğrulama hususunda tanınan ve güvenilir bir kuruluş olan 'Tech4Peace', söz konusu ses kayıtlarının gerçek olduğunu onayladı.
Şu ana kadar sızdırılan kayıtların içeriğini kısaca özetlemek gerekirse “Şiilik kaybedilir” dediği duyulan Maliki, son dönemde vatan hainliği, komplo ve rüşvet ile suçlanan ve komutası altında milyonlarca Iraklı Şii'nin bulunduğu tartışmalı din adamı Mukteda es-Sadr'ın ülkenin lideri olmasına izin verilirse bu senaryonun gerçekleşeceğini söylüyor.
Sadr’ı kabadayı ve cahil birisi olarak betimleyen Maliki, din adamı ve takipçilerini korkaklıkla suçluyor ve orada da durmuyor. Maliki’nin Haşdi Şabi örgütü için de “korkaklar milleti” dediği duyuluyor. Asaib Ehl el-Hak milislerinin meşhur lideri Kays el-Hazali hakkında pek de ağır konuşmayan Maliki “Asaib de Ketibe de hepsi de İran tarafından kontrol ediliyor” (İmam Ali Ketibesi de Şii bir milis grubudur) diyor.
Kayıtta Maliki’nin ayrıca “Baasçıların çeşitli partiler ve siyasi bloklar çatısı altında devletin yüksek makamlarına sızmaya çalıştığını” söylediği ve İngiltere’nin başını çektiği bir komplo ile gücün Şiilerden alınarak tekrar Sünnilerin başa getirilmeye çalışıldığını iddia edişi de duyuluyor.
Kayıtların ortaya çıkardığı
Bu kayıtların aslında ortaya çıkardığı nokta, Irak’ta artık en ufak şekilde de olsa birileri tarafından adam yerine konmak için güç takıntısı ile hareket eden şahısların eline düşen ve tamiri artık imkânsız bir şekilde bölünmüş bir siyasi elit grubun sözünün geçtiğidir. “Irak” kelimesi yani bizzat devletin kendisi “mezhep” ve “merciye” gibi daha baskın sözcüklerin arkasında kaybolan önemsiz bir safsata haline gelmiştir.
Her seferinde avazı çıktığı kadar “bağımsızlık” diye bağıran Maliki ve konuştuğu militanlar İran’dan en üst düzey karar makamı diye bahsetmektedir. Kayıtlardan Maliki’nin kendi dar mezhepçi dünya görüşlerine diz çökmüş bir Irak haricindeki diğer seçeneklere kafası basmayacak kadar paranoyak bir şarlatan olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. Irak’taki farklı etnik ve dini gruplar arasında en ufak bir uzlaşma ihtimali veya Sünni azınlığın kendilerine boyun eğmediği bir senaryo dahi kendisini afallatmaktadır. Baasçı ve Sünni Maliki’ye göre aynı şeydir ve kendisi baktığı her yerde Sünnilerin gücü ele geçirmeye çalıştığı bir komplo görmektedir. “Bu Sünnilerin topu kötüdür” dedikten sonra “yani, çoğu kötüdür” diye bir adım geri giden Maliki’nin yanındaki militanlar da “Yok hepsi kötü ama biz bazıları iyidir diyoruz” diyerek kendisine hak veriyor.
"Kaçınılmaz savaş Şiiliği korumak için gerekli"
Ses kayıtlarının belki de en göze çarpan noktası Maliki’nin savaşmak için ne kadar hevesli ve hazır olduğunu göstermesidir. Tekrar tekrar “sonrası savaş” dediği duyulan Maliki, kendisinin hiçbir şeyden korkmadığını zira aşireti “Beni Malik” mensuplarının kendisini koruyabileceğini ama bu kaçınılmaz savaşın “mezhebi savunmak” için gerekli olduğunu söylüyor. Maliki’yi bu savaşta görmeyeceğiz. Aşiretinden tek bir adamı da savaş meydanında bulamayacağız. Bu savaşa en fakirler ve şanssız olanlar gönderilecek. Hem Şiiler arasında hem Şii-Sünni çatışması şeklinde çıkartacaklarını söylediği ve kaçınılmaz olduğunu vurguladığı bu savaşa gidecek insanlar hayatının Maliki için bir anlam ifade etmediği kayıtlardaki sakin ses tonundan da anlaşılabilir.
Irak’ın tüm sorunlarını sebebinin 14 yüzyıl önce yaşanan bir iç savaşın uzantıları olarak tanımlayan mezhepçi söylemler 2010-2014 arasında Maliki’nin ağzından düşmezken Washington ve Londra’daki siyasi çevreler arasında kabul gören ‘teori’ de artık devlet gücünü tamamen kaybeden Sünnilerin ülkede ana problemi olduğu idi. Maliki’nin bariz mezhepçiliği, ülkenin batısında büyüyen cihat yanlısı varlığın hedef alındığı dönemde haklı gösterildi ancak kendisinin ortaya çıkan ses kayıtları göstermektedir ki cihat yanlısı bir tehdit olsun veya olmasın Maliki tüm Sünnileri “ötekileştirmeye” devam eden mezhepçi bir siyasetçidir.
"Allah’a dön ve siyasetten emekli ol"
22 Temmuz itibariyle Ali Fazıl tarafından her biri yaklaşık üç dakika uzunluğunda altı ayrı kayıt yayınlandı. Henüz başlarında olduğumuz bu skandalın Maliki’nin siyasi hayatına ne şekilde etki edeceğini öngörmek zordur. Kayıtların niçin ve neden şimdi sızdırıldığı da hala belirsizliğini korumaktadır. Bazı Maliki yandaşlarının sokaklara dökülerek gösteriler düzenlediği sırada Sadr, Maliki’ye “Allah’a dön ve siyasetten emekli ol” çağrısında bulundu. Maliki’nin destekçilerine göre bu ‘yalan ve montaj kasetler’ ya İngiltere ya da İran tarafından ortaya atıldı zira Maliki “bu ikisine de boyun eğmedi.” Iraklı uzmanların çoğu her ne kadar mesele hakkında konuşmaktan imtina etse de ses kayıtları bir süredir ülkede en çok tartışılan başlık oldu.
Iraklı bir genç tarafından paylaşılan “bu sadece savaşa neden olacak ve biz hepimiz öldükten sonra aynı politikacılar uzlaşıp savaş ganimetlerini aralarında pay edecekler” mesajı beni şahsen çok etkiledi. Ülkelerinde güvenebilecekleri hiçbir siyasetçinin kalmadığını ve her şeyin her an daha da kötüye gitme ihtimalinin olduğunu anlayan Iraklılar için o gencin söyledikleri tamamen haklı bir kaygıdır.
Bu kayıtları dinlemek benim açımdan bilinenleri ortaya koyması açısından önemli olduğu kadar şok edici bir deneyim de oldu. Görevde olduğu onca yılda sorumluluklarının tümünde başarısız olan bir adam nasıl olur da on sene önceki aynı söylem ve fikirlerine sımsıkı tutunmaya devam edebilir aklım almıyor. Maliki’nin destekçileri 2011 yılında, Şiilerin inancına göre sekizinci yüzyılda İmam Hüseyin’in şehadetinde parmağı olan herkesi öldürerek intikamını alan el-Muhtar el-Takafi'ye atıfta bulunarak kendisine “bu devrin Muhtar’ı” demeye başladı.
Iraklıların çoğu bu tür bir ifadenin popülerleştirilmesinin altında yatan mesajın tam olarak ne manaya geldiğini gayet iyi biliyordu. Maliki’nin agresif tavır ve sözlerinin etkisi, Musul ve Anbar benzeri yerlerde Irak ordusu subayları tarafından işlenen cürüm ve yapılan ihlallerle her geçen gün daha da kendini belli etti. Maliki o dönemki tüm tehlike çanlarına rağmen ABD tarafından desteklendi.
Amerika’nın bugün Irak’taki nüfuzu 2010 dönemindekinden çok daha azdır. Maliki taraftarlarının suçlamaları rağmen İngiltere iç siyasetindeki sıkıntılardan kafasını kaldırıp kendisine komplo kurup Sünni bir Irak lideri başa getirmek için çalışacak vaziyette değildir. Peki destek göremeyen bir Maliki bu hengameden sağ çıkabilir mi? Aslına bakılırsa Maliki daha önce çok daha kötü durumlardan canlı çıkmayı başardı ve Irak’ın sorunları ne kadar büyürse Maliki’nin hayatta kalma ihtimali de o kadar artacaktır.
Rasha al Aqeedi tarafından kaleme alınan ve New Lines Magazine'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.