Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani ve siyasi rakibi Abdullah Abdullah Mayıs ayında bir güç paylaşım anlaşması imzaladıklarında, seçim sonrası yaşanan 8 aylık anlaşmazlık son bulmuştu. Bu anlaşma aynı zamanda rahatsız edici bir bedelle beraber geldi. Gizli kapılar ardındaki uzlaşılar, şiddetli müzakereler ve ABD'nin hükümeti çökmekten korumak için gerçekleştirdiği girişimlerle beraber. Abdurreşid Dostum, geçtiğimiz yıla dek Gani'nin Başkan Yardımcısı ve ülkenin en kötü şöhretli savaş ağalarından biri, kendisine mareşal rütbesinin verilmesini istedi. Bu ünvan Afgan tarihinde daha önce yalnızca iki kişiye verilmişti. Daha önce ülkeyi savaş ağalarından temizleyeceğini vadeden Gani de buna uydu.
Dostum'un milislerinin, ABD öncülüğündeki işgalin ilk günlerinde, modern Afgan tarihinin en kötü katliamlarına imza attıkları düşünülüyor. Bu milisler, yakın dönemdeki Afganistan'da neyin kötü gittiğini ortaya koyar niteliğe sahip. Özellikle, ABD işgalinin daha temiz, daha şeffaf ve daha demokratik bir devlet ortaya koyacağına dair başarısız vaatleri. Dostum halen işkenceyle ve 2016 yılında görevdeyken bir siyasi rakibine tecavüz emri vermekle suçlanıyor. Batı'dan gelen hızlı bir kınamanın ardından, Dostum, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi ilişkilere sahip olduğu Türkiye'ye kaçtı. Bu Türkiye'ye ilk gidişi değildi. 2008 yılında da benzer suçlamalarla Ankara'ya kaçmıştı. Adamları siyasi bir rakibini alıkoymak, darp etmek ve cinsel saldırıda bulunmakla suçlanıyordu.
Ancak yargılanmak yerine, Dostum terfi ettirildi. Kendisine bu hafta mareşal rütbesi verildi. Birçok eleştiriyle beraber Afganlar ve Afgan olmayanlar, töreni kızgınlıkla takip etti. Afgan medyası duruma omuz silkerken, savaş ağasının destekçileri terfi kararını coşkuyla kutladı.
Siyasi uzlaşı
Savaş ağasının terfi ettirilmesiyle ilgili Tolo News ile yaptığı röportajda, Dostum'un partisinin üst düzey yetkililerinden olan vaiz Mevlevi Baharuddin Cevzcani, "Tüm Afganistan'a tebriklerimi iletiyorum." ifadesini kullandı. Sosyal medyada, Dostum'un oğlu Batur Dostum, eleştirilere tepki gösterdi ve "Böylesi suçlamalar Mareşal'e zarar veremez." dedi.
Gani hükümetinden bir yetkilinin Foreign Policy'ye yaptığı açıklamaya göre, "Devlet başkanı Dostum'un terfi edilmesi kararını yayınladı, fakat bu Gani'nin kararı değildi. Bu, Abdullah'ın yaptığı teklifin bir parçasıydı."
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Asya direktör vekili Patricia Gossman "Dostum'a mareşal rütbesini vermek, özellikle Başkan Gani'nin onun yargılanacağını söylemesinden sonra, Afgan hükümetinin adaleti sağlama konusundaki başarısızlığını ortaya koyuyor." ifadesini kullandı ve ekledi: "Hiçbir güçlü figür işkence, tecavüz ve cinayet gibi suçlardan sorumlu tutulmuyorken Dostum, Afganistan'da suçların cezasız kalmasına dair kirli resmin sadece bir parçası. Bu durumlar Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin neden Afganistan üzerine soruşturma yapması gerektiğini ortaya koyuyor."
Dostum'un savaş ağalığı kariyeri
Dostum'un kariyeri ve bu haftaki taç giyme töreni, modern Afganistan'ın kumaşının şekillenmesi -ve şeklinin bozulması- sürecinde savaş ağalarının oynadığı rolü gözler önüne seriyor. Etnik bir Özbek olan Dostum, kariyerine 1980'li yıllarda, Afganistan'ın son Komünist lideri Muhammed Necibullah döneminde başladı. Mücahitlerle bir savaş içerisine giren Necibullah, ülkenin büyük bölümünde güvenliği sağlama görevini, Dostum gibi silahlı milis gruplara devretti. Oldukça önemsiz bir hükümet kontrolüyle.
Afganistan tarihi boyunca savaş ağaları var oldu, ancak 1990'lı yıllarda Dostum da dahil olmak üzere farklı gruplar zirveye ulaştı, toprakları ve kaynakları kontrol etmek için birbirleriyle savaştılar. Savaş ağaları ve istismarları, Taliban'ın ortaya çıkmasına da önayak oldu. Yerel bir savaş ağası ve milisleri iki genç kızı kaçırdı ve tekrar tekrar tecavüz etti. Bir molla, savaş ağasının kalesine saldırmak üzere bazı öğrencilerini toparladı. Bu meçhul adam, kısa bir süre sonra, yeni teşkil edilecek talebelerin milis grubunun, Taliban'ın lideri olacak Molla Muhammed Ömer'di.
Dostum'un değişken sadakatleri ise bir süre sonra tamamen ortaya çıkacaktı. 1990'ların başında, Dostum ve milisleri, mücahitlerle bağı olan kırsal yerleşimleri hedef alan etkili, kanlı bir güçtü. Daha sonra, 1992'de, Dostum eski patronu Necibullah'a sırt çevirdi. Kısa bir süre önce görevden uzaklaştırılan başkanın ülkeden ayrılmasına engel oldu. Afganistan daha sonra Taliban'ı doğuracak kanlı bir iç savaşın içerisine saplanırken, Dostum sırayla her grupla ittifaka girdi. Milisleri, Cunbiş-i Milli, yağmacılık, tecavüz, işkence ve katliamla anılır oldu. Taliban'ın 1998 yılında dağıtacağı dönemine kadar, ülkenin kuzeyinde kendi derebeyliğinde hükmetti.
Savaş suçları
Üç sene sonra, geri dönme ve gücünü yeniden inşa etme şansını elde etti. Bu dönemde Taliban koruması altında bulunan El Kaide tarafından düzenlenen 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası, ülkeye dönen diğer savaş ağaları gibi Dostum da Afganistan'daki ABD harekatında yer aldı. ABD öncülüğündeki savaşın ilk günlerinde Dostum ve adamları Deşti Leyli katliamını gerçekleştirdi. Bu katliamda yüzlerce, belki binlerce Taliban mahkumu, Afganistan'ın kuzeyinde Dostum'un kalesindeki Şibirgan Cezaevi'ne nakledilirken işkenceye uğradı ve infaz edildi. Kapatılmış konteynerlerin her birine 200-300 mahkum konuldu. Katliamdan kurtulanların anlattıklarına göre, bağlanmış esirler, yiyecek ve içecek olmadan günlerce konteynerlerde tutulmuş, sıvı tüketebilmek için birbirlerinin terlerini yalamak, ölü ve yaralıların kanlarını emmek zorunda kalmışlardı. Çok azı kurtuldu. Kıdemli Pakistanlı gazeteci Ahmed Raşid, katliamı "Tüm savaş sırasında yaşanan en şoke edici ve en vahşi insan hakları ihlali" olarak niteleyecekti.
Ertesi yıl, Dostum bir kınama almadı, bilakis generalliğe terfi ettirildi. Bu Kabil'de, o zamanın başkanı Hamid Karzai tarafından yönetilen Amerikan yanlısı hükümetten bir hediyeydi. Bu halen iç savaşın yaralarını sarmaya çalışan ülkede yeni bir savaş ağalığı çağının başlamasına yardımcı oldu, hükümete yönelik güven ve inancı baltaladı. Söz konusu durum da nihai olarak Taliban direnişinin yolunu açtı. Direniş, Amerikalıların çekilmesine dair anlaşmadan sadece aylar sonra sayı ve cesaret bakımından kazanım elde ediyor.
Siyasi rakiplerine karşı işkence ve tecavüz suçlamalarının ötesinde, Dostum'un milisleri Kuzey Afganistan'da sivillere yönelik saldırılara devam etti. Bazı olaylarda, Peştun siviller Dostum'un milisleri tarafından "Taliban'a karşı operasyon" kisvesi altında katledildi ve yaralandı. Görgü tanıklarına göre, Dostum'un cumhurbaşkanı yardımcılığı pozisyonu sayesinde dokunulmazlık elde eden milisler eliyle çok sayıda yerleşim yeri terörize edildi.
ABD'nin mirası
Daha sonra, Mayıs ayının ortasında Gani, Afganistan'ı darmadağın eden adamın ağzına, siyasi barışı sağlama pahasına bir parmak bal daha çalacağını açıkladı. Ülkenin büyük kesimi Taliban tarafından kontrol edilir ve etki altında tutulurken, üst düzey siyasetçiler Afganistan'ın kuzeyinde Dostum'un ana vilayeti olan Cevzcan'da, Dostum'un yeni altın yladızlı apoletlerini takmak için toplandı. İlginç şekilde, törende bulunmayan tek isim Gani'nin kendisiydi. Belki de Dostum'un son siyasi rehabilitasyon hamlesi, başkan olan profesörün 2008 yılındaki "Batık Devletleri Düzeltmek" adlı kitabında belirttiği vizyona doğrudan zıtlık teşkil ettiği için.
Kitapta kendisi ve diğer yazar "Afganistan'ın siyasi eliti, işleyen bir devlet kurmak için ender bir fırsatı elde bulunduruyordu." demiş ve eklemişti: "Fakat bunların çoğu, şahsi çıkarları toplumun çıkarlarının önüne koydu, gruplarının ajandalarına ve şahsi çıkar elde etmeye devam ettiler."
Elbette birçok gözlemci, Dostum'un terfi ettirilmesinin, Afganistan'da daha kapsamlı bir savaş suçları ve cezasızlık durumunu ortaya koyduğunu savundu. Dostum gibi savaş ağalarının ve geçmişlerinin, ülkenin siyasi eliti tarafından temize çıkarıldığını.
Afganistan Analistleri Ağı'nın direktörlerinden Thomas Ruttig diyor ki "Dostum'un savaş suçları işlediğine, geçmişte ve bugün siyasi müttefiklerine vahşi bir şekilde saldırdığına şüphe yok." Ve ekliyor: "Ancak, 1990'larda etkin olan savaş ağaları arasından daha kötü olarak ortaya çıkıyor. Benim bakış açıma göre, geçmişteki Komünist hükümetle irtibatı olduğu için, yalnızca daha kolay bir hedef"
Ruttih, Dostum'un son dönemde aldığı törensel ünvanlardan daha fazla gerçek güce sahip diğer savaş ağalarının, Afganistan'da eleştirilmekten uzak olduğunu ifade etti.
Ancak daha karamsar gözlemcilere göre Dostum gibi kişiler, ülkede ABD müdahalesi olmasaydı, böyle bir yükseliş trendini yakalayamazdı.
"Bir kimse nasıl olur da savaş suçlarını hoş gören, daha da kötüsü savaş suçlularını kamu hizmetinde en yüksek mevkilere getiren bir hükümete inanabilir?" diyor eski bir ABD askeri ve "Amerikan-Olmayan: En Uzun Savaşımıza Bir Askerin Şahitliği" kitabının yazarı Erik Edstrom.
2009 yılında Afganistan'a piyade teğmen olarak gönderilen Edstrom, Amerikan müdahalesinin meşruiyetine karşı açık eleştirilerde bulunuyor ve Dostum gibilerin terfisini ülkeye Washington'un müdahalesiyle doğrudan ilişkilendiriyor.
Edstrom, Foreign Policy'ye "Savaş suçlularına özenle bakan ve zulümleri görmezden gelen bir hükümet, iki yüzlülüğü, kinizmi ve güvensizliği destekleyen bir hükümettir." şeklinde konuştu. "Savaş suçlarına dair iki yüzlülük, Amerikalıları ve Afganları birleştirmekte olan bir his."
Tercüme: Mepa News