İran'ın son dönemlerde bazı Doğu Avrupa ülkelerindeki lojistik faaliyetlerini artırması dikkat çekiyor. İran bu ülkelerdeki faaliyetlerini dini ve kültürel kurumlar çatısı altında kamufle etmekle suçlanıyor.
İran'ın Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Batı Avrupa ülkelerinde de dini ve kültürel kurumları bulunuyor. Fakat Batı Avrupa ülkelerindeki dernek yasalarının zorluğundan ve Batı Avrupa devletlerinin sıkı denetimci yapısından ötürü İran bu ülkelerdeki kurumlarını lojistik merkezlere dönüştüremiyor.
Doğu Avrupa ülkelerindeki dernek yasalarının derneklere geniş imkanlar tanımasının ve Doğu Avrupa devletlerinin denetimcilikte zayıf olmasının İran'a Doğu Avrupa'ya çıkartma yapma imkanı tanıdığı belirtiliyor. Bu sayede İran kurduğu dini ve kültürel statülü derneklerin çatısı altında istediği türden lojistik faaliyetleri yapabiliyor.
İran'ın bu çalışmalarını Avrupa Birliği'ne üye olan Doğu Avrupa ülkelerinden Bulgaristan, Romanya, Hırvatistan, Polonya ve Letonya'da yoğunlaştırdığı belirtiliyor.
Bosna Savaşı'yla başlayan İran etkinliği
Nisan 1992'de başlayan Bosna-Hersek Savaşı İran'a Avrupa'ya bir çıkarma yapma fırsatı sundu.
Sırpların soykırımıyla karşılaşan Boşnaklara İran'ın sunduğu yardımlar ve gönderdiği askeri uzmanlar, hem İran için İslam dünyası çapında bir imaj çalışması olurken hem de bir Avrupa ülkesi olan Bosna-Hersek'te İran'ın lojistik bir örgütlenmeye gitmesini sağladı.
1995'te bu savaşın sona ermesinin ardından da İran'ın Bosna-Hersek'teki faaliyetleri devam etti.
Bu savaş esnasında İran, Yugoslavya Savaşları'na dahil Hırvatistan ile de iyi ilişkiler kurdu. Bosna-Hersek’in dünyaya çıkış yolu olan Hırvatistan’ın İran’a kolaylık sağlaması için dönemin İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nin Hırvatistan cumhurbaşkanı Franjo Tudzman’a rüşvet verdiği iddia edilmektedir.
Bu yolla İranlıların geçişinden öte, Bosna Savaşı’nda İran ile rekabete giren Sünni gönüllü savaşçılara engel çıkartılmasının hedeflendiği, Bosna içerisinde de bu yolla bazı Arap gönüllü liderlere Hırvatlar eliyle para ile suikast yaptırıldığı iddia edilmektedir.
Bu suikastlerden en meşhur olanlardan birisi Arap gönüllülerin liderlerinden, Bosna hükümeti ve halkı ile iyi ilişkilere sahip Arap din adamı Enver Şaban’ın 14 Aralık 1995’te Zepce’de Hırvatlar tarafından öldürülmesidir. Bu suikastin Rafsancani tarafından Hırvatlara para ödenerek yaptırıldığı iddia edilmektedir.
İlerleyen dönemde İran, Bosna-Hersek'teki kadar olmasa da Arnavutluk ve Kosova'da da örgütlenmeye gitmiş ve iddialara göre bu faaliyetlerinin kolaylaşması için sık sık yöneticilere rüşvet vermiştir.
2000'li yıllarda ise İran'ın AB'ye üye olmayan Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Kosova üzerinden AB'ye üye olan Doğu Avrupa ülkelerine dini ve kültürel organizasyonlar çatısı altında dini ve kültürel faaliyetleri aşan lojistik ve istihbari faaliyetlere girdiği gözlemlenmektedir. Bu faaliyetlerin İran'a uygulanan yaptırımlardan zarar görmediği, tüm bu dönemlerde gelişerek arttığı bildirilmektedir.
Balkanlar ve Doğu Avrupa ile tarihi bir geçmişi, kültürel bir ortaklığı bulunmayan İran'ın bu bölgeleri Avrupa'da yer alması nedeniyle önemsediği, Doğu Avrupa örgütlenmesini geliştirmenin ardından Batı Avrupa'da da mümkün olduğunca lojistik bir yapılanma ve ağ kurmayı hedeflediği tahmin edilmektedir.
Kaynak: Mepa News