Cuma günü silahlı kişiler Moskova'nın hemen dışındaki Crocus Konser Salonunu basarak en az 137 kişinin ölümüne ve 100'den fazla kişinin yaralanmasına neden oldu. Bir gün sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ulusa seslenerek "bu vahşeti gerçekleştiren teröristlerin arkasında duran herkesi tespit etme ve cezalandırma" sözü verdi.
Bazı gözlemciler bu anı tarihin tekerrür etmesi olarak görebilir. Rusya bir kez daha kanlı bir savaşın ortasında ve terörist saldırılarla karşı karşıya ve bir kez daha Putin yönetimde.
Rusya Devlet Başkanı 2000 yılında Çeçenistan'daki savaşın ve Moskova'daki bombalı saldırıların ardından iktidara geldi. Genç ve enerjik bir lider olarak vaadi ülkeye istikrar ve güvenlik getirmekti. Ve bunu başardı.
Putin, acımasız askeri güç ve siyasi manevraların bir kombinasyonu ile İkinci Çeçen Savaşı'na son vermeyi başardı. Çeçen güçlerini bölerek onların din adamlarından, şu anki yönetici Ramazan Kadirov'un babası Ahmad Kadirov'u Çeçen Cumhuriyeti'nin başına getirdi. Çeçen isyanı bastırıldıkça saldırılar da azaldı. Rusya'daki son büyük terör saldırısı 2011 yılında meydana geldi.
Rusya'nın "teröre karşı savaşı "ndaki başarısı Putin'in iktidarının en önemli başarılarından ve siyasi ömrünün uzun olmasının ana nedenlerinden biri oldu. Sovyetler Birliği'nin çöküşünü takip eden çalkantılı on yılın ardından Rusya'ya güvenlik ve düzen getirdiği için kendisine büyük itibar gösteriliyor.
Bugün, 30 yıl sonra, Rusların bir daha asla karşılaşmayacaklarını umdukları tehdit geri döndü, endişe yaratıyor ve toplumun moralini bozuyor. Çok daha yaşlı bir Putin, en azından bazı Rusların kendisini suçladığı bir krizin ortasında aynı sözü veriyor. Peki kendisine inanılacak mı?
IŞİD'in üstlendiği Crocus Konser Salonu saldırısı, Rusya'nın Ukrayna'daki acımasız saldırganlığının arka planına denk geliyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, trajediden birkaç saat sonra Putin ve güvenlik birimleri olayı Ukrayna ile ilişkilendirmeye başlamıştı bile.
İddiaları, kaçışan kalabalığın arasına karışarak yanan mekandan çıkmayı başaran şüphelilerden dördünün Ukrayna sınırından yaklaşık 140 kilometre uzakta gözaltına alınmış olmasından kaynaklanıyordu. Putin ulusa sesleniş konuşmasında, zanlılara Ukrayna güvenlik güçleri tarafından sınırda "açık bir kapı" teklif edildiğini iddia etti.
Ukrayna saldırıyla herhangi bir ilgisi olduğunu reddetti. ABD'li yetkililer ise saldırının IŞİD’in Afganistan’daki hücre yapıları tarafından gerçekleştirildiği ve Ukrayna'nın bununla hiçbir ilgisi olmadığı konusunda kararlıydı. ABD, Ruslarla paylaştığını söylediği kendi istihbaratına atıfta bulunarak Moskova'da bir saldırı olasılığı konusunda uyarıda bulunmuştu.
Ukrayna bağlantısı teorisini öne süren Kremlin yanlısı yorumcular ve medya, Vladlen Tatarsky olarak bilinen savaş yanlısı blog yazarı Maksim Fomin ve aşırı sağcı ideolog Aleksandr Dugin'in kızı Daria Dugina'nın ölümüne neden olan bombalı saldırılarda da Ukrayna'nın parmağı olduğu şüphesine işaret etti. Bir başka bombalama da Rusya'yı işgal altındaki Kırım'a bağlayan köprünün bir bölümünü tahrip etmişti.
Savaş izleme kolektifi Rybar gibi Kremlin yanlısı birkaç yorumcu da ABD'yi işaret ederek Taliban'ı zayıflatmak için Afganistan'da IŞİD'i desteklediğini iddia edecek kadar ileri gitti.
Öte yandan Ukrayna yanlısı yorumcular, Putin'in iktidarı ele geçirmek için 1999'da Moskova'da bir bombalı saldırı düzenlemiş olabileceğini öne süren uzun süredir var olan bir teoriyi yeniden canlandırmakta gecikmediler. Onlara göre Moskova saldırısı, Putin rejimi tarafından sahnelenen bir başka sahte bayrak operasyonuydu.
Rus güvenlik güçleri tarafından tutuklanan şüpheliler, Rusya'da çalışan 1.3 milyon Tacik gibi sıradan Tacik göçmenler gibi görünüyor. Bağımsız Rus medyası, tutuklanan kişilerin fotoğraflarının konser salonundaki saldırganlara ait sayısız görseldekilerle eşleştiğini doğruladı.
İçlerinden biri, Müslüman bir vaizin yardımcısı tarafından kendisine ulaşıldığını ve saldırı için yaklaşık 5.000 euro (5.420 dolar) teklif edildiğini söyledi. İfadeler, Rus güvenlik servislerinin internette yayınlamaktan çekinmediği işkencelerle elde edildi, şüphelilere elektrik verildi, birinin kulağı kesildi.
Saldırıyı gerçekleştirmeleri için onları kim görevlendirmiş olursa olsun, amaç Rus halkının moralini bozmaktı.
Peki Ruslar bu trajediyi önleyemediği için Putin'i suçlayacak mı? Kolektif psikolojinin öngörülemez olduğu bilinir. Bazıları suçlayabilir ama bundan bir şey çıkması pek olası değil.
Bu saldırı olmasa bile, Putin'in övgüyle söz ettiği istikrar, güvenlik ve ekonomik büyüme döneminin çoktan sona erdiği Rus halkı için açıktı. Ukrayna güçlerinin Rus topraklarına saldırması, petrol rafinerilerini vurmak üzere insansız hava araçları göndermesi ve Karadeniz'de Rus savaş gemilerini imha etmesiyle savaş kelimenin tam anlamıyla kapıya dayandı.
2014'ten bu yana Ukrayna güvenlik çevrelerindeki pek çok kişi tarafından dile getirilen savaşı Rusya topraklarına taşıma fikrinin ardındaki düşünce, istikrarsızlık ve güvenlik eksikliğinin Putin rejimini bir şekilde sarsacağını ve sonunda çöküşüne yol açacağını varsayıyor. Ancak bu düşüncenin mantıksız ve hayal ürünü olduğu defalarca kanıtlandı.
Batı'nın desteğini arkasına alan Ukrayna'nın aksine Rusların, Ukraynalıların son on yılda yaptığı gibi, Putin'i kendi zararlarına bile olsa değiştirebilecekleri alternatif bir güvenlik garantörleri yok. Putin hakkında ne düşünürlerse düşünsünler, çoğunun hoşuna gitsin ya da gitmesin, Rusya'nın komşu ülkelere yönelik kendi saldırganlığından ziyade Batı'nın Rusya'ya karşı yürüttüğü bir vekalet savaşı olarak gördüğü bu durumda varoluşsal olarak ona bağlılar.
Mevcut güvenlik düzenlemeleri, Ukrayna'daki çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunacağını ve hayatın normale döneceğini ummaktan başka seçeneği olmayan bir tuzak.
Şu anda Ukrayna'da cephede yaşananlara bakılırsa bu umut, Putin'i devirmeye çalışarak elde edebilecekleri belirsiz ve daha iyi bir gelecekten çok daha fazla gerçekliğe dayanıyor ki bu da mevcut koşullarda büyük olasılıkla bir iç savaşa yol açacaktır. Karamsarlık, kasvet ve sıkıntılar çağı öyle ya da böyle sona erene kadar oturup beklemeye dair sağlam bir kararlılık var.
Al Jazeera için kaleme alınan bu görüş yazısı Mepa News okurları için Türkçeleştirildi. Yazıda yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.