Nasrallah'ın öldürülmesi İsrail'in Hizbullah'a ne ölçüde sızdığını ortaya koyuyor

Nasrallah'ın ölümünün silahlı grup, Lübnan siyaseti ve bölgedeki gerilimler açısından ne anlama geleceği merak ediliyor.

Hizbullah'ın uzun süredir liderliğini yapan Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi, İsrail ajanlarının İran destekli örgüt içine ne ölçüde sızdıklarını ve örgütün gizli komuta yapısını ne ölçüde izlediklerini ortaya koyan bir dizi çarpıcı operasyonun son halkası oldu.

Lübnan, Hizbullah'ın uzun yıllar liderliğini yapan Hasan Nasrallah'ın ölüm haberiyle sarsılırken, Nasrallah'ın ölümünün silahlı grup, Lübnan siyaseti ve bölgedeki gerilimler açısından ne anlama geleceği merak ediliyor.

BM Genel Kuruluna katılmak üzere gittiği New York'tan dönen Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati, uçaktan iner inmez Nasrallah'ın ölümüne odaklanan olağanüstü bir kabine toplantısı planladı.

Lübnan hükümetinin resmi tutumu, Lübnan'a olası bir kara saldırısı uyarısında bulunan İsrail ile Hizbullah arasında gerilimin azaltılması ve ateşkesin sağlanması yönündeydi.

Ancak Nasrallah'ın ölümü ve Beyrut'a yönelik son bir yılın en şiddetli bombardımanının devam etmesi, sınır ötesi gerilimin daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmek üzere olduğu endişelerini körüklüyor.

Lübnan halkı, Hizbullah'ın siyasetlerinde oynadığı rol konusunda keskin bir şekilde bölünmüş durumda; kamuoyu araştırmalarına göre nüfusun sadece yüzde 30'u harekete ciddi bir “güven” duyarken, çatışmalardan arınmış bir Lübnan isteyen diğerleri ise derin bir kızgınlık içinde.

Ancak çoğu kişi Nasrallah'ın grubu bir arada tutan "kilit taşı" olduğu ve ölümüyle birlikte henüz yazılmamış yeni bir sayfa açıldığı konusunda hemfikir.

Carnegie Orta Doğu Merkezi'nden Muhanned Hacı Ali Reuters'a yaptığı açıklamada Hizbullah'ın son aylarda “itibar, askeri kabiliyet ve liderlik açısından önemli ölçüde gerilemiş” bir örgüt olduğunu söyledi.

“Bence kabiliyetleri önemli ölçüde azaldı.”

Hacı Ali, “Nasrallah temelde onları bir arada tutuyordu. Örgütün tutkalı oydu” dedi.

Birçok kişi örgütün İsrail'in Gazze'deki eylemlerine yönelik eleştirilerine katılsa da İran destekli Hizbullah, İran'ın bölgesel rakipleri arasında destek görmüyordu.

Nasrallah'ın ölüm haberinin ardından bazı başkentlerde bir “rahatlama” duygusu bile yaşandı, zira Hizbullah birçokları tarafından istikrarı bozan bir güç unsuru olarak görülüyordu.

Georgetown Üniversitesi'nin Katar'daki kampüsünde profesör olan Mihran Kamrava, “Bölgedeki Arap başkentlerinde bir endişe karışımı ve aynı zamanda bir sevinç - gizli bir sevinç - duygusu var çünkü bildiğiniz gibi muhafazakar Arap devletlerinin hiçbiri Hizbullah'ı sevmez” dedi.

Körfez-İsrail ilişkileri uzmanı Suudi analist Aziz Algaşiyan da aynı görüşte: “Suudi Arabistan ile Hizbullah arasında kaybedilmiş bir aşk olmadığı açık. Hizbullah'ı bölgede çok yıkıcı buluyorlar.”

Tahran'dan görünen

İran ise Nasrallah'ın ölümünün ardından beş günlük ulusal yas ilan etti.

“[Nasrallah] bir birey değildi. O bir yol ve düşünce ekolüydü ve bu yol devam edecek” diyen İran lideri Ali Hamaney, devlet televizyonunda yaptığı açıklamada Hizbullah liderinin ölümünün ‘karşılıksız kalmayacağını’ da söyledi.

Nasrallah'ın öldürüldüğü hava saldırısında İran Devrim Muhafızları'nın önde gelen bir mensubu olan General Abbas Nilforuşan'ın da ölmesi işleri daha da karmaşık hale getirdi.

Ancak Uluslararası Kriz Grubu'nun İran araştırma programı direktörü Ali Vaiz'e göre İran'ın misilleme seçenekleri farklılıklar gösteriyor.

Vaiz, Hizbullah'ın İran'ı İsrail ve ABD saldırganlığından koruyan bir “kalkan” olması gerektiğini söylüyor.

Şimdi Hizbullah'tan geriye kalanları korumak için harekete geçerse, daha güçlü ordularla doğrudan çatışmaya girme riskiyle karşı karşıya kalacak.

Georgetown'dan Kamrava, Tahran'ın “stratejik sabır” doktrinine atıfta bulunarak İran'ın son olaylara güçlü bir tepki vermeyeceğini öngörüyor.

Kamrava, “Ve bence bu doktrin devam edecek” dedi ve ekledi: “İsrail'le doğrudan bir çatışmaya girme konusunda isteksizler.”

Ancak Atlantik Konseyi'nin İran Strateji Projesi çalışma grubu üyesi Danny Citrinowicz, Nasrallah'ın ölümü üzerine kaleme aldığı yazısında, herhangi bir tepki verilmemesinin İran'ın bir "Direniş Ekseni" gücü olarak güvenilirliğini ve İsrail'e karşı caydırıcılığını zayıflatma riski taşıyacağını belirtti.

"Her senaryoda Tahran Hizbullah'ı yeniden istikrara kavuşturmaya ve gücünü yeniden inşa etmeye çalışacaktır. Ancak Nasrallah olmadan bu son derece karmaşık olacaktır."

Nasrallah'ın ölümü aynı zamanda örgütün hem düşmanlarına hem de müttefiklerine karşı derin zaaflarını da ortaya koyuyor.

Chatham House düşünce kuruluşunda yardımcı araştırmacı olan Lina Hatib, “Nasrallah'ın öldürülmesi Hizbullah için önemli bir gerileme, çünkü sadece Hizbullah'ın stratejisinde oynadığı önemli rol nedeniyle değil, aynı zamanda onun ortadan kaldırılması grubun İsrail karşısındaki kırılganlığının boyutunu da ortaya koyuyor” dedi.

“Bu durum Hizbullah'ın Yemen'deki Husilerden Irak'taki Haşdi Şabi Güçlerine kadar Arap dünyasındaki İran destekli müttefiklerinin ve İran'ın güvenini sarsacak ve İran'ın Orta Doğu'daki nüfuz ağında tektonik bir kaymaya yol açacaktır”

Hizbullah'ın yeni lideri kim olacak?

Hizbullah 42 yıllık tarihinin en ağır kayıplarını verdikten sonra şimdi yeni bir lider seçme zorluğuyla karşı karşıya.

Grubu 32 yıl boyunca yöneten Nasrallah'ın öldürülmesi, dikkatleri onun halefi olarak görülen, Nasrallah'ın kuzeni ve onun gibi İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in soyundan geldiğini öne süren siyah sarık takan bir din adamı olan Haşim Safiyeddin'in üzerine çekti.

Safiyeddin grubun yürütme konseyinin başkanı olarak Hizbullah'ın siyasi işlerini denetliyor. Ayrıca askeri operasyonları yöneten "Cihad Konseyi"nde de yer alıyor.

Safiyeddin'in kamuoyuna yaptığı açıklamalar genellikle Hizbullah'ın askeri duruşunu ve Filistin davasıyla olan uyumunu yansıtıyor. Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın kalesi olan Dahiye'de kısa süre önce düzenlenen bir etkinlikte Filistinli savaşçılarla dayanışma gösterisinde “Tarihimiz, silahlarımız ve roketlerimiz sizinle” ifadelerini kullanmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Safiyeddin'i 2017 yılında "terörist" olarak tanımladı.

İran destekli Şii milisleri inceleyen uzman Philip Smyth, Safiyeddin'in Nasrallah'ın seçilmiş varisi olabileceğini, eski liderin ona “Lübnan Hizbullahı içindeki çeşitli konseylerde görevler verdiğini” ve hatta konuşma yapması için dışarı çıkmasını sağladığını ifade ediyor.

Safiyeddin'in aile bağları ve Nasrallah'a olan fiziksel benzerliğinin yanı sıra İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in soyundan geldiğini öne sürdüğü dini statüsü de potansiyel bir halef olarak onun lehine olabilir.

Grubun Şura Konseyi'nin önümüzdeki günlerde ya da haftalarda toplanarak yeni liderini seçmesi gerekecek.

Ancak Nasrallah'ın yerine kim gelirse gelsin, iç cephede de artan öfke ve hayal kırıklığıyla karşı karşıya olan zayıflamış bir savaş gücüyle mücadele etmek zorunda kalacak.

Kaynak: Mepa News, Ajanslar

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

Analiz Haberleri