NATO ülkelerinin liderlerini Varşova’da bir araya getiren zirvede “siber alan”, bundan böyle ittifakın savunacağı operasyonel alanlardan biri olarak tanımlandı. NATO Genel Sekteri Stoltenberg, “Siber alanı, operasyonel alanlarımız olan kara, hava ve deniz alanlarımıza dâhil ettik, yeni operasyonel alan olarak kabul ettik” sözleriyle bu kararı duyurdu.
Değişen güvenlik tehditlerine uyum sağlamak amacıyla atılan bu adım, herhangi bir NATO ülkesinin ciddi boyutlara ulaşan bir siber saldırıya hedef olunması halinde, kolektif savunma öngören NATO’nun 5’inci maddesinin işletilmesine, konvansiyonel silahlarla karşılık verilebilmesine yeşil ışık yakıyor.
NATO Genel Sekreter Yardımcısı Jamie Shea, siber saldırıların artık geleneksel silahlı saldırıların yol açtığı boyutta tahribat ve ölümlere neden olabildiğine dikkat çekti.
Shea, “Dünyada ilk kez, herhangi bir yer, dünyanın herhangi bir başka yerinden, herhangi bir zamanda ve herhangi bir kişi tarafından hedef alınabilir. Dünyanın bir ucundaki ülkenin binlerce kilometre uzaklıktaki bir diğer ülkeye saldırması düşünülemezdi. Oysa günümüzde yatak odasından çıkmaya bile gerek kalmadan, ya da milyonlarca dolara, tanklara, tüfeklere, devlet yeteneklerine sahip olmadan bu gerçekleştirilebiliyor, dahası yakalanma ihtimali olmadan büyük etki yaratılabiliyor” şeklinde konuştu.
Rusya ve Çin, bu tür saldırılarla adları en çok anılan iki devlet. Ancak Shea, dünyada yaklaşık 40 devletin saldırı amaçlı siber silah geliştirdiğine dikkat çekerek şu bilgileri aktardı:
“Bazı büyük siber saldırılar bir tek güdümlü füzeden çok daha ucuza mal oluyor, çok daha büyük tahribata yol açılabiliyor. Birçok ülke için bu çok cazip. ‘Jet, tank ve füze jenerasyonunu boş verelim doğrudan siber yetkinliğimizi geliştirelim’ diyorlar. Hatta kendiniz geliştirmek istemiyorsanız, belirli ücretler karşılığında başkalarına, organize suç örgütlerine yaptırabiliyorsunuz.”