Polis Başmüfettişi Muhammed Adamu’nun 11 Ekim tarihinde yaptığı açıklamada Özel Anti-Soygun Birimi’nin (SARS) lağvedileceğini ilan etmesinin ardından bir anda patlak veren gösteriler Nijerya’daki makam sahiplerini epey bir şaşırttı.
Yetkililer, #EndSARS protestolarının yalnızca SARS’ın kaldırılacağına dair verilen bir tepki olduğunu ve kararın ertelenmesi halinde gösterilerin duracağını düşünerek gayet hayati bir hata yaptı.
Ancak Nijeryalı gençlerin sabrı artık tükendi. Bu, SARS’ın “reform” edileceğinin veya “lağvedileceğinin” açıklandığı beşinci sefer oldu. Gelinen noktada devletin polis şiddetini sonlandırma hususunda ciddi olmadığı artık aşikardır. Göstericilerin şüphesi sadece iki gün sonra hükümet tarafından onaylandı zira 13 Ekim’de yapılan açıklama ile SARS’ın yerine geçmesi için “Özel Silahlar ve Taktikler (SWAT)” isimli yeni bir birim oluşturulacağını duyuruldu.
Gelinen noktada Nijerya’daki siyasi vaziyet hususunda iki mesele kesindir. İlk mesele, Lagos, Port Harcourt, Abuja ve daha birçok şehirde sergilenen öfke, tek bir polis biriminin cürümlerinden çok daha fazlasına işaret etmektedir. İkinci mesele, Nijeryalı gençler ellerindeki gücü yeniden keşfederek, daha önce ülkeyi askeri bir diktatörlüğe dönüşmek üzereyken kurtaran kültürel ve siyasi direniş bayrağını tekrar göndere çekti.
SARS birimi meselesi Nijerya toplumu içindeki daha derin çatlakları temsil etmektedir. 1992 yılında, ülkede bir anda başlayan silahlı soygunlar ve adam kaçırma vakaları ile mücadele edilmesi amacı doğrultusunda kurulan SARS, ilk başlarda ülke içinde görünür bir varlığa sahip değildi. Birim bünyesinde çalışan memurlar şiddeti yöntem olarak kullanan suçluları aniden baskın yaparak yakalayabilmek için, üniformasız bir şekilde sokaklarda göze batmadan çalışırdı.
O dönemki hükümet, üniversite kampüslerinde artan tarikatlar ile sokaklarda yaygınlaşan dolandırıcılığa karşı mücadele etmeye karar verince 2009 yılında SARS birimi genişletildi. Bu tarihten sonra SARS görevine odaklanmak yerine, ayrım gözetmeden Nijerya’nın gençlerini taciz etmeye ve şantaja başladığı için sürekli yeni skandalların merkezi haline geldi.
SARS’ın adı son on yılda, sayısı artık belirsiz, yargısız infaz, adam kaçırma ve tecavüz vakasına karıştı. Uluslararası Af Örgütünün Ocak 2017 ile Mayıs 202 arasını kapsayan raporuna göre SARS eliyle en az 82 işkence, kötü muamele ve cinayet vakası meydana geldi.
Polis memurlarının kalabalık pazar yerlerinde ateş açarak masum insanların ölümüne neden olduğu hikayeler herkes tarafından bilinir hale geldi. Protestolar sayesinde yıllardır adalet arayan kurbanların ailelerinin sesi duyulunca SARS’ın cürümleri daha rahat konuşulmaya başlandı. SARS’ın sıradan vatandaşlara yönelik kabul edilemez günlük tacizleri, mahkeme emri olmaksızın telefonları ve arabaları aramaları, şantajla insanlardan para toplamaları, insanları istedikleri gibi dövmeleri protestolar sayesinde iyice duyuldu.
Bu şiddet ve insan haklarını kasten yok sayma kültürü SARS içinde kendi kendine bir anda ortaya çıkmadı. Bu kültür aslında, hukuksuz yollardan servetlerine servet katabilmek için ülkedeki sistemi canı pahasına koruyan Nijeryalı üst düzey siyasetçilerin iflas etmiş ahlaklarının bir yansımasıdır. SARS, suç ile parayı bulan zenginleri, etraflarındaki aşırı sefaletten korumaları için kurulmuş yapılardan sadece bir tanesidir.
Ekonomik ve Finansal Suçlar Komisyonu (EFCC) tarafından yürütülen soruşturmalara göre, 1960 ile 2006 yılları arasında milli hazineden 20 trilyon dolar çalındığı tahmin edilmektedir. Oxfam Vakfı’nın verilerine göre en zengin beş Nijeryalının toplam mal varlığı 29,9 milyar dolar iken ülkedeki 112 milyon insan fakirlik içinde yaşamaktadır.
İlginç olan ise, zenginleri korumaları için göreve getirilen polis memurlarının da bu fakirler arasında olmasıdır. Zaten az olan maaşları zamanında ödenmemektedir.
2018’deki maaş çizelgesine göre, bir polis amiri yıllık yaklaşık 1600 dolar kazanırken bir milletvekili ise aylık 2100 dolar (ve ilaveten 37,500 dolar gider harçlığı) kazanmaktadır.
19 Ekim 2020, Lagos Nijerya
Aynı yıl, işçi sendikaları ile yürütülen zorlu süreç sonrası, sendikalar 138 dolar talep etmesine rağmen devlet aylık asgari ücreti ancak 83 dolara çıkarmayı kabul etmişti.
Tüm kamu sektöründe maaşların azlığı yüzünden yozlaşma ve şantaj, aldıkları para ile yaşayamayan devlet görevlilerinin ayın sonunu getirebilmek için yapmak zorunda olduğu şeylere dönüştü. Böylesine derin bir eşitsizliğin olduğu ortamda, SARS’ı lağvetmek asıl problemi sadece erteler, çözmez.
Bu vaziyet, sosyal medyada herkesin paylaştığı #5for5 isimli taleplere de yansıdı.
- Tüm protestocuların derhal salınması
- Polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybedenler için adalet sağlanması ve ailelerine gerekli tazminatların ödenmesi
- 10 gün içinde, kötü muamele vakalarının incelenmesi ve muhakeme edilmesi için bağımsız bir heyet teşkil edilmesi
- Yeni Polis Yasası ile uyumlu olarak, lağvedilen SARS memurlarının yeni görev yerlerine gönderilmeden önce psikolojik değerlendirme ve eğitimden geçirilmesi ve bunun bağımsız bir heyet tarafından onaylanması
- Vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlayan polis memurlarının hak ettiği ücreti alabilmesi için maaşlarının arttırılması.
Devletin fiziksel ve sözlü saldırılarına rağmen protesto hareketi hala canlılığını sürdürmektedir. Otoritenin eskiden başvurduğu sindirme taktikleri artık işe yaramamaktadır. Devletin ilk anda gösterdiği tepki (kalabalıkların üzerine ateş açılması, göstericilere su sıkılması ve protestocuların korkutulması) sokağa çıkanların davalarında haklı olduğunu bir kez daha ispatladı. Çıkan yangınları söndürmekten aciz devlet, yaşama hakkı talep eden gençlere sıkmak için olunca suyu ne hikmetse bulmayı biliyor.
Şu ana kadar gösteriler sırasında 10 kişi polis tarafından öldürülse de bu protestocuların cesaretini kıramadı. Hatta, bu yüzden daha fazla insan sokağa çıkmaya ve meselenin üzerine gitmeleri için sivil kanaat liderlerine baskı yapmaya başladı. Geçtiğimiz son birkaç haftada Mother’sMarch (Annelerin Yürüyüşü) etkinliğine ve aralarında beş milyon üyesi bulunan Arınmış Hristiyan Tanrı Kilisesi (RedeemedChristianChurch of God) lideri Papaz EnochAdeboye gibi ülkenin en etkili din adamlarının bulunduğu önemli insanların protestocuları desteklediğine şahit olduk.
Hala her gün çok sayıda genç sokaklara çıkarak, Lagos’taki Lekki-Ikoyi köprüsü gibi büyük paralı gişeleri ve Federal Başkent Bölgesi’ndeki Berger Kavşağı gibi kalabalık yerlerde faaliyet yapılmasını engellemektedir.
Sosyal medya üzerinden örgütlenen protestocular, ön cephelere yiyecek, su ve yağmurluk gibi ihtiyaç malzemeleri göndermek için aralarında para toplamaktadır. Bu organizasyon, 95,2 milyon dolarlık bütçe ayrılmasına rağmen, COVID salgını sırasında malzeme dağıtmayı beceremeyen devleti dahi utandırmıştır.
Ülke dışındaki gurbetçi Nijeryalıların yanı sıra protesto gösterilerine destek verenler arasında ülkedeki en ünlü yıldızlar ve hatta Amerikalı rapçiNoname gibi yabancı sanatçılar da bulunmaktadır. Feminist Koalisyon benzeri bağış kabul eden yapılar, gelen paranın nasıl harcandığının şeffaf bir şekilde takip edilebilmesi için rapor sistemleri kurdu. Twitter fenomeni FK Abudu, yardım talep eden göstericiler için bir hat kurmakla kalmadı aynı zamanda gösteriler sırasında yaralanan veya gözaltına alınan protestoculara ambulans ve avukat ulaştırılabilmesi için kurulan bir koordinasyon ekibine de yardım etmeye başladı.
Nijerya gençliği aralarından çok azının varlığından haberdar olduğu bir gücü yeniden keşfetti. Demokrasi yanlısı hareketlerin geçmişte ortaya çıktıkça acımasızca bastırılması, gücü elinde tutanlara kafa tutulmasını engelleyen bir korku yarattı. Herkes biliyordu ki Nijerya kötü bir durumda, yozlaşma alenileşti, temel hizmetler verilmiyor ama bütün bunlara karşı bir şeyler yapmayı kimse aklından dahi geçiremiyordu.
1993’de feshedilen seçimlerden hemen sonra kontrolü ele geçiren General Sani Abacha döneminde otoriter rejime karşı koyan Nijeryalıların tarihi o kadar iyi silinmişti ki güce kavuşmasının üzerinden sadece beş yıl sonra General Abacha öldüğünde insan bunu ilahi bir müdahale olarak algılamıştı.
Bugün sokaklara inen gençler, kendilerinden önce babaları ve dedelerinin yaptığı gibi tarih yazmaktadır.
Bu protestolar aynı zamanda, Nijeryalı gençlerin yüzleştikleri zorluklar karşısında nasıl duracaklarına dair edindikleri maharetlerin büyüdüğüne de işaret etmektedir. Önündeki büyük ölçekli malzeme kaynaklı ve bürokratik engellere rağmen teknoloji, kültür ve girişimcilik alanlarında büyüme devam etti. Her geçen gün daha da kötüye giden bir ekonomik iklimde bir yandan iş ararken diğer yandan da kendi işini kurmaya çalışmayan Nijeryalı bir genç bulmak zordur.
19 Ekim, Lagos
Bu girişimci ruh sayesinde Nijerya’ya Afrika’nın gayrı resmi teknoloji başkenti denilmeye başlandı. Bu ruh şimdi de devam eden mücadelede kullanılmaktadır. Lidersiz bir hareket olmasına rağmen, çıkan yalan haberlere karşı süratli ve ahlaklı bir biçimde karşı koyulabilmesi gayet ilgi çekicidir. Protestolar başladığında ülkedeki büyük televizyon kanalları olanları görmezden gelse de #EndSARS sosyal medyada dünya gündeminde hemen üst sıralara yükseldi.
Binlerce genç Nijeryalı ünlü isimlere yazarak farkındalık ve birliktelik oluşturulması için çaba harcadı. Drake, Diddy, TreySongz ve JackDorsey sosyal medyada protestoculara destek veren ünlüler arasındaydı.
Başkan Muhammadu Buhari, 2018 yılında yaptığı bir konuşmada, Nijeryalı gençlerin “oturdukları yerden, ev, sağlık hizmeti ve bedava eğitim” almak istediğini söylemiş, buna karşılık sosyal medyada #LazyNigerianYouths mesajı altında büyük bir tepki oluşmuştu. Görünüşe göre, devletin vatandaşına hiçbir şey borçlu olmadığı düşüncesi şimdi başlarına bela olmaya başladı.
Merhum FelaKuti’nin oğlu SeunKuti’nin de dediği gibi gençlik onları üreten toplumların bir yansımasından ibarettir. SeunKuti dediğinde haklıdır. Kendilerine aşılanan güce itaat kültürüne meydan okuyan Nijerya gençliği, kendilerini SoroSoke (sesini çıkar) Nesli olarak yeniden tanımlamaktadır. Bu gençler, hayatları boyunca büyük zorluklar yaşamalarına rağmen, şiddet ve baskı karşısında savaşarak Nijerya’yı tüm Nijeryalılar için yaşanabilir hale getirmeyi hedeflemektedirler.
Kaynak: Al Jazeera (Annie Olaloku-Teriba), Mepa News