Özgür-Der Genel Başbaknı Rıdvan Kaya açıklamasında, "Kemalizm bu ülkede devletin resmi ideolojisi olmakla beraber, toplumun özgür iradesiyle benimsediği bir anlayış asla değildir." ifadelerini kullandı.
"Gerek toplumsal yapıda, gerekse de siyaset ve hukuk düzleminde yaşanan pek çok değişimin hilafına ne yazık ki Türkiye birtakım kaygı, korku ve tabulardan hala sıyrılamayan; onca gelişmeye, farklılaşmaya rağmen resmi ideoloji cenderesinden kurtulmayı bir türlü beceremeyen bir ülke görünümünü muhafaza ediyor. Bu halin en temel tezahürleri ise Kemalist ideoloji, sembol ve değerlerin rıza aranmaksızın toplumun tüm kesimlerine dayatılması şeklinde karşımıza çıkıyor.
Gerçekten de Kemalizm okulda, sokakta, medyada, siyasette, stadyumda, mahkeme salonunda, kısaca hayatın her alanında, herkese her vesileyle ve her türlü vasıtayla dayatılan bir ideoloji, daha net tanımıyla bir din olarak hüküm sürmekte. Bu ülkede yaşayan herkesten ister gönüllü ister mecburen bu durumu kabullenmesi, kanıksaması talep ediliyor. Birbirinden çok farklı fikirlere, anlayışlara, dünya görüşlerine sahip toplum kesimlerinin tamamı bu dayatmaya boyun eğmeye zorlanıyor. Ne kadar çirkindir ki bu zorla boyun eğdirme tablosu toplumun kimi kesimlerine adeta bir zafer duygusu yaşatırken, bu zorbalığı içselleştirmeyen kesimler susmaya, sinmeye itiliyor, takiyyeciliğe ve ikiyüzlülüğe sürükleniyor.
İşte önümüzde yine bir 10 Kasım var ve bu vesileyle yapılacak-edilecekler bu çarpıklığın en somut biçimde yansıtıldığı eylemler olarak yine öne çıkacak. Ülkenin her köşesinde, metropollerden köylere, okullardan sokağa, ulaşım araçlarından sosyal medyaya kadar her yerde bir kez daha aynı dayatma ve zorbalığa şahitlik edeceğiz. Yine ebedi bir borçluluk vurgusuyla Mustafa Kemal yüceltilirken, gerek akidevi, gerekse de siyasi kabulleri nedeniyle tüm bu tazim kültürünü ve eylemlerini reddedenlerin düşünceleri, itirazları, rahatsızlıkları görmezden gelinecek. Bununla da yetinilmeyip ihanet söylemleri ve tehdit mesajlarıyla aykırı pozisyondaki herkese haddi bildirilecek.
Bu tablo varoluşlarını ancak Mustafa Kemal kültü üzerinden anlamlandırabilenler açısından gayet anlamlı görülebilir. Resmi ideolojik şablonun haricinde bir anlayış ve hayat tarzına sahip kesimleri gerekirse zorla, baskıyla eğitilmesi, aydınlatılması gereken cahiller şeklinde algılayan despotik mantık zaviyesinden tüm bu manzara tarihsel bir haklılık ve aynı zamanda bir güç gösterisi şeklinde de algılanabilir. Mamafih akıl ve vicdan sahipleri açısından tüm bu manzara ne ahlaki, ne insani standartlarla izahı mümkün olmayan, tipik bir zorbalık ve hukuksuzluk tablosudur.
Kemalizm bu ülkede devletin resmi ideolojisi olmakla beraber, toplumun özgür iradesiyle benimsediği bir anlayış asla değildir. Bilakis toplumun geniş kesimlerinin inancı ve hayat tarzıyla reddettiği bir ideoloji ve pratiktir. Yine kimilerinin iddia ettiği ya da zannettiği şekilde Mustafa Kemal bu toplumun ortak değeri değildir. Mustafa Kemal’in hâkim kılmaya çalıştığı dünya görüşü Kur’an-ı Kerim’i bir hayat düsturu olarak benimseyen Müminler açısından batıl ve cahili bir anlayış, kendisiyle mücadele edilmesi gereken tağuti bir sistemdir.
İslami kimliğimiz ve değerlerimiz açısından ise insanları inanmadıkları şeylere icbar etmenin, yanlış gördükleri sözlere, ritüellere zorlamanın apaçık bir şirk ve zulüm olduğu da açıktır. Birtakım tevillerle, yalana, saptırmaya dayalı izahlarla bu zorbalığı ısrarla sürdürmeye çalışmak ise ancak hastalıklı bir ruh halinin yansımasıdır.
Buradan bir kez daha Kemalist resmi ideoloji bağlısı ve savunucularını dayatmacı tutumlarını terk etmeye çağırıyoruz. İnsanları inanmadıkları şeyleri söylemeye ve yapmaya mecbur etmek haklılık ve üstünlük değil, ancak zorbalık göstergesidir. Bu zorbalık sadece muhataplarınızı kişiliksizleştirmekle kalmıyor sizi de insanlıktan uzaklaştırıyor, bunun farkına varın!
Başta iktidar partisi kadroları olmak üzere, kendisine İslami kimlik atfeden ya da şu veya bu nispette İslami hassasiyete sahip olduğunu iddia eden herkesi de tutarlı ve dürüst olmaya davet ediyoruz. Resmi ideolojik prangalara kendinizi ve toplumu daha fazla mahkûm etmeye yönelik adımlar belki kısa süreli birtakım dünyevi menfaatler sağlasa da sizi kişilik yoksunu, fikri ve ameli birbiriyle çelişen, aciz, tutarsız zavallılar haline getiriyor, görmüyor musunuz?
Allah Teala’yı tek rab ve ilah kabul eden ve tevhidin yalnız O’na kulluk etmeyi gerektirdiğinin bilincinde olan herkes ne kendisine ne de yakınlarına yönelik dayatmalar karşısında boyun bükmemeli; okulda, sokakta, medyada, işyerinde, her nerede bulunuyorsa Rabbu’l-Alemin’den başkasını tazim içeren söylem ve eylemlere asla ortak olmamalıdır. Zalimane, tağuti dayatmalar karşısında boyun eğmenin getirdiği zillet ile insanı aziz kılan iman bir arada olamaz. Şüphesiz izzet ve özgürlük şirk ve zulüm dayatmasına karşı tavır almayı gerektirir."