Pakistan yönetimi bir süredir ülkenin batı kesiminde yaşayan Afgan mültecileri Afganistan'a sınır dışı etmeye başladı. Bu kapsamda yüz binlerce Afgan zor kullanılarak tevkif edildi ve ardından Afganistan'a gönderildi.
Söz konusu geri gönderme süreci, dünya genelinde ve özellikle Türkiye'de göçmen meselesinin gündemde olduğu bir döneme denk geldi. Bu sebeple yine özellikle Türkiye'de oluşan genel kanaatin "sığınmacılardan kurtuluyorlar" yönünde oldu. Afganistan-Pakistan sahasına dair hiçbir bilgisi olmayan sözde "uzmanların" yorumları da bu duruma tuz biber ekti. Sanki Afganlar kendilerine tamamen yabancı olan bir toprakta zorla bulunuyormuş ve Pakistan yönetimi de kendisine problem çıkaran bu insanlardan kurtuluyormuş gibi bir hava oluşturuldu.
Oysa gerçek durum bundan çok daha farklı. Sahadaki realiteyi anlamak için bölgenin tarihini, etnik ve sosyal yapısını bilmek gerekiyor.
Bahsettiğimiz meseleler aslında daha ziyade ulusal devletlerin kurulmasının ardından dünya genelinde gündem olan meseleler. Bu tür devletlerin kurulması sonrasında kitlesel göç hareketleri ve diğer konular devletlerin sorunu haline gelmeye başladı. Pakistan devleti de söz konusu süreçte kurulmuş devletlerden biri.
Pakistan devleti 1947 yılında, bölgedeki İngiliz sömürge imparatorluğunun toprakları üzerinde kuruldu. Bu sömürge imparatorluğunun kurumsal yapısını, topraklarını, halkını ve sınırlarını devraldı. Yalnızca Hindistan sınırı bu dönemlerde belirlendi, diğer komşularıyla olan sınırları ise İngiliz imparatorluğunun önceki sınırlarıydı. Afganistan sınırını oluşturan Durand Hattı gibi. Bu hat İngilizler tarafından oluşturulmuş ve bölgede yaşayan Afganları (Peştunları) ikiye bölmüştü. Bugün Ortadoğu'daki Sykes-Picot sınırlarını örnek olarak verebiliriz.
Kısacası, üzerinde tartışılan bölgede Pakistan devleti kurulmadan çok daha önce, bölgenin etnik yapısı ve sosyolojisi zaten şekillenmişti. Pakistan devleti ise bu sınır hattındaki sosyal yapı şekillendikten çok daha sonra teşkil edildi.
Bununla ne demek istiyorum?
Söylemek istediğim şey, şu an iki farklı devletin sınırları arasında paylaşılan bölgedeki halkın, yüzlerce yıldır sınır olarak kabul edilen hattın her iki tarafını da vatan edindiği. Yani bölgede yaşayan Peştunlar, Pakistan devleti kurulmadan bin sene önce de bu topraklar arasında gidip gelir bir halde yaşıyordu. Yaz ve kış mevsimlerinde farklı bölgelere yerleşiyor, savaş ve afetler sebebiyle yerlerini değiştiriyordu. Bunu bugünkü anlamıyla bir iç göçe benzetebiliriz.
Yani bugün Pakistan'ın sınır dışı ettiği Afganların çıkarıldığı topraklar, yüzlerce yıldır kendilerinin ve ailelerinin vatanı olan topraklar. Yabancı oldukları yahut ait olmadıkları topraklar değil. Dediğim gibi, Pakistan kurulmadan yüzlerce yıl önce de bu kişilerin ataları bu topraklarda yaşıyordu.
Bir diğer mesele de Sovyetler Birliği işgali döneminde Pakistan'a göç eden Afganlara ilişkin. Yukarıda da söylediğim gibi, Afganistan'dan Pakistan'a ve Pakistan'dan Afganistan'a göçler, aradaki yapay sınır ortaya çıkmadan yüzlerce yıl öncesinde de yaşanan doğal hareketlerdi. Hiçbir Afgan, atalarının yaşadığı topraklar arasında göç ettiği için kınanmıyor ve eleştirilmiyordu. Bu doğrultuda iki bölge arasında gidip gelmenin doğal bir davranış olduğu göze çarpıyor. Aslına bakılırsa 1970'lerde de yaşanan buydu. Hatta bu göçler 1979'daki Sovyetler Birliği işgalinden çok daha önce başladı. Afganistan'da 1973 yılındaki darbenin ardından ülke genelinde Müslümanlara yönelik baskılar başlamış, birçok Afgan, mevcut rejimin baskılarından kurtulmak için ailelerini Pakistan sınırları içerisinde kalan bölgelere taşımış ve bu rejime karşı savaşa başlamıştı.
1979'daki işgal ve katliamlarla beraber bu göçler daha da arttı. Sovyetler Birliği, kırsal merkezli direnişi bitirmek için köy ve kasabalara karşı katliamlara girişti ve ülke tarımını bitirmek için bir strateji yürüttü. Tarım faaliyetleri sabote edildiğinde tarımla hayatta kalan kırsal bölgeler de tükenecek ve direniş sona erecekti. Ancak tarım bitse de direniş sona ermedi. Bu strateji Afganistan'da bugün bile devam eden bir tarım krizine yol açıldı. Nihayetinde milyonlarca Afgan, Pakistan sınırları içerisinde kalan atalarının topraklarına sığındı. Burada zaten kendileri gibi Peştun olan milyonlarca insan yaşıyordu ve onlarla birlikte yaşamaya devam ettiler.
Bu topraklara göç edenler yalnızca Peştunlar da değildi. Yıllar içerisinde Çin zulmünden kaçarak Afgan topraklarını vatan edinen ve burada yaşayan Uygurlar da Pakistan'a sığınanlar arasındaydı. Bugün Pakistan yönetimi bu Uygurları da yaşadıkları topraklardan gönderme arayışında.
Özetle, İngiliz sömürge yönetiminin devamı olarak kurulan Pakistan yönetimi hiçbir karşılığı olmayan bahaneleri kullanarak, atalarının topraklarında yaşayan Afganları sürmeye çalışıyor.
Bunu, Afganistan'daki İslam Emirliği yönetimi üzerinde baskı kurmak için yapıyor. Zorla geri gönderilen bu insanların çoğu, kendileri yaklaşık 50 yıldır, ataları ise yüzlerce yıldır bu bölgelerde yaşamakta olan insanlar. Kısacası Afganlar, henüz 77 senelik bir devlet tarafından, yüzlerce yıldır yaşadıkları vatanlarından koparılıyor. Bölgeye Sovyet işgali döneminde göç eden Afganlar bile, bu coğrafyada neredeyse Pakistan devletinin kendisi kadar eski.
Hal böyleyken bu meseleye popüler ve basmakalıp söylemler üzerinden yahut Türkiye'deki meseleler vasıtasıyla fikir yürüterek bakmak yanlış yorumlara yol açıyor. Yaşananları anlamak tarihi ve sosyal hususları bilmeyi gerektiriyor.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.