Balance of Power | Tercüme: Mepa News
Eğer bir uçak on defa havalanıp her seferinde yere çakılıyorsa, tek mantıklı çıkarım uçağın temelden yeniden tasarlanması gerektiği olacaktır. Pakistan ekonomisi de böyle bir uçak gibi, son 75 yılda 23 kez yere çakıldı ve her seferinde Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından kurtarılması gerekti.
Pakistan ekonomisi her zaman böyle değildi. 1980'lerde Pakistan, kişi başına düşen milli gelir açısından Hindistan, Çin ve Bangladeş'ten daha zengindi. Ancak bugün Pakistan en fakir ülke konumunda. En son gayri safi yurtiçi hasıla büyüme tahmini sadece yüzde 2'dir ve nüfus artışına ayak uydurmaya ancak yetiyor.
Pakistan şu anda yüksek küresel petrol fiyatları, artan tarımsal ithalat ve ekonominin kötü yönetiminden kaynaklanan bir ekonomik krizle karşı karşıya. Pakistan'ın yıllık enflasyonu yüzde 36,5 gibi rekor bir seviyeye ulaştı ve bu yaklaşık 60 yılın en yüksek artışı.
Bir başka IMF kurtarma paketi için sırada bekleyen Pakistan'ın bir IMF bağımlısı, IMF'nin de bir Pakistan bağımlısı olduğu açık. Pakistan ekonomisini düzeltmek imkansız gibi görünüyor. Her kurtarma paketinin sebebi hemen hemen aynı. Pakistan'ın dolarları tükeniyor ve IMF'ye kurtarma paketi için başvuruyor, IMF de programı kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi, kemer sıkma ve vergi ağının genişletilmesi şartıyla kabul ediyor.
Bu önlemlerin hiçbiri aslında Pakistan ekonomisindeki temel sorunu çözmüyor. Bu da Pakistan elitinin verimsiz olduğu ve ülkedeki karar alma sürecinin bozuk olduğu gerçeği. Sonuç olarak Pakistan bir IMF kurtarma paketini bitirdikten sonra genellikle bir sonrakine başlıyor. Bu değerlendirmede Pakistan'ın yavaş yavaş çöküşüne yol açan köklü yapısal kusurları analiz edeceğiz.
Kronik dolar sıkıntısı
Öncelikle Pakistan'ın neden IMF 23 kurtarma paketi ile "dünya şampiyonu" olduğuna bir göz atalım. Pakistan çeşitli nedenlerden dolayı kronik olarak dolar sıkıntısı çekiyor. Federal hükümet fiilen iflas etmiş durumda ve bu durum çok uzun bir süredir devam ediyor. Geçen yıl hükümetin borç yükümlülükleri için ödenmesi gereken faiz ödemeleri ve emekli maaş ödemelerinin toplamı federal hükümetin net gelirinden daha fazlaydı.
Ciddi şekilde şişirilmiş olan tüm hükümet mekanizması ödünç parayla çalışıyor. Bu borç para, yönetimi daha kolay olan Pakistan rupisi cinsinden değil, yabancı para birimleri cinsinden. Pakistan, Temmuz ayında başlayacak mali yılda döviz rezervlerinin yaklaşık üç katı olan 25 milyar dolarlık dış borç ödemesiyle karşı karşıya. Pakistan tarihinin büyük bir bölümünde de vergi gelirlerinin büyük bir kısmı borç ödemelerine, savunmaya ve sivil idareye tahsis edildi.
Ayrıca Pakistan hem gıda hem de yakıt ithal etmek zorunda. Dolayısıyla Pakistan'ın borç, savunma ve yönetim giderlerini harcadıktan, gıda ve yakıt ithal ettikten sonra barajlar, su kanalları, enerji santralleri, hatta eğitim ve halk sağlığı gibi büyük ölçekli meselelere harcayacak hiçbir parası kalmıyor.
Pakistan aynı zamanda sadece yüzde 10 ile en düşük vergi/GSYİH oranlarından birine sahip ve nüfusun yüzde 1'inden azı gelir vergisi ödüyor. Bu dengesizlikler tarımsal gelirlerin, gayrimenkullerin ve perakendecilerin siyasi nedenlerle neredeyse hiç vergilendirilmemesi sebebiyle daha da kötüleşiyor. Bunu daha sonra inceleyeceğiz.
Pakistan çok uzun bir süredir artan harcama iştahını karşılayacak kadar vergi geliri elde edemiyor. Bu nedenle de ülkeyi bir yıl daha idare edebilmek için genellikle daha yüksek faiz oranlarıyla daha fazla borçlanıyor. Böylece ortalama her dört yılda bir Pakistan endişe verici bir şekilde döviz sıkıntısı çekiyor ve kurtarma paketi için IMF'ye gidiyor. IMF Pakistan'a çoğu ülkeye verdiği genel tavsiyeleri veriyor: Vergi gelirlerini artırmak, para politikasını sıkılaştırmak ve mali açıdan disiplinli bir bütçeye sahip olmaya çalışmak.
Bu tavsiyeler Pakistan'a yardımcı olsa da sorunun temel nedenini, yani Pakistan'ın dünyanın en verimsiz ülkelerinden biri olmasını çözmüyor.
Pakistan elitinin verimsizliği
Genel bir kural olarak her ekonominin zirvesinde bir elit sınıf bulunur ve elit sınıf ne kadar üretken ve girişimci olursa ekonomi de o kadar dinamik ve sağlam olur. Seçkinler daha üretken hale gelirse herkes kazanır. Mukesh Ambani ve Gautam Adani gibi Hindistan'ın elitleri, büyük kurumsal sanayi imparatorluklarının başında oturuyor. Amerika'nın elitleri inovasyon yapıyor ve uzay yolculuğu gibi tamamen yeni ekonomik alanlar oluşturuyor. Pakistan'ın seçkinleri ise arazi, konut projeleri ve şeker üretimi gibi verimsiz işletmelerden para kazanıyor.
Dünyanın en zengin Pakistanlılarının listesine bir göz atın. Bu kişiler ya denizaşırı ülkelerde ticari imparatorluklar kurmuşlardır, tıpkı ABD'de dünya lideri bir otomotiv parçaları üretim firması kuran Shahed Khan. Ya da servetlerini ahbap-çavuş kapitalizmi ve yolsuzluktan kazanan siyasi hanedanların başında otururlar, tıpkı Navaz Şerif gibi.
Pakistan'ın zenginler listesindeki sanayiciler bile üretken değiller. Servetlerini ihracat ya da inovasyon yapmak yerine, genellikle seramik, tekstil ya da çimento gibi sektörlerde yüksek gümrük vergileriyle korunan Pakistan'ın iç pazarında köşeyi dönerek kazanıyorlar. Yakın tarihli bir BM kalkınma raporuna göre Pakistan'da feodal toprak ağaları, siyasi sınıf ve ordu gibi elit gruplara sağlanan yıllık ekonomik ayrıcalıkların toplamı 17.4 milyar dolar, bir başka deyişle ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 6'sına denk geliyor.
Vergi indirimleri, ucuz girdi fiyatları ve sermayeye ayrıcalıklı erişim şeklinde ortaya çıkan bu ayrıcalıkların azaltılması neredeyse imkansız, zira çoğu siyasi parti adaylarını bu elit gruplardan seçiyor. Böylece para sahibi elitler; adil olmayan iş uygulamaları, vergi kaçakçılığı ve iktidara ayrıcalıklı erişim yoluyla piyasanın terazisini kendi lehlerine çeviriyor.
Üretken olmayan ve rant peşinde koşan elit kesim sebebiyle Pakistan'daki yatırım oranları dünyadaki en düşük yatırım oranları arasında. Ve bu yıllar içinde Pakistan ekonomisini mahvetti. Bir düşünün, iç pazarı görece kolaylıkla ele geçirebilecekken ve toplumdaki konumunuzu kullanarak rakiplerinizin dışarıda kalmasını sağlayabilecekken neden yeni makinelere yatırım yapıp mal ihraç etmeye çalışasınız ki?
Otomobil endüstrisi ve emlak sektörü
Pakistan'ın tembel ve verimsiz sanayi elitinin en iyi örneği otomobil endüstrisi. İthal ikamesi politikasının bir parçası olarak, otomotiv endüstrisi hükümet tarafından yoğun bir şekilde korunuyor ve bu da Pakistan'ın geçen yıl sadece 1.26 milyar dolar değerinde otomobil ithal etmesiyle bir dereceye kadar işe yaradı.
Bu politikanın başarısız olduğu nokta ise ihracat. Pakistan otomotiv ihracatında 1 milyar dolar gibi cüzi bir rakamla dünyada 125'inci sırada yer alıyor. Bu politika da tüketicilere dünyanın geri kalanıyla aynı seviyede otomobiller sunaıyor. Honda ve Toyota'nın neredeyse tekel olduğu otomotiv sektöründe tam bir rekabet eksikliği söz konusu ve bu da yüksek fiyatlara neden oluyor.
Buna ek olarak Pakistan'ın ithalatı hala her zamanki gibi yüksek, çünkü otomobiller ithal edilmese de otomotiv üretimi için gerekli girdi malzemeleri ithal ediliyor. Böylece toplumun küçük bir kesimi otomotiv pazarını eline alarak, tüketicilere yüksek fiyatlar ve sınırlı alternatifler sunarak ve daha da önemlisi ihracat yapmayarak bir servet kazanıyor.
Tüm bunlar olurken, otomobillerin üretimi için milyarlarca dolarlık metal, plastik ve kauçuk gibi ara mallar ithal ediliyor ve bu da ulusal ekonominin zararına oluyor.
Pakistan'ın verimlilik kayıplarının belki de en kötüsü emlak sektörü. İş adamları, ekonomiyi desteklemek ve orta sınıf için fırsatlar oluşturmak amacıyla teknoloji, inovasyon ve ihracata dayalı sektörlere yatırım yapmak yerine, sermayelerini kentsel araziler satın alıp bunları konut projelerine dönüştürmeye yatırıyor. Pakistan'daki emlak sektörü, bir sonraki bölümde ele alınacak olan siyasi nedenlerden dolayı neredeyse hiç vergilendirilmiyor. Ancak Pakistan'ın vergi sistemi, gayrimenkulleri az vergilendirerek elit kesimi daha üretken girişimler yapmak yerine kentsel gayrimenkullere yatırım yapmaya teşvik ediyor.
Pakistan'ın emlak sektörü ne kadar az vergilendiriliyor? Pakistan'ın 100 milyondan fazla nüfusa sahip Pencap eyaleti, Hindistan'da yaklaşık 10 milyon kişinin yaşadığı Chennai şehrinden daha az kentsel emlak vergisi topluyor. Emlak çılgınlığı sadece elit kesimle sınırlı değil. Orta sınıf Pakistanlılar, borsaya ya da istihdam oluşturan üretken bir işletmeye yatırım yapmak yerine, boş bir arsaya yatırım yapmayı, değerinin artmasını beklemeyi ve satarak esasen vergilendirilmeyen sermaye kazançlarından faydalanmayı tercih ediyor. Bu üretken olmayan elit kesim ve arsa yatırımcısı orta sınıf, Pakistan'ın mali çıkmazdaki bir ülke için çok yüksek tüketim seviyelerine sahip olması nedeniyle ekonomiye daha fazla yük getiriyor.
Pakistan, elit sınıfın emriyle, dünyadaki her lüks ürünü ithal ediyor. Yargıçların, bürokratların ve feodal toprak ağalarının çocukları marka kıyafetler, ithal telefonlar ve kozmetik ürünlerinden oluşan ithal ağırlıklı bir tüketim alışkanlığına sahip. Sonuç olarak dolarlar ülke dışına çıkıyor ve ithalat faturaları zirveye çıkıyor. Sadece bu yıl, zorunlu olmayan malların ithalatına 8 milyar dolardan fazla para harcandı. Küresel iş dünyasının seçkinleri uzayı kolonileştirirken, elektrikli arabalar üretirken ve yeşil enerjiye yatırım yaparken, Pakistan'ın milyarderleri konut projeleri inşa etmek için birbirleriyle yarışıyor ve bu durum Pakistan'ı yavaş yavaş öldürüyor.
"Pakistan neden ekonominin verimsiz sektörlerini vergilendirmeye başlayıp bundan elde edilen geliri daha üretken girişimleri finanse etmek için kullanmıyor?" diye sorabilirsiniz. Zaten Pakistan'ın asıl sorunu da burada yatıyor.
Çökmüş durumdaki siyasi sistem
Pakistan'ın siyasi sistemi tamamen çökmüş durumda. Siyasi partiler profesyonel değil, uzun vadeli planları ya da vizyonları yok, manifestolar oluşturmuyorlar ya da orta sınıfta temsil edilmiyorlar. Pakistan Ulusal Meclisi büyük ölçüde feodal toprak ağalarından, siyasi hanedanlardan ve daha fazla rekabetle daha üretken bir ekonomi oluşturmaya çalışmak yerine Gwadar-CPEC gibi projeleri geliştirmek ve petrol bulmak gibi, tüm sorunlarını sihirli bir şekilde çözecek şeylere inanan iş dünyasının elitlerinden oluşuyor.
Buna ek olarak Pakistan ordusu geçmişten bu yana, ister askeri diktatörlükler yoluyla ister perde arkasından ipleri elinde tutarak olsun, ülke yönetimine müdahil oluyor. Dolayısıyla Pakistan'da siyasetçi olmak için bir manifesto hazırlayıp halka sunmak zorunda değilsiniz, zira çoğu zaman ordu kendi gücünü korumak için bir yozlaşmış siyasetçiyi bir diğeriyle değiştiriyor.
Hiçbir başbakanın görev süresini tamamlayamadığı Pakistan'ın kısa siyasi tarihine bir göz atın. Navaz Şerif 1999 yılında, 2007 yılına kadar ülkeyi yöneten askeri diktatör Pervaz Müşerref tarafından zorla iktidardan uzaklaştırıldı. Kısa bir aradan sonra Navaz Şerif 2013'te yeniden iktidara geldi, ancak 2017'de "yumuşak darbe" olarak adlandırılabilecek bir şekilde görevden alındı ve ordu Şerif'i hapse atıp 2018'de İmran Han'ı başbakan olarak atadı. İmran Han'ın iktidarı 2022 yılına kadar sürdü ve bu tarihte ordu, Han'ın hükümetine verdiği desteği çekti ve Han bir başka yumuşak darbeyle görevden alındı. Tahmin edeceğiniz üzere bunun ardından, Navaz'ın kızı Meryem Navaz ve Navaz'ın kardeşi Şahbaz Şerif tarafından yönetilen "Müslüman Birliği" partisi göreve geldi.
Doğrudan yabancı yatırımları caydıran siyasi istikrarsızlık bir yana, Pakistan'da ülkede değişim yapmayı reddeden beceriksiz siyasetçileri cezalandıran bir sistem yok. Bu siyasetçiler performansları önem arz etmeksizin, orduyla araları iyi olduğu sürece seçiliyorlar. Ordunun müdahalesi siyasetin ötesine geçerek iş dünyasına da uzanıyor.
Pakistan ordusunun ekonomideki rolü
Yıllar süren askeri yönetim, Pakistan ordusunun milyarlarca dolar geliri olan bir şirketler imparatorluğu kurmasına olanak sağladı. Bu imparatorluk, Karaçi Borsası'ndaki piyasa değerine göre ülkedeki en büyük 10 şirketten 2'sini içeriyor: "Fauji Fertilizer" ve "Mari Gas".
Pakistan şirketler imparatorluğunun en önemli unsuru ise gayrimenkul geliştirme işi. Ordu tarafından işletilen "Savunma Konut İdaresi", Pakistan'ın önde gelen gayrimenkul geliştiricisi ve Lahor, İslamabad ve Karaçi'de en çok arzulanan gayrimenkulleri idare ediyor. Bu sektörü, ordunun yönettiği hükümetten genellikle düşük maliyetlerle arazi edinmesini sağlıyor. Ve tabii ki ordu bu doğrultuda büyük kârlarla satış yapıyor. Buradan elde edilen gelirler çok az vergilendiriliyor ve çoğunlukla yurt dışına yatırılıyor ya da ithalata harcanıyor.
Tarım politikaları
Tarım politikası gibi basit bir şey de daha istikrarlı bir ekonomi oluşturmak yerine elit kesimin yararına olacak şekilde bozulmuş durumda. Pakistan milyonlarca dönüm ekilebilir araziye sahip olmasına rağmen, son derece düşük tarımsal verimlilik ve geri kalmış tarım politikaları nedeniyle net gıda ithalatçısı konumunda. Örneğin en yoğun su tüketen ürünlerden biri olan şeker kamışı Pakistan'da yaklaşık 2.5 milyon dönüm ekilebilir arazide yetiştiriliyor. Bu, çok ciddi su sıkıntısı çeken ve gıda ithal etmek zorunda olan bir ülke için ekonomik açıdan hiçbir anlam ifade etmiyor. Ancak birçok şeker fabrikası sahibi Ulusal Meclis'te olduğu ve Pakistan'ın yüksek düzeyde korunan şeker pazarından kar elde ettiği için hiçbir şey yapılamıyor.
Dolayısıyla Pakistan'ın verimsiz ekonomisinden milyarlarca rupi kâr eden askeri ve siyasi elit, bu kolay para sisteminin değişmesine neden izin versin ki?
Yönetici elitin teşvikleri uzun vadeli kalkınma hedefleriyle uyumlu değil ve tamamen kısa vadeli kazançları maksimize etmeye odaklı durumda. Ne yazık ki Pakistan'ın daha sağlam ve üretken bir ekonomi olmasına izin vermeyi reddeden de politikacılar, toprak sahipleri, iş adamları ve ordudan oluşan bu yönetici seçkinler ağı.
Pakistan'ın nasıl bu kadar uzun süre ayakta kalmayı başardığını ve birçok kez ekonomik çöküşten kıl payı kurtulduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Bunun nedeni yapısal değişiklikler ya da politika girişimleri değil, Pakistan'ın jeostratejik konumundan defalarca para kazanabilmiş olmasıdır. Örneğin 1980'lerden 1990'lara kadar Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali, Pakistan'ın Sovyet yayılmasını püskürtmek için milyarlarca dolarlık ABD yardımı almasını sağladı. Sovyetler çekildikten sonra ABD yardımları kesti ve Pakistan ekonomisi yeniden çökmeye başladı. 2001 yılında Pakistan ekonomisi çöküşün eşiğindeyken ABD Afganistan'ı işgal etti ve Pakistan'a yeniden milyarlarca dolar yardım yapmaya başladı.
Son zamanlarda Çin, Hindistan'a karşı bir denge unsuru olarak Pakistan'ı güçlendirmek için milyarlarca dolar kredi sağlıyor. Ayrıca Körfez bölgesindeki ve Batı'daki milyonlarca Pakistanlı, ülkeye milyarlarca dolar girdi sağlayarak ekonomiyi ayakta tutuyor.
Ancak bir kurtarma paketi ya da mucize beklemek ekonomik bir strateji değil. Pakistan eninde sonunda daha üretken ve kapsayıcı bir ekonomi inşa etme yolunda adımlar atmak zorunda kalacak. Tek soru şu: Bu yapıldığında artık çok geç mi olacak?