Geçen hafta, Abdurabbu Mansur Hadi’nin uluslararası toplum tarafından tanınmış hükümetinin kontrolü altındaki Yemen’in güneyinde, müttefikler arasında yeni bir savaş cephesi açıldı.
Başkan Hadi’nin beş yıl önce geçici hükümetini kurmasından bu yana Aden’deki olaylar bir türlü tam anlamıyla istikrarlı hale gelemezken, başkentin güneyinde en son ortaya çıkan savaşlar pek çok tehlikeli senaryoyu da beraberinde getirdi.
Başkent Sana’yı 2014 yılından beri kontrolleri altında tutan İran destekli Husi isyancılarının, Başkan Hadi kuvvetleri ve yıllardır Güney Yemen’in ayrılmasını talep eden Güney Geçiş Konseyi arasında Aden’de çıkan savaş haberlerine en çok sevinen taraf olması şaşırtıcı değil. Aden’deki kargaşa, Sana’yı Husilerin elinden almak isteyen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin çabalarının da sekteye uğratacak.
Aden’deki iç çatışma, İran’ın Yemen’deki problemlere daha fazla müdahil olmasına da olanak sağlıyor. Üst düzey bir Husi heyetinin geçen hafta Tahran’a yaptığı ziyaretin ardından, Husiler İran’da kendi ‘büyükelçiliklerinin’ açılacağını duyurdu.
Bununla birlikte, yeni çatışma cephesinin en tehlikeli tarafı, Yemen’i bölmek konusundaki korkuları ciddi biçimde güçlendirmesidir. Uzmanlar Hadi’nin hükümetinin çökmesi durumunda, yoksulluk ve savaş yüzünden yıkılan ülkenin yalnızca Kuzey ve Güney olarak değil, belki de üç dört farklı Yemen olarak ayrılmasından korkuyor.
Bu hafta Yemen’in Güneydeki Ayrılıkçı Güçlerin Aden limanını geri vermeyi reddetmesi, Hadi hükümetini ayrılıkçıları da içerecek ve ayrılığı sona erdirecek şekilde güçlendirmek için yapılacak tartışmanın bir aracı olacak olan Suudi Arabistan’daki zirvenin ertelenmesine yol açtı.
Yemen'in en etkili komşusu Suudi Arabistan, özellikle de Husi isyancılarının sivil hedeflere ve petrol tesislerine yönelik saldırılarının artmasıyla birlikte bir toplantı çağrısında bulundu. Ayrılık yanlısı kuvvetler, 10 Ağustos’ta askeri kampları ve güney liman kentindeki diğer devlet kurumlarını ele geçirmişti.
Bütün taraflar; 2011’de Eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’i devirmeyi başaran halk ayaklanmasından bu yana yaşanan savaşın muazzam maddi ve insani maliyetinin etkisinde. En büyük mağdur ise sayısı gün geçtikçe artan ve şiddetli bir şekilde acı çeken siviller.
Savaş sürerken ve bütün taraflar bir çıkış yolu arayışındayken Yemen’deki yerel aktörler arasındaki çoklu bölünmeler ve daha geniş bölgesel mücadeleler göz önüne alındığında, uzlaşma olasılığı her zamankinden daha uzak görünüyor. Şu anda, farklı bölgelerde birden fazla rakip otorite var. İktidardakiler; bir devlet mi, iki devlet mi veya çoklu devletlerin mi olması gerektiği konusunda anlaşabilmiş değiller.
Ayrıca, gelecek devlet veya devletlerin bağımsız mı olacağı veya federal ya da konfederal bir sisteme mi bağlı olacağı konusunda da hemfikir olabilmiş değiller. Derin sorular cevapsız kalıyor ve müzakerelerin ilerleyebilmesi için önce tarafların şu bariz gerçeği ele alması gerekiyor: Yemen'in bir devlet olarak gelecekteki yapısı.
Son sekiz yılda ülkede kargaşa hüküm sürdüğü için on binlerce insan öldürüldü ve korkunç ekonomik koşullar Yemen'i kıtlığın eşiğine itti. Aden’deki son çatışmalar, durumu daha da kötüleştirdi ve Birleşmiş Milletlerin (BM) geçici bir yönetim organı üzerine yapılacak siyasi görüşmelerin önünü açma çabalarını daha da karmaşık hale getirdi.
Yemenlilerin gelecekteki devletlerinin nasıl şekillenmesini istedikleri konusundaki anlaşmaları, ülkedeki savaşı sonlandırmak ve böylece son derece acı çeken insanlara yardım etmek için gereken ilk ve en önemli adımdır.
Al Ahram Weekly'nin analizi İdil Çağla Ertaş tarafından tercüme edildi.