Muhammed Said Ramazan el-Buti 1929'da Türkiye'de Şırnak'a bağlı Celeka (yeni resmi ismiyle Yağmurkuyusu) köyünde doğdu.
Buti soyadı, doğduğu coğrafyanın tarihi ismi olan Botan Bölgesi'nden gelmektedir. Asıl ismi Muhammed Said olup, Ramazan babasının ismidir. Suriye'deki uygulama gereği isminin yanına baba isminin eklenmesiyle Said Ramazan el-Buti denilmesi, isminin Ramazan olduğuna dair yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur.
Babası Molla Ramazan, Said Buti'nin babasına dair yazdığı "Heze Validi" (Bu Benim Babam) kitabında belirttiğine göre 1888 Cizre doğumlu bir Kürttür. Cizre'de köydeki medreselerinin Türkiye'de yeni kurulan yönetimin baskısına uğraması, Molla Ramazan'ın Türkiye'de yeni dönemde dini yaşamanın mümkün olmadığına kanaat getirmesiyle, 1934'te ailece Şam'a göçmüşlerdir.
İlk eğitimi
Şam'da dini eğitim alan Said Buti, 1954'te Ezher Üniversitesi'nde eğitim görmek üzere Mısır'a gitmiştir. Mezun olmasının ardından 1958'de Suriye'ye dönmüş ve Humus'ta bir lisede dini derslere girmiştir.
1960'ta Şam Üniversitesi Şer'i İlimler Fakültesi'nde ders vermeye başlayan Buti 1961'de tekrar Mısır'a gitmiş, 1965'te doktorasını tamamlayıp yeniden Suriye'ye dönmüştür.
Bu tarihten sonra Şam Üniversitesi Şer'i İlimler Fakültesi'nde hocalığa devam etmiştir.
Baas Partisi'nin Suriye'de iktidara gelmesi (1963)
Mart 1963'te laik Arap milliyetçisi Baas Partisi Suriye'de darbeyle iktidara geldi.
Partinin iki kanadından daha radikal laik olan Nusayri ağırlıklı Hafız Esed'in içinde bulunduğu kanadın faaliyet ve söylemleri geleneksel dindar bir toplum olan Suriye'de büyük tepkiyle karşılandı.
1964'te dindarlığıyla bilinen Hama şehrinde Baasçı bir öğretmenin Allah'ın varlığını inkar eden ve İslam'a hakaret eden sözleri büyük tepkiye sebep oldu. Hamalılar bu olayı protesto etmek için sokaklara inince Baas rejimi ordusu şehre müdahale etti. Baas rejimi güçleri yaklaşık 100 kişiyi öldürerek protestoları bastırdı.
'Baas'ın amentüsü'
Iraklı Şii Baasçı şair Ali el-Hilli "Amentu bi-l Baası Rabben la şerike leh, ve bi-l Urubeti dinen ma lehu sani" (Rab olarak ortaksız Baas'a, din olarak ikincisine yer olmayacak şekilde Araplığa iman ettim" sözleri geçen bir şiir yazmış ve bu marş haline getirilmişti.
Irak'ta Baas iktidarında yer verilmeyen bu marş, Suriye'deki Baas iktidarında Şam Radyosu'ndan çalınıyor ve dinleyen Müslüman Suriyelilerde tepkiye yol açıyordu. Marş nedeniyle çıkan olayları da kanlı biçimde bastıran rejimin içerisinde bu gibi konular nedeniyle ayrılık çıkmaya başlamıştı.
Baas'ta klikler mücadelesi ve Hafız Esed'in cumhurbaşkanlığı (1966-1971)
Baas'ın ideoloğu Suriyeli Hristiyan Mişel Eflak ve partinin daha ılımlı bilinen kanadı bu gibi söylem ve uygulamaların aşırı olduğunu belirterek karşı çıkmaya başladı.
Fakat 1966'da Hafız Esed'in içinde bulunduğu radikal laik ve Nusayri ağırlıklı klik, genellikle Sünni ve Hristiyanların olduğu diğer kliği bir darbeyle tasfiye ederek yönetimi tek başına ele geçirdi. Esed kliği, söylem ve uygulamalarına devam edip halkın muhtemel tepkilerini katliam ve işkenceyle sindirme kararı aldı.
Bu süreçte Baas Partisi'nin kurucusu Mişel Eflak da Suriye'den sürüldü.
1966'dan itibaren konumunu gittikçe güçlendiren Hafız Esed 1970'te Suriye'yi yöneten Baas kliği içinde de bir darbe yaptı. Ertesi sene Suriye Devlet Başkanı ilan edildi.
Suriye'de gelişmeler ve Buti'nin Hafız Esed'e desteği
Bu gelişmeler gerçekleşirken o dönemde dindar kimliğiyle ve dini eğitimiyle bilinen Suriye dindarları ise genellikle pasif bir tutum edinerek olanlara seyirci kaldılar.
Bunda o dönem Suriyeli din adamlarının dindarlara siyasetten uzak durmaları çağrılarının da etkili olduğu belirtilmektedir. Said Ramazan el-Buti de bu dönemde Şam Üniversitesi'nde ders vermekle ilgilenip bu gelişmelerden uzak kalmıştır. Buti, babasına dair yazdığı "Heze Validi" kitabında babasının kendisine siyasetten uzak durmasını söylediğini sık sık ifade etmektedir.
Hafız Esed 1973'teki yeni anayasada da tepki çeken değişiklikler yapmıştır. Devletin resmi dininin İslam olduğu ifadesini anayasadan kaldıran Esed'e pek çok din adamı tepki göstermiş ama Buti'nin sessizliği sürmüştür.
Buti tüm bu dönemlerde Hafız Esed ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, onu desteklediğini belirtmekte ve Hafız Esed'i hayırla anmaktadır. Bu konulardan biri de Hafız Esed'in koyduğu kamuda başörtü yasağıdır. Söz konusu yasak ilerleyen yıllarda yine Hafız Esed tarafından kaldırılmıştır. Bunun üzerine Buti'nin babası kendisine Hafız Esed'e teşekkür etmesi ve Suriye televizyonunda Hafız Esed'i övmesi tavsiyesinde bulunmuştur. Buti bunu "Heze Validi" isimli kitabında aktarmaktadır.
Aslen Mardinli Kürt bir aileden gelen, Hafız Esed devrinde Suriye Başmüftüsü olan Nakşibendi Şeyhi Ahmed Keftaro'nun (1912-2004) Esed yönetimine verdiği desteğin Buti ile paralelliği dikkat çekicidir.
Baasçıların henüz muhalefette olduğu 1955 gibi erken bir tarihte Baasçılarla ittifak kuran Keftaro, 1963 Baas Darbesi'nin ardından 1964'te Başmüftülüğe getirilmiş ve 2004'te ölene kadar 40 yıl bu görevde kalmıştır.
2004'te yerine yine Kürt kökenli olan ve halen Başmüftülük makamında ve Esed rejiminin destekçisi olan, Buti ile iyi ilişkilere sahip Ahmed Hassun (1949-) geçmiştir.
1973'te Suriye'de resmi dinin İslam olmaktan çıkarılması ve dindarlara yönelik şiddetli baskılar 1975-76'dan itibaren Esed rejimi ile muhalifleri arasında silahlı çatışmalara yol açmıştır. 1976'da rejim muhalifi Mervan Hadid'in yakalanması ve hapiste işkenceyle öldürülmesi gerilimin artmasında önemli bir dönemeç olarak görülmüştü.
Tüm bu gelişmelerin yaşandığı sırada Hafız Esed'e aleni desteğini ve övgülerini sürdüren Said Ramazan el-Buti'nin 1975'te Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi'ndeki konumunu güçlendirilmiştir.
Buti'nin 1977'de bu fakülteye dekan yapılması, rejime olan etkili desteğine karşılık olarak görülmüştü.
Bu dönemde Hafız Esed'in Buti'yi başmüftü yapmak istediği ama makamını bırakmak istemeyen Keftaro'nun lobicilik faaliyetleriyle bunun engellendiği iddia edilmektedir.
1979'da rejim ve muhalefet arasında daha artan gerilim 1982 Hama Katliamı'yla zirveye ulaşacak, bu dönemde rejim 2011'de başlayan Suriye İç Savaşı'nda olduğu gibi halkı sindirmek için, katliam, tutuklama, işkence, tecavüz gibi yöntemleri sık sık uygulayacaktı.
Suriye nüfusunun henüz 10 milyonu bulmadığı 1976-1982 döneminde Esed rejimince 60-100 bin Suriyelinin katledildiği tahmin edilmektedir.
Tüm bu dönem ve uygulamalar boyunca Said Ramazan el-Buti, Hafız Esed'e aleni desteğini sürdürmeye devam etmiş, Suriye televizyonunda yaptığı konuşmalarda, olaylardan ötürü İslami muhalefeti suçlamış, Hafız Esed'in yaptıklarında haklı olduğunu iddia etmiştir.
Aynı dönemde Ahmed Keftaro da Buti ile benzer çalışmalar yürütmekteydi.
1980'li yıllarda İslami muhalefetin tamamen bastırılmasıyla Buti'nin konumu daha da sağlamlaşmıştır. Yurt dışına çıkan Suriye Muhalefeti ise Buti'yi İslam'a ihanetle ve "İslam düşmanı zalim bir rejimle iş birliği yapmakla" suçlamıştır.
Muhalifler, Buti gibi halkın dini yönden önemli gördüğü kimselerin halkı rejimle mücadeleden alıkoyduğunu ifade etmiştir. Bu şahıslar rejimi dinen meşrulaştırma çabasına girdikleri için rejimin ayakta kalabildiğini belirtmişlerdir.
Haznevi Tarikatı'yla 'rabıta' Tartışması
Said Ramazan el-Buti "Heze Validi" kitabında sadece Suriye İslami muhalefetiyle değil yerel tarikatlarla da bazı sorunlar yaşadığından bahsetmektedir. Babasının kendisine "Tarikatlarda bidatlar çoktur, en az bidat olan tarikat Nakşibendi Tarikatı'dır ama onda da var" nasihatinde bulunduğunu belirten Buti, vaazlarında Nakşibendi Tarikatı'ndaki rabıta uygulamasını "ibadette Allah ile kul arasına girme" olarak eleştiren vaazları nedeniyle özellikle Kuzeydoğu Suriye'deki Kürt ağırlıklı Nakşibendiliğin Haznevi kolu olan tarikatça hedef tahtasına konduğunu aktarmaktadır.
Buti'nin aktardığına göre bir yandan ülkedeki resmi dini müesseseye rabıta uygulamasına eleştirileri nedeniyle Buti'nin konuşturulmaması için şikayetçi olan Hazneviler diğer yandan da Buti'yi babasına şikayet etmiştir.
Baba Buti ise oğlunun yanında Haznevilere oğlunun rabıtaya karşı çıkmada haklı olduğunu belirtmiştir.
Buti'nin Nakşibendi Tarikatı'ndaki mevcut rabıta uygulamasına eleştirisi
Buti ve İbn Teymiyye
Buti'nin bu yıllarda dahil olduğu bir diğer konu ise İbn Teymiyye meselesiydi. İslam alimi İbn Teymiyye'ye (1263-1328) yönelik eleştiriler bu dönemde artmıştı. Eleştirilerin kaynağı, Lübnan merkezli ve Etiyopyalı (Habeşistan) Abdullah Harari liderliğindeki Ahbaş (Habeşiler) Cemaati ve Ürdün'de yaşayan Hasan es-Sakkaf'tı.
Bu tartışmalar Suriye'ye de sıçramıştı.
İbn Teymiyye'yi tekfir eden Ahbaş ve Sakkaf, Buti başta olmak üzere Suriye'nin dini konularda itibar edilen önemli isimlerine İbn Teymiyye'yi tekfir ettiklerine dair açıklama yapmaları konusunda baskı kurmuştu.
Özellikle Ahbaş Cemaati, Şam'a gerçekleştirdikleri ziyaretlerde Buti de dahil Şam'ın ünlü dini simalarıyla görüşerek İbn Teymiyye'yi tekfir etmeyenleri de tekfir edecekleri tehdidinde bulunmuştu.
İbn Teymiyye'yi tekfir etme konusunda Ahbaş ve Sakkaf'ın talepleri Suriyeli din adamlarınca gerçi çevrildi.
Buti yaptığı açıklamalarda İbn Teymiyye'yi bazı konularda eleştirdiğini ama değerli bir Ehli Sünnet alimi olarak gördüğünü belirtti. İbn Teymiyye'nin "Allah'ı kullarına benzettiği" (teşbih) iddialarına ise İbn Teymiyye'nin eserlerini incelediği ama teşbihe rastlamadığı cevabını verdi.
Buti'den 'Hafız Esed'in seçimlerine katılın' çağrısı
Hafız Esed ve Beşar Esed dönemlerinde Suriye'de gerçekleştirilen seçimlere, "kazananın belli olduğu", "göstermelik seçimler" olarak bakılmaktaydı.
Örneğin Hafız Esed'in 1991 cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 99,99, 1999 cumhurbaşkanlığı seçiminde ise yüzde 100 oy aldığı açıklanmıştı.
Babasının ölümü üzerine 2000 yılında Beşar Esed'in cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 99,74 oy aldığı açıklanmıştı. Bu oy oranları, seçimlerin Suriye dışında ciddiye alınmamasına neden oluyordu.
Seçim sonuçlarını dilediği gibi açıklayan Esed rejimi için önemli olan ise, meşruiyetini sağlamak için seçime katılım oranının düşmemesiydi. Rejim, seçimlere katılım oranını da dilediği gibi açıklamaktaydı.
Ancak halkın seçimlere katılmanın bir anlamı olmadığını düşündüğü ve dışarıdan gözlemlenecek biçimde kitlesel olarak sandığa gitmediği göze çarptı. Bu, rejimin meşruiyetini tehdit edecek bir tehlike olarak görülmekteydi.
Hafız Esed bunun önünü alabilmek için seçimlere katılmayı zorunlu tuttuğu gibi kazananı belli olan, cumhurbaşkanlığı seçiminde genelde Hafız Esed'in karşısında aday bile olmayan bu seçimler için din adamlarını da seferber etti.
Ahmed Keftaro başta olmak üzere resmi din adamları oy vermenin dini bir vecibe olduğunu söylediler. Buti de seçimler öncesinde sık sık devlet televizyonundan halkı dini bir görev olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hafız Esed'e, meclis seçimlerinde Baas Partisi'ne oy vermeye çağırdı.
Said Ramazan el-Buti'nin Hafız Esed'in annesinin cenazesinde yaptığı Hafız Esed'i de öven konuşma. Konuşmanın tamamı için tıklayın.
Ramazan Buti, Basil Esed'in cenazesinde
21 Ocak 1994'te Hafız Esed'in yerine hazırladığı büyük oğlu Basil Esed, Şam'da aşırı hız sebebiyle yaptığı trafik kazasında öldü, Suriye'de yas ilan edildi.
Buti cenaze törenlerinde yaptığı konuşmalarda tepki toplayacaktı.
Said Ramazan el-Buti, içki ve uyuşturucu kullandığı ve pek çok defa evlilik dışı ilişkisi olduğu bilinen, Hafız Esed'in kendi yerine diktatörlüğe hazırladığı, yolsuzluktan geldiği belirtilen paralarla son derece lüks bir hayat yaşayan Basil Esed için "Tüm Ümmetin ahlakında, doğruluğunda birleştiği, Allah'ın doğruluk bahşettiği, ıslah için çalışan biriydi" gibi ifadeler kullandı.
Basil Esed'in cenazesi
Buti'nin Basil Esed'in cenaze töreninde yaptığı onu övücü konuşma
Ramazan Buti, Hafız Esed'in cenazesinde
10 Haziran 2000'de Suriye Cumhurbaşkanı ve diktatörü Hafız Esed öldü. Cenaze namazını Buti'nin kıldırmasına karar verildi.
Rejim tarafından bu kararın alınmasının arkasında son yıllarda Başmüftü Keftaro'ya göre Buti'nin daha etkili bir biçimde Esed ve rejim, savunmasının övgüsünde bulunmasının yattığı ifade edilmektedir.
Buti'nin Hafız Esed'in cenaze namazını ağlayarak kıldırması dikkat çekti.
Daha sonra, cenaze namazını Buti'nin kıldırmasının Hafız Esed'in vasiyetiyle gerçekleştiği açıklandı. Cenaze münasebetiyle yapılan törenlere katılan Said Ramazan el-Buti, her fırsatta Hafız Esed'i övdü.
Buti'nin kıldırdığı Hafız Esed'in cenaze namazı
Buti'nin Hafız Esed'i övdüğü ve Hafız Esed'in cenaze namazını Buti'nin kıldırmasını vasiyet ettiğini aktardığı bir konuşması
Said Ramazan el-Buti, ölümlerinin ardından sık sık Hafız Esed ve Basil Esed'in cennette olduğunu iddia etti.
Beşar Esed ve Said Ramazan el-Buti
Hafız Esed ölümünden önce oğlu Beşar Esed'in yerine geçmesine karar vermişti. Fakat Suriye'de cumhurbaşkanı adayı olabilme yaşı 40 iken Beşar Esed bu yaşı doldurmamıştı.
Bunun üzerine Suriye Meclisi Beşar Esed'in son doldurduğu yaş olan 34'ü cumhurbaşkanı adayı olmada şart koşan kanun değişikliğini kabul etti.
Beşar Esed'in tek başına girdiği ve sadece "Beşar Esed'e evet mi hayır mı?" seçeneklerinin bulunduğu 2000'deki cumhurbaşkanlığı seçimiyle Beşar Esed, yeni Suriye cumhurbaşkanı oldu. Said Ramazan el-Buti Hafız Esed'e verdiği yoğun destek ve sadakati Beşar Esed'e de gösterdi.
Beşar Esed döneminde de Hafız Esed döneminde olduğu gibi Said Ramazan el-Buti'nin konuşmaları, rejime verdiği destek nedeniyle sık sık devlet televizyonunda yayınlanmaya devam etti.
Beşar Esed iktidarının başında Buti'nin Beşar Esed ve Hafız Esed'i övdüğü, Hafız Esed'in hayatını doğru işlere verdiğini söylediği bir konuşması (2000)
Said Ramazan el-Buti, dinlerarası diyalog ve Fethullah Gülen
Vatikan'ın bir projesi olarak gündeme gelen dinlerarası diyalog, Hafız Esed'in Batı ile ilişkileri iyice geliştirdiği 1990'lı yıllardan itibaren Suriye'de de devletin sahiplendiği bir proje olarak teşvik edilmişti.
Proje 2000'li yılların başında Türkiye ve diğer ülkelere paralel olarak Suriye'de de hızlı bir yükseliş yaşamıştı. Said Ramazan el-Buti, dinlerarası diyalog projesine "insani ortaklıklar", "insanlık ailesi" söylemleriyle destek vermişti.
Buti'nin dinlerarası diyalog projesini destekleyen bir konuşması
Fethullah Gülen ile Said Ramazan el-Buti arasında da ilişki bulunmaktaydı. Mayıs 2009'da İstanbul'da Fethullah Gülen'e bağlı bir kurumda verdiği röportajda Said Ramazan el-Buti, Fethullah Gülen'i övmektedir:
Gülen'i doğru yol üzere değerli bir İslam alimi olarak tanımlayan Buti, onun projelerini tasvip edip ona destek verdiğini, Gülen'in İslam'ı insanlara sevdirdiğini öne sürmekteydi. Buti'nin Suriye'deki Gülen ağına da bu süreç içerisinde yardımcı olduğu belirtilmektedir.
2004'te Başmüftü Ahmed Keftaro'nun ölümüyle yerini alan ve Buti'yle iyi ilişkilere sahip olan yeni Başmüftü Ahmed Hassun, dinlerarası diyalog projesine yoğun destek vermekteydi. Yahudi ve Hristiyanların da cennetlik olduğunu iddia eden Hassun, 15 Ocak 2008'de dinlerarası diyalog projesi kapmasında Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada "Avrupa'nın değerleri"ne övgüde bulunarak dinden önemli olanın insanlık olduğunu iddia etmiş ve "Eğer benim peygamberim gelip bana Hristiyanları reddet derse ben onu reddedeceğim" demişti.
Başmüftü Ahmed Hassun'un 15 Ocak 2008'de Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşma
Buti'nin tüm bu olanlara sessiz kalması ve Hassun ile iyi ilişkilerini sürdürmesi dikkat çekmişti.
Suriye'de Şiileştirme ve Said Ramazan el-Buti
1979'da İran Devrimi'nin gerçekleşmesiyle başta Irak'taki Saddam rejimine karşıtlık olmak üzere, Humeyni ve Hafız Esed rejimleri ittifak kurmuştu. Bu ittifak, 1980'li yıllardan itibaren Suriye'de İran ve Şii tesirini artırmış, Suriye bu dönemde Iraklı Şii muhaliflerin üssü konumuna gelmişti.
Başkent Şam'ın yanında 'Seyyide Zeynep' isminde Şii ağırlıklı bir şehrin inşa edilmesi de Suriye'de Şii görünürlüğünü ve faaliyetlerini artırmıştı.
Beşar Esed'in yönetime gelmesiyle Suriye'de İran ve Şia etkinliği daha da arttı. Pek çok Sünni müesseseye el konup Şiilere teslim edildi, Şiiliğe geçiş teşvik edildi. Yeni Başmüftü Ahmed Hassun da konuşmalarında açıkça Şiiliği övmekte ve Sünnileri mezhep taassubu, bağnazlıkla suçlamaktaydı.
Buti'nin bu Şiileştirme faaliyetlerine sessiz kalması ve Lübnan Hizbullahı başta olmak üzere Şii kurum ve şahısları övmesi, Sünni-Şii birliğini vurgulaması da dikkat çekiciydi.
Buti'nin Sünnilerdeki genel görüşün aksine Nusayrilerin Müslüman olduğunu belirttiği bir konuşması
Suriye Devrimi ve Said Ramazan el-Buti (2011-2013)
Buti'nin Esed rejimine derin sadakati devam ederken, 2011 yılında Suriye Devrimi başladı.
Buti bu devrim esnasında da tarafını açıkça belirterek Esed rejimine destek oldu.
Halkın geneline yönelik katliam, tecavüz, işkence ile suçlanan Esed rejimi askerleri ve milislerinin, sahabeler derecesinde olduğunu, bu savaşta cihat ettiklerini iddia etti.
Bu savaşa katılamayanlar olarak Esed ordusuna imrendiklerini, bu orduda savaşmak istediklerini, savaşanlara dua ettiklerini, asker ve milislerin yaptıklarında haklı olduğunu öne sürdü.
Rejim muhaliflerine ajanlık, dinsizlik, ahlaksızlık gibi ithamlar yöneltti.
Buti'nin bu sözleri Suriye devlet televizyonundan sık sık yayınlanarak halkın devrime katılması engellenmeye çalışıldı. İslam Alemi'nden ise Buti'ye yönelik büyük bir tepki yükseldi.
Suriye Devrimi'nin başında tutukluların Esed rejimince Beşar Esed'in resimlerine secdeye, "La ilahe illa Beşar" (Beşar'dan başka ilah yoktur) demeye zorlandıkları ortaya çıkmıştı.
Bunun üzerine Buti, bunda da suçlunun tutuklananlar olduğunu, protestolara katılmayıp tutuklanmasalar bunların gerçekleşmeyeceğini belirtti.
Muhammed Ali Sabuni'nin Buti'yi ve Hasssun'u "münafıklık, omurgasızlık ve hevasını ilah edinmekle" suçladığı, Suriye Devrimi'ne destek verdiği konuşması
Said Ramazan el-Buti ve Nasrallah: "Parmağı kadar değerli olmak isterdim"
Buti, İran'a doğrudan bağlılığıyla bilinen ve Suriye Savaşı'na Esed rejiminin safında dahil olan Hizbullah hakkında yaptığı açıklamalarla da gündem olmuştur.
Buti, Suriye halkına yönelik katliamların arkasındaki taraflardan olan Lübnan Hizbullahı'nın lideri Hasan Nasrallah için övgü dolu ifadeler kullanmıştır.
"Allah katında Hasan Nasrallah'ın sadece bir parmağının değeri kadar olmak isterdim" diyen Buti ve Lübnan Hizbullahı'nı "cihat edenler", "Sahabe gibiler" olarak nitelendirmiş ve büyük tepki çekmiştir.
Said Ramazan el-Buti'nin bu konuşması Lübnan Hizbullahı'na ait Menar TV'de de yayınlanmıştır.
Said Ramazan el-Buti: Erdoğan Suriye'deki fitnenin arkasındaki İsrail ajanı
Buti 2011'den itibaren Suriye devlet televizyonundan da yayınlanan Şam'daki Emevi Camii'ndeki hutbelerinde sık sık Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan'ı "Suriye'deki fitnenin arkasındaki isim", "İsrail'in ajanı ve dostu", "Suriye'ye savaş açan", "belasını bulacak olan kibirli fitneci", "Müslümanlığını unutan" gibi vasıflarla suçladı.
Şam Emevi Camii'ndeki bir hutbesinde Erdoğan'ı "Müslümanlığını unutan" olarak nitelendiren Buti Erdoğan'ın Arapça konuşmasıyla alay ederek Erdoğan'a misafir olduğu bir seferinde Erdoğan'ın Türk aksanıyla Müslümanların kardeşliğine ilişkin bir hadisi okuduğunu, sonrasında ise İsrail ile işbirliği içerisinde Suriye'ye silahlı çeteler saldığını iddia ediyor.
Buti'nin ardından oğlu Tevfik Buti de Türkiye ve Erdoğan aleyhine konuşmalara devam etti.
Tevfik Buti'nin Türkiye ve Erdoğan aleyhine konuşması
Buti'nin öldürülmesi (2013)
Muhammed Said Ramazan el-Buti 21 Mart 2013'te başkent Şam'da El-İman Camisi'nde düzenlenen bir saldırıda öldü.
İlk olarak Buti'nin kürsüsü yakınına yerleştirilen bir patlayıcı infilak ettirildi. Daha sonra bir kişi gelerek Buti'yi silahla vurdu.
Buti'nin ölüm anını gösteren video. Görüntülerde patlamanın ardından oluşan şok ortamından faydalanan bir kişinin kürsüye geldiği ve ateşli bir silahla Buti'yi hedef aldığı görülebiliyor. Buti'nin yalnızca ağzının ciddi şekilde kanamasından ve silahlı kişinin hareketlerinden, tabancayı Buti'nin ağzına sokup ateşlediği tahmin ediliyor.
Esed rejimi bu saldırıdan muhalefeti suçlu tutarken, muhalefet bu saldırıyı gerçekleştirmediklerini, caminin bulunduğu semtin Esed rejiminin tam kontrolünde olduğunu belirtti.
Buti'nin oğlu Tevfik Buti saldırıdan rejim muhaliflerinin sorumlu olduğunu iddia etti ve ilerleyen yıllarda babası gibi Esed rejimini destekleyen konuşmalarına devam etti.
Oğul Buti, Beşar Esed ve adamlarını sahabelere benzetiyor
Buti'nin cenaze namazı rejim televizyonlarında canlı yayınlandı. Cenaze töreninde Hüsameddin Farfur gibi Esed rejimini destekleyen bazı din adamları Buti'yi "şehit" ilan edip rejimi övdüler ve muhalefeti suçladılar.
Buti, 21 Mart 2013'te öldürülmeden hemen önce Esed rejiminin kanalına yaptığı açıklamalarda, rejime desteğini yineliyor.
Mehmet Görmez: "Buti'ye sizi çıkaralım dedik, kabul etmedi"
Dönemin Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez yakın dönemde yaptığı bir açıklamada devrim esnasında Buti'ye özel yollarla ulaşıp kendisini Şam'dan çıkarıp Beyrut üzerinden Türkiye'ye ulaştırabileceklerini ilettiğini ama Buti'nin kendi isteğiyle Şam'da kalıp Esed rejimini desteklemeyi tercih ettiğini aktarmıştır.
Said Ramazan el-Buti, öldürülmeden bir gün önce rejim televizyonunda yaptığı bir konuşmada, kendisine Suriye'den çıkarılması tekliflerinin geldiğini ama Suriye'de kalıp rejimi desteklemeyi tercih ettiğini anlatıyor.
Kaynak: Mepa News Akademi