Rusya'nın Filistin'e yönelik 'sıcak' yaklaşımının arkasında ne var?

Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas, İsrail'in Gazze'deki katliamlarının devam ettiği bir dönemde Moskova'yı ziyaret etti.

Niko Vorobyov | Al Jazeera | Tercüme: Mepa News

Filistin lideri Mahmud Abbas, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Moskova'da. İkilinin 2021'den bu yana ilk kez yüz yüze yapacakları görüşmede İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını ele almaları bekleniyor.

Kremlin hem İsrail hem de Filistin ile ilişkilerini sürdürse de uzmanlar Kremlin'in çatışma üzerindeki gerçek etkisinin sınırlı olduğunu ve bu görüşmenin daha çok sembolik bir nitelik taşıdığını söylüyor.

"Russia in Africa" kitabının yazarı Samuel Ramani Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada, "Rusya'nın Filistin sorunuyla ilişkisine baktığınızda, bunun sadece Filistin'le ilgili olmadığını görürsünüz" dedi.

"Bu, Amerikalılar İsrail'i desteklerken kendilerinin Filistin davasıyla dayanışma içinde olduklarını göstererek Arap dünyasında kendilerine sağlam bir yer edinmekle ilgili. Yani bu toplantılar sadece Filistin'le ilgili değil, aynı zamanda Rusya'nın Orta Doğu'daki yumuşak gücüyle de ilgili."

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nin aksine Rusya Hamas'ı "terörist" bir örgüt olarak kara listeye almamış, 2006 Filistin seçimlerindeki zaferlerinden kısa bir süre sonra grubun delegelerini Moskova'da ağırlamış ve onlara meşru bir siyasi güç muamelesi yapmıştır.

Şubat ayında Rusya, Hamas, El Fetih ve İslami Cihad temsilcilerinin katıldığı bir konferansa ev sahipliği yaparak aralarındaki zaman zaman sertleşen görüş ayrılıkları arasında köprü kurmayı amaçladı.

Şu anda Bakü'de bulunan bağımsız bir Rus Orta Doğu uzmanı olan Ruslan Suleymanov, "Ancak bundan hiçbir şey çıkmadı" diyor.

"Moskova'nın yapabilecekleri genelde bundan ibaret; Filistinli gruplar üzerinde ciddi bir etkisi yok. Moskova Filistin'e verdiği desteğin yanı sıra Batılı ülkeleri de İsrail'e verdikleri destek nedeniyle eleştirmek zorunda. Rusya bugün Batı ve dolayısıyla İsrail karşıtı bir pozisyon alıyor. Örneğin, BM Güvenlik Konseyi [Gazze'ye ilişkin] İngiliz-ABD önerilerini görüşmek üzere toplandığında, Rusya her zaman veto yetkisini kullanmıştır ve Filistinliler de bunu takdir etmektedir. Ancak bu herhangi bir netice doğurmuyor."

Rusya'nın Ekim ayında BMGK'da Gazze'de ateşkes sağlanması için verdiği önerge ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya tarafından reddedilmişti.
Rusya Acil Durum Bakanlığı'nın da kuşatma altındaki Filistin bölgesine Mısır Kızılay Derneği aracılığıyla dağıtılmak üzere başta gıda ve hijyen ürünleri olmak üzere yüzlerce tonluk yardım gönderdiği bildirildi.

Süleymanov, "Kremlin'in bir rol oynadığını bir kez daha göstermesi önemli, ancak bunun bir şey ifade edeceğini sanmıyorum" diye ekledi.
"Abbas yakında 90 yaşına basacak. Filistin'de bir iktidar değişiminin yakın olduğu aşikar. Bence Kremlin de bunu anlıyor ve eğer henüz anlamadılarsa Abbas'ın yerini kimin alacağını yakından izliyor olacaklar. Belki bu da tartışılıyor olabilir.”

Rusya ve İsrail

Bu arada, İsrail'in Rusya ile tarihi derin bir şekilde iç içe geçmiştir.
Pogromlardan ve zulümden kaçan Rus İmparatorluğu'ndaki Yahudiler, Avrupa'dan Filistin'e ilk kitlesel göç dalgasını oluşturmuştur.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği, görünüşte Batılı ülkelerin kendi Yahudi nüfuslarını korumada başarısız oldukları gerekçesiyle 1947 bölünme planını desteklemiş ve Yahudi devletini ilk tanıyan ülke olmuştur.

Sovyet lideri Joseph Stalin, İsrail'in Orta Doğu'daki İngiliz çıkarlarına karşı yararlı bir maşa olduğunu düşünmüş olabilir.

Ancak Sovyetler Birliği kısa süre sonra Siyonizmi reddederek bunun yerine komşu Arap ülkelerini ve Filistinli kurtuluş hareketlerini silahlandırdı ve donattı.
Abbas 1970'lerde öğrenciyken Moskova'daki Patrice Lumumba Halkların Dostluğu Üniversitesi'nde doktora yaptı ve ilk Siyonistler ile Naziler arasındaki ortak çıkarlar üzerine tartışmalı bir tez yazdı.

İsrailli araştırmacılar Sovyet belgelerine dayanarak Abbas'ın KGB ajanı olduğunu bile iddia ettiler ancak Abbas bu iddiayı reddederek araştırmacıları barış görüşmelerini raydan çıkarmaya çalışmakla suçladı.

1967 yılındaki Altı Gün Savaşı'ndan sonra Kremlin, Soğuk Savaş'ın sonuna kadar İsrail ile diplomatik ilişkilerini tamamen kesmiş, ancak 1990'ların başında komünizmin çökmesiyle yeniden temas kurmuştu.

Modern Rusya İsrail ile ilişkilerini Filistin'e verdiği destekle dengelemeye çalışmıştır. Putin ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kamuoyu önünde dostane bir ilişki kurmuş, hatta birlikte bale izlerken dahi görüntülenmişlerdir.

Rusya'nın Suriye'de İsrail'in ezeli düşmanı olan İran destekli Hizbullah ile işbirliği yapması ilişkileri daha da karmaşık hale getiriyor.

George Mason Üniversitesi'nde emeritus profesör olan Mark N Katz, "Her iki tarafın da diğerinden istediği şeyler var" diyor ve aynı zamanda İsrailli yetkililerin, ilişkilerin bozulması halinde Moskova'nın Rusya'daki Yahudi toplumuna zarar verebileceğinden "korktuğunu" sözlerine ekliyor.

"Moskova, İsrail'in Ukrayna'yı silahlandırmak için herhangi bir şey yaptığını görmek istemiyor ve İsraillilerin bu konuda itidalli davranmasını takdirle karşılıyor. İsrailliler ise Suriye konusunda Rus ve İsrail güçleri arasında yapılan ve İsraillilerin İranlıları ve Hizbullah'ı vururken Ruslara zarar vermemesini öngören çatışmasızlık anlaşmasına atıfta bulunuyorlar" diyor Katz.

Ramani'ye göre "İsrailliler Suriye'de giderek artan bir şekilde tek taraflı hareket ediyor, bazen Ruslara danışmak ve onlarla angaje olmak yerine sadece bilgi vermekle yetiniyorlar".

İsrail şimdiye kadar Ukrayna'yı işgali nedeniyle Rusya'ya yaptırım uygulamayı reddetti. Ancak ilişkiler gözle görülür bir şekilde soğumuş durumda.

Suleymanov, "Putin'in Zelenskiy'nin Yahudi kökenleri hakkındaki açıkça antisemitik yorumlarını ya da [Dışişleri Bakanı Sergey] Lavrov'un Yahudilerin Holokost'tan sorumlu olduğuna dair yorumlarını hatırlayın... tüm bunlar 7 Ekim'den çok önce oldu" dedi.

"Ancak 7 Ekim'den sonra ilişkiler daha da gerginleşti. İsrail'de Rusya'nın Hamas'ı kabul etmesi artık tamamen kabul edilemez bir durum. Eğer 7 Ekim'den önce Moskova'nın arabuluculuk yapacağı varsayıldığı için bu anlaşılabilir bir durum olsaydı, şimdi bu tamamen farklı görülüyor. Putin Gazze'ye yönelik bombardımanı Leningrad kuşatmasına benzettiğinde bu da İsrail'de çok kötü karşılandı."

İsrail, Rusya doğumlu önemli bir diasporaya ev sahipliği yapıyor ve Kremlin, 7 Ekim'de esir alınan birkaç Rus-İsraillinin serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için Hamas ile olan kanallarını kullanmıştı.

Ramani, "Rusya-İsrail ilişkileri savaşa yönelik eleştirileri ve İran'la ilişkileri nedeniyle çok gergin olduğu için Rusların artık daha küçük ölçekli diplomatik hedefleri var, örneğin Rus rehineleri kendi topraklarından çıkarmak için Hamas'la temas kuruyorlar" dedi.

İran faktörü

Temmuz ayında Hamas'ın siyasi lideri İsmail Heniye Tahran'da bir suikasta kurban gitmiş, Rusya'nın yakın müttefiki İran da buna karşılık misilleme sözü vermişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı da bu cinayeti şiddetle kınayarak ateşkes müzakerelerine ters bir hareket olarak değerlendirmiş ve tüm tarafları itidalli olmaya çağırmıştı.

Katz, "Bence bir İsrail-İran çatışması olursa, ABD'nin böyle bir savaşa girme ihtimali nedir ve Rusya gerçekte ne yapabilir?" diye sordu.
"[Ukrayna'daki] Rus güçleri oldukça gerilmiş durumda: Bir hafta önce ilerliyorlarmış gibi görünüyordu, şimdi ise geri çekiliyorlar gibi görünüyor. Rusya çatışmayı belirleyecek şekilde hareket etme kapasitesine sahip olacak mı?"

Kaynak: Mepa News

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

Analiz Haberleri