Mısır'da muhalefet, 2013 askeri darbesinden sonra ülkeyi kan gölüne çevirmekten, kitlesel tutuklamalar yapmaktan ve mega hapishane kompleksleri inşa etmekten çekinmeyen Cumhurbaşkanı Abdulfettah es Sisi tarafından uzun süredir bastırılıyor.
Zaman zaman spontane protestolar patlak verse de bunlar hızla kontrol altına alınıyor. Böylesine katı baskıcı koşullar altında, güvenlik güçleri düzenli olarak internet kullanıcılarını hedef alsa ve yüzlerce web sitesini sansürlese de muhalefetin çoğu internete kanalize edildi.
Son zamanlarda sosyal medya platformları, Kahire'deki tarihi eserlerin yıkılması ve şehir merkezlerindeki ağaçların kesilmesi girişimiyle tetiklenen öfkeyle doldu.
Bu satırların yazıldığı sırada buldozerler, köprü ve otoyol inşa etmek için başkentin İslami mirasının bir parçası olan tarihi mezarlıkları yok ediyor. Mimarlar, kültürel mirasın bu denli tahrip edilmesi ve göz ardı edilmesinin Mısır tarihinde yabancı işgal güçlerinin ya da doğal afetlerin yol açtığının ötesine geçtiğini belirtiyor.
Ülkenin sivil toplumu, Sisi'nin devletten bağımsız olarak faaliyet gösterebilecek her türlü oluşumu ortadan kaldırdığı 2013 sonrası baskılar nedeniyle felç olmuş durumda. Ancak arkeologlar, mimarlar ve aktivistler sosyal medyayı kullanarak devam eden yıkımlar hakkında seslerini duyurmaya çalışıyor ve yıkılma tehdidi altındaki türbeleri belgeliyorlar. Bazıları da rejime buldozerlerini durdurması için baskı yapmak amacıyla online bir imza kampanyası başlattı.
Aynı zamanda son yıllarda devlet, sadece yol genişletme çalışmaları sırasında değil, şehir merkezlerindeki ağaçları kesmek ve yeşil alanları ortadan kaldırmak için bir kampanya başlattı.
Bu kampanya, rejimin Cop27'ye ev sahipliği yaptığı ve aynı zamanda "yeşil dönüşüm" ve "iklim değişikliğiyle mücadele" konusundaki kararlılığını defalarca dile getirdiği bir dönemde sistematik olarak yürütülüyor.
Hükümet yetkililerinin açıklamaları, yeşile karşı açılan savaşı inkar etmekle, zaman zaman aklı başında olmayan gerekçeler sunmak arasında gidip geliyor.
Yetkililere kesimi durdurmaları için lobi yapmak üzere çeşitli Facebook grupları ve sayfaları açıldı. Zaman zaman, ilgili mahalle sakinlerinin mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla organize ettikleri spontane girişimler, mahallelerinin yeşil alanlarını kurtarmayı başardı.
'Mükemmel' bir askeri kamp
Fransız filozof Michel Foucault, modern kapitalist devletin yükselişinin, toplumsal kontrol mekanizmalarının geliştirilmesiyle organik olarak iç içe geçtiğini savunmuştur. Devlet yetkilileri aynı zamanda disiplin kurumları inşa etmiş ve nüfusun uysallığını sağlamak için gözetim sanatını mükemmelleştirmiştir.
Bu kontrolü ve kapsamlı gözetimi sağlamak için devlet, kentsel yapılarında ve kurumlarında "askeri kamp" modelini benimsemiştir.
Foucault'ya göre "Mükemmel kampta, tüm iktidar yalnızca tam gözlem yoluyla uygulanırdı. Her bakış iktidarın genel işleyişinin bir parçasını oluştururdu."
"Mükemmel disiplin aygıtı, tek bir bakışın her şeyi sürekli olarak görmesini mümkün kılacaktır." Dolayısıyla, "işçi sınıfı konutları, hastaneler, akıl hastaneleri, hapishaneler, okullar olsun, kapitalist kent planlamasına, örgütlenmesine ve hatta mimarisine rehberlik eden şey, bu askeri kamp modelidir.
Foucault, toplumu askeri bir kampa dönüştürme dürtüsünün, "halk direniş hareketlerinin, ataletin veya isyanın tüm kapitalist düzeni altüst edebileceğinden korkulduğu zamanlarda hızlanacağını (...) her bireyin kesin ve somut bir gözetim altında olması gerektiğini" ileri sürmüştür.
Şehir planlamasının askerileştirilmesi
Rejimin 2013 darbesinden sonra Mısır'da yönetimin ve yaşamın tüm yönlerini militarize etme çabası bir yana, yeşil alanların yok edilmesi ve kültürel hazineler pahasına bile olsa otoyol ve köprü takıntısına akıl sır erdirmek mümkün değil.
Kentsel peyzaj hızlı bir dönüşüme sahne oldu. Devlet, Mübarek'in uzun süredir "nezihleştirmeye" çalıştığı ancak yerel direniş nedeniyle bunu başaramadığı yoksul mahalleleri tamamen ortadan kaldırma konusunda daha pişkin hale geldi. Sisi, Mübarek'in başarısız emellerinin ötesine geçmek için kaba kuvvet kullanıyor.
Bu tür önlemler, 1848 sonrası Paris ile tarihsel paralellikler taşıyor. Paris, halk ayaklanmaları bastırıldıktan sonra askerlerin hızlı bir şekilde konuşlanmasını ve kamusal alanların kontrolünü kolaylaştırmak için yıkılıp yeniden inşa edilmişti.
Görüştüğüm dört Mısırlı şehir planlamacısı, özellikle Kahire, Giza ve İskenderiye'deki geniş çaplı yıkımların ve köprü inşaatlarının ardındaki kilit faktörlerden biri olarak güvenlik erişiminden bahsetmekte çabuk davrandı.
Dolayısıyla yeşil alanların yok edilmesi ve köprülerin inşa edilmesi, askeri hakimiyet arayışında kamusal alanların güvenlik erişimi dahiline alınması çabasının temel bir bileşeni.
Önde gelen Mısırlı tarihçi Halid Fehmi bana "Köprüler toplulukları parçalıyor" dedi ve ekledi:
"İnşa ettikleri köprüler ve otoyollar toplumu parçalara bölüyor, ki bölünen bu toplum biziz, düşman ve endişe kaynağı (olarak görülüyoruz). Ayrıca kamusal alanı ortadan kaldırmaya da hizmet ediyorlar. Mısırlılar nerede toplanır ve buluşur? Meydanlarda ve sokaklarda. Bunlar bizi toplumsal birlikten mahrum bırakmak için elimizden alınıyor."
2011 devrimi sırasında milyonların attığı sloganlar müneccim gibiydi:
يسقط يسقط حكم العسكر
مصر دولة مش معسكر
Yani "Kahrolsun askeri yönetim! Mısır bir devlettir, [askeri] bir kamp değil!"
Bugün Sisi'nin karşı devrimci rejimi ülkeyi büyük bir askeri kampa dönüştürüyor.
Hossam el-Hamalawy tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.