Siyasal şirk üzerine

Dr. Mehmet Sürmeli

Şirk üzerine yapılanan zalim siyaset kendi mü’minlerini yetiştirmek üzerine hayatı koordine eder. Bunun için de hayatın genişlik alanında el atmadığı yer yoktur. Hukuktan siyasete, iktisattan eğitime, ahlaktan dine kadar müdahil olur. Sanat ve eğlence hayatı ise istediği ürünü elde etmek amacıyla her zaman tekelindedir.

Kurumsal yapılanmasını ikmal ettiğinde kendi varlık alanını kısmen veya tamamen değiştirmek isteyenlere ağır cezalar takdir eder. Tarihte bunun örnekleri sayılamayacak kadar çoktur.

Zalim siyasetin merkezinde insanın aşkınlığı ve istiğnası vardır. Bu anlamda insan tek şâri’dir. Aslında “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” derken de asıl vurgulanan insanın aşkınlığıdır. Şimdiye kadar millete rağmen yürütülen seküler politikalar bunun kanıtıdır.

Yapılanması açısından iyi tahlil edersek zalim siyaset, müşrik bir sistem veya düzendir. Böyle bir düzenin fitne (şirk eksenli) olduğuna atıflarda bulunan ayetler vardır.[1] Kur’an böyle bir düzenin yaşamasını istemiyor ve Müslümanlara siyasal değişimi sağlamaları için tekliflerde bulunuyor. Yaklaşık 200’e yakın ayet, siyasal yapılanmada kâfirlerin velayetini sona erdirip Müslümanların velayetini ikame etmeyi emretmektedir.

Zalim siyasetin mutlak alternatifi olan İslâmî yönetimde (adil siyasette) ise, idareciler emanetçidirler ve yönetimin merkezinde İslâm vardır. Her şey dine arz edilir. Dinden onay alan şeyler meşruiyet kazanırlar. Dinle çatışanlar ise gayrı meşrudurlar.

Bu anlamda Kur’an, dinen meşruiyet ifade etmeyen kötü nitelikli kimselerle siyaset yapmayı yasaklamıştır. Bundan amaç, müşrik düzene giden yolları kapatmaktır. Kur’an’ın ortak siyaset yapmayı yasakladığı ve velayet hakkının kendilerine devredilmesini istemediği kişiler şunlardır: Haddi aşanlar[2] fesatçılar[3], kâfirler[4], zalimler[5], böbürlenip övünenler[6], günahkârlar[7], çirkin ve kırıcı söz söyleyenler[8], fesat çıkaranlar, bozguncular[9], israf edenler[10], kibirlenenler[11], hainler[12] ve şımarıklar[13]. Kâfirler derken Yahudi ve Hristiyanları da kast eder.

Hz. Peygamber’in yönetimini ve başarısının nedenlerini araştırırsak görürüz ki onun önderlik halkasında yukarıda saymış olduğumuz kötü niteliklerle bezenen hiç kimse yoktur. Peygamber Efendimiz Kur’an’ın onay vermediği kimseleri öne alarak siyaset yapmamış ve toplumu bu yıpranmış insanlar üzerinden irite etmemiştir. Resulullah’ın önderlik ve yönetici kadrosu geçmişleri sabıkasız ve ahlaken çok donanımlı, karizmatik kimselerden oluşmuştur.

Böyle bir anlayış yeniden ihya edilerek Müslümanlar için belirleyici ölçü hâline gelecek olursa yeniden kurtuluş ve kalkınma dönemleri başlayabilir. Bunu zaman gösterecek ama İslamizasyon politikalarını Müslümanlıkla karıştıran basiretsiz insanlar İslâm’ın siyasal pratiğine herkesten çok karşı çıkarlar.

Şayet Müslümanlar verili durumun etkisinde kalıp sağ ve sol jargonu kullanarak siyaset yapacak olurlarsa dünya sisteminin bir parçası olurlar. Zaten dünya sisteminin istediği de budur.

Esefle belirtelim ki Müslümanlar; Kur’an ve Sünnetten yeni bir siyaset dili oluşturamadıkları, velayetle ilgili ayetlerden mülhem bir yönetim projesi hazırlayamadıkları, geçmişin imamet ve hilafetle ilgili görüşlerini hakikat adına dondurdukları ve literal bir biçimde tekrarladıkları, İslâm’ı dünya sisteminin alternatifi hâline getirme bilincini kaybettikleri, yükselen değerlerin etkisinde kalarak indirgemeci bir yolu tercih ettikleri, Müslümanlığın genişlik boyutunu yeterince kavrayamadıkları, politikaya pragmatik baktıkları ve şecaatlerini kuşanamayıp korkak davrandıkları için siyasi anlayışlarını vahiy zeminine oturtarak yenileyemediler. Dünya ticaret merkezi eksenli firavni sisteme ne teorik ne de pratik anlamda alternatif de olamadılar. Alternatif siyaset kurumu oluşturamadıkları için zımnen, şirke dayalı zalim sistemin varlığına ve devamına onay vermiş oldular.

Maalesef çoğu Müslüman sisteme entegre oldu. Anlayan ve işin şuurunda olan Müslümanlara göre bu pasif duruş ağır bir vebaldir. Bu vebalin altından kalkmanın birinci basamağı siyasal şirke karşı tavır almak, ikinci basamağı ise vahiyden mülhem yeni bir siyaset projesi hazırlayıp Müslümanları ve sonra da bütün insanlığı siyasal şirkin sultasından kurtarmaktır.

Siyasal şirk dediğimiz organizasyon; yemenize, içmenize, evlenmenize, boşanmanıza, giydiklerinize, sevdiklerinize, nefret ettiklerinize, ticaretinize, hukukunuza, eğitim-öğretiminize, sosyal ilişkilerinize, üretim ve tüketiminize; velhasıl hayatınızın mikro ayrıntılarına kadar karışmaktadır. Sonunda ortaya müşrik bireyler çıkmaktadır. Sistemin birey eğitimi, inşa etmeyi amaçladığı aile yapısıyla başlamakta ve okullar başta olmak üzere hayatın uzunluk boyutu üzerinde kesintisiz devam etmektedir. Şirk üreten zalim siyasete karşı olmanın samimiyeti, alternatifini ortaya koymakla ispat edilebilir. Unutmayalım ölümle korkutup sıtmaya razı etmek de sistemin bekası için başvurulan bir taktiktir. Şu anda yapılan budur. Zaten zalim (müşrik) siyaset şimdilik bekasını bu taktik üzerinden devam ettirmektedir. Böyle bir anlayışla hakikate hiçbir zaman ulaşmak mümkün değildir. Bu son cümleleri yaşım gereği farklı iktidar odaklarını görmüş biri olarak söylüyorum.

Dipnotlar

[1] Bak: Enfal 8/39

[2] Bak: Maide 5/3,87

[3] Bak: Bakara 2/205

[4] Bak: Âl-i İmran 3/32;Rum 40/35

[5] Bak: Âl-i İmran 3/57,140

[6] Bak. Lokman 31/18

[7] Bak: Hac 22/38

[8] Bak: Nisa 4/148

[9] Bak: Maide 5/64

[10] Bak: Enam 6/141

[11] Bak: Nahl16/23

[12] Bak: Maide 5/58

[13] Bak: Kasas 28/76


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.