Filistin'de 10 Mayıs'ta şiddetlenen ve kısa bir süre içerisinde Gazze Şeridi merkezli gruplarla İsrail arasında askeri bir çatışma ortamına dönüşen kriz, bir süredir dünyanın gündeminde.
Çatışmalar ve süregelen kriz kapsamında elbette, konunun uzmanı olan yahut olmayan çok sayıda insan, Filistin'e dair görüş beyan etmekten geri kalmadı.
Birçok sosyal medya kullanıcısı, gazeteci ve kıymetinin hangi odaklardan menkul olduğu malum olan birçok köşe yazarı konuya dair insanın mantığını zorlayan ifadeler de sarf etti.
Bu yazıları yazan kişilerin isimlerini vermeye de pek gerek yok aslında. Zaten kamuoyu onların Müslümanlara karşı sarf ettikleri hakaret ve küfürlerden, "başörtülü avına çıktıkları" dönemlerden, her konuda uzman olmalarından ne kadar 'namuslu' ve 'dürüst' olduğunu gayet iyi bilir.
İzzeddin el Kassam'ı 'unutmak'
Elbette bu ifadelerin çoğunluğunun maksadı üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövmekti.
Bu kişiler Filistin meselesine dair hassasiyetlerinden değil, İslam'a ve Müslümanlara olan nefretlerinden dolayı, hakikat ile uzaktan yakından ilgisi olmayan tuhaf sözler paylaştılar.
Maalesef medyanın büründüğü hal, yaşadığımız çağda genellikle bundan ibaret. Bazı kesimlerin işine yarayacak olan yalanları, insanlara doğruymuş gibi pazarlamaya çalışmak.
Her neyse, biz meseleye geri dönelim. Bu kimseler Filistin'in aslında sol kesimin meselesi olduğu, İslami kesimin sonradan çıktığı, solcuların Filistin meselesini çok iyi temsil ettiği, başarıya ulaştırdığı, insan haklarına çok saygılı oldukları gibi saçmalıkları dillendirdiler. Bunlardan hangisini düzeltmek lazım bilemiyorum.
Filistin'de İngiliz işgaline ve Siyonizm'e karşı direnişin büyük bir İslam önderi olan Şeyh İzzeddin el Kassam tarafından başlatıldığı gibi mesela. Ki Şeyh El Kassam İngilizler tarafından savaş sırasında öldürülmüş ve Filistin mücadelesine devam eden örgütlenmesi "Kassâmiyyûn" ismini kullanmaya başlamıştır.
İlerleyen yıllarda da Müslümanlar, (bu köşe yazarlarının tabiriyle İslamcılar) Filistin meselesinde başat aktör olmaya devam etmiştir.
"Solcu Filistin"e övgü
Bir de elbette, sol yapılanmaların adeta bir barış meleği gibi tasvir edilmesi durumu var.
Örneğin bu kişilerin hedefindeki Hamas hareketi Filistin dışında hiçbir bölgede saldırı yapmamış, dünyada kamuoyunun tepkisini çekecek saldırılardan kaçınmış, Filistin'de de İsrailli yerleşimcileri doğrudan hedef alan saldırılarda sol örgütler kadar "aktif" olmamıştır.
Sol yapıların karnesine bakacak olursak ise dünyanın birçok yerinde "sivil" kabul edilen hedeflere yönelik saldırılar, uçak kaçırmalar, Avrupa'daki saldırılar gibi birçok eylem gözümüze çarpar. Bu kişilerin elbette bu eylemleri bilmemesi mümkün değildir. Bu tarz eylemler dünyanın daha çok tepkisini çekecek ve Filistin meselesinin imajını zedeleyecek eylemlerdir aslında. Ancak İslam'a ve Müslümanlara karşı nefretin gözünü kör ettiği insanlar için bunu görmek pek de mümkün değildir.
Hakikatle değil propagandayla meşgul olan bu insanların, Filistin meselesinde gelinen noktadan kimin sorumlu olduğunu görmemesi de normaldir. Filistin Kurtuluş Örgütü ve El Fetih'in İsrail ile anlaşma yapması, Yaser Arafat ve ardından gelen Mahmud Abbas'ın Filistin'e yaptıklarını görmek de çok kolaydır aslında.
Fakat derdi Filistin olmayan, İslam'a ve Müslümanlara karşı nefretini her fırsatta kusmak isteyen bu zevat, bu bariz hakikatleri göremeyecek kadar kördür.
Ne derler bilirsiniz. "Görmek istemeyenden daha kör bir kimse yoktur."