Somali'den çekilmenin vakti geldi

Andrew Mwenda

Geçtiğimiz hafta Eş Şebab militanları Somali'deki bir Uganda ordu üssüne yıkıcı bir saldırı düzenledi. Saldırganlar 138 askerimizi öldürdüklerini ve birçoğunu rehin aldıklarını iddia ettiler. Uganda ordusu henüz ölü, yaralı ve kayıp sayısını kamuoyuna açıklamadı. Ancak bu trajedinin ayrıntıları ne olursa olsun bu durum, Uganda'nın bu sorunlu ülkeden çekilmesi için bir uyanış çağrısıdır. Somali'de 16 yıldır bulunuyoruz ve burada istikrarlı bir siyasi düzen oluşturmak için esaslı bir fark yaratamadık. Aksine varlığımız tüm ülkenin kontrolünü sayısız kabile milisinden alabilecek, askeri açıdan daha güçlü bir siyasi grubun gelişimini engellemiş gibi görünüyor. Böyle bir grup, etkin kontrolü sağlayabilecek ve böylece Somali devletini yeniden kurabilecek olan yegane gruptur.

Somali'nin sorunu iç siyasi bir sorun

Somali'nin sorunu öncelikle iç siyasi bir sorundur. Somalili seçkinlerin müzakere edilmiş bir çözüm yoluyla istikrarlı bir siyasi düzenin nasıl yaratılacağı konusunda asgari bir siyasi mutabakat geliştirmeleri gerekmektedir. Dışarıdan müdahil olanların yapabileceği en iyi şey Somalili seçkinler arasında bu iç siyasi diyaloğu kolaylaştırmaktır. Diğer bir çözüm ise Somalilileri, bir taraf kesin bir askeri zafer elde edinceye ya da tüm taraflar savaşmaktan yorulup karşılıklı uzlaşmayı savaştan daha karlı buluncaya kadar birbirleriyle savaşmaya terk etmek olacaktır. Bu durumda Somali'nin ülkeye düzen getirebilecek güçlü bir organizasyonun başındaki güçlü bir adama ihtiyacı vardır.

Başkan Yoweri Museveni ve planlayıcıları daha fazla para, daha iyi organizasyon, daha iyi eğitim, gelişmiş askeri teçhizat, sınırlı yolsuzluk ve daha fazla ihtiyat ile, Uganda ordusunun geçen hafta başına gelen felaketten kaçınabileceğini düşünüyor. Bu bir illüzyon. Dünyada hiçbir ordunun, bu kadar uzun bir süre boyunca kendi sahasında savaşan düşmanlarının sürpriz saldırısından kaçınması mümkün değildir. Belki de Museveni ve planlayıcıları, Amerika'nın Vietnam'dan Afganistan ve Irak'a, ya da İsraillilerin Lübnan'a kadar uzanan çok sayıdaki savaş deneyiminden ders almalıdır. Tüm bu vakalarda, en iyi keşif teknolojileriyle donanmış dünyanın en iyi orduları düşmanlarının sürpriz saldırılarını önleyememiştir.

Yabancı işgalin dezavantajları

Bir ordunun ne kadar iyi eğitildiği, moralinin ne kadar yüksek olduğu ya da nasıl finanse edildiği ve donatıldığı önemli değildir. Her yabancı askeri işgal ciddi dezavantajlarla karşı karşıyadır. Yabancılar hiçbir zaman bir topluma, topyekun güvenliği sağlamak için gerekli tüm istihbaratı toplayacak kadar derinlemesine nüfuz edemezler. Aynı şekilde işgal ettikleri toplum hakkındaki ön yargılarından da arınamazlar. Ön yargılar da yanlış anlamalara ve/veya kötü yargılara yol açar. Dolayısıyla, başarılı bir sürpriz saldırıya maruz kalma riski, başka bir ülkeyi uzun yıllar boyunca işgal etme eyleminin doğasında vardır. Uzun süre tetikte olabilir ve herhangi bir olay yaşamayabilirsiniz. Ancak yerel milislerin sizi yıkıcı bir saldırıyla şaşırtması için beş yılda bir defa başarılı olmaları yeter.

Somali'ye müdahil olan herkes ve Uganda, ABD-NATO'nun 20 yıl süren Afganistan işgalinden bir ders almalıdır. Amerikalılar dünyanın en iyi eğitilmiş, en iyi organize edilmiş, en iyi donatılmış, en iyi motive edilmiş ve en iyi yönetilen ordusuna sahipler, ya da böyle iddia ediyorlar. Afganistan'ı "yeniden inşa etmek" için 2.1 trilyon dolar harcadılar, 300 bin kişilik bir Afgan ordusunu eğitmek ve donatmak için ise 800 milyon dolar. Karşılarında Taliban vardı - kötü eğitimli, kötü donanımlı, kötü finanse edilen ve kötü yönetilen (ya da öyle olduğuna inandırıldığımız). Ancak 20 yıl sonra Amerikalılar Afganistan'dan çekildiler, hususen iktidardan uzaklaştırmak için gittikleri Taliban'ı bıraktılar ve onlar da ülkeyi ele geçirdi. "Geri tepme" korkularının hiçbiri ise gerçekleşmedi. "İslamcı militanların" dünyayı ele geçirip bir halifelik kurmak istedikleri yönündeki endişe verici iddialar da tam olarak bundan ibarettir, bunlar Amerika'nın bitmek bilmeyen savaşlarını sürdürmek için yapılan, panik yaratma amacı güden verici propagandalardır.

Eş Şebab'a yönelik algılar hatalı

Uganda ordusu daha fazla asker, daha fazla teçhizat gönderebilir ve teyakkuzunu artırabilir. Hatta Eş Şebab'ı izlemek için dünyanın en gelişmiş gözetleme teknolojilerini de alabilir. Ancak önümüzdeki 100 senede bile Eş Şebab'ı asla yenemeyecektir. Eş Şebab'ın bir terör örgütü, aşırı İslamcı ya da radikal militan bir yapı olduğuna dair Batı güdümlü yargılara son vermeliyiz. Bu yargılar Eş Şebab'ı olduğu gibi görmemizi zorlaştırıyor: İslam'ı bir toplanma çağrısı, bir düstur olarak kullanan, siyasi hedefleri olan bir siyasi hareket. [Örneğin] Amerikan siyasetinde de aşırı Hıristiyan sağ vardır. Kimse bu hareketin dini kökenlerini, onu ülke siyasetine katılmaktan dışlamak için bir neden olarak görmez. Bizler Eş Şebab'a terörist etiketi vurarak, Somali devletini yeniden yaratmak için onlarla birlikte çalışma fırsatını kaybettik.

Amerika'daki Hıristiyan sağın barışçıl bir şekilde örgütlendiği, Eş Şebab'ın ise şiddet kullanarak örgütlendiği ve hareket ettiği iddia edilebilir. Öncelikle bu tarihsel olarak yanlış olacaktır. Amerika'da beyazların üstünlüğünü savunan sağcı hareketler on yıllar boyunca siyahilerin kiliselerine ve sinagoglara saldırarak ve buraları bombalayarak, istediklerini elde etmek için teröre başvurmuşlardır. ABD hiçbir zaman onları terörist ilan etmemiş, onlara zulmetmemiş ve siyasi yaşamdan onları dışlamamıştır. "Siyasetten tamamen dışlanacak kadar şiddet yanlısı militan siyasal İslam" kanaati Batı'nın bir propaganda aracıdır. Şiddet hareketleri işgalin ürünüdür. İşgale son vermek çözümdür. Taliban da aynı şekilde tanımlanmıştı ancak Amerika hatasını kabul etti ve onları bıraktı ki ülkeyi ele geçirsinler.

Somali'den çekilmemiz gerekiyor

Uganda ordusu, Avrupalılar ve Amerikalılarla birlikte Somali için ulusal bir ordu eğitmek üzere yıllarını harcadı. Ancak on yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen ortada pek bir şey yok. Aksine, Uganda'da ulusal orduyu oluşturmak üzere eğitilen Somalili askerlerin çoğu evlerine döner dönmez firar ediyor, kabilelerine geri dönüyor ya da Eş Şebab'a katılıyor. Esasen, savaştığımız düşmanı eğitiyor ve silahlandırıyoruz. Firar etmeyenler bile savaşma konusunda yetersiz olduklarını kanıtladılar. İyi eğitimli, iyi donanımlı ve nispeten iyi maaş alan 736 kişilik bir ulusal ordu birliği, kötü silahlanmış, kötü eğitimli ve maaş almayan 30 Eş Şebab militanı tarafından dağıtıldı.

Her ordunun savaşmak için bir nedene ihtiyacı vardır. Eş Şebab'ın bir nedeni var. Ulusal ordunun ise yok. Ve tüm farkı yaratan da bu. Somali'nin sorunlarını çözmek için liberal demokrasiye, yani özgür bir basına, özgür, adil ve düzenli çok partili seçimlere ve canlı bir sivil topluma ihtiyaç olduğu yönündeki Batılı mefhumlar hayal ürünüdür. Somali'nin düzene ihtiyacı var, Somali'nin devletin şiddet kullanım hakkını ele geçirme ve tekeline alma becerisine ihtiyacı var. Bana öyle geliyor ki sadece Eş Şebab bunu sağlayabilecek kapasiteye sahip. Bu nedenle Somali'yi terk etmeli ve Amerikalıların Afganistan'da yaptığı gibi Eş Şebab'ın yönetimi ele geçirmesine müsaade etmeliyiz.


Andrew Mwenda tarafından kaleme alınan ve Uganda Independent'ta yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.