Ferhat Çetiner | İstanbul
Suriye'de Özgür Suriye Ordusu çatısı altında bulunan Mücahitler Ordusu (Ceyş-ul Mücahidin), Cephe Şamiyye (Şam Cephesi) ve Şam'ın Fethi Cephesi (ŞFC) -eski adıyla Nusra Cephesi- arasında başlayan ufak çaplı çatışmalar, büyük bir krizin yansıması olarak ortaya çıktı.
Önceki aylarda birleşme görüşmeleri için bir araya gelen Suriyeli muhalifler, bir takım siyasi anlaşmazlıklar yaşamışlardı. ŞFC ve bazı ÖSO unsurları arasındaki gerilimin silahlı çatışmaya dönmesinin ardından, Ahrar'uş Şam başta olmak üzere bazı muhalif diğer gruplar da ŞFC'ye karşı kurulan cephede yer aldı.
1 haftada 6'sı ŞFC üyesi, 1'i Sukur el Şam üyesi olmak üzere sadece 7 kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların, büyük ses getirmesi ilginç bulunabilir. Ancak bölgeyi takip edenler bu gerilimin, Suriye devrimine yön verecek kritik bir siyasi tartışmanın fitilini ateşlendiğinin farkında.
ÖSO-ŞFC çatışması mı?
Birleşme görüşmeleri sırasında yaşanan anlaşmazlıklar, grupların birbirine karşı 'farklı ajandalara sahip olduğu' inancı ve sonrasında gelen Halep yenilgisi Suriyeli muhalifler arasındaki gerilimi arttırmıştı. Grupların kısa bir sürede birbirlerine karşı cephe alabiliyor oluşu bizi var olan gerilimin rövanşist refleksleri beslediği sonucuna ulaştırıyor. Ancak, yaşanan krizi uluslararası, bölgesel ve yerel parametrelerden ayrı yorumlamak da hata olacaktır.
Kuşatılmış Halep'teki muhaliflerin lideri Ebu el Abid, şehrin neden düştüğünü açıklıyor:
Krizin bir ÖSO-ŞFC çatışması olarak sunulması, yada Cund'ul Aksa'nın ana problem olarak öne çıkarılması sahadaki gerçeklerle uyuşmayan, yüzeysel bir bakışın yada bir 'hüsnü kuruntunun' ürünü olacaktır.
Nitekim, yaşanan krizde ÖSO'ya bağlı bazı gruplar tarafsız tutum sergilemiş yada ŞFC'ye destek olmuş, ÖSO'dan olmayan bazı gruplar da Ceyş'ul Mücahidin'e destek verebilmiştir.
Krizin Cund'ul Aksa, ŞFC, Ahrar'uş Şam gibi öne çıkan yerel aktörleri bulunmaktadır. Bu aktörlerin krizdeki rollerini, profillerini ve krize gelinen yakın süreçte neler yaşadıklarını masaya yatırmadan önce, Suriyeli muhalifleri karşı karşıya getiren temel sorunları irdelemek gerekmektedir.
Suriye muhalefetinde Astana rahatsızlığı
ŞFC'nin yayınladığı açıklama, sorunun Cund'ul Aksa kalıntısı 'sorunlu' gruplara indirgenemeyeceğini, Suriye muhalefetinin Astana görüşmelerinin de tetiklediği keskin bir kırılma evresinde olduğunu ortaya koymaktadır. ŞFC, krizin Cund'ul Aksa'nın girdiği çatışmalarla alakalı olmadığını belirtmiştir. Fakat süreç içinde, bu çatışmaların krizi daha da derinleştirdiği bir gerçektir.
ŞFC, 24 Ocak'ta yayınladığı geniş açıklamada, kendilerinin Suriye devriminden dışlanmak istendiğini ve bu plana bazı yerel aktörlerin de iştirak ettiğini ileri sürdü. ŞFC yaşanan gelişmeleri 'oyunu bozma' hamleleri olarak nitelerken, Astana'da alınan kararların yeni bir merhalenin başlangıcı olduğunu şu sözlerle belirtiliyor:
"(Bunu kimseye yaranmak için söylemiyoruz vakıanın açıklaması babından belirtiyoruz) içeride bulunan her mücahide ve dışarıdan Şam sahasını takip edenlere kapalı olmayacağı üzere, Şam'ın Fethi Cephesi'nin askeri, mahkeme ve hizmet alanlarındaki konumu azımsanamaz. Şöyle ki; ŞFC, saldırı ve savunmalarda yaklaşık olarak askeri gücün üçte ikisini oluşturmaktadır. Nusayri rejim ve Şii milisler karşısında en belirgin olan sıcak noktalarda ŞFC nöbet tutmaktadır.
Birleşme adımlarının başarısızlığıyla birlikte uluslararası koalisyon bombardımanları başladı. Birçok yerde gruplar ve etkin komutanlar hedef alındı. Açık bir risaleyle, izole edilmemiz ve sonra öldürmemiz isteniyordu. Tüm bunlarla birlikte aynı zamanda bazı gruplar bu cürümleri yürüten Amerika ile güçlü ilişkiler kuruyorlardı.
Bu esnada yoğun bir şekilde Astana toplantıları için hazırlıklar yürütülüyordu. Bu toplantıya çağıran ve organizasyonunu yürüten taraf işgalci Rusya’ydı. Gruplar, direnişi ve cihadı alçaltan bir çatı altında oraya gitmeye zorlandılar. Suçlu rejimin düşürülmesinden ateşkes ve insani yardımların sokulması görüşmeleri ve tartışmalarına… Gruplar, demokratik bir devlet kurulması ve ŞFC ile savaşılması ve izole edilmesi ittifakını beyan eden bu görüşmenin yürütülmesine ortak oldular. İş daha başlangıçta siyasi kumar toplantılarında sahanın aşılıp istibdada yönelinmesine dönmüştür. Sonra pazarlık bizim üzerimizde icra olundu, sırtımızın uluslararası koalisyona açılması bir yana bizimle savaş hususunda ittifaklar yapıldı.
Geçenler karşısında bizim de kurulan bu entrikaları bozmamız, vuku bulmadan önce karşı koymamız, sahayı çöküşten koruyup, askeri olarak sınırların muhafazası, siyasi olarak ithal projelerin boşa çıkarılmasıyla bu uygulamayı başarısızlaştırmamız, bozmamız ve devam etmesini engellememiz gerekti. Şunu da bildirelim ki, gerek komutanlar olarak gerekse de askerler olarak bizler bu grupları kafir görmemekteyiz. Askerlerimize kan akıtmamaları ve kanların hürmeti konusunda çok dikkatli olmalarını, hedefin projenin bozulması olduğunu, ne öldürme ve savaş ne de kafir görme ve helal görme olmadığını vasiyet ettik.
Sahip olmadığı şeylerle görüşmelere yeltenen herkes, dışarıdaki siyasi bürolarıyla yürüttüğü çabalarının bu doğal neticelerini beklemelidir. Dışarıdakilere diyoruz ki: Onlardan satın almaya çalıştığınız Şam ehlinin direnişinin fedakârlıklarına onlar sahip değildirler.
Kendileriyle birlikte cihad ve ribata katıldığımız grup askerlerinden olan kardeşlerimize de diyoruz ki; Astana ve diğer yerlerde bize karşı savaş ve bizim izole edilmemiz kararları, sadece sözden ibaret değildir. Bunlar, sahaya olumsuz etkileri olacak olan tehlikeli bir merhalenin başlangıcıdır. Bilmeden direniş ve cihadın düşmanlarının idare ettiği projelerin araçları olmayın."
"Cihada ve savaşa geri dönün"
ŞFC ayrıca açıklamasının devamında görüşmelerde yer alan muhalif gruplara, "Dininizi sağlama alın, cihad ve savaşa dönün. Siyaset şeytanlarını ve vesveselerini kendinizden uzaklaştırın. Daha önce bildiğiniz üzere, bizleri ancak size yardım eden ve sizi savunan kardeşleriniz olarak bulacaksınız." çağrısında bulundu. Açıklama, birleşmeye yönelik iradenin tekrar ortaya konması ile son buldu.
ŞFC'nin açıklaması ve sahadaki gelişmeler
Astana görüşmeleri nedeniyle muhalefet içinde doğan siyasi anlaşmazlıklara paralel olarak, askeri liderlerinin seri bir şekilde hava saldırılarının hedefi olması, ŞFC'yi hamle yapmaya zorlayan etken olarak göze çarpmaktadır. ŞFC, Astana'da alınan kararları açık bir savaş ilanı olarak görmektedir. ŞFC, hedef aldığı grupların lider kadrosunun devrime ihanet ettiğini belirtirken, uluslarası aktörlerin kendilerine yönelik gerçekleştirdikleri hava saldırılarından bu kişileri sorumlu tutmaktadır. Alınan istihbari bilgilerininin bunda etkili olduğu ifade edilse de doğrulanamamıştır.
Ceyşul Mucahidin'in feshedilmesi
ŞFC, Ceyşul Mucahidin grubuna karşı askeri hamlelerinde herhangi bir direnişle karşılaşmamış ve savaşçılar kısa bir süre içinde teslim olmuşlardır. Bu gelişme, ŞFC'nin sahadaki gücü ile açıklanabilir olsa da aynı zamanda Ceyşul Mucahidin savaşçılarının liderlerinin siyasi hamlelerine olan güveninin kalmadığını göstermektedir. Bölgede yaşanan gelişmeler bu yorumu doğru çıkarmaktadır.
ŞFC, Batı Halep ve Kuzey Idlib'teki Ceyş'ul Mücahidin'e ait üstleri herhangi bir can kaybı ve yaralanma yaşanmadan ele geçirmiştir. Çok sayıda savaşçı grubu terk etmiş, grup feshedilmiştir ancak Ceyş'ul Mücahidin lideri bunu reddetmiştir. Ceyş'ul Mücahidin Şura Konseyi, Türkiye'de ve Suudi Arabistan'da bulunan grubun lideri olan Ebubekir El Mukadim'in adamlarını önemsemediğini ve Türkiye'de otururken yaptığı açıklamaların önemsiz olduğunu duyurmuştur.
Yaşanan süreçte, ŞFC mensubu 6 kişinin evlerinde öldürülmesi ve Sukur el Şam'dan bir savaşçının ölümü dışında can kaybının neredeyse hiç yaşanmaması dikkat çekici bir ayrıntıdır.
ŞFC kaynakları, Ceyş'ul Mücahidin grubu üyelerinin "liderlerinin ihaneti konusunda" bilgilendirildikleri ve kuşatma sırasında yapılan müzakereler ile ikna edildiklerini duyurmuştur.
ŞFC'nin operasyonlarının Batı Halep ve Kuzey Idlip'teki Ceyş'ul Mücahidin üslerine yönelik başladığı, sonrasında karşı saldırı hazırlığında olan Cephe Şamiyye üslerine karşı gerçekleştirildiği de gözlemlenmiştir.
Çatışmalar sırasında büyük grupların tarafsız kalmayı tercih ettiği görülmüştür. Sukur eş Şam ve Ceyş'ul İslam'a bağlı birliklerin ŞFC'nin hamlelerine karşı harekete geçtiği ve ağır silahlarla saldırı düzenlediği rapor edilmiştir. Ancak bu çatışmaların büyümediği ifade edilmiştir.
Krizdeki aktörler
Cund'ul Aksa
Suriye muhalefetinin 'sorunlu' grubu olarak görülen, hatta IŞİD sempatizanlığı ile suçlanan Cund'ul Aksa, 2016 yılının Ekim ayında yine bir krizin aktörü olmuştur. Ahrar'uş Şam hareketi, kendi mensuplarına yönelik suikast saldırılarından Suriye askeri muhalefetinin bir parçası olan bu örgütü sorumlu tutmuş ve savaş ilanında bulunmuştur. Rejim güçlerinin bundan fayda sağlayacağını belirterek inisiyatif olan Şam'ın Fethi Cephesi, sorunun mahkemede çözüme kavuşması çağrısında bulunmuştur. Çatışmanın Suriye muhalefetini sindirecek bir potansiyel taşıması ve rejimin Halep operasyonlarının yoğunluk kazanması nedeniyle, Cund'ul Aksa'nın Şam'ın Fethi Cephesi'ne katıldığı ilan edilerek sorun geçici olarak rafa kaldırılmıştır.
Ancak Idlib'de Şam'ın Fethi Cephesi'ne katılmayan bir Cund'ul Aksa varlığının olduğu hep konuşulmuştur. Aylar sonra bu varlığı gün yüzüne çıkaracak olan bir olay yaşanmıştır. Rusya ile Halep'in tahliyesi konusunda varılan anlaşmanının bir ayağı olarak Idlib'de kuşatma altında bulunan Fua ve Keferya'daki Şii sivillerin tahliyesi için gönderilen otobüslerin yakılması sırasında Cund'ul Aksa unsurlarının da olaya karıştığı ortaya çıkmıştır.
Gelinen süreçte Cund'ul Aksa varlığı, Suriye devriminin zayıf karnı, kaşınması muhtemel bir yara haline gelmiştir. Nitekim son yaşanan krizde ŞFC, verilen emirlere uymadığı ve sözünde durmadığı gerekçesiyle Cundu'l Aksa ile bağlarını koparmıştır. ŞFC'nin ÖSO unsurlarına karşı başlattığı hamle, özellikle Sukur eş Şam lideri Ebu İsa Şeyh tarafından şiddetli bir şekilde eleştirilmiş ve ŞFC içindeki Cund'ul Aksa varlığı öne çıkarılarak diğer muhalif grupların da yer aldığı geniş bir grubun ŞFC'ye karşı savaş başlatması çağrılarında bulunulmuştur.
Cund'ul Aksa örgütünün kimliği ve Suriye'deki rolüne dair hazırladığımız, "'Terör örgütleri' listesinin yeni üyesi: Cund'ul Aksa" haberi incelenebilir.
Ayrıca Ekim ayında yaşanan ve sona erdiren kriz hakkında, "Suriyeli muhalifler arasındaki 'Cund'ul Aksa gerilimi' son buldu" haberine başvurulabilir.
Ahrar'uş Şam ve 'varoluşsal kriz'
Ahrar'uş Şam, 10 Aralık tarihinde yaşanan bir gelişme ile birliğini tehdit eden bir sorunla karşı karşıya kalmıştır. Eski lider Haşim el Şeyh (Ebu Cabir) liderliğindeki 16 yerel askeri grup, Ceyş'ul Ahrar adı altında yeni bir alt yapılanmaya gitmiştir. Grubun siyasi duruşu konusunda çekinceleri olan Ebu Cabir, bu konuda aldığı güvenceler sonunda önceki hafta grubu fesh ettiğini duyurarak sorunu sona erdirmiştir. (Ahrar'uş Şam'da yaşanan krizi Ahrar'uş Şam'da neer oluyor? başlığı ile haberleştirmiştik.)
Ahrar'uş Şam 18 Ocak'ta yayınladığı açıklamada, bazı grupların izole edilmesini neden olarak göstererek Astana görüşmelerinde yer almayacağını açıklamış ancak görüşmelere dışarıdan destek vereceğini belirtmiştir. ŞFC'nin açıklamasında da yer alan kaygılara benzer ifadelerin yer aldığı bu açıklamanın, Ebu Cabir'e verilen güvencelerin bir sonucu olduğu düşünülmüştür.
Krizin patlak vermesi: İçimizdeki 'federaller'
19 Ocak tarihinde Batı Halep/Şeyh Süleyman'da bulunan ŞFC ve Nureddin Zengi hareketi tarafından ortak kullanılan askeri eğitim üssü, ABD uçakları tarafından bombalandı. 110 muhalifi savaşcının hayatını kaybettiği şiddetli bombardıman sonrası, güney Halep'te rejime karşı başlatılması düşünülen operasyon askıya alınmak zorunda kalındı. Yaşanan öfke, Astana'da rejim ile masaya oturan muhalif gruplara yönlendi. Müzakerelere karşı duran Suriyeli sosyal medya hesapları, 'devrimin barış görüşmeleri ve politik görüşmeler adı altında baltalanmak istediğini' yazdı. Muhalif grupların bazılarının saldırı sonrası -alışılagelmişin dışında- kınama içerikli yada taziyede bulunan bir açıklama yayımlamaları da var olan öfkeyi artırdı.
Pentagon sözcüsü Jeff Davis saldırı sonrası yaptığı açıklamada, El Kaide (ŞFC kastediliyor) ile işbirliği yapan muhalif gruplarında da hedef alındığını belirterek ve şu sözlerle muhaliflere ŞFC ile işbirliği yapmaması yönünde tehditte bulundu:
"Bu eğitim kampının ortadan kaldırılması, eğitim faaliyetlerine darbe vurmaktadır. Ayrıca El Kaide'ye katılan ve savaş alanında onlarla yardımlaşan İslamcı ve Suriyeli muhalif grupları vazgeçirmektedir."
ABD'nin bu açıklaması, neden ŞFC ile Nureddin Zengi Hareketi'nin ortak eğitim alanının hedef alındığı sorusuna net bir cevap olmuş oldu. ŞFC ve devrim yanlısı figürler, bu olay karşısında muhaliflerin kesin bir tavır almasını beklediler. Ancak muhalif bazı grupların Astana'daki 'tavizkar' görülen duruşları, ABD'nin net mesajını reddetmemesi önemli bir problem oldu.
Idlib'de ABD'nin gerçekleştirdiği saldırıya karşı bir protesto:
Türkiye ve Rusya'nın öncülüğünde başlatılan Suriye askeri muhalefetinden bazı grupların da yer aldığı Astana görüşmelerinde, Nusra Cephesi'ne karşı ortak mücadele kararı alınması gerginliğin zirve yapmasına neden oldu.
ŞFC'nin harekete geçmesinin ardından, saldırı tehdidi hisseden gruplar kendilerini feshederek Ahrar'uş Şam'a katıldılar. Bu gruplar arasında Fustakim Birliği, Sukur el Şam, Suvvar Şam Tugaylalrı, Ceyşül İslam (Idlib kolu), Cephe Şamiyye (Batı Halep kolu) bulunmaktadır.
Ahrar'uş Şam bu grupların kendi koruması altında olduğunu belirterek, ŞFC'ye saldırıları durdurması çağrısında bulundu.
"Türkiye, muhaliflerin birleşmesine engel oluyor"
21 Ocak'ta ŞFC, Astana müzakerelerine bakışını ortaya koyan bir açıklama yayımlamıştı. Açıklamada isim verilmese de Türkiye, muhaliflerin birleşme görüşmelerini engellemekle suçlandı.
Açıklamada, "Suriyeli muhalifleri görüşmelere katılmaya zorlayan ülkeler, aynı zamanda bölünmeye neden olan ve birleşmeleri engelleyen ülkelerdir" ifadesi kullanıldı.
Muhaliflere yönelik eleştirilerin de yer aldığı açıklamada, "Suriyeli mazlumları korumak için yaptığımız fedakarlıklara rağmen, gruplar yabancı güçlerin çıkarlarını daha önemli buldu." denildi.
Yaşanan krizin kronolojik sunumu
19 Ocak'taki saldırının ardından ufak bir kıvılcım, devrimi alt üst edecek büyük bir yangına dönebilirdi. Batılı istihbarat yetkilileri ve bazı gazetecilere ait sosyal medya hesapları, yaşanan gelişmeleri 'mübalağalı' bir üslupla sunmayı tercih ettiler. ŞFC'nin yeni bir IŞİD olduğu, Idlib'de büyük çatışmalar yaşandığı ve çok sayıda can kaybı olduğu yönünde kışkırtıcı söylemler sosyal medyada paylaşılmaya başlandı.
19 Ocak'ta Cundul Aksa'ya bağlı birliklerin Ahrar'uş Şam hareketini Hirbet el Coz'daki kontol noktalarına saldırdığı rapor edildi. Bu saldırıların Darkuş ve Bdama'da da yaşandığı belirtildi. Çatışmaların Cebel'i Zaviye'ye de sıçradığı, Ahrar'uş Şam'ın da karşı saldırıya geçtiği duyuldu.
Ancak ŞFC'nin bazı ÖSO unsularına (Ceyş'ul Mücahidin ve Cephe Şamiyye) karşı düzenlediği ani saldırıların ve Sukur eş Şam'ın bu saldırılara karşılık vermesinin, bir ŞFC-Ahrar'uş Şam çatışması olarak sunulmak istendiği anlaşıldı.
Sukur el Şam lideri Ebu İsa Şeyh, 21 Ocak'ta Twitter'da yaptığı açıklamada ŞFC'yi Cund'ul Aksa'yı korumakla suçladı.
Suriyeli gazeteci Musa Ömer, Ahraru'ş Şam'dan bir kaynağın kendisine çatışmaların Şam'ın Fethi Cephesi ile değil Cundu'l Aksa ile olduğunu belirttiğini söyledi.
21 Ocak'ta ayrıca, Ahrar'uş Şam, Ceyş'ul İslam, Sukur eş Şam, Ceyş'ul Mücahidin, Ebu İsa Şeyh'in komutası altında "Cund'ul Aksa'yı ortadan kaldırmak için" bir operasyon odası olarak birleşti.
Batı Halep'te bulunan Ceyş'ul Mücahidin üsleri ŞFC tarafından muhasaraya alındı. Ceyş'ul Mücahidin savaşçıları savaşmak istemeyerek teslim oldular. Grubun şura konseyi 24 Ocak'ta, savaş kararı alan liderlerini azlettiklerini duyuracaklardı.
22 Ocak'ta lider kadro onayı almasa da Ahrar'uş Şam'dan bazı yerel birlikler ve Cund'ul Aksa arasında çatışmayı sonlandırma anlaşması yapıldı. ŞFC'nin operasyonları sırasında hareketlenen Cund'ul Aksa kalıntılarının, emre uymadan bazı küçük çaplı saldırılar düzenlediği ortaya çıktı.
Aynı gün eski Ahrar'uş Şam lideri Ebu Cabir, Ceyş'ul Ahrar'ı feshetme ve tamamen Ahrar'uş Şam saflarına dönme kararı aldı.
23 Ocak'ta Şam İlim Meclisi ŞFC'yi Cundu'l Aksa ile bağlarını kesmeye çağırdı.
Aynı gün ŞFC, sözünde durmama ve emri dinlememe sebebiyle Cundul Aksa ile bağlarını kopardığını açıkladı. Açıklamada, kararın belirli sebeplerle geç verildiği vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
"2016 senesinin onuncu ayında Halep muhasarasının açılmasının ikinci aşamasının hazırlıkları döneminde, kuzey Hama’da mücahid güçlerin açık bir ilerleme kaydettiği sırada, Ahraruş-Şam hareketi ile Cundul-Aksa arasında çatışmalar meydana geldi. Mesele bazı grupların Cund’a karşı Ahrar’ın yanında durmasıyla daha da genişledi. O vakit bu çatışmalar henüz yeni kurtarılan birçok bölgenin tekrar nizamın eline geçmesiyle sonuçlandı. Bunun yanında çatışan her iki taraftan yüzlerce esir ve yine her iki taraftan öldürülmeler meydana geldi.
O vakit her iki tarafı da şer’i mahkemeye gelmeleri yoluyla yatıştırmak için ikna girişiminde bulunduk. Mesele aşağıdaki hususlarda ittifak edilmesiyle sonuçlandı:
Hemen ateşkesin başlatılması.
Her iki tarafın da ellerinde bulunan esirleri serbest bırakmaları.
Çatışma noktalarının Cebhetu Fethuş-Şam tarafından teslim alınması.
Şer’i bir mahkeme kurulması.
Tüm bunlar, başlarında Cundul-Aksa’nın genel emirinin de bulunduğu bir heyetin cemaat adına –belirlenen maddelerle riayet etmekle birlikte- Cebhetu Fethuş-Şam’a beyat ettiklerini ilan etmeleriyle birlikte gerçekleşti.
İttifak edilen maddeleri uygulamaya başladığımızda, bir taraftan Ahrar ile ittifak maddelerinin uygulanmasında, diğer taraftan Cund ile beyat maddesinin uygulanmasında; her iki tarafın da mahkeme icralarını savsakladıklarını gözlemledik. Cund tarafından birçok kanaldan, Cund’un bu beyati kabul etmediği, emirin kendi adına ve bunu isteyen fertleri adına beyat verdiği, tüm grup adına beyat vermediği yönünde tekitli bilgiler geldi. Bu durum, Cundul-Aksa cemaatinin Fethuş-Şam ile, beyatın ana unsuru olan işitme ve itaat etme esası üzerine muameleye girmemesiyle açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Biz birçok kez bu karışıklıkları açıklamaya yeltendik, ancak bir taraftan çatışmaların yeniden başlamasından korkmamız, diğer taraftan Cund’un beyatına bağlı kalacağını ummamız meseleyi açıklamamızı geciktirme kararımızı ağır bastırdı.
İki taraf arasında yeniden meydana gelen çatışmalar ve Cund’un beyatin hiçbir maddesine uymadığı ve her iki tarafın meseleyi mahkeme heyeti tarafından çözülmesinde ittifak ettikleri şu dönemde bizler, -İslam bağının kalmasıyla birlikte- Cundul-Aksa’nın Cebhetu Fethuş-Şam’a örgütsel olarak bağlı olmadığını ilan ediyoruz. Ve Ahrar ile Cund arasında gerçekleşen son ittifakın başarılı olmasını ümit ediyoruz."
Aynı gün içinde diğer bir açıklama ise Ceyşu'l Mücahidin lideri Ebubekil El Mukadim'den geldi. Lider ŞFC ile çatışmalar olduğunu doğruladı, şer'i mahkeme çağrısı yaptı. Ceyşu'l Mücahidin'in Aharu'ş Şam ile birleşeceği iddia edildi.
Ahraru'ş Şam'ın şer'i liderlerinden Ebu'l Feth El Ferğali gruptan ayrıldığını ilan etti.
24 Ocak'ta ŞFC'nin de önem verdiği Suriye'de bulunan dini liderlerden Abdurrezzak Mehdi, Abdullah el Muhaysini, Muslih Ulyani ve Ebu Haris El Mısri ŞFC'nin Ceyşul Mücahidin'e yönelik saldırısını devam ettirmesine karşı durdu.
Aynı gün için ŞFC yaşanan olaylarla alakalı yukarıda sunduğumuz geniş açıklamayı yayımladı.
Ceyşu'l Mücahidin "özgürleştirilmiş bölgeleri ve kendilerini ŞFC'den koruyacaklarını" açıkladı. Diğer grupları desteğe çağırdı.
ŞFC, Cebhetu'ş Şamiye'nin bazı noktalarına operasyon düzenlerken, 33 Suriyeli alim, ŞFC'yi Ceyşu'l Mücahidin ve Cebhetu'ş Şamiye'ye karşı saldırılarını durdurmaya çağırdı.
ŞFC'nin söz konusu operasyonlarda Nureddin Zengi, Liva El Hak gibi gruplardan ve Ahraru'ş Şam'a bağlı bazı tugaylardan yardım aldığı ifade edildi.
Aynı gün içinde Ceyşu'l Mücahidin lideri, Ahraru'ş Şam ile birleştiklerini beyan etti.
Ahraru'ş Şam, -yukarıda da bahsettiğimiz- ŞFC'nin devrimin dışında tutulamayacağına dair bir beyanat yayınladı. Beyanatın Astana görüşmeleri ile ilgili olduğu ifade edildi.
Sukuru'ş Şam lideri Ebu İsa Şeyh, resmi Twitter hesabında ŞFC'yi İbn Mülcem'in (Harici fırkasının mensuplarından, Hz. Ali'nin katili) torunları olarak niteledi ve savaş çağrısı yaptı.
Ebu İsa'nın ŞFC'ye saldırı çağrısının ardından Sukuru'ş Şam'a bağlı bir grup ayrıldı.
Liva El Hak olaylarda tarafsız kalacağını ilan eden bir açıklama yayınladı.
ŞFC, Cebel Zaviye ve Harbanuş'ta muhalif gruplara ait bazı noktaları kontrol altında aldı.
Suriyeli ilim adamı Usame Rıfai ve İstanbul merkezli Suriye İslami Konseyi ŞFC'yi harici olarak niteledi ve onlara karşı savaşma çağrısı yaptı.
Feylaku'ş Şam ŞFC'nin devrimin dışında tutulmasını reddeden bir açıklama yayınladı.
Ceyşu'l Mücahidin Mali İşler sorumlusu gruptan ayrıldığını ilan etti.
Ceyşu'l Mücahidin mensuplarından bazıları çatışmalarda tarafsız kalackalarını belirterek gruptan ayrıldı.
Cebhetu Ensaruddin çatışmalarda tarafsız kalacaklarını beyan etti.
Ahraru'ş Şam lideri Ebu Ammar'a ait olduğu belirtilen, ŞFC'nin saldırısını karşılık olarak genel seferberlik ilan edilen bir ses kaydı yayınlandı.
25 Ocak'ta ise şu gelişmeler yaşandı:
ŞFC, çatışmalarla ilgili bir açıklama yayınladı. Çatışmaların, Sukuru'ş Şam liderinin ŞFC'yi harici olarak nitelemesi, grubu yok etme çağrısı yaparak konvoylar göndermesi ve ŞFC'den 6 kişi öldürmesi sonucu başladığı ifade edildi. Ceyşu'l İslam'ın da ŞFC'ye karşı tanklarını ve askerlerini konulandırdığı ancak çatışma yaşanmadığı ifade edildi.
Suvaru'ş Şam Ahraru'ş Şam'a bağlandığını beyan etti.
ŞFC, Ceyşu'l Mücahidin ile çatışmalarında hiç kimsenin hayatını kaybetmediğini açıkladı.
Fetih Ordusu; ŞFC, Feylaku'ş Şam, Liva El Haki Sukuru'ş Şam, Ecnadu'ş Şam ve Ceyşu's Sunne gruplarının imza attığı bir açıklama yayınladı. Fetih Ordusu kontrolündeki bölgelerde çatışmalara müsade edilmeyeceği, konvoyların engelleneceği ifade edildi.
ŞFC, Cundu'l Aksa'nın son olayların bir parçası olmadığını, yaşananların muhalif gruplar ile Cundu'l Aksa arasındaki çatışmalarla ilgisinin bulunmadığını beyan etti.
Nureddin Zengi hareketi çatışmalarda tarafsızlığını açıkladı.
ŞFC, kendilerini harici olarak niteleyen Suriye İslami Konseyi'ne karşılık olarak bir açıklama yayınladı.
Bazıları Suriye İslam Konseyi'ne bağlı olan ilim adamları, Kuzey Suriye'deki grupları korunmaları için Ahraru'ş Şam'a katılmaya çağırdı.
Sukuru'ş Şam, Ceyşu'l İslam, Festakim Kema Umirt, Ceyşu'l Mücahidin ve Cebhetu'ş Şamiye grupları Ahararu'ş Şam'a katıldı.
Ahraru'ş Şam kendisine katılan 5 grubu memnuniyetle karşıladı ve onları saldırılardan koruyacaklarını beyan etti.
Liva Mikdad bin Amr, Ahraru'ş Şam'a katıldı.
Sukuru'ş Şam saldırıları başlatan tarafın ŞFC olduğunu, daha sonra da Ahraru'ş Şam'ın şer'i mahkeme teklifini reddettiğini ifade eden bir açıklama yayınladı.
Cebhetu'ş Şamiye, ŞFC'nin kendi araçlarını ve silahlarını gasp ettiğini belirten bir açıklama yayınladı. ŞFC bu iddiaları yalanlamıştı.
Bir Ahraru'ş Şam yetkilisi ŞFC'nin İdlib Merkezi Cezaevine saldırdığını, tank ve ağır silah kullandığını, sivillerin yaralandığını, bazı mahkumların kaçtığını ve katliam riski olduğunu iddia etmesine rağmen iddialar doğrulanmadı. Cezaevini ele geçirdiğini açıklayan ŞFC, Sukuruş-Şam askerlerinden hiçbirinin alıkonulmadığını ve geri çekilmelerine izin verildiğini ve mahkumların öldürüldüğü iddialarının doğru olmadığını açıkladı.
Kaynak: Mepa News