Suriye’deki tüm mülküne Esed rejimi tarafından el konan ve Türkiye’ye 5 yıl önce gelen Ebu Arap, bir süredir ihtiyacı olan kişilere restoranında ücretsiz yemek veriyor.
İlk başta günde 20 dürüm vermekle başlayan yardımsever esnaf, şu an her gün 300 kişiye yemek veriyor.
bidunyahaber.org'dan Abdalhadi Sadaki ve Elif Nuran Özgün, Suriyeli esnafla bir röportaj gerçekleştirdi.
Merhaba, TRT World’de hakkınızda yapılan haberi izledik ve başlattığınız iyilik hareketinden çok etkilendik. Sadece küçük bir dükkan işleten bir esnaf olarak günde 300 kişiye yemek vermek… Gerçekten çok etkileyici.
- Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz, sizi tanımak isteriz. Suriye’deyken hayatınız nasıldı? Türkiye’ye geliş hikayenizi anlatabilir misiniz?
- Ben Aksaray’da küçük bir falafel dükkanı işleten bir esnafım. Suriye’deyken Şam Ticaret Odası’na üyeydim. Babadan kalma 18 şubeden oluşan Ali Baba isminde bir lokanta zincirim vardı, maddi durumum çok iyiydi. Ancak rejim karşıtı olduğuma dair bir ihbar üzerine rejim tarafından tüm dükkanlarıma el konuldu ve yalnızca bir gün içinde sahip olduğum her şeyi kaybettim. Eşim doktordu ve üniversiteye giden çocuklarım vardı. Rejim beni sınırdışı etti. İlk önce Lübnan’a gittim, o tarihi asla unutamıyorum. 2012 yılının 12. ayıydı ve gece saat 12’ydi. Lübnan’dan sonra Suudi Arabistan’a gittim ancak çalışma izni alamadığım için tekrar Lübnan’a döndüm. Bu sefer de Hizbullah tarafından tutuklandım ve beni tekrar Suriye’ye yollamak istediler. Onlara para verdim ve Lübnan’da kalmayıp Türkiye’ye gideceğimi söyledim. Ardından gemiyle Türkiye’ye geçtim.
- Türkiye’ye geldikten sonra neler yaşadınız? Çok zorluk çektiniz mi? Dükkanınızı açma süreciniz nasıl gelişti?
- Türkiye’ye geldiğimde bir dükkan kiraladım ve bir sene boyunca orada iş kurmak için uğraştım. Ancak bir senenin sonunda dükkan sahibi dükkanını benden geri almak istedi. O kadar emeğim olan dükkanı çok üzülerek sahibine teslim ettim. Ardından şu anda işlettiğim dükkanımı buldum ve her şeye en baştan başladım.
Bir gün bir kadın falafel almaya geldi ve fiyatını sordu. Ben de 5 lira olduğunu söyledim. Bana 10 liraya üç tane sandviç alabilir miyim diye sordu. Ben de eğer isterse tamamını ücretsiz alabileceğini söyledim. Ardından bu diyalog çok hoşuma gitti ve bunu dükkanımın sloganı haline getirmek istedim. Şimdi tabelamda “Eğer ödeyemiyorsan, benden olsun!” yazıyor.
Aslında ben insanları bu projeye dahil etmek istiyorum, maddi durumu iyi müşterilerim benden dürüm alırken beş insanın dürüm ücretini ödese bu sistem kolaylıkla devam eder. Bir insanın 100 dolar vermesi zor, ama herkes 1 dolar verse sorunlar çözülür.
- Yardım yapan çok kişi var ancak genelde kısa süreli projeler oluyor. Siz sürekli bir yardım içindesiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
- Benden yemek bekleyen çok kişi var. Bu işi bırakırsam bana kızarlar (gülüşmeler). Ben bu kapıyı bir defa açtım ve kapatmam doğru olmaz. Halimden memnunum. Ben 11 yaşındayken dedemin yanında lokantada çalışıyordum ve haftada 5 lira alıyordum. Bir gün dükkandan çıktım ve bir dilenci gördüm, tüm paramı ona verdim, eve yürüyerek gittim. İnsanlara yardım etmeyi küçüklükten beri seviyorum. Robin Hood çizgi filmini izleyerek büyüdüm, onun zenginden alıp fakire verme mantığını seviyorum. Ben insanlara yardım ettiğim zaman mutlu oluyorum, işlerim bereketleniyor, vermekten lezzet alıyorum.
- Ümmetin gençlerine vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Ben vaiz değilim, yalnızca hayatın çok şey öğrettiği bir insanım. Hayatta iki insan başarılı olmaz, çok düşünen ama bir şey yapmayan ve düşünmeden çok şey yapan. Bizim dinimizde ibadetler çok önemlidir ancak ibadetlerin ruhunu hayata yansıtmak da çok önemlidir. Bu yüzden insanlara yardım etmek, açıkta kalanlara sahip çıkmak bizim görevimiz.
Ebu Arap Falafel, İstanbul Fatih'teki İskenderpaşa'da, Horhor Caddesi no 22'de faaliyetine devam ediyor.