Suriye'nin geleceği ve mücahitlere nasihatler

Hubeyb es Sudani

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

Tüm övgüler yalnızca Allah'a aittir. O, kuluna yardım etti. Ordusunu aziz kıldı. Düşmanlar topluluğunu tek başına hezimete uğrattı.

Kendisini birleyen mücahit kullarını aziz, kâfir düşmanlarını zelil eden O'dur.

"Müşrikler hoşlanmasa da tüm dinlere üstün gelsin diye, Resûlünü hidayet ve hak dinle gönderen O'dur."

O Allah ki şöyle buyurmuştur:

"Onları öldüren siz değildiniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman sen atmıyordun fakat Allah'tı (asıl) atan. Müminlere (zafer nimetini tattırmak ve onları) onunla güzel bir imtihana tabi tutmak için (böyle yaptı). Şüphesiz ki Allah, (işiten ve dualara icabet eden) Semi', (her şeyi bilen) Alîm'dir."

Salât ve selâm, savaş peygamberi, mücahitlerin önderi, efendimiz Muhammed Mustafa'ya, onun âline ve ashabına olsun.

Bundan sonra:

Müslümanların Filistin'deki Siyonistlere karşı yürüttükleri mücadeleye tanıklık ettiğimiz bir zamanda, Gazze, Batı Şeria ve Beytu'l Makdis semalarında zafer güneşi ağır bedellere rağmen parlamaya devam ederken, Suriye semasında başka bir güneşin doğduğuna şahit oluyoruz.

Bu güneş, Allah'ın Müslümanların gönüllerine ferahlık vereceği bir başka zaferin müjdesini taşımakta. İşte bugün, Allah'ın yardımıyla seviniyoruz. O, dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil eder. Hayr yalnızca O'nun elindedir ve O her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Bu konuşmamı, genel olarak tüm Müslümanları ve özellikle Şam'da direniş hâlindeki kardeşlerimizi tebrik ve takdirle açıyorum. Allah'ın, Suriye'deki mazlum Müslüman kullarına lütfettiği bu zafer ve apaçık fetihle mükâfatlandırmasından dolayı onları yürekten kutluyorum. Bu, yıllarca süren baskı, zulüm, vahşet ve gaddarlıktan sonra gerçekleşti. Bu süreçte yüz binlerce Müslüman öldürüldü, işkence gördü ve acımasızca eziyetlere maruz kaldı.

Allah'ım! Sana olan hamdımızı sayıp dökemeyiz. Sen, kendini övdüğün gibisin. Bizlere sabır, sebat ve zafer lütfettiğin için sana sonsuz hamd ederiz.

Hızla gelişen bu olaylar karşısında, bir an durup tefekkür etmek ve ibret almak adına birkaç kısa not aktarmak istiyoruz. Bu notlar, Şam'daki sevgili kardeşlerimize ve mücahitlere bazı tavsiye ve öğütleri hatırlatmak için önemli bir vesiledir.

Allah Resulü'nün, "Müminler, birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibidir, her bir parça diğerini destekler." hadisini rehber edinerek, bu mesajı iletmek için Allah'tan yardım dileyerek başlıyoruz.

Birinci not

Ey Şam diyarındaki kardeşlerimiz ve halkımız! Şunu biliniz ki, Beşar Esed rejimi ve müttefiklerine karşı 2011 yılında başlattığınız mücadeleniz, yalnızca bir savaş değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesidir. Bu direniş, yalnızca bugünün değil, mazlum halkların onlarca yıl boyunca maruz kaldığı zulmün devamına bir başkaldırıdır.

Bu mücadele, zalim Beşar'ın babası Hafız Esed'in, ellerini meşhur Hama Katliamı ile kana buladığı dönemin bir uzantısıdır. O dönemde, 27 gün süren katliam boyunca 40 binden fazla kardeşiniz şehit edilmişti. Bugün aynı zulüm ve vahşeti, modern tarihin en acımasız mezhepçi rejimine karşı savaşarak durdurmaya çalışıyorsunuz.

Bu düşman, "ya Esed başta kalır ya da ülkeyi yakarız" sloganını benimsemiş, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek uygulamalarıyla mazlum halkı yok etmeye çalışmıştır. Öyle bir düşman ki, inkârı ve azgınlığıyla çocukların saçlarını bile ağartmıştır. Halkın, sadece temel özgürlük taleplerini dile getirmek için sokağa çıkması karşısında, rejim gerçek mermilerle, uçak bombardımanlarıyla ve varil bombalarıyla karşılık vermiştir.

Zehirli sarin gazı ile mahalleler hedef alınmış, en sonunda zorunlu göç politikası uygulanarak şehirler ve kırsal bölgeler tamamen boşaltılmıştır. Halkınız, bu baskılar sonucu İdlib'e sürgün edilmiştir.

Ve bugün, yıllar süren bir duraklamanın ardından Allah'ın ikramıyla tekrar yükselen bir mücadele içerisindesiniz. Ancak bu savaş, önceki savaşlarınızdan farklıdır. Bu, yalnızca bir direniş değil, bir varlık-yokluk mücadelesidir.

O hâlde, savaşın durdurulmasını isteyenlere açıkça söyleyin: "Hayır, hayır! Biz asla bir araya gelemeyecek iki zıt kutubuz. Ya biz ya da Esed!"

Bunun bilinciyle hareket ederek, düşmanınızın nefes almasına fırsat vermeden, yürüyüşünüzü sürdürün. Allah hükmünü verene kadar bu mücadelenin devam etmesi gerektiğini unutmayın. Çünkü düşmanınızın moralini bozacak olan şey, kırsal alanları ve şehirleri fethetme azminizdir.

Bu süreçte, farklı ideolojik görüşlere sahip olsanız da aynı düşmana karşı mücadele eden diğer gruplarla gereksiz çatışmalardan kaçının. Unutmayın, geçmişte denediğiniz siyasi çözümler ve bölgesel anlaşmalar size yalnızca hayal kırıklığı getirmiştir. O günlerden bugüne dönüp baktığınızda ne elde ettiğinizi iyi düşünün.

Son olarak tekrar ediyorum: Sakın ha, sakın! Gerisin geriye dönmeyin. Eğer bunu yaparsanız, sonuçları sizin, ailelerinizin, kadınlarınızın ve çocuklarınızın geleceği için çok ağır olacaktır. Bu sefer işin sonunda yeşil otobüslerle İdlib'e gönderilmeyeceksiniz. Çünkü o zaman ne İdlib kalacak ne de sığınabileceğiniz başka bir yer.

İkinci not

Ey Şam'ın aziz mücahitleri! Size hatırlatıyoruz ki, bu mübarek devriminizi başlattığınızda, kalpler Rab'lerine dönmek için susamış, başlar tevazu ile eğilmişti. Allah'a olan niyetlerinizi halis kıldınız ve saflarınızı birleştirdiniz. Savaşınızın sloganı: "Ya Allah, senden başka kimsemiz yok!" olmuştu.

Allah da ihlasınızın bereketiyle sizi mükafatlandırdı. Size topraklar verdi, kulların kalplerini kazandınız. Savaşınız, Şam'ın merkezine kadar ulaştı. Kuneytra bölgesine ayak bastınız. Hatta Yahudilere bir taş atımlık mesafeye kadar yaklaştınız. Zafere birkaç adım mesafede duruyordunuz.

Ancak aranızdaki ihtilaflar ve çekişmeler başladı. Allah'ın takdiriyle, bu bölünmüşlük başarısızlık ve yenilgiyi beraberinde getirdi. Neticede, İdlib'de dar bir alana sıkıştınız ve kâfirlerin zalim planları cihadınızı engellemeye çalıştı.

Bugün, geçmişte yaşananlardan ibret almanızı istiyoruz. Dün işlediğiniz hataları tekrarlamayın. Saflarınızı güçlendirin, ayrılıkları terk edin ve Allah'ın düşmanlarına karşı tek vücut olun. Çünkü düşmanlarınız, aralarındaki farklılıklara rağmen birleşiyor ve size karşı tek bir cephe hâline geliyorlar.

Unutmayın ki, sizin gücünüz de birliğinizdedir. İhtilafları bir kenara bırakın ve Allah'ın şu buyruğunu hatırlayın:

"Allah'ın ipine hep beraber tutunun ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Bir zamanlar düşmandınız da Allah kalplerinizi birbirine ısındırmıştı. O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz."

Ayrıca, Allah Teala'nın şu sözünü de unutmayın:

"Ey iman edenler! Bir toplulukla karşı karşıya geldiğinizde sebat edin. Allah'ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz. Allah'a ve Resûl'üne itaat edin. Çekişip tartışmayın. Yoksa, bozguna uğrarsınız ve gücünüz dağılıp gider. Sabredin. Hiç şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir."

Üçüncü not

Biliniz ki, Allah'ın size takdir ettiği kader gereği, ülkeniz, Siyonist rejimi çevreleyen kuşatma ülkelerinden biridir. Bu sebeple, size kurulacak tuzaklar büyük ve karmaşık olacaktır. Eğer Amerika ve beslemesi İsrail, kendi sistemleri dışında kalan bir rejimi dahi Yahudi devletine komşu olarak kabul etmiyorsa –bu rejim mürted dahi olsa, tıpkı Beşar Esed rejimi gibi– o zaman Allah yolunda tevhid bayrağını dalgalandıran sizler onlar için çok daha büyük bir tehditsiniz.

Netanyahu'nun geçtiğimiz haftalarda söylediklerini hatırlayın: Yeni bir Ortadoğu haritası oluşturmak istediklerini ve büyük İsrail devletini kurma hayalinin bir adım daha yaklaştığını açıkça ifade ettiler. Sizin ülkeniz ve topraklarınız da bu haritanın içinde yer alıyor. Ancak Allah'ın yardımıyla sahada elde ettiğiniz zaferler, Yahudilerin ve Amerikalıların planlarını alt üst etti.

Bu yüzden, onların size karşı "terörle mücadele" adı altında yeni bir saldırı başlatması muhtemeldir. Eğer böyle bir şey olursa, şunu unutmayın: Savunmanın en iyi yolu saldırıdır.

Öyleyse, Allah'a tevekkül edin ve tüm kapılardan Yahudilerin üzerine yürüyün. Vallahi, ümmetin tamamını Yahudi devletiyle savaşmak için harekete geçirecek olan bu tufanın başlangıcı siz olacaksınız.

Dünyanın dört bir yanından çöllerin ve ormanların aslanları, size destek olmak için emekleyerek dahi olsa geleceklerdir. Bu fırsatı sakın kaçırmayın! Bu yüce şerefi elde etmek için harekete geçin.

Dördüncü not

Bilin ki, Beşar Esed rejimiyle olan mücadelenizdeki zaferiniz son nokta değildir. Aksine, bu, ülkeniz üzerinde Siyonist-Haçlı egemenliğine karşı uzun bir mücadelenin başlangıcıdır. Bu noktada, çatışmanın doğasını net bir şekilde anlayabilmek için önemli bir açıklık gerekmektedir.

Amerika, uluslararası düzeniyle birlikte, sizinle savaşını ve hedef alınmanızı terörle mücadele adı altında haklı çıkarmak için sizi El Kaide'ye üyelikle suçlayacaktır. Ancak unutmayın, siz El Kaide ile bağınızı sekiz yıl önce kopardınız. Eğer bu suçlama gerçekleşirse, El Kaide'nin 30 yıldan uzun süredir söylediği şeylerin doğruluğu ortaya çıkacaktır: Amerika ve müttefikleriyle olan savaş, 11 Eylül saldırılarından dolayı değil, aslında gerçek İslam ile bağlantısı olan her şeye karşı başlattıkları eski haçlı savaşlarının bir uzantısıdır. Terimlerini değiştirseler de bu, İslam ile küfür arasında bir savaştır.

Allah Teâlâ doğru söylemiştir ve şöyle buyurmuştur:

"Onların dinine uymadıkça Yahudi ve Hristiyanlar senden hoşnut olmazlar. Sizden, dininize ve inancınıza asıl esaslarına dokunmadığınız sürece hoşnut olmayacaklardır."

Allah bizleri ve sizleri bundan afiyette kılsın. El-Hâkim ve el-Alim olan Allah'ın şu sözlerini gözünüz önünden ayırmayın:

"Şayet güç yetirirlerse, sizi dininizden döndürünceye dek sizinle savaşırlar. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse, onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır."

Gerçekten savaş büyüktür ve sonuçları çok ağır olabilir. Bu, sizi Allah'ın aziz kitabında daha önce bahsedilen iki seçenekle karşı karşıya bırakabilir. Geriye düşmemek ve başarısızlığa uğramamak için niyetlerinizi Allah'a has kılarak, önünüzdeki her şeye hazırlıklı olun. O'na olan güveninizi en güzel şekilde sergileyin ve kesin bir inançla bilin ki, zafer yalnızca Allah'tandır. Allah'ın dilemesi gerçekleşir, dilemezse gerçekleşmez. Her şey, önce ve sonra yalnızca Allah'a aittir. Allah, O'na sığınanları asla zayi etmez. Din her şeyden daha yüksek, daha değerli ve daha kıymetlidir. Egemenlik Allah'a aittir; dilediğine verir, dilediğinden alır.

Beşinci not

Acılar, yaralar, felaketler, yetimlerin ve dul kadınların gözyaşları sizi zayıflatmasın ve dininizde en ufak bir taviz dahi vermeyin. Sakın ha! Bombaların patlaması, roketlerin sesi, uçakların gürültüsü ve tankların gıcırtısı sizde en ufak bir titreşim yaratmasın, sizi yumuşatmasın ve kırmasın. Amerika'nın baskıları karşısında aşağılık ve zelil olmanıza, taviz vermenize neden olmasın.

Ve işte, içinde bulunduğunuz durumdan daha zor bir durumda olan bir örnek: Afganistan'daki kardeşleriniz Taliban'ın, 20 yıl boyunca küfrün en güçlü 40'tan fazla devletine karşı verdikleri mücadeleyi örnek alın. Bu süreçte yüz binlerce insan öldü, yaralandı, kadınlar dul, çocuklar yetim kaldı, evleri, köyleri yok edildi ve mezraları talan edildi. Ancak tüm bu felaketlere ve sıkıntılara rağmen, Amerikalı kâfirlere en ufak bir taviz vermediler.

Yirmi yıl boyunca savaş meydanlarında sabrettiler ta ki Allah onlara zafer verdi, onları şereflendirdi ve çağın Hubel putu olan Amerika'yı imparatorlar mezarlığına gömdüler. Bu, bedeni ürperten ve büyüklüğü karşısında kalpleri huşu içinde bırakan bir zaferdi. Molla Muhammed Ömer'in Amerika Başkanı Bush'a karşı söylediği sözler de bu direncin simgesidir. O tehditler karşısında Molla Ömer şöyle demişti:

"Allah bizlere zafer vadetti. Amerika ise bizlere yenilgi vadediyor. Göreceğiz bakalım hangi vaat daha doğru çıkacak!"

Bu sözler, sizler için sabır, direncin ve sebatın bir kaynağı olmalı; ta ki Allah, aranızda ve düşmanınız arasında hükmünü versin.

Gazze'deki kahraman kardeşlerinizin efsanevi direnişi ve sabrı da önünüzde duruyor. Onlar, öldürülme, yaralanma, yıkım, açlık ve kuşatma gibi her türlü zorluğa rağmen sabrediyor ve elleri tetikte bekliyorlar. Onlara, kendilerini yalnız bırakan ya da kendilerine karşı çıkanlar hiçbir zarar veremediler.

Altıncı not

Biliniz ki, eğer Allah'ın izniyle kendi topraklarınızda hâkimiyetinizi kurarsanız, Filistin'deki kardeşlerimize yardım etme görevi, komşuluk gereği size daha da kesin hale gelecektir. Bu nedenle, Allah'ın size olan büyük nimetini hissetmeniz gerekir. Çünkü Filistin'in kurtuluşu ve Resûlümüz sallallahu aleyhi vesellem'in mescidinin, o zalim Yahudilerin elinden kurtarılması, Allah'tan sonra sizlere bağlıdır.

Bu doğrultuda, mevcut savaşınızı sistem ve müttefiklerine karşı verirken, Kudüs'ü özgürleştirmek ve oradaki mazlum kardeşlerinize yardım etmek için gözlerinizi Filistin'e çevirin. Bu savaştan beklentiniz ve hedefiniz Sykes-Picot sınırlarıyla sınırlı olmasın. Çünkü Filistin'deki kardeşleriniz sizin yardımınızı gözlüyorlar.

Bugün sizler, kutsal toprakları özgürleştirme ve Yahudi, Amerikan, İngiliz ve Rus varlıklarına karşı durma mücadelesinde İslam'ın öncüleri konumundasınız. Sahih hadiste şöyle buyurulmuştur:

"Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yardım eder." (İmam Ahmed rivayet etti.)

Yedinci not

Size, seneler sürebilecek bir savaş için elinizden gelen en fazla gücü ve hazırlığı yapmanızı tavsiye ediyorum. Bunun için, Gazze Şeridi'ndeki Kassam Tugayları'nda bulunan kardeşlerimizin savaşından alacağınız ibret ve ders büyük. Onlar, imkanlarının kısıtlılığına, yardım ve destek eksikliğine, kuşatma, ambargo, açlık, takibe ve bombardımanlara rağmen, ülkenizin alanının sadece 507'de 1'ine denk gelen dar bir bölgede imkansızı başardılar.

O yüzden, tüneller ve siperler kazmaya, büyük bir gizlilik içerisinde silah ve savaş malzemesi depolamaya özen gösterin. Özellikle gerilla savaşına uygun olan silahları, mayınları, insansız hava araçlarını, keskin nişancı tüfeklerini, susturucuları, taşınabilir ve güdümlü uçaksavar zırh delici silahları depolamaya özen gösterin.

Sekizinci not

Aranıza sızacak ve moralinizi bozmak, sizi umutsuzluğa sürüklemek amacıyla yalanlar yayacak olan casuslara karşı çok dikkatli olun. Sakın ha, aranızda onlara kulak verenlerin artmasına müsaade etmeyin. Eğer onlara karşı Rabbinizden yardım dilerseniz, onları sözlerinden ve dil sürçmelerinden tanıyacaksınız. İki yüzlülükleri dillerinin yalpalamalarında ve yüzlerinin ifadelerinde ortaya çıkacaktır.

Yine de insanları zanla yargılamayın ve unutmayın ki, Tabiin'den Yahya bin Yahya el Gassani, Musul valiliğine atandığında şöyle demiştir:

"Ömer bin Abdülaziz beni Musul'un başına atadığında oraya gittim ve orayı en çok hırsızlık yapılan beldelerden biri olarak buldum. Bunun üzerine Ömer'e mektup yazarak ülkenin durumunu bildirdim ve sordum: İnsanları zan ile alıkoyup iddia ile boyunlarını mı vurayım, yoksa açık deliller ve sünnetten bildiğimiz yöntemleri mi izleyeyim? Bana insanları açık deliller ve sünnetten bildiğimiz yöntemlerle yargılamamı emretti. Eğer hak onları ıslah etmeyecekse Allah onları ıslah etmesin!"

Yahya dedi ki:

"Ben onun söylediklerini yaptım. Musul'dan ayrıldığımda, şehirler arasında en düzgün ve hırsızlığın ve güvenlik açığının en az olduğu bir şehre dönüşmüştü."

Ayrıca, modern teknolojilere karşı son derece dikkatli olmanızı da hatırlatırım. Özellikle cep telefonları ve saha iletişim cihazlarına dikkat etmenizi öneririm. Lübnan'daki Hizbullah'ın yaşadıklarından alacağınız önemli dersler ve ibretler vardır.

Dokuzuncu not

Bununla sözlerimi sonlandırıyor ve hem kendimi hem de sizi bu konuda öğütlüyorum;

Allah için, ilkelerimiz üzerinde sebat edelim!

Allah için, Allah'ın sağlam ipine sımsıkı sarılalım!

Allah için, cemaate ve kaynaşmaya çağıranlara sahip çıkalım! Ayrılığa ve ayrışmaya çağıranlardan kaçınalım!

Allah için, adil olalım ve zulümden kaçınalım!

Allah için fakirlere, zayıflara ve düşkünlere merhametli davranalım.

Allah için binlerce şehidin ve yaralının dökülen kanlarına vefalı olalım.

Allah için binlerce dul ve yetim bırakılmış kadın ve çocukların hakkını gözetelim.

Allah için Filistin'deki kardeşlerimize yardım edelim.

Direncinizle ve kararlılığınızla, barış tilkilerine, uluslararası hilekarlara ve Yahudi devletiyle normalleşenlere, devrimleri çalanlara ve şehitlerin kafatasları üzerine tırmananlara, yularlarını ve iradelerini kendilerini fonlayan mürted hükümetlere rehin verenlere fırsat tanımayın!

İşinizi yalnızca, dinini Allah'a samimiyetle adanmış, sahada çarpışıp fedakârlıklar yapan ve Allah'a tamamen güvenerek hareket eden kimselere teslim edin. Zaferin verdiği gurura kapılmayın ve hakka karşı kibirlenmeyin. Ve nasıl düşmanlarınıza karşı silahlarınızı omuzlarınızda taşıyorsanız, aynı şekilde bu perişan halk için de kalplerinizde merhamet taşıyın.

Ve onlara, dinlerini ve dünyalarını ıslah etmeleri için en iyi şekilde yardımcı olun. Şeriatın hükmünü, Rabbimizin istediği ve razı olduğu şekilde tesis edin. Böylece Müslümanların ruhlarında cihat sevgisini canlandırın ve dinin tamamı sadece Allah'a ait olsun.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.