Taliban döneminde Afganistan-Çin ilişkileri ve Uygur meselesi

Halid Abdurrahman

Afganistan'da ABD işgaline karşı 20 yıldır devam eden savaşın sonunda, 15 Ağustos 2021'de Taliban güçleri başkent Kabil'e çatışmasız bir şekilde giriş yaparak Afganistan'ın yönetimini devralmışlardı. Bu gelişmeyle birlikte bölge dengeleri birçok değişikliğe uğradı.

Ancak bu dengeler içerisinde en fazla dikkat çekeni, Taliban ile Pekin yönetiminin ikili ilişkilere hızlı bir şekilde başlaması oldu. Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine yönelik soykırımla Müslüman halkların tepkisini çeken Çin'in Taliban'la görüşmeler gerçekleştirmesi ve bu görüşmeleri sıklaştırması yine bu halklar tarafından ön yargıyla karşılandı.

Taliban-Çin görüşmeleri

Taliban'ın Afganistan'da yönetimi devralmadığı dönemde de Çin'le görüşmeler gerçekleştirdiği biliniyor. Hatta 27 Temmuz'da Taliban heyeti resmi temaslarda bulunmak üzere Çin'in davetiyle Pekin'e bir ziyaret gerçekleştirmişti. ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini fırsat olarak gören Pekin yönetimi, 15 Ağustos tarihinden itibaren Taliban yönetimiyle görüşmelerini sıklaştırmasının yanında daha üst düzeye taşıdı.

Bu görüşmelerden biri de geçtiğimiz gün Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleştirildi. Doha'da bulunan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ilk olarak Afganistan'daki yeni yönetimin Başbakan Yardımcısı Molla Abdulgani Birader Ahund ve beraberindeki heyetle bir araya geldi. İki gün süren görüşmelerin devamında Wang Yi, yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Emirhan Muttaki ve heyetiyle de görüşmeler gerçekleştirdi.

Taliban yönetimiyle Çin Dışişleri heyeti arasında gerçekleşen bu temasta daha önceki görüşmelere göre daha detaylı konular ele alındı. İkili ilişkiler, insani yardımlar, ticaret ve güvenlik konularının yanında özel olarak konuşulan başlıklar arasında Afganistan'dan Çin'e yönelik muhtemel saldırı konuları da masaya yatırıldı. Taliban daha önce diğer devletlerle yaptığı görüşmelerde söylediği gibi, Çin heyetine de Afganistan topraklarının kendilerine karşı bir üs olarak kullanılamayacağını ifade etti.

Taliban yönetimiyle Çin ilişkileri ne düzeyde?

Afganistan’ın birçok önemli problemi olmasının yanında Taliban yönetiminin en fazla aciliyet atfettiği iki önemli konu bulunuyor. Bunlardan ilki uluslararası tanınırlık kazanma ve Afganistan ekonomisini dışarıdan gelecek yatırımlarla kalkındırma. Yatırımlar konusundaysa en fazla katkıyı sağlayabilecek tek ülke olarak Çin gösteriliyor. Özellikle Afganistan’daki maden yataklarının keşfi ve işlenmesi gibi konularda Çin ile iş birliği yapmak isteyen yeni yönetim bunun yanı sıra yol, baraj, yeni su kaynakları keşfi ve planlaması, elektrik üretimi gibi konularda da Pekin yönetimiyle iş birliği arayışında.

Özellikle madenlerin işletilmesi ve yeni maden rezervlerinin keşfi gibi konularda Çin ile yapılacak iş birlikleriyle Afganistan’da yeni istihdam alanları da açılmaya çalışılıyor. Taliban’ın Çin ile bu gibi konularda yaptığı görüşmelerde, Afgan halkının istihdamı da özellikle masaya yatırılıyor.

Daha açık bir ifadeyle Afganistan’ın yeni yönetimi, birçok açıdan dışarıdan gelecek yatırımlara ve yardımlara ihtiyaç duyuyor ve bu konuda en fazla yardımı da Çin’den göreceklerini biliyorlar. Tabi burada biraz da Çin’in neden yardımlar konusunda bu kadar hevesli olduğundan da bahsetmek gerekli.

Çin’in Afganistan’daki en büyük çekincesi: Uygur Türkleri

Çin’in ‘Kuşak ve Yol’ projesinin yanından Afganistan ile bu kadar yakından ilgilenmesinin ana nedenlerinden biri bu ülkedeki Uygur Türklerinin varlığı. Taliban’ın 1996’da Afganistan’da ilk iktidar olduğu dönemde Doğu Türkistan’daki Çin zulmünden kaçan çok sayıda Uygur Türkü, Afganistan’a gelerek Taliban yönetimine sığınmıştı. Zaman içerisinde Uygur Türkleri Afganistan’daki varlıklarını daha da pekiştirerek burada tek bir merkezden kontrol edilen bir yapı haline geldiler. Silahlı kanadı da bulunan bu yapı her ne kadar özellikle ABD işgali sonrası dönemde birkaç parçaya ayrılacak olsa da grupların tümü Çin için muazzam ölçekli birer tehdit olarak görülmekte.

ABD işgaliyle birlikte Doğu Türkistanlı gruplar Afganistan’daki varlıklarını kısıtlı bir şekilde devam ettirmekle birlikte Pakistan’ın kabile bölgelerine göç ettiler. Hatırı sayılır bir mevcudiyeti olan gruplara bu dönemde de Doğu Türkistan bölgesinden katılanlar oldu. Çin, ekonomik anlamda kendisine bağladığı Pakistan’la bu konuda oldukça iyi ilişkiler izledi. Kabile bölgelerinde Uygur Türklerinin yöneticileri, savaşçıları ve din adamları birçok defa hedef alındı. Çin tarafından talep edilen bu saldırıların hedefleri birçok defa Pakistan istihbaratınca belirlendi ve ABD’ye ait insansız hava araçlarıyla saldırılar icra edildi.

ABD’nin Afganistan’daki yenilgiyi kabul etmesi ve Şubat 2020’de Taliban’la anlaşma imzalamasının ardından Pekin yönetimi bölgeye daha fazla odaklandı. Çünkü Taliban’ın Afganistan’da yönetime gelmesi, kabile bölgelerinde kalan Uygur Türklerinin yeniden buraya geçmesi, halihazırda Afganistan topraklarında bulunanların ise çok daha rahat hareket etmesi anlamına gelmekteydi. Nitekim Pakistan yönetiminin 2014 yılında kabile bölgelerinden Kuzey Veziristan ve Güney Verizistan’a yönelik operasyonuyla birlikte çok sayıda Uygur Türkü'nün Afganistan’a geçiş yaptığı biliniyordu.

Afganistan’ın kuzeyindeki Badahşan vilayetine bağlı Vahan Koridoru'ndan Çin kontrolündeki Doğu Türkistan'a açılan bir yol olduğu düşünüldüğünde endişelerinde haksız sayılmayan Pekin yönetimi tüm bu nedenlerden dolayı Taliban ile sıkı bir ilişki dönemine girdi. Tabi bu dönemle birlikte Taliban’ın Afganistan’daki Uygur Türklerini Çin’e iade ettiği yönünde iddialar da ortaya atıldı ancak bunların hiçbiri doğrulanmadı. Bununla birlikte Afganistan’da ‘Doğu Türkistanlı savaşçıların’ bulunduğu söylemlerinin de Taliban yönetimince kabul edilmediğini eklemek gerekli.

Pekin'in Taliban yönetimindeki Afganistan’a yatırım ve kredi sağlayarak aslında neyi amaçladığı oldukça açık. Afganistan’daki yeni yönetim her ne kadar başkalarının iç işlerine karışmayacaklarını ve kendi iç işlerine karışılmasına müsaade etmeyeceklerini ifade etse de Çin konusunda daha tetikte olmaları gerektiği bir gerçek. Bunun nedeni ise Çin’in farklı ülkelere sağladığı krediler ve yatırımlarla bu ülkelerin Uygur Türkleri konusundaki sessizliğini satın aldığının bilinmesi. Buna örnek olarak Pakistan gösterilebilir. Pakistan Başbakanı İmran Han geçtiğimiz dönem birden fazla kez yaptığı açıklamalarda Uygur Türkleri konusunun “Çin’in iç meselesi” olduğunu ifade etmiş hatta bir seferinde Doğu Türkistan’da ne olduğunu “bilmediğini” ifade etmişti. Bu örnekler arasına Türkiye’de gündeme gelen “Uygur Türklerinin Çin’e iadesi” konusunu ve Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine Türkiye’deki iktidarın sessiz kalması da eklenebilir.

Peki Taliban yönetimi ne yapacak?

Taliban yönetimi, açık bir ifadeyle Çin’e savaş da açmayacak ve Uygur Türklerini bu ülkeye iade de etmeyecektir. Bunun yerine Çin’le mesafeli bir ilişki kurmaya çalışan yönetim, Afganistan ekonomisinin toparlanması ve ülkenin yeniden imarı gibi konularda Çin’i en büyük aktör olarak görüyor. Ancak ilerleyen süreçte bu ilişki modelinin farklı bir yöne kayma ihtimali başka bir analiz konusu olarak da gündeme gelebilir.

Afganistan’da yönetimi devralmadan önceki dönemde Taliban’ın ülkede bulunan Uygur Türklerine “video yayınlamamaları” yönünde uyarıda bulunduğu biliniyor. Ancak bazı Uygur gruplar Taliban’ın bu uyarısından sonra videolar servis etmeye devam etmiş ve bu videolardan bazıları yönetimi devraldığı dönem sonrasında Taliban yöneticilerine canlı yayınlarda sorulmuştur. Taliban yöneticileri ise bu konuyu “görüntülerin Afganistan’dan olmadığı” şeklinde yorumlamıştır.

Çin yönetimi 90’lı yıllarda Taliban’ın ilk iktidar olduğu dönemde de Afganistan’daki Uygur Türklerinin varlığından haberdardı. Ancak buna rağmen Taliban yönetimiyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmış, bugünküne benzer bir şekilde görüşmelerini sürdürmüştü. Bugün ise Pekin yönetimi geçmişten farklı olarak Taliban üzerinde Uygur Türkleri konusunda baskı kurmaya çalışabilir. Çünkü Afganistan’daki Uygur Türklerinin Çin için oluşturduğu risk potansiyeli geçmiş dönemdekinden daha fazla. Ayrıca Çin'in de, mevcut Devlet Başkanı Şi Cinping döneminde Doğu Türkistan'a baskıları artırdığı ve asimilasyon sürecini hızlandırdığı biliniyor.

Sonuç olarak, Afganistan’da yönetimi devralan Taliban’ın önünde oldukça zorlu imtihanlar var. Şüphesiz bu imtihanlar 20 yıldır savaştıkları dönemden daha zorlu geçecek. Ancak ülkenin bir şekilde yeniden imarı ve ekonomisinin kalkınması gerekiyor. Afganistan halkının yıllardır devam eden yoksulluk ve açlık döneminin bir şekilde sonlandırılabilmesi için yeni yönetimin dış yatırım bulması şart.

Bu nedenle Taliban yönetimi şu an yapmakta olduğu gibi Pekin yönetimiyle ilişkileri belli bir düzlem üzerinde tutmak ve  ülkedeki varlığını reddettiği Uygur Türklerini ikili ilişkilerde pazarlık konusu etmemeye çalışacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.