Taliban ile Çin ilişkileri ve Uygur meselesi

Ahmed Yar

Taliban'ın zafer kazanmasından bu yana, dünyadaki birçok insan Uygurların özgürlüğüne dair umutlarını Taliban'a bağlamış durumda. Taliban hiçbir zaman küresel bir İslami amacın şövalyesi olduğunu iddia etmese de (El Kaide ediyordu), birçok kişi mücahit birliklerinin, işgal edilen Müslüman topraklarına yardım için Kabil'den ilerlemeye başlayacağının hayalini kuruyordu. Taliban'dan, 55 sözde Müslüman ülkenin toplamından daha fazla beklenti vardı.

"Taliban'ı Çin ile savaşa teşvik etmek"

Bazıları için, zulümlerin sözlü olarak kınanması dahi yeterliyken, bazıları ise Taliban'ın Çin ile gerçek bir savaşa tutuşmaktan farklı olmayacak bir şey yapmasını teşvik edecek kadar kalın kafalıydı. Böylesi çağrıların çoğu IŞİD eğilimli insanlarca yapıldı. IŞİD'in kendisi de tüm düşmanlarıyla bir çırpıda karşı karşıya geldi. Stratejik mülahazalarda bulunmaksızın, arenadaki tüm oyuncuları kendilerinin aleyhine çevirdiler. Sonuç mu? Dünya üzerinden silindiler, tüm bölgelerini kaybettiler ve buralarda yaşayan Müslümanlar, mezhepçi milisler ve uluslararası koalisyonlar elinde eşi benzeri görülmemiş acılarla karşı karşıya kaldı.

"Uygurları sınır dışı etme ihtimalleri yok"

Doğu Türkistan İslami Hareketi'nden (DTİH) Uygur mücahitlere gelince, Taliban'ın duruşu en başından beri açık. Tek bir şahıs olan Usame bin Ladin üzerinden Amerikan imparatorluğu ile savaşa girdiler, yani Uygur mücahitleri sınır dışı etme ihtimalleri yok. Aynı zamanda, Bagram ve Pul-i Çarhi cezaevleri ele geçirildikten sonra serbest bırakılan yüzlerce Pakistan Talibanı (TTP) mensubu da, Pakistan'ın bu kişilerin sürülmesine dair amansız çağrılarına rağmen, Afganistan'da kalmaya, Kunar ve Nuristan'da ağırlanmaya devam ediliyor. DTİH savaşçıları çoğunlukla ülkenin kuzey kesimlerinde. Amerikan işgalinin ilk günlerinde, eğitim kamplarından ve saldırılarından sıklıkla videolar yayınlıyorlardı. Ancak Taliban bunların varlığını yalanlama tutumunu benimsediğinden, "Afganistan'da yabancı savaşçı varlığı yok" demeye başladığından bu yana, DTİH ve diğer yabancı savaşçıların videoları büyük ölçüde azaldı.

Çin'in bildiği bir gerçeklik: Uygur Türklerinin varlığı

Şimdi bu Çin'in kendisinin de bildiği bir gerçeklik. Çin, 90'lı yıllarda da, Uygur mücahitleri barındırmasına rağmen Taliban ile iyi ilişkilere sahipti. Çin hiçbir zaman Taliban ile Uygurların akıbeti üzerinden bir düşmanlığa girişmedi, bugün de Çin'in Uygurlar sebebiyle Taliban'a düşman olması muhtemel değildir. Molla Ömer, Uygur mücahitlerin İslam Emirliği sancağı altına girmesine izin vermiş ve onları entegre etmişti. Ancak Afganistan toprağını kullanarak Çin'e saldırılar düzenlemelerine izin verilmemişti.

Molla Ömer'in bu pozisyonu çok stratejikti. Düşmanlar sizden sayıca fazlayken, bazılarını pasifize etmeye çalışın ve tek seferde tek bir düşmana odaklanın. İslam tarihi benzer örneklerle dolu. Ben burada, Uygurlara yönelik zulme karşı pasif bir tutum alınmasına can atmıyorum. Ancak eğer gerçekçi olursak, dört bir yandan böyle düşmanlarla olduğumuz gerçeğini kabul etmemiz gerekir. İran Sünni nüfusuna zulmediyor, Özbekistan ve Tacikistan da Müslümanlara zulmetmeye gelince farklı değil. İki ülke de, başörtüsü de dahil olmak üzere birçok İslami uygulamayı yasakladı. Orta Asya'da Müslümanlara yönelik zulüm bugün Stalin'in zulmünü ve Orta Asya Müslümanlarını zorla Ruslaştırmasını hatırlatıyor. Bu Taliban'ın Özbekistan ve Tacikistan ile de savaşa girmesi anlamına mı geliyor?

Bu noktada en iyi yaklaşım, iç reformlara, güç ve kapasite edinmeye ve hazırlık yapmaya odaklanırken, dünyadaki zulüm gören Müslümanlara sözlü ve manevi destek verilmesidir.


Araştırmacı Ahmed Yar'ın şahsi bloğunda yer alan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.