2 Ocak 1492'de Gırnata (Granada) şehrinin İspanya Krallığı'na geçmesiyle bugün İspanya ve Portekiz devletlerinin yer aldığı İber Yarımadası'ndaki Müslümanların 782 yıllık siyasi varlığı da sona ermiş oldu.
Endülüs Müslümanları için 1609'da tamamen tasfiyeleri ile sona erecek çok ağır bir katliam, Hristiyan olmaya zorlama ve sürgün dönemi başladı.
Tarihi arka plan
Tarık bin Ziyad komutasında Müslümanlar 711'de bugünkü İspanya ve Portekiz topraklarından oluşan İber Yarımadası'na çıkarma yapmış ve 20 yıl içerisinde İber Yarımadası'nın tamamına yakınını ele geçirmişti.
Kuzey Afrika'dan göç ve yerli halkın Müslüman olmasıyla yarımadada Endülüs medeniyeti ortaya çıkmıştı.
İlerleyen yüzyıllarda Frank Krallığı'nın karşı çabaları, kuzeydeki dağlık bölgelerde kontrol altına alınamayan yerlerde Hristiyan güçlerin ortaya çıkması ve Endülüslülerin birbirleriyle mücadeleleri neticesinde İber Yarımadası'nda Müslüman hakimiyeti gerilemeye başladı.
13. yüzyılın ilk yarısında Müslümanlar ilk kez İber Yarımadası'nda kesin bir yenilgiye uğrayarak siyasi hakimiyet açısından yarımadanın güneyindeki bölgeye sıkıştılar. Arapların el-Beşarat, İspanyolların Alpujarras olarak isimlendirdikleri bu bölge Gırnata merkezli olmak üzere oldukça dağlık bir mevkiydi.
Gırnata'nın düşüşü
1479'da Kastilya ve Aragon birleşerek İspanya Krallığı'nı oluşturdular. 1482'de İspanya, İber Yarımadası'ndaki son Müslüman siyasi otorite olan Gırnata merkezli devleti yıkmak üzere harekete geçti. el-Beşarat bölgesinin dağlık yapısı Müslümanlara savaşı uzatma imkanı tanısa da o dönemde Avrupa'nın en güçlü Hristiyan gücü haline gelen İspanya Krallığı Gırnata'nın tüm çevresini ele geçirerek 1491'de Gırnata'yı tamamen kuşattı. Son Endülüslü devletin Fas, Osmanlı ve Mısır'dan yardım çağrıları da fiili bir müdahaleyi mümkün kılmadı.
25 Kasım 1491'de Gırnata'nın sultanı Ebu Abdullah Muhammed (İspanyolların tabiriyle Boabdil) ile İspanya Krallığı arasında teslim anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre Gırnata İspanya'ya teslim olup katılacak, sultan ve ailesi İber Yarımadası'ndan ayrılacaktı.
Gırnata bölgesi
İspanyollar da bu anlaşmada Gırnata'nın İslami kimliğini koruma sözü vererek Müslüman ve Yahudilere hiçbir zarar vermeyeceklerini, kimseyi Hristiyan olmaya zorlamayacaklarını, İslami kurumların işlemesine ve ezana karışmayacakları taahhüdünde bulundular.
Bu anlaşmanın gereği olarak 2 Ocak 1492'de İspanyollar Gırnata'yı teslim aldılar. Fakat anlaşmaya uymayarak halka sert davrandılar ve döneminde dünyanın en büyük kütüphanesi olan Gırnata Kütüphanesi'ndeki tüm kitapları yaktılar. Yakılmadan önce bu kütüphanede 500 binden fazla kitap olduğu tahmin edilmektedir. Aynı dönemde Avrupa'nın ikinci büyük kütüphanesi olan İtalya'nın Bologna şehrindeki Papalık Kütüphanesi'ndeki kitap sayısı 10 bini bulmamaktaydı.
İspanya Krallığı Gırnata'yı ele geçirdikten sonra İslami kurumların çalışmasına ve ezanın açıktan okunmasına devam edilmesine dair sözlerini de büyük ölçüde bozdu. Gırnatalılar katliam endişesiyle 1492-1499 döneminde anlaşmaya aykırı olarak gerçekleşen bu uygulamalara karşı isyan edemediler.
Hristiyanlığa zorlama ve ayaklanma (1499-1501)
1492'den sonra Endülüs'te Müslümanlardan Hristiyanlığa geçen olmazken Hristiyanlardan bazıları Müslüman olmaya devam etmekteydi. Müslüman tebasını ve süren İslamlaşmayı tehdit olarak gören İspanya Krallığı, 25 Kasım 1491 Anlaşması'nın uyduğu son maddesini de ihlal etmeye başladı.
1499'da İspanya Krallığı'nın başkenti Toledo'nun başpiskoposu olan Francisco Jiménez de Cisneros Gırnata'ya gönderildi ve Gırnata halkına Katolik olmalarının zorunlu olduğunu duyurdu. Dönemin papası olan Roma'daki Papa 6. Aleksandr, İspanya Krallığı'nı bu kararından ötürü tebrik ederek tüm Katolik dünyasına kendilerinden olmayan tebalarını Katolikliğe zorlamalarının "dini bir görev" olduğunu hatırlattı.
Bu Katolikliğe geçiş çağrısının Endülüslü Müslümanlarda karşılıksız kalması üzerine İspanya ordusu müdahil olarak Gırnatalılar başta olmak üzere Endülüslü Müslümanları silah zoruyla vaftiz etmeye, direnenleri katletmeye başladı.
El Beşarat'taki dağlık bölgede yer alan ve halkının tamamı Müslüman olan El-Beyazin (Albaicín) şehrine de 18 Aralık 1499'da İspanya ordusuyla papazlar gelerek halkı Katolik olmaya zorladılar. El Beyazin halkının İspanyol ordusuyla çatışmaya girip onları yenmesi Endülüs Ayaklanması'nın başlangıcı oldu.
Ayaklanmanın başladığı ilk merkezlerden olan Capileira köyünün 2000 yılında çekilmiş bir fotoğrafı
El-Beyazin'de Müslümanların başarısı üzerine bu ayaklanma Gırnata da dahil tüm El-Beşarat bölgesine yayıldı. 1500 yılı başında İspanya Krallığı El-Beşarat'taki yerel güçlerinin bu ayaklanmayı bastırmada yetersiz kaldığı kanaatiyle kraliyet ordusunu bu bölgeye yığdı.
Bölgenin dağlık yapısı Müslümanların lehine olsa da dönemin en güçlü Hristiyan askeri yapısı olan İspanya ordusunun gücü karşısında yoğun çatışmaların ardından 1501 sonunda bu ayaklanma büyük ölçüde bastırıldı. Endülüslüler bu dönemde de diğer Müslüman ülkelerden yardım alma girişimlerinde başarısız oldular.
1492'de Gırnata Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biriyken savaş ve baskılar nedeniyle yaşanan göçlerle oldukça geriledi ve bir daha eski gücüne kavuşamadı.
İspanya Krallığı 1501 sonrasında Katolikliğe geçiş baskısını bir miktar gevşeterek devam ettirdi. 1526'da Endülüslü Müslümanlar ve İspanya Krallığı arasında yapılan anlaşmayla Müslümanların krallığa yüklü bir haraç ödemesi karşılığında krallık 40 sene Müslümanları Hristiyanlığa zorlamama sözü verdi.
Yeni bir Endülüs ayaklanması
Bu sürenin dolmasının ardından 1567'de İspanya Krallığı'nın Müslümanları çok sert biçimde Katolikliğe zorlaması 1569'da yeni bir Endülüs ayaklanmasına yol açtı.
1609'da İspanya Krallığı'nca alınan kararla tüm Müslümanlar İspanya'dan sürüldü. Bu tarihten sonra da İspanya'da gizli Müslümanlığın sürdüğü belirtilmektedir. Örneğin 1727'de Gırnata'da gizli bir Müslüman cemaati ve bir mescit İspanyollarca yakalanmıştır.
2 Ocak tarihi İspanya'da halen 'Reconquista'nın (Yeniden Fetih) kesin zafere ulaştığı günün yıldönümü olarak her sene kutlanmaktadır.
Kaynak: Mepa News