İngiltere'de yayımlanan Times, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un birbiriyle rekabet halindeki stratejik vizyonları nedeniyle NATO'nun istikrarsızlaştığını, İngiltere'nin tartışmaların dışında kaldığını vurguladı.
İngiltere'nin eski başbakanı Theresa May'in bu zirveyi Londra'da gerçekleştirmek istediğini, Brexit sonrası önemli bir etkinlik olacağını hayal ettiğini hatırlatan gazete, aradan geçen zamanda May'in istifa ettiğini, Brexit'in gerçekleşmediğini ve zirvenin üç saatlik bir toplantıya indirgendiğini yazdı.
Bu, toplantıya katılacak 29 liderin her birine altı dakikalık konuşma süresi düşeceği anlamına geliyor.
Times, NATO liderlerinin görüşleri arasındaki ayrımların çok derin olduğunu ve bugünkü toplantıda bu ayrımları giderme girişiminin bunları derinleştirme riski taşıdığını belirtti:
"Liderler bir arada ne kadar az zaman geçirirse NATO'yu istikrarsızlaştırabilecek ve husumeti artırabilecek yıkıcı sahnelerin yaşanma ihtimali azalır."
Gazetenin başyazısı şöyle devam etti:
"NATO'nun hâli o kadar vahim ki, Trump'tan kaynaklanan zorluklar en büyük istikrarsızlık kaynağı olmayabilir. Son NATO toplantıları ABD Başkanı'nın üye ülkelerin bütçelerinden yüzde 2 savunma payı ayırması sözünü tutmamasını eleştirdiği konuşmalara sahne olmuştu.
"Ülkeler harcamalarını 2017'den bu yana artırdı. Yine de ABD'de seçimler yaklaşırken ve dış politikada çok az başarısı varken Trump müttefiklerine sözlü saldırılar yaparak iç siyasete oynama imkanına direnmekte zorlanacaktır.
"Ne olursa olsun, NATO'nun uyum içinde olmasına en büyük tehdit Erdoğan'dan geliyor. Onun Rusya Devlet Başkanı Putin'le yakınlığı ittifak için bir ikilem. Rusya'dan S-400 füzelerini alması NATO'nun Doğu Akdeniz'deki operasyonlarını tehlikeye atabilir.
'NATO Ortadoğu'daki en büyük askeri gücün müttefikliğini kaybetmeyi göze alamaz'
"Erdoğan, diğer 28 üye ülke IŞİD'e karşı pek çok NATO müttefikiyle omuz omuza çarpışmış YPG'yi terör örgütü ilan etmedikçe NATO'nun savunma planlarını onaylamayacağını söylüyor. NATO Ortadoğu'daki en büyük askeri gücün müttefikliğini kaybetmeyi göze alamaz, bu Batı'nın bölgedeki etkisini azaltır. Fakat Erdoğan'ın gittikçe dengesizleşen davranışları Türkiye'nin ittifak içindeki pozisyonunun sürdürülebilir olup olmadığı hakkında soru işaretlerine yol açıyor.
"Bir de Macron var. Geçen ay Economist dergisine verdiği sıra dışı mülakatta NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söyledi. Macron hem Trump'ın ABD'yi önceleyen yaklaşımının hem de Erdoğan'ın stratejik tercihlerinin örgütün ortak savunma kapasitesine dair şüpheler uyandırdığını vurguladı. NATO'nun stratejik önceliklerini de sorgulayan Macron, örgütün kurulduğu dönemdeki gündemi olan Avrupa'da Sovyet tehdidinin artık mevcut olmadığını söyledi. Avrupa'ya artık en büyük tehdidin terörizmden geldiğini ve NATO'nun buna karşı pek bir savunma katkısı sağlayamadığını belirtti. Önerisi ise Avrupa'nın kendi 'askeri ve teknolojik bağımsızlığını' kazanması, güneyden gelen tehditlere odaklanırken doğuda Rusya ile yeni bir ortaklığa gidip gerilimleri azaltması.
"Fakat Macron'un Avrupa için birlik çağrısı ayrımları derinleştiriyor. Bu öneriyi destekleyenler olsa da çok az sayıda kişi bu konuda pratik çözümler olduğunu düşünüyor. Rusya Ukrayna'da bir vekil savaşı yürütürken Doğu Avrupa'da pek çok kişi Macron'un Rusya konusundaki yaklaşımı nedeniyle alarma geçti. Avrupa'nın askeri otonomluğu hakkındaki sözleri ise boş bir hayal. Yıllardır AB'nin askeri entegrasyonunun artırılması üzerine tartışmalar yürütülse de bu konuda ortak tedarik ve barış koruma görevlerinde gönüllü işbirliği gibi birkaç küçük adım dışında yeni bir şey yapılamadı. Merkel de konuyla ilgili 'NATO'nun korunması bizim için ulusal bir çıkar, Soğuk Savaş dönemindekinden bile daha önemli. Avrupa şu anda kendisini savunabilecek bir durumda değil ve transatlantik ittifaka bağımlıyız' dedi.
"Endişe verici olan şey ise İngiltere'nin dikkat çekici bir şekilde bu tartışmaların dışında kalması. İngiltere'nin tarihsel olarak en önemli rolü ABD ve müttefikleri arasındaki ayrımlarda köprü görevi üstlenmesiydi. Fakat son yıllarda, bu görev daha önemli bir hale gelmişken hükümet Brexit nedeniyle bu konuya dikkatini ayıramaz oldu. Noel'e kadar iktidara gelme ihtimali bulunan İşçi Partisi ise tarihsel olarak NATO karşıtı. Bu zirveden umabileceğimiz en büyük şey NATO'nun kapasitesini artırmasının, ordular arasındaki işbirliğinin geliştirilmesinin ve siber alan da dahil olmak üzere yeni savunma formlarının ilerletilmesinin önüne geçilecek bir şeyler söylenmemesi.
"Fakat alınması gereken zor stratejik kararlar uzun süre ertelenemez. İngiltere'nin acilen bu kararlarla yüzleşmeye istekli ve yetkin güçlü bir hükümete ihtiyacı var."