ABD Başkanı seçilen Donald Trump, savunma politikasından sorumlu müsteşarlık pozisyonu için Elbridge Colby'yi aday göstereceğini açıkladı.
Colby'nin adaylığı, Trump'ın ulusal güvenlik, savunma ve diplomatik pozisyonlar için seçtiği ve dış politika söz konusu olduğunda daha şahin bir tutum sergileyen Marco Rubio gibi diğer bazı isimlerle tam bir tezat oluşturuyor.
Eski CIA direktörü William Colby'nin torunu olan Colby, bir önceki Trump yönetiminde Pentagon'da görev yaptı ve 2017-2018 yılları arasında strateji ve kuvvet geliştirmeden sorumlu bakan yardımcısı olarak görev yaptı.
O zamandan bu yana, dış politika öncelikleri hakkında kamuoyuna yazılar yazdı ve Washington'un ulusal güvenlik ve askeri gündemini hangi konulara öncelik vermesi gerektiğine inandığını sık sık dile getirdi.
Colby'ye göre bu odak noktası Orta Doğu değil Çin olmalı.
Colby 2021'de birlikte yazdığı bir makalede, “Amerika Birleşik Devletleri Orta Doğu'daki stratejik angajmanını çok daha büyük ölçüde sınırlandırmalıdır. Bu hem gerekli hem de uygulanabilir” ifadelerini kullanıyor.
"Orta Doğu bir bütün olarak nispeten önemsizdir; küresel gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 10'dan çok daha azdır."
Bununla birlikte Colby, ABD'nin bölgedeki öncelikleri arasında "İsrail'in güvenliğini sağlamak, Körfez ülkelerinin düşmanca davranmasını önlemek ve son olarak da ulus ötesi terörizmi engellemek" olduğunu vurguladı. Ancak bu üç önceliğin de ABD'nin Orta Doğu'da sahip olduğu geniş fiziksel ayak izi olmadan da gerçekleştirilebileceğini savundu.
2021 yılında yayınlanan söz konusu makalede, “Amerika'nın Orta Doğu'daki ikinci temel çıkarı, özellikle Amerikalılara karşı olmak üzere, sınır aşan terörist saldırıları önlemektir” ifadeleri de yer alıyor.
“Son yıllardaki deneyimlerin de gösterdiği gibi, büyük kara müdahaleleri bu sorunun çözümüne yardımcı olmamakta ve kesinlikle sorunu daha da kötüleştirmektedir.”
Colby, ABD öncülüğündeki Irak işgaline açıkça karşı çıkmış ve o zamandan beri ABD'nin yurtdışındaki her müdahalesine -Rusya'nın işgaline karşı mücadelesinde Ukrayna'ya artan ABD askeri desteği de dahil olmak üzere- karşı çıktığını söylemiştir.
Kendisi aynı zamanda ABD'nin İran'la askeri olarak karşı karşıya gelmesine de karşı ve bu da onu şu anda Trump'ın yeni ekibinde yer alanlar da dahil olmak üzere pek çok Cumhuriyetçi ile anlaşmazlığa düşürüyor.
Colby, İran'a doğrudan saldırmak yerine nükleer programını kontrol altına almayı savundu ve 2019'da İran'a bağlı Husilerin Suudi petrol tesislerine büyük bir saldırı düzenlemesinin ardından Trump'ı Tahran'la savaşa girmemesi konusunda uyardı.
Dönüm noktası
Trump önümüzdeki ay Orta Doğu'nun çok önemli bir süreçten geçtiği dönemde göreve başlıyor.
İsrail'in Gazze'ye karşı 14 aydır sürdürdüğü ve birçok hak örgütünün İsrail'in Filistinlilere karşı soykırım uyguladığını ifade ettiği savaşın yanı sıra, Suriyeli muhalifler Beşar Esed rejimini devirerek Esed ailesinin Suriye'deki 53 yıllık iktidarını sona erdiren çarpıcı bir gelişmeye imza attı. Lübnan'da ise İsrail ve Hizbullah arasında kırılgan bir ateşkes var.
Savaş karşıtı bir düzlemde kampanya yürüten Trump, ABD'nin şu anda 2.000 askerinin bulunduğu Suriye'ye daha fazla müdahil olmak istemediğini söyledi.
Trump ayrıca göreve geldiğinde İsrail'in Gazze'ye karşı yürüttüğü savaşın sona ermesi gerektiği konusunda da açıklamalarda bulunmuştu.
Rakip gruplar arasındaki iç savaşın yıkıcı bir insani çatışmaya yol açtığı Sudan'da da devam eden bir çatışma ortamı var. Savaş 10 milyondan fazla insanı yerinden etmiş ve 48 milyonluk nüfusun üçte birinden fazlasını kıtlığın eşiğine getirmiştir.
Colby uzun zamandır ABD'nin Orta Doğu'dan çekilmesi gerektiğini savunurken, Washington'un Çin'in başlıca tehdit olduğuna inandığı Asya'daki askeri varlığını güçlendirmesi gerektiğini düşünüyor.
Eylül ayında Wall Street Journal için yazdığı bir yazıda “Yaklaşık son on yıldır, Tayvan'ı savunmak için kendimizi hazırlamamız gerektiğini mevcut her ortamda dile getiriyorum” dedi ve ekledi:
“Ancak benim argümanım her zaman Tayvan'ın Amerika için varoluşsal bir öneme sahip olmadığı yönünde olmuştur. Daha ziyade, bizim temel çıkarımız Çin'in Asya üzerindeki bölgesel hegemonyasını reddetmektir. Tayvan bu amaç için çok önemli ama olmazsa olmaz değil.”
Kaynak: Mepa News, Middle East Eye