Metin Gürcan'ın Al Monitor'da yer alan 25.10.2016 tarihli bu makalesi, Mepa News okurları için Yasin Bülbül tarafından tercüme edildi.
*
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni takip eden günlerde Türkiye’de kamu kuruluşlarında görev yapan yaklaşık 93.000 memur görevlerinden uzaklaştırıldı. 40.000 kişi hakkındaki soruşturma ise devam ediyor. Akıllara gelen ilk soru - özellikle askeri ve istihbarat alanındaki - bu boşlukları kimin dolduracağı.
Adalet ve Kalkınma Partisi 14 yıldır hükümeti elinde bulundurmasına rağmen güvenlik ve istihbarat konuları ile ilgilenen kıdemli bir ekip kurabilmiş değil. Bundan MİT, Jandarma Komutanlığı, Savunma Bakanlığı ve TSK’nın üst düzey kademelerinde oluşan boşlukları doldurmak için iki ayrı grubun güç mücadelesi kaçınılmaz oluyor.
Cemaatin yerini 'Perinçek grubu' mu dolduruyor?
Bu gruplardan bir tanesi 1 Kasım seçimlerinde 50 milyon seçmenden sadece 120.000(%0.25) destek alabilen ve liderliğini Doğu Perinçek’in yaptığı Vatan Partisi. Genelde Perinçek grubu olarak anılıyorlar.
Laik, izolasyonist, aşırı milliyetçi, sosyalist, Amerika ve batı karşıtı, Rus taraftarı ve Avrasyacı karakteri ile tanınan siyasi bir parti olarak çok gücü yok. Ancak devletin güvenlik ve istihbarat kurumlarının üst kademelerindeki etkisi giderek artıyor. Bu grupla ilişkisi bulunan üst düzey askeri ve istihbarat görevlileri, Fetullah Gülen hareketinin 2006-2014 yılları (AKP ile askeri vesayeti kaldırmak için işbirliği içinde oldukları sırada) arasında ana hedefini oluşturuyordu.
Perinçek grubu çalışanlarının yerini alan Gülenciler şu an görevden uzaklaştırıldılar. Şu an Perinçek grubu, Gülenci Paralel Devlet unsurlarını temizlemek ve PKK’ya karşı mücadele vermek için Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok güvendiği oluşum gibi görünüyor.
"Erdoğan varlığımıza güveniyor"
Grubun temel düşüncesi Türkiye’nin mevcut sorunların üstesinden gelmek için cumhuriyet ilk yıllarına ve o yıllardaki Kemalizm, bağımsızlık, laiklik, devletçilik ve milliyetçilik anlayışına geri dönülmesi gerektiği.
Doğu Perinçek, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı, 28 Ocak 2015 tarihinde Strazburg, Fransa’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bir duruşma sonrası destekçileri etrafını sarmış. Aynı yıl içinde daha sonra parti ismini Vatan Partisi olarak değiştirdi.
Ankara’daki bazı çevrelerce Başbakan Binali Yıldırım’dan bile daha etkili olduğu düşünülen Perinçek, 16 Ağustos’ta katıldığı bir televizyon programında “Ak Parti’nin mevcut kadroları Türkiye’yi yönetemiyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin önemli kademelerindeki varlığımıza güveniyor.” dedi.
'Cemaatlerin kökünü kazıyacağız' ifadesi
Birçok emekli general ve üst düzey hâkimi bünyesinde bulunduran Perinçek Grubu, devlet ve sivil toplum nezdinde Gülen hareketi tehlikesinin geçmediğini düşünüyor. Aynı anda hem Erdoğan’ın mevcut kişisel karizmasını hem de Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini korumayı ana amaç edinmelerinin arkasında da bu sebep yatıyor. Ancak bu grup, Ak Parti tabanını oluşturan muhafazakârlar ile uzlaşamıyor. Perinçek, Erdoğan Hükümeti’ne karşı darbe hazırlığında olduğu iddiası ile beş yıl süre ile cezaevinde tutuklu kalmış ve tahliyesi sırasında “Cemaatlerin kökünü kazıyacağız” demişti. Birçok kişi 19 Kasım’da sona erecek olan OHAL’in uzatılmasında Perinçek Grubunun önemli rol oynadığını düşünüyor.
AK Parti içinden bir hareket: Erdemliler
Devlet’in güvenlik ve istihbarat kademelerinde güçlü bir pozisyon elde etmeye çalışan bir diğer grup ise Ak Parti’nin milliyetçi ve muhafazakâr tabanından gelen Erdemliler Hareketi. Nakşibendi tarikatının bir kolu olan Menzil ve Süleymancılar gibi dini grupların desteğini arkasında bulunduran oluşum devlet kademelerinde artış gösteren Perinçek Grubu etkisinden derin endişe duyuyor. Star Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren geçtiğimiz günlerde bir yazısında “Şu sıralar dikkate alınması gereken en büyük risk, yargıda, silahlı kuvvetlerde ve üniversitelerde muhafazakâr bilinen kadroların “FETÖ mensubu” yaftasıyla tasfiye edilmesi ve özellikle Doğu Perinçek’in uzantılarına alan açılmasıdır.” dedi.
Taşgetiren ayrıca “Yapılmak istenen, Ak Parti’ye, kendi eliyle kendi sosyal tabanını tasfiye ettirmek ve devlet kadrolarını, çok kolaylıkla yeni bir paralel yapı oluşturma riski taşıyan, üstelik ideolojik bakımdan yüzde yüz Ak Parti karşıtı gruplarla doldurmak.” Dedi.
Akit yazarı Ali Karahasanoğlu “Gitti FETÖ, geldi Perinçek’e eyvallah edemeyiz!” başlıklı yazısında Perinçek Grubunun FETO temizliğini, hassas devlet kademelerindeki İslamcıları temizlemek için kullandığını söyledi.
Perinçek ve muhafazakar blok arasında çekişme
Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, “İslamcılık tam olarak nedir? Tasfiye mi ediliyor?” başlıklı yazısında kendilerini Reisçi olarak nitelendiren “yeni yetme” bir grubun İslamcılar ile Gülencileri aynı kefeye koyduğunu söyledi. Öztürk’e göre tasfiyeler, İslamcı ve muhafazakârları önemli resmi görevlerden uzaklaştırmak için kullanılıyor.
Muhafazakâr-milliyetçi grubun en büyük endişesi, Perinçek Grubunun 20 Ocak’ta sona erecek OHAL’den faydalanarak devlet kademesindeki muhafazakâr-milliyetçi ve AK Parti yanlısı kadroları Gülenci yaftası ile boşaltacağı fikri.
Üst düzey kadrolarının yaklaşık %70’i sivilleştirilen Savunma Bakanlığı ve aynı şekilde üst düzey kadrolarının sivilleştirilmesi planlanan Jandarma Komutanlığı’nda, Perinçek Grubu ve muhafazakâr bloklar arasında sert bir mücadele var. Ankara’da konuşulan bir diğer kritik soru ise boşalan 400 MİT kadrosunu Perinçek Grubunun mu yoksa muhafazakârların mı dolduracağı. Sivilleştirilen ve Menzil ve Süleymancıların etkin olduğu sivil tıp sisteminin kontrolü altına alınan GATA’da da bu mücadelenin izleri görülmeye başlandı.
Sonuç olarak, yetkili güvenlik ve istihbarat organlarının yeninden yapılandırılmasında son sözü Erdoğan söyleyecek. Unutmamak gerekir muhafazakâr-milliyetçi blok her ne kadar temelde AK Parti tabanı olsa da Gülencilerin manipülesi sonrası Erdoğan için büyük bir güvenlik boşluğuna sebep oluyorlar. Gülenciler hiçbir zaman Perinçek Grubuna sızamadılar. Perinçek Grubu en başından beri Gülencilerle mücadele ediyor. Ancak Gülencileri devletten temizleme süreci, Erdoğan’ın dahi belirttiği üzere, masum ve suçlunun ayrılması konusunda büyük bir sorun ortaya çıkardı.
Erdoğan güç mücadelesini nasıl yönetecek?
Perinçek Grubu, Erdoğan’a iki konuda yardımcı oluyor. Grup, laikler üzerinde gözle görülür etkisi bulunan tek siyası oluşum ve Erdoğan bu etkiyi laik muhalefeti bir derecede kontrol etme çabası için kullanıyor. Ek olarak, bu gruba güvenerek Erdoğan, devlet bürokrasisinin ve sivil toplumun olası yeni bir darbe girişimine karşı tetikte tutmayı başarıyor.
Ancak güvenlik-istihbarat bürokrasisini laik, sosyalist, İslam karşıtı ve aşırı milliyetçi ideolojiye sahip bu gruba tamamen teslim etmek muhafazakâr-milliyetçi AK Partili elitlerin ve AK Parti’ye insanların bürokrasi sahnesinden silinmesine yol açabilir. Erdoğan’ın güvenlik-istihbarat yapısındaki bu güç mücadelesini nasıl yöneteceği bürokrasinin ve AK Parti’nin anayasal yapısının dönüşümünü belirleyecek. Erdoğan, Gülenciler ile mücadelesinde ve kişisel güvenliğinde Perinçek Grubuna hayati bir biçimde ihtiyaç duyuyor. Eğer bundan faydalanan Perinçek Grubu, bürokrasideki tasfiyelerde ileri giderse bu Erdoğan’ın uzun vadede yakın çevresini ve hatta kişisel geleceğini de tehdit edebilir.
Şimdilik Erdoğan’ın bu bürokrasi mücadelesinde hangi yolu seçeceğini beklemek ve görmek zorundayız.