Robert Ellis | The National Interest | Tercüme: Mepa news
Geçtiğimiz hafta Kahire'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi arasında varılan "Sevgililer Günü anlaşması" önemli bir diplomatik başarı olarak değerlendirilmelidir.
Arap Baharı'nın ardından Mısır'ı otuz yıl boyunca yöneten Hüsnü Mübarek 2011 yılında istifa etmek zorunda kaldı ve ertesi yıl yerine Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Mursi geçti. Mursi 2013 yılında General Sisi liderliğindeki bir askeri darbe ile devrildi.
Üç ay önce Ürdün Kralı Abdullah, The Atlantic'e verdiği bir röportajda Mısır ve Türkiye'de İran'ın liderliğindeki Şii hilaline rakip olacak bir Müslüman Kardeşler hilalinin gelişeceğini öngörmüştü. Kral, Erdoğan'ı, mutlak iktidara erken oynayarak Mısır'da Müslüman Kardeşler'in davasını gerileten Mursi'nin daha ölçülü ve anlayışlı bir versiyonu olarak görüyor. Abdullah, "Türk modeli gibi altı yedi yılda -Erdoǧan gibi- yapmak yerine Mursi bunu bir gecede yapmak istedi" dedi.
Darbeden sonra Türkiye yirmi bin kadar Müslüman Kardeşler üyesine ve ailelerine ev sahipliği yaptı. Erdoğan Sisi'yi "gayrimeşru bir diktatör" olarak nitelendirdi ve Mısır'ın İsrail ile Gazze'deki Hamas arasında bir barış anlaşmasına aracılık edemeyeceğini söyledi.
Erdoğan ayrıca İhvan'ın "tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan" anlamına geldiğini söylediği Rabia (dört parmak) işaretini de benimsedi, ancak Mayıs 2021'de normalleşme görüşmeleri başladığında bunu bırakmaya karar verdi.
Bununla birlikte, Zohr gaz sahası Akdeniz'deki en büyük gaz yatağı olan Mısır, Ocak 2019'da kendi forumu olan Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu kurmaya karar verdi. İsrail, Kıbrıs, Yunanistan, Fransa, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi'nin yer aldığı forumda ABD ve Avrupa Birliği gözlemci olarak yer alıyor. Türkiye ise bu forumun dışında bırakıldı.
İki LNG ihracat terminaline sahip olan Mısır bölgesel bir enerji merkezi olabilir ancak yurtiçi talep tarafından kısıtlanıyor. İsrail önemli bir doğal gaz boru hattı kaynağı ve 2021 sonunda Mısır da Türkiye'nin önemli bir LNG tedarikçisi haline geldi.
Sonuç olarak hem Türkiye hem de Mısır zor durumda. Geçtiğimiz Ağustos ayında Steven Cook, Sisi'nin Mısırlılara nasıl refah vaat ettiğini ancak Mısır'ı beş parasız bıraktığını yıkıcı bir eleştiriyle açıklamıştı. Aynı durum Erdoğan ve Türkiye için de geçerli.
2018 yılında Türkiye Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, Erdoğan'ın 2000'li yılların çoğunda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan ekonomiyi nasıl idare ettiğini eleştirdi. Ucuz kredi, hükümet eşantiyonlarına, ahbap çavuş sözleşmelerine, yerel projeler için hükümet harcamalarına ve göze çarpan tüketime gitti. Sonra küresel mali kriz patlak verdi.
Daha iki yıl önce Erdoğan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'ne (TÜSİAD) bir Müslüman olarak İslami öğretiye uygun şekilde faiz oranlarını düşürmeye devam edeceğini söyledi ve faiz oranlarını düşürmedikleri için üç merkez bankası başkanını görevden aldı.
Ancak Mayıs seçimlerinden sonra Erdoğan, Mehmet Şimşek'i yeniden Maliye Bakanı olarak atadı ve ekonomik ortodoksiye geri dönüş olarak temel borç verme faizini kademeli olarak yüzde 8,5'ten yüzde 45'e yükseltildi.
Buna rağmen Ocak ayında Türkiye'nin resmi enflasyon oranı yüzde 64,86 iken bağımsız bir enflasyon araştırma grubuna göre bu oran yüzde 129,11'dir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü kuruluş yıldönümünün arifesi olan 28 Ekim'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistinlilere destek amacıyla İstanbul'da kitlesel bir miting düzenledi.
Erdoğan ve Sisi Eylül ayında Yeni Delhi'deki G20 zirvesi çerçevesinde bir araya geldiklerinde, enerji alanında, örneğin LNG konusunda işbirliği ele alınan konulardan biriydi. Temmuz ayında büyükelçilerin karşılıklı olarak değiştirilmesiyle ikili ilişkilerin yenilenmesinin önü açılmıştı.
Bu ayın başlarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin Mısır'a insansız hava aracı ve askeri teknoloji sağlamayı kabul ettiğini söyledi. İki lider arasındaki samimi görüşmede sadece ticaretin arttırılmasına ilişkin bir anlaşma değil, aynı zamanda yüksek düzeyli stratejik işbirliğine ilişkin ortak bir deklarasyon da imzalandı.
CIA Başkanı William Burns, Mısır İstihbarat Başkanı, Katar Başbakanı Muhammed El Sani ve İsrailli bir heyet arasında Kahire'de gerçekleşen son görüşmenin de tanıklık ettiği üzere Mısır, Gazze'deki çatışmaya çözüm arayışlarında merkezi bir rol oynuyor.
Türkiye ile Mısır arasındaki yakınlaşmanın stratejik sonuçları, özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının adil dağılımı açısından dikkate değerdir. Eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman, Erdoğan'ın kesinlikle Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na erişim kazanmak istediğini ve bunu zorla elde edebileceği sonucuna vardığını belirtiyor. Ancak buna gerek kalmayabilir çünkü Mısır'ın başrolde olduğu bir ortamda Türkiye gözlemci olarak davet edilebilir.
Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasındaki üçlü ortaklık Gazze'deki mevcut çatışma nedeniyle baltalanmıştır ve Aralık ayında Yunanistan ve Türkiye tarafından imzalanan Atina Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Deklarasyonu Yunanistan'ın itirazlarını bertaraf etmelidir.
Kıbrıs şu anda belirsizlik içinde ve Yunanistan, Türkiye ve İngiltere gibi BM Genel Sekreteri'nin yeni Kıbrıs temsilcisinin BM öncülüğünde yeni bir barış girişimi için bir temel olup olmadığını belirleyecek raporunun sonucunu bekliyor.
Sonuç olarak, Barın Kayaoğlu'nun Al-Monitor'da belirttiği gibi, Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin düzelmesi bölgesel bir eksen oluşturabilir ve daha entegre bir bölgeye doğru yeni bir ivme yaratabilir.
Kaynak: Mepa News