Ece Göksedef | BBC Türkçe
"Bazen nasıl ailenin içerisinde patırtı gürültü oluyorsa aramızda bizim de böyle bazı sıkıntılar yaşandı ama biz bu sıkıntıları şimdi aştık. Gerek Suudi Arabistan ile gerek Abu Dabi yönetimiyle bunları aşarak süratle ticari ilişkilerimizi, sanayi, savunma sanayi, kültürel, turizm bütün bunlara yönelik şimdi planlama yaptık, adımlarımızı atıyoruz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Perşembe günü gençlerle yaptığı sohbette Suudi Arabistan'la ilgili bir soruya bu yanıtı verdi.
"Sıkıntıları aştık" derken işaret ettiği 28-29 Nisan'daki Suudi Arabistan ziyareti için "Gelişmeler gayet iyi şu anda sonu da inşallah hayır olur." dedi.
Nisan ayındaki öncesinde de Erdoğan iki ülke ekonomik ilişkilerinin güçlendirileceğini söylemiş; birçok alanda işbirliğinin geliştirilmesi için çalışacaklarını açıklamıştı.
Ziyaret öncesi, Birleşik Arap Emirlikleri temaslarında olduğu gibi çok sayıda ikili ticari anlaşma imzalanması, Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye yapılacak yatırımların artması hatta Swap anlaşmasıyla Merkez Bankalarının nakit paraya erişimlerinin kolaylaştırılması beklentileri vardı.
Erdoğan'ın beraberindeki heyetle yaptığı Cidde ziyareti öncesi, ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi yönünde somut adımlar atılabilmesi için görüşmeler son ana kadar sürdü. Ancak ziyaret öncesi uzlaşma sağlanamadı. Suudi Arabistan tarafı öncelikle Erdoğan'ın ülkeye giderek Kaşıkçı cinayetiyle ilgili suçladığı Veliaht Prens Muhammed bin Salman'la birlikte görüntü vermesini bekledi.
Bu sebeple ziyaretin hemen öncesinde açıklanan programda herhangi bir basın toplantısı da duyurulmadı.
Peki Türk lirasındaki değer kaybının yeniden başladığı bu dönemde daha da önem kazanan bu beklentilerin Türkiye'nin istediği hızla gerçekleşmesi mümkün mü?
Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doç. Dr. Helin Sarı Ertem, iki ülke arasındaki güven sorununun birkaç haftada aşılamayacağını söylüyor:
"Bireysel ilişkilerde ve iş dünyasında 'agility' (kıvraklık) önemli bir meziyet olarak ortaya çıkıyor. Bunu dış politikaya başarıyla uygulamak; bazen Kaşıkçı ya da Mavi Marmara davalarında olduğu gibi etik ve insani değerlerin kaybı anlamına gelse de, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda bir zorunluluk olarak kendisini gösterebiliyor.
"Ne Suudi Arabistan ile, ne İsrail ile, ne de Mısır ile son yıllarda yaşanan 'güven sorunu' bir kaç haftada aşılacak cinsten. Yaşananlar toplumsal ve siyasi hafızada bir gün yeniden gündeme getirilecek şekilde depolanıyor."
İkili ticaret hacmindeki son veriler Suudi Arabistan lehine
Suudi Arabistan'da 2020'nin Eylül ayından bu yılın başına kadar Türk ürünlerine resmi olmayan bir boykot uygulanıyordu. Bazı prenslerin ve Suudi yetkililerin açıkça desteklediği ancak "halkın tepkisi" olduğu iddia edilen Türk ürünleri boykotu başladığında, ikili ticaret hacminde Türkiye'nin aleyhine bir durum gelişti.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı 2020'ye kadar olan verilere bakıldığında, bu dengenin yıllar boyunca Türkiye'nin lehine olduğu görülüyor.
2010 sonrası Türkiye'nin Suudi Arabistan'a ihracatı 2 - 3 milyar seviyesinde seyretti; ülkeden ithalatı ise 1 - 2 milyar seviyelerindeydi.
Örneğin 2019'da Türkiye'deki müteahhitlik firmalarının Körfez bölgesinde en fazla iş aldığı ülke Suudi Arabistan oldu. Suudi Arabistan, dünyada da bu alanda altıncı sırada geliyordu. Aynı yıl, Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ilk 20 ülke arasından en fazla artış; Suudi Arabistan'a yapılan ihracatta oldu. İthalat ise yüzde 10,4 oranında azaldı.
Bunda, Muhammed bin Salman'ın 'Vizyon 2030' projesi de etkili oldu. Türkiye'nin Cidde'deki Ticaret Ataşeliği'ne göre, Veliaht Prens'in bu prestij projesi petrol satışına bağımlılığı azaltmayı ve turizm, sağlık, teknoloji, eğitim gibi alanlara yabancı yatırımcı çekmeyi amaçlıyordu. Bu aşamada Türkiye de önemli bir rol oynayabileceğini düşünüyordu.
Ancak hemen ardından 2020'de Covid-19 pandemisi ve ardından da Türk ürünlerine boykot başladı.
2020'de Türkiye'nin Suudi Arabistan'a ihracatı bir önceki yıla göre önemli ölçüde azalarak 2 milyar 505 milyon 20 bin dolar oldu; ithalat ise 1 milyar 719 milyon 668 bin dolara geriledi.
2019'da ihracat 3 milyar 185 milyon doların üzerindeydi; ithalat da 1 milyar 922 milyon dolar civarındaydı. Suudi Arabistan'ın Türkiye'den ihraç ettiği ürünlerin yüzde 20'sini gıda malzemeleri oluşturuyordu.
Yani 2020'de, bir önceki yıl 5 milyar 107 milyon dolar olan iki ülke dış ticaret hacmi de 4 milyar 324 milyon dolara gerilemişti.
2021'de Suudi Arabistan, Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ilk 20 ülke listesinden gerilere düştü. En fazla ithalat yaptığı ülkeler arasında ise 17. sıraya yükseldi. İki ülke dış ticaret hacmi de 3,5 milyar dolara geriledi. Bunun 3 milyar dolardan fazlası; Türkiye'nin ülkeden yaptığı ithalata ayrılmıştı.
Buna göre 2022 Ocak ayında Türkiye'nin Suudi Arabistan'a ihracatı 9.528.000 dolar ve Şubat ayında 10.915.000 dolarken Mart ayında 61.430.000 dolara yükseldi. Yani ilişkilerinin seyrinin hızla düzeldiği Mart ayında ihracat rakamı bir öneki aya göre neredeyse altı katına çıktı.
Suudi Arabistan'dan yapılan ithalat ise Ocak ayında 361.306.000 dolar; Şubat ayında 332.639.000 dolar ve Mart ayında 449.003.000 dolar oldu.
Henüz istenen dış ticaret hacmine ulaşılmamış olsa da, Doç. Dr. Helin Sarı Ertem, yakınlaşmanın uzun vadede bu konuda olumlu sonuçlar doğuracağı görüşünde:
"Kısa vadeli getiri sağlayacak olan Swap anlaşmaları zaten ekonomik sorunlara uzun vadeli bir çözüm değil. Nisan ziyaretinden bu yana geçen süre içinde Suudilerden acil sıcak para desteği gelmesi yerine; Suudi Arabistan'ın bölgesel gücünden faydalanarak Arap Körfezi'nin tümünde olumlu bir hava yaratmak Türkiye için ilk etapta yeterli bile olabilir.
"Mısır'dan BAE'ye; Suriye'den Doğu Akdeniz'e pek çok konuda Suudilerin vereceği destek, bu dolaylı bir destek bile olsa, Türkiye için önemli. Türkiye bölgedeki sorunlu ilişkilerini toparlayarak Türk firmalarının da işini kolaylaştıracak; dış ticari ilişkileri güçlendirecek; açık ya da kapalı uygulanan pek çok ambargoyu devre dışı bırakacak; turizm sektörü canlanacak.
"Bu nedenle kısa vadede hızlı bir ekonomik getiriden ziyade, konunun moral tazeleme; iç ve dış kamuoyunun Türkiye'ye desteğini arttırma gibi amaçlara daha çok hizmet edeceğini düşünüyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretinde işte ithalat ve ihracat arasındaki bu uçurumun kapatılması; 2020 öncesinde olduğu gibi Türk şirketlerin yatırımlarının artırılması hedefleniyordu.
Ziyaret öncesi uzlaşılan bir somut gelişme, hac ziyaretleri için Covid-19 sebebiyle kırmızı listeye alınan dört ülkeden biri olan Türkiye'nin bu listeden çıkarılması oldu.
Hac ve umre gelirleri Suudi Arabistan'ın Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yüzde 7'sini oluşturuyor. Türkiye'nin kırmızı listeden çıkarılması Suudi tarafının da çıkarlarına uygun bir gelişme olarak görülüyor.
2019'da Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye giden ziyaretçi sayısı 564 bin 816'ydı. Pandemi sonrası bu sayılara yeniden ulaşılması da hedefleniyor.
Kaşıkçı cinayetiyle iki ülke arasındaki gerilim artmıştı
Önce Muhammed bin Salman'ın veliaht prens olması ve Katar'a uygulanan ambargoda Türkiye'nin Katar'a destek vermesi; ardından da Kaşıkçı cinayetinde Türkiye'nin aldığı sert tutum; iki ülke arasında ilişkilerin gerilmesine yol açmıştı.
Türkiye, 2 Ekim 2018'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Türkiye'de görülen ve Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın yakın çevresindeki yetkililer de dahil 26 Suudi Arabistan vatandaşının yargılandığı davayı Suudi Arabistan'ın talebi üzerine Suudi yargısına devretmiş; Erdoğan'ın Ocak ayından bu yana beklenen ziyareti bu gelişmenin ardından gerçekleşmişti.
Suudi Arabistan, Türkiye'yi, "terör örgütü" kabul ettiği Müslüman Kardeşler'e destek vermekle suçluyordu; bu konudaki gerilimi ortadan kaldırmak için de ziyaretin hemen öncesinde Türkiye, daha önce de Mısır'la normalleşme sürecinde yayınlarına bazı kısıtlamalar getirilen Müslüman Kardeşler'le bağlantılı Türkiye'den yayın yapan kanallar üzerindeki baskıyı artırdı.