Ahmad Majidyar | Middle East Institute
Geçtiğimiz Çarşamba günü İran Genelkurmay Başkanı, Ankara’ya gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile ikili savunma bağlarının güçlendirmesi, ortak anti terör operasyonlarının koordine edilmesi ve iki ülkenin Suriye ve Irak’ta izlediği politikalardan kaynaklanan sorunların aşılması hususlarında görüşmelerde bulundu. Görüşmeden sonra yaptığı açıklamada General Muhammed Hüseyin Bagheri Irak Kürdistan yönetiminin geçtiğimiz günlerde almış olduğu referandum kararı hakkında hem Türkiye’nin hem de İran’ın aynı fikirde olduğunu, bu hamlenin Irak’ın dengesini bozacağını ve yakın coğrafyada kötü sonuçlar doğuracağını söyledi. General ayrıca Türkiye ve İran’ın Suriye’de çatışmazlık bölgeleri oluşturmak ve Suriye’deki savaşın Astana görüşmeleri vasıtasıyla barışçıl yollardan çözülmesini sağlamak adına ortak hareket etmek üzere mutabık kaldıklarını ekledi. Bagheri sözlerine ziyaretinin sebebinin Türk tarafından gelen bir davet olduğunu, ülkenin lideri Humeyni’nin de bu yolculuğu onayladığını belirterek devam etti. Erdoğan’la yaptığı görüşme sonrasında General, Cumhurbaşkanı’nın yakında Tahran’ı ziyaret edeceğini aktardı.
Bagheri yüksek profile sahip kişilerden oluşan bir heyetin başı olarak Ankara’ya Salı günü vardı. Genelkurmay Başkanı’nın beraberinde, Devrim Muhafızları Saha Birlikleri Komutanı Tuğgeneral Muhammed Pakpour, Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Gholam Reza Mehrabi, İran Savunma Bakanı yardımcısı Muhammed Hasan Bagheri ve
Dışişleri Bakanı yardımcısı Ebrahim Rahimpour da ziyarete katıldılar.
Gerçekleşen bu ziyaret, İran’ın 1979 yılındaki devrimden sonra Türkiye’ye Genelkurmay seviyesinde yaptığı ilk ziyaret olması ve Orta Doğu’da ağır siyasi ve askeri olayların yaşandığı döneme denk gelmesi bakımından yüksek önem taşıyor.
Farklılıkların Aşılması
İran ve Türkiye bugüne kadar Irak’ta birbirlerine karşı politikalar izlediler ve Suriye’de devam etmekte olan savaşta birbirine muhalif tarafları desteklemektedirler. Bununla birlikte Orta Doğu’nun Arap olmayan iki büyük gücü, farklılıklarını daraltmak ve birbirlerinin bölgedeki çıkarlarına ve endişelerine belli bir noktaya kadar tahammül etmek üzere adımlar attılar.
Devlet tarafından idare edilen Uluslararası İslam Cumhuriyeti haber kanalına verdiği demeçte General Bagheri; “bu ziyaret askeri ve bölgesel sorunlar üzerinde daha iyi fikir alışverişinde bulunulması ve ortak çalışılması adına gerekli bir ziyaretti.” dedi. General sözlerine “ Türkiye ile yüzyıllardır dostane ilişkiler içerisindeyiz, iki ülke arasındaki sınırlar güvenlidir ve iyi korunmaktadır, ancak yapmış olduğumuz ziyaret askeri konularda ve diğer bölgesel meselelerde fikir alışverişinde bulunmak ve ortak hareket etmek adına zorunlu bir ziyaretti.” diye devam etti.
İki ülke de daha önceki söylemlerinde keskin ve sert bir dil kullanmaktaydı ancak bu ziyaret hem Türk hem de İranlı yetkililer, aynı zamanda devlet yayın organları tarafından iki ülke arasında yeni bir sayfa açılması ve Ankara-Tahran arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olarak tanımlandı. Hükümet yanlısı Daily Sabah, diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberde, “eğer iki taraftan da ortak hareket etme ve bölgede anlaşmalar yapma isteği açık bir şekilde gösterilmeseydi bu ziyaret gerçekleşmezdi” diye yazdı.
Erdoğan geçmişte birçok defa, İran’ın müttefiği Beşar Esed’in koltuğunu bırakması çağrısında bulunmuş ve bölgede İran’ın “Fars yayılmacılığı” yaptığını söylemişti. Ancak hem Ankara hem de hükümet yanlısı medya, Beşar Esed ve onun bir numaralı destekçisi İran hakkında geçmişteki sert söylemlerin dozunu azaltmış durumda.
Aynı şekilde İran da Türkiye’ye karşı daha uzlaşmacı bir yaklaşım içine girdi. Devrim Muhafızları bağlantılı medya Ankara’yı Suriye’de ve yakın coğrafyada terörizme destek vermekle suçlamayı bıraktı. İşin daha ilginç tarafı, Irak’lı Şii Popüler Seferberlik Hareketi (P.M.F) Türkiye hakkındaki eleştirilerinin dozajını azalttı, bunun yerine ABD, İsrail ve Suudi Arabistan aleyhine daha da sert propaganda yapmaya başladı.
Suriye Muamması
Türk ve Fars medyasındaki haberlere göre, görüşmenin ana konusu Suriye’deki savaştı.
Şu anda, Ankara’nın ana endişesinin Suriye sınırındaki ABD destekli YPG’nin sürekli ilerlemesi ve güçlenmesi olarak görülüyor. ABD’yi YPG’ye verdiği desteği durdurması konusunda ikna edemeyen Türkiye, Rusya ve İran’ın bu konuda kendisine daha faydalı olacağını düşünüyor. Çarşamba günü TRT’ye yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu; “Rusya Türkiye’nin YPG hakkındaki çekincelerini anlıyor.” dedi. IŞİD ve Suriye’de El-Kaide bağlantılı gruplara karşı yürütülen operasyonlarda YPG ABD’nin ana müttefiği olarak öne çıkmasına rağmen, Türkiye bu grubu ülkede son 30 yıldır şiddet içerikli eylemler yapan PKK’nın bir uzantısı olarak görmektedir.
Kürt meselesine ilaveten, Türk hükümeti İdlib vilayetinde terörist grupların yoğunlaşması, bölgenin güvenliği ve bu durumun göçler vb. gibi Türkiye üzerinde yarattığı insani komplikasyonlar konularında endişeli vaziyette. MİT, TSK ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerden oluşan üst düzey bir heyet geçen ay Tahran’da Rus ve Fars yetkililerle, İdlib ve Halep’teki son gelişmeleri, özellikle de Afrin bölgesini görüşmüştü.
Türk yetkililere dayandırılan haberde Daily Sabah; “İdlib’deki huzursuzluk ve YPG kontrolü altındaki Afrin, İran ile Türkiye’yi ortak çalışmaya zorladı.” diye yazdı. Yazıda ayrıca; “Eğer Türkiye muhalifleri güneydeki bazı bölgelerden çekilmeye ikna edebillirse, Rusya ve İran Afrin’in el değiştirmesine sessiz kalabilir.” ibareleri yer aldı.
Türkiye daha önceleri YPG ve müttefiklerinin kontrolü altında bulunan Afrin’e müdahale etme tehtidinde bulunmuştu.
Hurriyet Daily News’ün Türk yetkililere dayandırdığı haberine göre, yapılan görüşmede İranlı ve Türk yetkililer, Rusya sponsorluğunda uygulanacak çatışmazlık bölgeleri projesini konuştular. “Ankara ve Tahran arasında, insani yardımların yerine ulaşabilmesini ve Suriyelilerin topraklarına geri dönmesini kolaylaştıracak kontrol noktalarının nerelerde olacağına dair bir mutabakat sağlanmadı. Türkiye önerilen 7 kontrol noktasına İran’ın Suriye’deki etkisini artıracağı gerekçesiyle karşı çıktı. Söz konusu kontrol noktalarına büyük askeri birlikler gönderilmeyecek, sorumluluk küçük birliklerde olacak.” Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Çarşamba günkü açıklamasında Türkiye, İran ve Rusya arasında İdlib konusunda pazarlıkların devam ettiğini söylemişti.
Diğer Fars ve Türk gazetelerinde Türkiye’nin İran’dan Suriye’nin belli bölgelerine Şii militanlarını göndermemesini istediği yazıldı.
Irak’ta Ortak Nokta
İran heyetinin ziyareti, Telafer operasyonunun başladığı ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 25 Ekim’de bağımsızlık için referanduma gitme kararı aldığı döneme denk geldi.
Musul’un 40 mil batısında kurulu Telafer’de hatırı sayılır miktarda sünni Türkmen nüfusu yaşamakta ve şehir halen IŞİD kontrolü altında bulunmaktadır. Ankara geçmişte tekrar tekrar, İran destekli Şii milislerin Telafer’e girmesi ve mezhepçi şiddet uygulaması halinde sessiz kalmayacağı uyarılarında bulunmuştu. Iraklı Sünnilerin ve bölgedeki Sünni hükümetlerin endişe ve itirazlarına rağmen Şii milis kuvvetinin sözcüsü Ahmed el-Esadi geçen hafta yaptığı açıklamada, yapılacak Telafer operasyonuna katılacaklarını duyurmuştu. Bugüne kadar Türk hükümetinin tepkisi geçmişe kıyasla çok daha cılız kaldı – bu da Ankara’nın batı Musul’da İran’ın vekili olan kuvvetlerin kullanılması karşılığında YPG’ye yapılacak operasyonlarda ortak hareket etme şansı ve Suriye’de bazı başka imtiyazlar elde ettiğini gösteriyor.
Bagheri yapılan görüşmelerde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin referandum kararının ele alındığı doğruladı. Hem Türkiye hem de İran bu girişime kendi sınırları içerisindeki Kürtler arasında ayrılma isteği yaratacağı endişesi ile karşı çıkıyor. Bagheri; “Bölgede bağımsız siyasi bir oluşum yaratmak coğrafyada Irak’ın komşuları açısından kabul edilmeyecek türde sorunlar ve zorluklar çıkartır.” dedi. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Çarşamba günkü açıklamasında, referandumun Irak’ta bir iç savaşı tekrar tetikleyebileceği ikazında bulunmuştu.
Sınır Güvenliği
Yapılan görüşmelerdeki bir diğer konu da sınır güvenliği idi. Geçtiğimiz yıllarda ayrılıkçı Kürt gruplar hem İran hem de Türkiye sınırları içerisinde eylemlerde bulundu. Her iki ülkenin emniyet güçlerine yapılan saldırılar aynı zamanda ülkeler arasındaki ticareti de sekteye uğrattı. Türkiye geçtiğimiz dönemde İran ile olan sınırın bir kısmına “güvenlik duvarı” inşasına başlamıştı – bu girişim İran tarafından da destek görmüştü. Tahran ve Ankara arasında 2014 yılında sınır güvenliğinin karşılıklı olarak artırılması için bir anlaşma imzalanmıştı.
Mantık Evliliği
Hem Türkiye hem İran birbirlerinin Irak ve Suriye’deki endişelerini gidermek istediklerinin sinyallerini vermiş olsa da, ilişkilerin ısınması stratejik ortaklıktan ziyade bir mantık evliliğini temsil ediyor. İzlenen ters politikalar ve bölgedeki çıkarlarının karşıt olması aynı zamanda aralarındaki güvensizliğin uzun bir geçmişe dayanması, Orta Doğu’nun iki büyük gücü arasındaki ilişkilere sürekli zarar vermeye devam edecek gibi gözüküyor.
Tercüme: Mepa News