Türkiye, İdlib'e yönelik saldırılar devam ederken, askeri müdahale ile büyük bir göç dalgası tercihleri arasında kalmış durumda.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Esed rejiminin Şubat ayı sonuna kadar, Soçi mutabakatı alanına çekilmesi gerektiğini belirtmişti.
Erdoğan, "Tel Rıfat bölgesi derhal teröristlerden temizlenerek Suriye halkının yönetimine bırakılmalıdır. Önümüzdeki günlerde bu çerçevede beklediğimiz adımların atılmaması halinde Barış Pınarı bölgesinde başlattığımız harekatı sağ, sol ve alt taraftan sürdürmekte tereddüt etmeyeceğiz. Türkiye'nin Suriye'deki güvenlik ihtiyaçları karşılanana kadar İdlib'de ve diğer harekat bölgelerinde izleyeceği yeni yol bu şekildedir." demişti.
Gelinen süreçte ise Türkiye'nin bir yol ayrımında olduğu göze çarpıyor.
Rusya ve İran destekli Esed rejiminin saldırılarından kaçan ve sayıları bir milyona yaklaşan yüz binlerce sivil Türkiye sınırına doğru akın ediyor.
Rusya'nın ilerlemeye devam etmesi halinde, İdlib'de yaşayan ve sayılarının 4 milyon kadar olduğu tahmin edilen sivillerin Türkiye sınırına akın etmesi söz konusu olabilir.
Bu da halihazırda yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin istemediği bir durum.
Bu kapsamda Türkiye son günlerde İdlib'e yönelik askeri sevkiyatına hız vermiş durumda. Çok sayıda tank, zırhlı araç ve askeri birlik İdlib genelinde konuşlandırılıyor.
Bu noktada Türkiye'nin bölgede anlaşmaları ihlal ederek ilerleyen Rusya ve İran destekli güçlere karşı bir askeri seçeneğe başvurabileceği ileri sürülüyor. Bu ilerleyiş durdurulmadığı takdirde ise milyonlarca sivilin Türkiye sınırına yığılması kaçınılmaz.
Türkiye'nin Esed rejimine verdiği süre bugün başlasa da rejim güçleri ilerleyişine devam ediyor.
Bölgede tüm tarafları içine alacak bir çatışmanın başlayıp başlamayacağını ise zaman gösterecek.