Türkiye'nin Esed rejimiyle uzlaşması Suriye muhalefetinin yenilgisi anlamına mı geliyor?

Türkiye'deki Suriye karşıtı ayaklanmalar ve Suriye'deki protestolar, iki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan değişim döneminin bir sembolü olarak kabul ediliyor.

Al Jazeera | Tercüme: Mepa News

Kayseri'de -Suriyelilere ait- dükkanlar yanarken ve göstericiler Türk bayrakları açarak mültecilerin gitmesini istedikleri yönünde sloganlar atarken dumanlar gökyüzüne yükseliyor.

Bu video, Temmuz ayı başında ortaya çıkan ve Türkiye'deki şehirlerde Suriye karşıtı sokak şiddetini gösterdiği iddiasıyla yayınlanan videolardan sadece bir tanesi.

Bu dönem, Türkiye'nin bazı bölgelerinde artan Suriye karşıtı hissiyatın yanı sıra hem Türkiye'de hem de Suriye'de Türk hükümetiyle ilişkileri normalleştirmeye yaklaşan Beşar Esed rejimine karşı olan Suriyeliler arasındaki korkuların körüklediği huzursuzluk ve gerginliğe sahne oldu.

Suriyeli bir adamın yedi yaşındaki Suriyeli bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu suçlamalarının ardından 30 Haziran'da Kayseri'de Suriye karşıtı ayaklanmalar patlak verdi.

Suriyelilerin Türkiye'den sınır dışı edilmesini talep eden göstericiler Suriyelilere ait dükkanları ateşe verdi ve çok sayıda araca zarar verdi.

Türk yetkililer şiddet olayları nedeniyle 470 kişiyi gözaltına alırken, daha sonra Türkiye'deki 3,5 milyondan fazla Suriyelinin pasaport bilgileri ve ikamet yerleri de dahil olmak üzere kişisel verilerini yayınladığı iddia edilen 14 yaşındaki bir çocuk da gözaltına alındı.

Şiddet olayları sınırın her iki tarafındaki Suriyeliler için de tedirgin edici bir hal aldı.

Bir gün sonra, Türkiye destekli Suriyeli muhalif güçler tarafından kontrol edilen Suriye'nin kuzeyindeki Afrin kentinde insanlar Türkiye'deki yurttaşlarıyla dayanışma amacıyla protesto gösterileri düzenledi.

Al Jazeera'ye konuşan 33 yaşındaki Afrin sakini Firas Ebu Cevad*, "Bu protestolar başlangıçta barışçıldı ve valilik konutuna doğru yöneldi, ancak göstericiler [orada dalgalanan] Türk bayrağını indirdikten sonra barışçıllığını kaybetti" dedi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre bu olayların ardından çatışmalar yaşandı ve Afrin ile bir başka kasaba olan Cerablus'ta "Türk mevzilerini koruyan kişilerle çıkan çatışmalarda" yedi gösterici hayatını kaybetti.

Esed rejimi-Türkiye ilişkilerinde buzlar eriyor

Suriyelileri şiddetten daha fazla endişelendiren şey ise Türkiye ve Şam rejimi arasında bir yakınlaşmayı olası kılan diplomatik adımlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esed rejimi karşıtı Suriye muhalefetinin sıkı bir destekçisi olmuş, 2011 yılında Esed rejimiyle bağlarını koparmış ve Esed'i devirmeyi amaçlayan protesto hareketlerine destek vermişti.

Esed ise protestoları şiddetli baskı ve vahşetle bastırmaya kalkışınca Türkiye, askeri ve siyasi figürlere üs sağlayarak Suriye muhalefeti için bir can simidi haline geldi.

Türkiye aynı zamanda 3.6 milyon kayıtlı Suriyeli sığınmacıya -dünyadaki en fazla sığınmacıya- ev sahipliği yapmakta ve PKK'nın Suriye kolu YPG'ye operasyonlar gerçekleştirmek üzere sınır boyunca askeri faaliyetlerde bulunmakta.

Türkiye YPG'yi bir “terör örgütü” olarak görüyor. Ancak bu grup ABD ve Avrupa Birliği tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanmıyor. Hatta söz konusu grup Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin en önemli müttefiki.

Türkiye'nin bölgedeki ortakları genellikle Esed rejimi karşıtı gruplar oldu ve Türk ordusunun yaklaşık 9.000 kilometrekarelik sınır bölgelerindeki varlığı Esed rejimi güçlerinin saldırılarına karşı koruma sağladı.

Ancak Erdoğan son yıllarda birçok kez Esed rejimiyle ile yakınlaşma ihtimalinden bahsetti ve 7 Temmuz'da Esed'i görüşmek üzere davet edeceğini söyledi.

Erdoğan, "Davetimiz her zaman yapılabilir" dedi. "Beşar Esed Türkiye ile ilişkilerini geliştirme yönünde bir adım atarsa biz de kendisine bu yaklaşımı gösteririz."

Erdoğan bir hafta sonra bu çağrısını yineledi. Irak Dışişleri Bakanı, Moskova'nın da desteklediği olası görüşmenin Bağdat'ta yapılabileceğini söyledi. Bu arada Esed 15 Temmuz'da yaptığı açıklamada Erdoğan'la sadece Ankara'nın Suriyeli muhalif gruplara verdiği desteği gündeme getirmesi halinde görüşeceğini söyledi.

Esed’in daha önce Türkiye ile temas kurmak için sunduğu şartlar arasında Ankara’nın muhaliflere verdiği desteği sonlandırması ve Suriye’deki askeri güçlerini geri çekmesi bulunuyor.

Fikir değişikliği mi?

Peki Türkiye neden eksen değiştiriyor gibi görünüyor?

"Ankara Suriye'deki güvenlik durumundan memnun değil ve ABD'nin bir çözüm sunmadığını ya da YPG'yi gözden çıkarmaya istekli olmadığını düşünüyor" diyen Atlantik Konseyi'nde araştırmacı olan Ömer Özkızılcık, ABD'nin ağırlıklı olarak YPG'den oluşan Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) devam eden desteğine atıfta bulunuyor.

Türkiye PKK ve uzantılarını birincil güvenlik tehdidi olarak görüyor ve Ankara bu grupların Suriye'nin kuzeyinde varlığını sürdürmesini halledilmesi gereken bir mesele olarak değerlendiriyor.

Şu anda SDG ile çatışmaktan kaçınıyor gibi görünen Esed’in, Türkiye'nin gruba karşı bir hamlesini desteklemeye ikna edilebileceği düşünülüyor.

Esed rejiminin kendini güvende hissetmesi ve daha önce silahlı muhalefeti destekleyen Arap devletleriyle ilişkilerini normalleştirmesi nedeniyle Türkiye'de pek çok kişi artık "taşların yerine oturduğunu" ve Esed rejimiyle bir anlaşmaya varılması gerektiğini düşünüyor.

Ancak bazı uzmanlar, özellikle Esed’in güçlü bir destekçisi olan ve onun adına muhaliflerin elindeki bölgelere saldırılar düzenleyen Rusya ile koordinasyon içinde olmaları nedeniyle, Türk hükümetinin son yıllarda Suriye'de izlediği politikanın zaten bu olduğunu ileri sürüyor.

Ortadoğu Enstitüsü'nün Türkiye programının kurucu direktörü Gönül Tol, "Erdoğan'ın 2016'dan bu yana Suriye politikası Esad rejimine yardım etmek oldu" diyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a göre ise durum böyle değil.

Al Jazeera'ye konuşan Fidan, hükümetin Erdoğan'ın "barış vizyonunun" bir parçası olan "normalleşme" yönünde bir dış politikası olduğunu ifade ediyor.

Fidan, hem Esed rejimi hem de muhalefetin dahil olduğu ve uzun süredir devam eden Astana barış sürecine ve istihbarat yetkilileri arasındaki görüşmelere işaret etti.

Fidan, "Bölge şu anda barış ve istikrar arayan bir iklimde" dedi.

"Zamanımızın ruhu bizi barış ve istikrar arayışına zorluyor.”

Fidan, "Türkiye olarak önceliklerimiz nelerdir? Sadece kendimizi düşünmüyoruz. Suriye'nin ihtiyaçları nelerdir? Siyasi bağımsızlık, toprak bütünlüğü. Bunlar gündemimizde olan oldukça önemli konular" dedi.

Fidan ayrıca Suriye muhalefetinin yüzüstü bırakılacağı yönündeki iddiaları da reddetti.

"Suriye muhalefeti ile ilgili pozisyonumuzu değiştirmiyoruz. Suriye muhalefetinin rejimle ilişkileri kendi özgür kararlarına, kendi özgür tercihlerine dayanıyor" diyen Fidan, muhalif savaşçıların Türkiye'nin güvenliğini korumak için Türk askerleriyle birlikte savaştığına dikkat çekti.

Fidan, "Bu fedakarlığı unutmamız mümkün değil... Bu fedakarlıkları unutmamız ve onları yüzüstü bırakmamız söz konusu olamaz" diye ekledi.

Türkiye'de bazı kesimler Esed ile işbirliği yapmanın sığınmacıların evlerine dönmesine yol açacağı fikrini öne sürse de Özkızılcık bunun yanlış bir algı olduğunu ifade ediyor.

Özkızılcık, "Esed mültecilerin geri dönmesini kabul edecek kapasitede ve istekte değil ve YPG'ye karşı bir ortak da değil" dedi.

"Normalleşme çabaları Esed rejimini Suriye'de siyasi bir çözüme doğru ilerlemeye teşvik etmedi, aksine taviz vermeme politikasını güçlendirdi."

Fidan, ise Türkiye'nin sığınmacılara yönelik politikasının değişmediğini belirtiyor:

"Hükümetimizin politikası hiçbir zaman değişmedi. [Erdoğan'ın] görüşü hala aynı, iradesi aynı. Gönüllü olmadığı sürece kimseyi buradan zorla çıkaracak durumda değiliz. Bu konudaki provokatif iddiaların hiçbir geçerliliği yoktur."

Gönül Tol'a göre Erdoğan Suriye ile varılacak bir anlaşmanın "[Türkiye'nin] Suriye'nin kuzeyinde yeniden inşa için yatırım yapacağı ve [Suriye'nin] Türkiye'den gelen sığınmacıları kabul edeceği" beklentisi içinde olabilir.

Tol, Erdoğan için bunun bir "kazan-kazan durumu" olacağını, çünkü Türkiye'nin ucuz inşaat sağlayabileceğini ve kârdan faydalanabileceğini, Suriye'nin ise yatırıma şiddetle ihtiyacı olduğunu sözlerine ekledi.

Bu arada Erdoğan da seçim kampanyasında verdiği bir milyon Suriyelinin gönüllü olarak ülkelerine geri dönmesini teşvik etme sözünü yerine getirebilir.

Ancak yakınlaşma için Türkiye'nin PKK'ya karşı güvenlik garantisi de dahil olmak üzere bazı güvenceler alması gerekiyor ki Esed bu güvenceleri vermeye yanaşmayabilir.

Beyrut'taki Malcolm H Kerr Carnegie Orta Doğu Merkezi'nde misafir araştırmacı olarak görev yapan Armenak Tokmajyan "Bu görüşmelerin başarıya ulaşma ihtimali çok yüksek değil çünkü ihtilaflı konular ve anlaşmazlıklar çok fazla ve karmaşık" diyor.

"Ancak başarılı olurlarsa, Suriye'nin kuzey sınır bölgesini önemli ölçüde değiştirebilecek bir süreci başlatmış olacaklar."

Suriyeliler için 'dayanılmaz'

Suriye'nin kuzeyindeki durum giderek daha karmaşık bir hal alırken, pek çok Suriyeli mülteci Türkiye sınırının ötesinin kendileri için tehlikeli hale geldiğini söylüyor.

Kayseri'deki olayın ardından, Türk vatandaşlarından oluşan kalabalık çeteler ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde Suriyelilere ve onların işyerlerine saldırmaya başladı.

Türkiye'de Suriye karşıtı duyguların artmaya devam etmesi Türk hükümetini zor durumda bırakıyor. Erdoğan mültecilere ev sahipliği yapma ilkesini desteklemeye devam ederken, son olayların ardından "toplumda yabancı düşmanlığını ve mültecilere karşı nefreti körükleyerek" hiçbir şey elde edilemeyeceğini söyledi ve Türk muhalefetini şiddeti kışkırtmakla suçladı.

Ancak zor durumdaki ekonomi ve Türkiye'deki muhalif grupların mülteci ve Suriye karşıtı söylemleri giderek daha fazla kullanması, Türkiye'de Suriye yanlısı tutumların giderek daha az popüler hale gelmesine neden oldu.

Sınır kapısının Halkla İlişkiler ve Medya Direktörü Mazen Alluş'a göre, Türkiye'deki Suriyelilerin durumunun genel olarak kötüleşmesi, 2024'ün ilk yarısında sadece Bab el-Hava sınır kapısından Suriye'ye 12.000 civarında “gönüllü" geri dönüş yapılmasına yol açtı.

Arap ve İslam Dünyası Araştırma ve İnceleme Enstitüsü'nde (IREMAM) Suriye uzmanı olan Thomas Pierret, "Suriyelilere yönelik bu kızgınlık uzun vadeli bir mesele" diyor.

"En az on yıldır [zaman zaman] şiddet olayları yaşanıyor."

Türkiye'deki pek çok Suriyeli kendilerinin ve ailelerinin güvenliğinden giderek daha fazla endişe duyuyor.

Son ayaklanmalardan sonra Gaziantep'te birçok sokak boş kaldı ve şehirdeki Suriyeli işletmeler kepenk indirdi.

Al Jazeera'ye konuşan 42 yaşındaki Suriyeli dükkan sahibi Nur Ebu Hişam* "Türkiye'deki Suriyeliler her an saldırıya uğrama riski altında ve böyle bir saldırı hayatlarına mal olabilir" dedi ve ekledi: "Saldırıya uğrama ve yağmalanma korkusuyla altı gündür dükkanımı kapalı tutuyorum.

Ebu Hişam, Suriye'nin Hama şehrini 2016 yılında terk ettiğini ancak eşi ve iki kızını Suriye'ye geri götürmek için elinde ne kaldıysa satmayı planladığını söylüyor.

"Durum dayanılır gibi değil" diyor. "Çocuklarımı korumak ve daha güvenli yaşam koşulları sağlamak için Türkiye'ye geldim ama bugün bu güvenlik artık yok."

*Firas Ebu Cevad ve Nur Ebu Hişam, görüşülen kişilerin kimliklerini korumak için kullanılan takma isimlerdir.

Kaynak: Mepa News

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Analiz Haberleri