Erdoğan bunu seçim zaferinden birkaç gün önce katıldığı yayında da söylemiş, daha önce Afrin ve İdlib’de yapılan briket evler gibi değil, kalıcı binalar yapılacağını belirtmişti.
24 Mayıs’ta, yani cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan dört gün önce, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katılımıyla, Suriye’nin kuzeyindeki Cerablus’ta bir temel atma töreni düzenlendi.
BBC Türkçe'de Günce Akpamuk'un haberine göre Soylu, “Bütün maliyetlerini, bütün projesini Katar Devlet Kalkınma Fonu’nun üstlendiği bu önemli adım için Nisan 2023'te AFAD Başkanlığı ile Katar Devlet Kalkınma Fonu arasında bir protokol imzalandı” dedi.
Katar Kalkınma Fonu Genel Müdürü Khalifa Al-Kuwari’nin de katıldığı törende Soylu, 28 bin 681 konutluk projenin ilk etabı olan 5 bin konutluk kısmının temel atmasının gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için yapılan bu konutların 60, 80, 100 metrekare olacağını, aynı zamanda tarım arazileri, ticaret, üretim-sanayi tesisleri, okul ve sağlık birimlerinin de bulunacağını belirten Soylu, iki buçuk üç yıl içinde 1 milyon Suriyelinin buraya gideceğini düşündüklerini ifade etti.
Ancak hükümet tarafı söylemlerinde, Suriyelilerin zorla geri gönderilmesinin düşünülmediğini, gönüllü olarak buraya yerleşmek isteyeceklerini ısrarla belirtiyor.
Temeli atılan projeyle ilgili dikkat çeken birkaç detay var. Bunlar Katar Kalkınma Fonu’nun neden ve ne karşılığında Türkiye’yle böyle bir işbirliğine girdiği, Suriye yönetimi ile Rusya’nın bu temel atma girişimine nasıl tepki verdiği, kurulacak şehirlerin güvenliği ve yönetiminin kim tarafından sağlanacağı, son olarak da İçişleri Bakanlığı'na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) rolü.
Katar Kalkınma Fonu internet sitesi ve konuyla ilgili Katar medyasında çıkan haberlerde projeye dair; 5 bin apartman ile cami, alışveriş merkezi, üç okul ve sağlık merkezi dahil kamu kurumlarının, alt yapısıyla inşa edileceği proje kapsamında 50 bin kişiye yaşam alanı sağlanacağını ifade ediliyor.
Ancak inşaatı hangi şirketlerin yapacağı, bu şirketlerin Katar mı yoksa Türkiye merkezli mi olduğu ve nasıl seçildikleri, ne kadarlık bir bütçe ayrıldığı, Türkiye ile yapılan anlaşmanın detayları ve AFAD’ın rolüne dair bir bilgi yer almıyor.
BBC Türkçe’nin konuyla ilgili bilgi almak için görüştüğü AFAD, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile görüşülmesi gerektiğini söyledi ve AFAD’ın projedeki rolüne dair bilgi vermedi.
Suriye Nur Derneği ve Suriye Dernekler Platformu Başkanı Mehdi Davut, inşaatları yerel küçük şirketlerin üstlendiğini söylüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Davut, bölgedeki projelerin AFAD ve Kızılay koordinatörlüğünde gerçekleştirildiğini, yardım yapmak isteyen derneklerin de onlarla görüştüğünü ifade ediyor.
"Mülteci krizinin tam olarak çözülmesi, Suriye’de barışın sağlanmasına bağlı"
BBC Türkçe’ye konuşan Orta Doğu uzmanı Mahmoud Allouch, bu projenin, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki bölgeleri mültecilerin dönüşü için hazırlama çabaları kapsamında olduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, özellikle yerel seçimler öncesinde yani aşağı yukarı bir yıl içinde en az 1 milyon mülteciyi geri göndermek istediğini vurguluyor.
“Bugüne kadar sadece yarım milyon Suriyeli mülteci Suriye'ye döndü. Bu rakam, yaklaşık üç buçuk milyona kıyasla hala az. Proje, mültecilerin bir kısmını geri göndermeyi başarabilir, ancak mülteci sorununun tam olarak ele alınması, Suriye'de barışın sağlanmasıyla bağlantılı."
"Katar çok farklı şeylerin peşinde: İmaj, güvenlik, diplomatik destek"
Türkiye’nin, enflasyon ve deprem nedeniyle büyük mali ve ekonomik baskılarla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Allouch, bu nedenle, bu proje için bir ülke finansmanın çok önemli olduğunu belirtiyor.
Katar Kalkınma Fonu projenin, Suriye iç savaşı başladığından bu yana Katar’ın Suriyelilere destek ve insani yardım sağlama çabalarının bir parçası olduğu belirtiliyor.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan, Fransa’daki Arap ve Müslüman Dünyası Çalışmaları Enstitüsü’nden araştırmacı Thomas Pierret; Katar’ın bölgede, Türkiye’ye böyle bir destek verip mültecilerin Kuzey Suriye'ye yerleştirilmesi için ödeme yapmaya hazır olan tek ülke olduğunu belirtiyor:
“Çünkü Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Suriye rejimiyle barıştı. Merkezi hükümetle normalleşmeye gidiyorsanız, muhalif grupların elindeki bölgelerde gayrimenkul projelerini finanse etmezsiniz.
“Yapmaya istekli olsalar bile, ki değiller, bu neredeyse imkansız çünkü bu Suriye rejimi için bir tür provokasyon olur."
Katar’ın maddi bir kaygısının olmadığını, o nedenle Türkiye'nin Katar'a geri ödeme yapacağını düşünmediğini belirten Pierret, “Katar çok farklı şeylerin peşinde: İmaj, güvenlik, diplomatik destek. Çünkü Suudi Arabistan ve BAE gibi komşularıyla ilişkileri son zamanlarda büyük ölçüde iyileşmiş olsa da bir krizin ne zaman patlayacağı belli değil. Katar'ın bu müttefik ağlarını kurmasının nedeni bu ve siyasi, diplomatik ve askeri güce sahip olan Türkiye gibi önemli bir bölgesel oyuncunun desteğini alması son derece faydalı” diyor.
"Suriye durumdan hoşnut değil"
Şam yönetimine yakın Al-Watan gazetesi temel atma töreninin ertesi günü, Türkiye'nin Suriye ile ilişkileri normalleştirme yönünde hızlı adımlar atma ihtimalinin uzak göründüğünü yazdı.
Gazetede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun; yakın zamanda Suriye ve Türkiye’nin yanı sıra Rusya ve İran'dan yetkililerden oluşan bir komitenin toplanarak bir anlaşma üzerinde çalışmaya başlayacağını belirttiği basın açıklamalarını da yalanladı.
Geçtiğimiz ay Suriye ile Türkiye arasında normalleşme adımlarının gündeme geldiğini, ancak bunların çoğunlukla Erdoğan yönetimin seçmenlere, “mültecileri Suriye’ye geri göndermek için uzlaşmaya çalıştığı” izlenimi vermek istemesiyle alakalı olduğunu ekleyen Pierret, “Erdoğan’ın bu konuda hiçbir zaman çok ciddi olmadığını düşünüyorum” diyor.
Pierret, “Genel konuşursak Suriye rejimi resmi olarak Suriye'nin kuzeyinde Türk işgali olduğunu varsayıyor, buna yeni Osmanlı işgali diyen resmi makamlar var” derken, Suriye yönetiminin son haftalarda Türk ordusunun Suriye topraklarından tamamen geri çekilmesi konusunda ısrarcı olduklarını, hatta ciddi bir müzakere için geri çekilmeyi ön koşul olarak sunduğunu hatırlatıyor:
“Erdoğan ise dinlemek istemiyor. Türkiye, birliklerini Suriye içinde tutarken bir tür normalleşme istedi ama mülteciler için yeni şehirler inşa etmek, Türkiye'nin gerçek niyetinin Kuzey Suriye'de kalmak olduğunun en iyi göstergesi.
“Milyarlarca Katar parasıyla 50 bin kişilik bir şehir inşa etmek istiyorlar ve sonra geri çekilip rejim ve Rusların orayı mahvetmesine, insanları tekrar sınırın ötesine itmesine izin vermeleri ne kadar gerçekçi? Bu girişim gerçekten Türkiye'nin burada kalacağını gösteriyor. Ve tabii ki Suriye rejimi bundan çok mutsuzdur."
Her ne kadar Suriye rejiminin bu projeyle ilgili tavrının son derece açık ve olumsuz olduğu bilinse de Pierret bu inşaatların başlatılmasına tepki göstermeyeceğini düşünüyor.
Allouch Suriye rejiminin, elbette Türkiye'nin kuzey Suriye'deki rolünü güçlendirdiği için projeye karşı çıkacağını belirtiyor. Fakat, “Gerçekte bu bölgelerde savaşın sebep olduğu yıkımı iyileştirmeye yardımcı olduğu sürece Suriye bundan fayda görebilir” sözlerini ekliyor. Rusya'nın projeyi onaylamasının, rejimin alacağı konumundan daha önemli olduğunu ekliyor.
Rusya'nın tavrı
Suriye rejimi için meşruiyet, egemenlik nedenleriyle önemli olsa da Rusya için böyle olmadığını belirten Pierret, “Rusya için Kuzey Suriye'deki bu uzun süreli Türk varlığını kabul etmek, Türkiye ile ortaklığı sürdürmek için ödenmesi gereken bir bedel. Ama tabii ki Türkler dışarıda olsaydı Rusya daha mutlu olurdu” diyor.
“Türkiye'yi tamamen NATO ve ABD'nin kollarına itmemek için Ruslar, iki taraf arasında arabuluculuk yapan Türkiye'ye sahip olmaktan fazlasıyla mutlu.”
“Rusya, Erdoğan'ın, kendisine ülke içinde baskı oluşturan mülteci sorununu çözmesi gerektiğinin farkında” diyen Allouch ise “Türkiye'nin ilişkilerinin geleceği için bir anlaşmaya ulaşmak adına Şam'la diyaloğunu düzen içinde sürdürdüğü ve mültecilerin dönüşüne yardımcı olduğu sürece bu projeye karşı olduğunu düşünmüyorum” diyor.
Mehdi Davut ise Suriye ve Rusya'nın, Suriye'nin kuzeyinde istikrarın sağlanmasına karşı olduğunu, çünkü bunun "muhalifler kendi ayakları üzerinde durabilir ve Esad'a karşı direnç oluşturabilir" demek olduğunu ifade ediyor.
Bölgenin güvenliği ve yönetimi
Bu yeni kurulacak bölgenin yönetimiyle ilgili ayrıntıları bilmediğini ancak Kuzey Suriye'deki diğer topraklardakine benzer olacağını varsaydığını belirten Pierret, burada çok katmanlı bir yönetimin, yerel yetkililerle Türk makamlarının karmaşık bir kombinasyonu olabileceğine işaret ediyor:
“Yerel konseyler bazı şeyleri yapıyor, güvenliği Suriye Milli Ordusu’nun elinde olduğu varsayılabilir, Türk kurumları da belli başlı görevleri icra ediyor. İşbölümü son derece karmaşık. Örneğin sadece okullara bakarsak, yerel meclisler tarafından, Suriye İçişleri tarafından, Türkiye tarafından yönetilen okulları var.”
İletişime geçtiğimiz Katar Kalkınma Fonu, AFAD, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan konuyla ilgili yanıt alamadık.
Kaynak: BBC Türkçe