Tweet atmaya benzemez

Mahmut Cemil İnce

Türkiye'de Müslümanların şahsını, inançlarını ve canlarından da önemli olan mukaddesatlarını hedef alan sözlü ve fiziki saldırılar sürekli olarak artıyor.

Müslümanlara inançlarını dile getirecek en ufak bir boşluk bırakmayan kesimler her fırsatta Müslümanlara saldırmayı, hakaret etmeyi, hatta Allah'a ve Rasulullah'a sövmeyi marifet biliyor.

Türkiye toplumunun yüzde 70'inden fazlasını teşkil eden Müslümanların inanç ve değerleri, küçücük azınlıkların inanç ve değerleri kadar bile hürmete değer görülmüyor. İnançsızlığı ve nefsini ilah edinmeyi aydınlanma sanan bazı güruhlar ısrarla, inatla, Ebu Cehil'i bile mahcup edecek küstahlıklara girişiyorlar.

Üstelik bunu, kim olduğu ve kimlere hizmet ettiği bilinmeyen, tamamen anonim sosyal medya hesaplarının kayığına binerek yapıyorlar.

Birileri de bu küstah güruhları şaşırtıcı bir şekilde desteklemeye ve korumaya devam ediyor.

Mesela bir genç Mustafa Kemal'e rahmet okunmasına tepki gösterdiği için haftalardır cezaevinde tutulurken, camide içki içen, İslam'ı tahkir eden ve bunları sosyal medyada paylaşan aynı yaşlardaki bir kişi hiçbir şey olmamış gibi elini sallaya sallaya sokaklarda geziyor.

Uzun süredir dile getirdiğim gibi, toplumsal barışın bozulması ve insanların birbirine düşürülmesi kimsenin çıkarına olmaz. Herhalde bundan en büyük zararı da bu tarz küstahlıkları kışkırtanlar ve kışkırtıcıların kayığına binen zavallılar görecektir.

Kimse bir başkasıyla aynı fikri benimsemek zorunda değil. Elbette her fikir sahibi, toplumu ve bireyleri kendi fikri etrafında birleştirmeyi isteyebilir. Bunda şaşılacak bir şey yok. Ancak bu işi insanlara saldıran kuduz köpekler gibi yapmanın, toplumu provoke etmeyi bir silah olarak kullanmanın pek bir mantığı yok.

Demem o ki, Müslümanları ve inandıkları değerleri (yani bu toplumun en az yüzde 70'ini) istemiyor olabilirsiniz. Bu isteksizliğinizi kendi içinizde ve kendi çevrenizde de yaşayabilirsiniz. Nihayetinde kimse sizin zihninizin içerisini göremiyor.

Fakat iş Müslümanlara kin kusmaya, saldırmaya, bu saldırıları savunmaya ve teşvik etmeye geldiği zaman, mesele çok başka bir noktaya evriliyor.

Toplumsal barışın bozulması, geri alınması mümkün olmayacak bir şeydir. Böyle bir şey olması halinde yaşanabilecek tehlikeler tweet atmaya benzemez.

Müslümanlar aciz, eğitimsiz, parasız, organizasyonsuz bir halde değildir.

Birilerinin medyası varsa Müslümanların da medyası vardır. Birilerinin derneği, vakfı varsa Müslümanların da derneği, vakfı vardır. Müslümanların da avukatı, zengini, alimi, akademisyeni, velhasıl malum güruhlar nelere güveniyorsa hepsinin en kallavisi Müslümanlarda da vardır.

Üstelik Müslümanlarda, malum güruhta olmayan bir şey daha vardır ki o da gözünü budaktan sakınmayan genç yiğitlerdir. Keşmir'i, Bosna'yı, Çeçenistan'ı ve bunun gibi onlarca ülkeyi sayarak vaktinizi almayacağım. Birkaç hafta önce Lübnan'da toprağa düşen iki yiğit genci hatırlatmak yetecektir.

Tekrar edeyim: Tweet atmaya benzemez.

Siyasi ve hukuki otoritelerin toplumsal barışı bir an önce tesis etmesi, Müslümanlara yönelik küstah saldırıların önünü alması, bu saldırılara yol açan provokasyonların arkasındaki siyasilere, sosyal medya hesaplarının kullanıcılarına ve sözde gazetecilere gem vurması gerekir.

Türkiye gençlerin fikirlerini tartışıp çözüme ulaştığı, hür düşündüğü, kendisini ve çevresini kurtarma misyonunu idrak ettiği, kendi tarihini anlayıp ileri baktığı bir coğrafya olmalıdır. Nefsinin arzularına uymakla, birilerine parmak sallamakla ve arkasına aldığı kliklerin gücüyle kabadayılık yapmakla hayırlı bir noktaya ulaşılabileceğini sanmıyorum, vesselam.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.