"Ukrayna krizi nedir, Ukrayna'da neler oluyor?" gibi sorular, son dönemin en önemli, bir o kadar da "kapalı kutu" gibi duran bölgesiyle ilgili olarak gündeme geliyor.
Ukrayna'da 2014 yılında savaşla patlak veren gerginlik ve bölünmüşlük, kökenini büyük ölçüde tarihten alıyor. Bu sebeple Ukrayna'da halen çözüme kavuşmayan ve artçı çatışmaları yaşanan 2013-2014 Euromeydan Devrimi'ni, 2014 Kırım Krizi'ni, 2014-2015 Donbass Savaşı'nı anlayabilmek için tarihi arka planı bilmek gerekiyor.
Ukrayna Krizi'ni detaylı bir şekilde ele alacağımız serinin ikinci bölümünde "Turuncu Devrim"i kapsar biçimde Ukrayna'nın 2. Dünya Savaşı başından (1939) Euromeydan Gösterileri'ne (2013) kadar olan tarihini sizlere sunuyoruz.
2. Dünya Savaşı ve Ukrayna
23 Ağustos 1939'da Almanya lideri Adolf Hitler ve Sovyetler Birliği lideri Joseph Stalin bir saldırmazlık anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmanın gizli maddelerinde Polonya'nın iki ülke arasında bölüşülmesi de bulunmaktaydı. Polonya'nın büyük çoğunluğu Nazi Almanyası'na bırakılırken bugünkü Batı Ukrayna ise Sovyetler Birliği'ne bırakılıyordu.
Bu anlaşmadan 1 hafta sonra Almanya batıdan Polonya'yı işgale başladı, ardından Sovyetler Birliği de Polonya'yı istila edip Almanya ile anlaşmasında kendisine bırakılan Batı Ukrayna'yı ele geçirdi. Polonya'nın işgali üzerine İngiltere ve Fransa'nın Almanya'ya savaş ilan etmesiyle 2. Dünya Savaşı başladı.
Böylece ilk kez Lviv merkezli Batı Ukrayna Rus egemenliğine girmiş oldu. İşgale ve Stalin'in baskıcı politikalarına karşı Batı Ukraynalılar silahlı direnişe geçtiler, karşılığında Sovyet Ordusu bölgede katliamlara girişti. Ukrain direnişçiler sadece Sovyet Ordusu'nu değil bölgedeki Leh azınlığı da hedef alarak burayı tamamen Ukrainleştirmenin peşine düştüler.
Haziran 1941'de Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldırmasıyla önce Batı Ukrayna, 1941 yılı tamamlanmadan tüm Ukrayna Almanya tarafından işgal edildi. Yıkıcı ve yoğun bir savaş yaşandığından Ukrayna baştan başa harap oldu, halk çok ağır kayıplar verdi.
Baştan sona gün gün Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndaki toprak değişimleri
Savaşın Almanya'nın aleyhine dönmesiyle 1943-1944'te Sovyetler Birliği yine çok kanlı, yıkıcı bir savaşla Ukrayna'yı geri aldı. 1945'te savaşın bitmesiyle Batı Ukrayna Sovyet egemenliğine girdi ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin bir parçası haline geldi. Batı ülkelerine kaçabilen Batı Ukraynalılar örgütlenerek kendi eğitim ve diğer kurumlarını kurarak Ukrayna milliyetçiliğine ve "Ukrayna'nın zalim Sovyet işgalinden kurtarılmasına" yönelik çalışmalar yaptılar. Batı Ukrayna'da Sovyet karşıtı Ukraynalı silahlı direnişi 1950'li yılların ortalarına kadar devam etti. 2. Dünya Savaşı'nda 7 milyon Ukraynalının öldüğü tahmin edilmektedir.
Savaşın yerle bir ettiği Ukrayna'nın başkenti Kiev (1943)
Savaş sonrası Ukrayna: Yıkıntıdan imara
Batı Ukrayna'nın da eklenmesiyle bugünkü sınırlarına ulaşan Ukrayna, Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak devam etti. Holodomor'da ölen 5 milyon kişi üzerine 2. Dünya Savaşı'nda da 7 milyon kişinin ölümü Ukrayna'da nüfus dengelerini alt üst etmiş, verimli arazileri nedeniyle öncesine yoğun nüfuslu bir ülke sayılan Ukrayna'da nüfus yoğunluğunu azaltmıştı. Bununla beraber Ukrayna'dan savaş sonrasında ilk sağlıklı nüfus bilgilerinin edinildiği 1950'de Ukrayna nüfusu 35,5 milyon olarak açıklanmıştı. Aynı tarihte, bugün Ukrayna'nın iki katından fazla nüfusa sahip Türkiye'nin nüfusu sadece 21 milyondu.
1953'te Stalin'in ölümüyle Sovyetler Birliği'nin yönetiminde yerini Nikita Kruşçev aldı. Kruşçev Doğu Ukraynalı Rus bir aileden gelmekteydi. Ukrain olmamakla beraber Rus kültürünün baskın olduğu Doğu Ukrayna'dan olmasına rağmen Ukrayna ile bağlantısı Kruşçev'in Ukrayna konusunda Stalin'in aksi bir politika izlemesine neden oldu. 1954'te Rus Çarlığı ve Ukraynalı Kazakların 1654'teki anlaşmasının 300. yılının hediyesi olarak Kırım, özerk bir cumhuriyet olarak Ukrayna'ya bırakıldı. Kırım bu dönemde Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı, 1944'te Kırım Türklerinin tamamının katledilmesi veya sürgüne gönderilmesiyle Rus nüfusun ezici çoğunluğa geçtiği stratejik bir bölge niteliğindeydi. 1956'da Kruşçev Stalin'in baskıcı politikalarını açıkça eleştirmeye başladı. Tüm bunlar Ukrayna'da olumlu yankılar buldu.
Sovyetler Birliği'nin 2. Dünya Savaşı sonrasında girdiği ağır sanayileşme hamlesiyle Doğu ve Güney Ukrayna ağırlıklı olarak Ukrayna'da nükleer santraller, ağır sanayi tesisleri inşa edildi. Ukrayna'ya öncelik verilmesinde Ukrayna'nın Karadeniz'e yakın konumu ve hammadde kaynakları etkili oldu.
Ukrayna'da Ruslaştırma
Ukrayna'nın asli unsuru olan Ukrain milleti Slav bir millet olmakla ve Rusça gibi Slav Dil Ailesi'nden bir dil konuşmakla beraber Ruslardan ayrı bir millettir. Çarlık döneminde başlayan Rusları Ukrayna'ya yerleştirme ve Ukrainleri Ruslaştırma politikaları Sovyetler Birliği'nde hız kazandı ve bunlara yönelik baskılar arttı. 1926 Sovyet sayımında Ukrayna'da Rus nüfusunun oranı %9,2'ydi. İlerleyen tarihlerde, Ruslardaki doğum oranının Ukrainlerden düşük olmasına ve Sovyetler Birliği'ne geçtiğinde hemen hemen hiç Rus yaşamayan Batı Ukrayna'nın da Sovyet Ukraynası'na eklenmesine rağmen Rus nüfusu arttı. Sovyetler'in son sayımı olan 1989 Nüfus Sayımı'nda Rus nüfusunun Ukrayna nüfusuna oranı %22,1'e yükselmiş, bunda Rusların çoğunlukta olduğu Kırım'ın da Ukrayna'ya eklenmesi de rol oynamıştı.
Ukrayna'da Ruslaştırmada başat rol dil konusunda yaşanmıştı. Ukraince yerine Rusça teşvik edilmiş, Sovyet döneminde özellikle şehirli Ukrainlerin çoğu Ukrainceden çok Rusçayı kullanır hale gelmiş, pek çok Ukrain nüfus sayımlarında ana dilini Rusça olarak belirtmeye başlamıştı. Ülkenin doğusu ve güneyinde Rus nüfus daha ağır bastığı gibi buralardaki Ukrainlerin büyük kısmı da ana dilinin Rusça olduğunu ifade etmiş, ülkenin orta ve özellikle batı kesiminde ise milliyetçi Ukraynalılar Ukrainceye milli kimliklerini Ruslardan ayıran ana unsur olarak sahip çıkmışlardı. Dil meselesinde yaşanan bu ayrışma tarihi arka plan ve mezhep ayrımlarının yanı sıra Ukrayna'yı kendi içinde iyice bölen bir unsur olmuştu.
1986'da Ukrayna'nın kuzeyindeki Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan kaza sonucu ortaya çıkan felaket Ukrayna halkına büyük zarar vermiş, Sovyet yönetimine olan tepkiyi artırmıştı.
Ukrayna bağımsızlığını kazanıyor
1985'te Sovyet yönetimine gelen Gorbaçov'un izlediği açıklık politikaları Ukrayna'da süren baskılara rağmen bağımsızlık taleplerinin öncesine göre daha rahat konuşulabilmesine imkan sağlamıştı. 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışıyla başlayan Komünist Blok'taki dağılmayla 1990'da Ukrayna'da bağımsızlık talebi daha açık konuşulmaya, politikacılar tarafından da dillendirilmeye başlanmıştı. 21 Ocak 1990'da 300 bin Ukraynalı Kiev'den Batı Ukrayna'nın merkezi Lviv'e dev bir insan zinciri oluşturup bağımsızlık talep etti. Bağımsızlık talepleri orta ve batı bölgelerde çok daha güçlüydü.
Sovyet merkezi otoritesinin güçten düştüğü ve ekonomik krizle boğuştuğu bir ortamda Temmuz 1990'da Mart ayında seçilen ve epeyce yenilenen Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Parlamentosu oy çokluğuyla Ukrayna'nın devlet egemenliği kararını kabul etti. Bu kararın içeriğine göre Ukrayna Devleti istediği zaman bağımsızlık referandumu düzenleyebilecek ve Ukrayna'nın kararları Moskova'daki merkezi yönetimin kararlarından öncelikli tutulacaktı.
19 Ağustos 1991'de Sovyet merkez otoritesinde yaşanan başarısız darbe girişiminin oluşturduğu kargaşada Ukrayna 24 Ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan etti. Sovyet cumhuriyetlerinin peş peşe bağımsızlıklarını ilan ettiği bu dönemin ardından Aralık 1991'de Sovyetler Birliği resmen tarihe karıştı.
Ukrayna'nın bağımsızlığını ilanı (24 Ağustos 1991)
1 Aralık 1991'de gerçekleştirilen bağımsız Ukrayna'nın ilk cumhurbaşkanlığı seçimini Komünist Ukrayna'da politikacılık yapan Batı Ukraynalı Leonid Kravçuk %62 oyla kazandı, fakat Batı Ukraynalı bazı illerde Komünizm döneminde politika dışındaki muhalefeti organize eden, sık sık hapsedilen Orta Ukraynalı Ukrayna milliyetçisi Viyaçeslav Çornovil'i destekledi.
İl bazlı olarak 1991 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
Ukrayna'da ekonomik çöküş
1980'li yıllarda Sovyetler Birliği genelinde başlayan ekonomik kriz 1990'dan itibaren ekonomik çöküş halini almıştı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından serbest piyasa ekonomisine geçilmesinin sancıları, bürokrasinin ve hatta halkın bu geçişe hiç uygun olmaması, önceki yıllardan devralınan halı altına süpürülmüş ekonomik sorunlar ve kontrolsüzlükle artan yolsuzluklar diğer pek çok eski Sovyet ülkesinde olduğu gibi Ukrayna'da da ekonomik bir çöküşe yol açmıştı.
Ülke ekonomisinde 1990'lı yılların başlarında dev rakamlarla gerçekleşen senelik daralma azalarak 2000 yılına kadar sürmüş, 1990-2000 döneminde Ukrayna ekonomisi %-60'dan fazla küçülerek Ukrayna eski Sovyet ülkeleri içerisinde bu dönemde ekonomisi en çok gerileyen ülke olmuştu. 2000'den itibaren inişli çıkışlı olarak gerçekleşen ekonomik büyümeye rağmen Ukrayna ekonomisinin büyüklüğü halen 1990'daki büyüklüğünden oldukça geridedir.
Bu ekonomik çöküntü Kravçuk üzerinde büyük bir baskı oluşturduğundan 1994'te Ukrayna erken cumhurbaşkanlığı seçimine gitmiştir.
Ukrayna'nın bölünmüşlüğünün tablosu: Seçimler
1994 cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının haritası Ukrayna'nın Orta-Batı ve Güney-Doğu ekseninde "Batıcı / Milliyetçi" ve "Rusçu" olarak kendi içinde bölünmüşlüğünü ortaya koyması açısından çarpıcıydı. Seçimi 10 Temmuz 1994 tarihli ikinci turunda %52,3 oyla kazanan Leonid Kuçma Güney ve Doğu Ukrayna'nın, ekonomik krizin kendisine fatura edildiği seçim öncesi cumhurbaşkanı %45,3 oyla kaybeden Leonid Kravçuk Orta ve Batı Ukrayna'nın desteğini aldı. Bu seçimden sonra daha pek çok seçimde ülkenin ortadan keskin bir şekilde bölünmüşlüğü devam edecek, sadece Orta Ukrayna'nın Doğu Ukrayna'ya komşu birkaç ilinde değişimlere rastlanacaktı. Bu ayrımda başkent Kiev "Batıcı / Milliyetçi", ağır sanayisi nedeniyle ülkenin ekonomik merkezi sayılan Donetsk şehri merkezli Donbass Bölgesi ise "Rusçu" cenahlara düşmekteydi.
1994 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sonuçları: Turuncu iller Kravçuk'un, Mavi iller Kuçma'nın kazandığı iller
Ukrayna ve "Clash of Civilizations" (Medeniyetler Çatışması)
1994 seçim sonuçlarının Ukrayna'nın bölünmüşlüğünü yansıtması Samuel Huntington'ın ünlü eseri "Clash of Civilizations"ta (Medeniyetler Çatışması) da yer aldı. Kitabında daha çok İslam Alemi'ni içeren çatışmalara odaklanan Huntington, Ukrayna'ya yer ayırdığı bölümde ülkenin Avrupa ve Rusya medeniyetleri arasındaki çatışmanın sahası olduğunu, 1994'te gerçekleşen seçimden çıkan haritanın ülkenin net bir şekilde coğrafi bölünmüşlüğünü yansıttığını, Ukrayna'nın ileride parçalanabileceğini veya bir iç savaş yaşayabileceğini, tüm bunlar olmasa dahi en azından iç gerginlik ve bölünmüşlükle devam edeceğini belirtmiştir.
"Turuncu Devrim"e doğru Kuçma idaresinde Ukrayna (1994-2004)
Yeni cumhurbaşkanı Kuçma, toparlanmaya çalışmakta olan Rusya ile yakın ilişkiler kurmaya önem verdi. Ülke içerisinde ise özellikle Batı Ukraynalılar tarafından ülkeyi yeniden Rusya'ya teslim etmek, çete ve mafya düzeni kurmak, yolsuzluk yapmakla suçlandı. 1999 seçimlerinin hemen öncesinde adaylardan, 1991 seçimlerinde de aday olan Ukrayna milliyetçisi Çornovil 25 Mart 1999'da şüpheli bir trafik kazasında öldü, milliyetçiler kazadan Kuçma ve Rusya'yı sorumlu tuttular.
1999 seçimlerinde böylece milliyetçiler adaysız kaldılar, Kuçma karşısındaki Komünist rakibini kolaylıkla yenerken milliyetçi Ukraynalılarda Rusya'ya olan düşmanlık daha da arttı.
Kuçma döneminde Rusya'nın toparlanmasıyla beraber Ukrayna'da yeniden Rusya'nın tesiri arttı. Öte yandan Avrupa Birliği'nin genişlemesiyle Ukrayna AB'nin komşusu oldu, bu da Ukrayna'daki Rus karşıtı milliyetçilerde Ukrayna'nın AB'ye girmesi taleplerini artırdı. 2000 yılından itibaren ağır kan kaybının ardından Ukrayna ekonomisinde toparlanma başladı. Rus yanlıları bu toparlanmanın Rusya ile ilişkilerin gelişmesinden, Batı yanlıları ise Batı ile ilişkilerin gelişmesinden olduğunu savundular.
2004 Seçimleri ve "Turuncu Devrim"
31 Ekim 2004 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde Orta ve Batı Ukrayna'nın destek vereceği aday olarak Kuçma döneminin başbakanlarından Viktor Yuşçenko, Güney ve Doğu Ukrayna'nın destek vereceği, cumhurbaşkanı Kuçma'nın da desteklediği aday olarak yine Kuçma döneminin başbakanlarından Viktor Yanukoviç öne çıkmıştı. Seçimlerin ilk turunda Yuşçenko %39.9, Yanukoviç ise %39.3 oy ile başa baş bir sonuç elde etmişti.
Seçimlerin 21 Kasım 2004'te gerçekleşen ikinci turunun ardından Yuşçenko'nun %46.6, Yanukoviç'in ise %49.5 oy aldığı açıklandı, Yanukoviç'in zaferi ilan edildi.
Yuşçenko ve destekçileri seçimlerde hile yapıldığını iddia ederek seçimi tanımadıklarını, tekrarlanmasını istediklerini ilan ettiler ve 22 Kasım 2004'ten itibaren meydanları doldurdular. Milyonlarca Ukraynalının başkent başta olmak üzere pek çok şehirde katıldığı bu gösteriler birden dünya medyasının ilk maddesine yerleşti.
"Turuncu Devrim" olarak isimlendirilen bu protestolar ismini Yuşçenko'nun seçim kampanyasında turuncu rengini kullanmasından almaktaydı.
Yanukoviç ve destekçileri seçimlerin tekrarlanmasına karşı çıktıklarını ilan ettiler. Böylece Ukrayna bir seçimle daha bu kez çok gergin bir biçimde ortadan ikiye bölünmüş oldu.
"Dinyeper'de yüzen cesetler görmemek için pes ediyorum"
Dünya medyasında krizin uzaması durumunda Ukrayna'da kanlı bir iç savaşın çıkabileceğini, AB ve Rusya'nın dahil olmasıyla savaşın büyük bir uluslararası krize dönüşebileceği konuşulurken Aralık 2004'te Viktor Yanukoviç başkent Kiev'den de geçen Ukrayna'nın ünlü Dinyeper nehrine atıfla bir iç savaştan korktuğunu açıklayarak "Dinyeper nehrinde yüzen cesetler görmemek için pes ediyorum, seçim tekrarlansın" açıklamasında bulundu.
26 Aralık 2004'te Batılı ve diğer uluslararası gözlemcilerin yoğun katılımıyla seçimlerin ikinci turu tekrarlandı. Kazanan bu kez %52 oyla Yuşçenko olurken Yanukoviç %44.20 oy alabildi.
Seçim sonuçları bir kez daha Ukrayna'nın kendi içinde bölünmüşlüğünü keskin bir biçimde yansıtmaktaydı.
26 Aralık 2004 Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonuçları, turuncu iller Yuşçenko'nun kazandığı iller, üzerlerinde yazılı rakam Yuşçenko'nun o ildeki oy oranı, mavi iller Yanukoviç'in kazandığı iller, üzerlerinde yazılı rakam Yanukoviç'in o ildeki oy oranı
Yuşçenko'nun zehirlenmesi
Seçim kampanyası esnasında Eylül 2004'te Yuşçenko aniden hastalanmıştı. Bu tarihte tedaviye Viyana'ya giden Yuşçenko'da zehirlenme tespit edilmişi yoğun müdahelelerle Yuşçenko'nun hayatı kurtarılmıştı. Fakat zehrin etkisiyle Yuşçenko'nun derisinde kısa zamanda büyük bir tahribat yaşanmış, Yuşçenko bir daha normale dönememiş, derisinde kısmi düzelmeler de uzun yıllar almıştı
Eylül 2004 öncesinde Viktor Yuşçenko (solda), birkaç ay sonra Viktor Yuşçenko (sağda)
Viktor Yuşçenko zehirlenmesiyle ilgili olarak baştan itibaren Rusya cumhurbaşkanı Vladimir Putin'i ve Rus istihbaratını suçlamış, amaçlarının 2004 seçimi öncesinde kendisini öldürerek Yanukoviç'in cumhurbaşkanı olmasını sağlamak olduğunu iddia etmişti.
Viktor Yuşçenko 2018'de BBC'ye yaptığı bir açıklamada zehirlenmesiyle ilgili Rusya'yı suçlamaya devam ediyor.
Yuşçenko Dönemi (2005-2010)
2005 başında görevine başlayan Yuşçenko döneminde Ukrayna'nın Batı'ya entegresi ve Rusya'dan kopmasına yönelik radikal hamlelere girişildi. Yuşçenko Ukrayna'nın AB'ye ve hatta NATO'ya girmesine taraftar olduğunu gizlemedi. Yine 2005'te Rusça kademeli olarak Ukrayna'da resmi dil olmaktan çıkarıldı. Tüm bu hamleler Rusya'nın tepkisini çekti, Rusya Ukrayna'ya ucuz doğalgaz ihracını durdurup doğalgazı piyasa değerinde satmaya başladı, Putin Yuşçenko aleyhine açıklamalarda bulundu.
2006 Parlamento seçimlerinde Yuşçenko destekçisi partilerin bölünmesiyle Yanukoviç liderliğindeki Bölgeler Partisi birinci oldu, Yanukoviç Sosyalist ve Komünist Parti ile koalisyon kurarak başbakan oldu. Böylece "Turuncu Devrim"in yara aldığı yorumları yapıldı.
2007'de Yanukoviç'i başbakanlıktan indirebilmek için parlamentoyu fesheden Yuşçenko ülkeyi seçime götürdü ve destekçisi Timoşenko'nun başbakanlığı almasını sağladı.
Bu dönemde Ukrayna ve AB'nin ilişkileri arttı. Batı Ukrayna'dan AB ülkelerine mevsimlik işçi göçü yaşandı, bu yolla Ukrayna'ya bol miktarda döviz girdi. Turizm gelirleri hızla arttı, ekonomide büyüme devri yaşandı.
2008 yazında beklenmedik bir biçimde Yuşçenko'nun ardından "Turuncu Devrim"in en önde gelen ismi olarak görülen başbakan Timoşenko ve cumhurbaşkanı Yuşçenko arasında beklenmedik bir gerilim patlak verdi. Yuşçenko seçimlerden henüz bir sene geçmişken parlamentoyu yine feshedeceğini duyurdu fakat 2008 Küresel Krizi'nin Ukrayna'yı en ağır bir biçimde vurmaya başlaması üzerine Yuşçenko kararından vazgeçti. Timoşenko ve Yuşçenko'nun rekabeti "Turuncu Devrim"i kökünden sarstı.
Küresel Kriz 2009'da Ukrayna'yı çok ağır vurdu. Ülke ekonomisi yaklaşık %15 oranında daraldı. Yaşanan ekonomik çöküntü halkın "Turuncu Devrim" liderlerine olan güvenini sarsarken milliyetçi Ukraynalılar krizden Yuşçenko'yu sorumlu tutup Timoşenko'ya yöneldiler.
2010 Cumhurbaşkanlığı Seçimi
17 Ocak 2010 cumhurbaşkanlığı seçimleri ekonomik krizin ve milliyetçi saflardaki iktidar kavgasının gölgesinde gerçekleşti. İlk turda Ana Muhalefet lideri Yanukoviç %35.32 oy alırken Başbakan Timoşenko %25.05, Cumhurbaşkanı ise sadece Yuşçenko %5.45 oy alabildi. Yuşçenko ve diğer milliyetçi adayların ikinci turda Timoşenko'ya destek çağrılarına rağmen 7 Şubat 2010'da gerçekleşen 2. turda %45.47 oyda kalan Timoşenko'yu %48.95 oyla yenen "Rusçu aday" Yanukoviç Ukrayna'nın cumhurbaşkanı oldu.
Yanukoviç'in açık farkla olmayan zaferinde halkın Yanukoviç'e ilgisinden çok "Turuncu Devrim" liderlerinin iç kavgalarına ve ekonomik krize tepkisinin etkili olduğunu belirtilmektedir.
2010 seçimlerinin 2. turu bir kez daha Ukrayna'nın bölünmüşlüğünü ortaya koymuştur.
2010 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Sonucunda mavi iller Yanukoviç'in kazandıkları ve o ilde kaç oranında oy aldığı, gri iller Timoşenko'nun kazandıkları ve o ilde kaç oranında oy aldığı
Yanukoviç'ten Euromeydan'a (Şubat 2010-Kasım 2013)
Şubat 2010'da Viktor Yanukoviç'in cumhurbaşkanı olmasıyla "Turuncu Devrim" süreci tersine döndü. Ukrayna'da yeniden Rusça'ya özel statüler tanındı, resmileştirildi ve Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesine önem verildi. Yapılan atamalarda Rusya'ya yakın isimlerin atanmasına dikkat edildi. Bu dönemde Ukrayna'da zorunlu askerlik kaldırılarak orduda küçültmeye gidildi. Bu gelişme milliyetçi / "Batıcı" Ukraynalıların büyük tepkisine neden oldu, bu kesimlerce 2013 sonunda Ukrayna Ordusu'nun aktif personelinin sadece 6 bin kişiye düşürüldüğü, ordu ve istihbaratı Rusya'ya teslim edildiği iddia edildi.
2012 parlamento seçimlerini yine milliyetçi partilerin bölünmüşlüğünden istifadeyle Rusya yanlısı Bölgeler Partisi kazandı. Böylece Yanukoviç'in iktidarı pekişmiş oldu. 2009'daki büyük krizin ardından 2010 ve 2011 yıllarında yaşanan toparlanmanın 2012'de yeniden yerini durgunluğa bırakması, Ukrayna'da kişi başına düşen gelirin halen 1990 seviyesinin oldukça altında olması Ukrayna halkının, özellikle Orta ve Batı Ukraynalıların hoşnutsuzluklarını artırdı. Yanukoviç'in seçim kampanyasında söz verdiği ekonomik vaatlerini yerine getirememesi, yolsuzluğun ve çeteleşmenin önceki döneme göre arttığının gözlemlenmesi milliyetçilerdeki iktidar karşıtlığını hiç olmadığı kadar yükseltti.
2011'de eski başbakan ve 2010 seçimlerinde Yanukoviç'in rakibi olan Yuliya Timoşenko yolsuzluk suçlamasıyla hapsedildi ve 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ardından 1996'da bir cinayet emri verdiği iddia edilerek müebbet hapisle yargılanmaya başlandı. Timoşenko hapiste kötü muamele gördüğünü belirtti. Bu gelişmeler de Yanukoviç muhalifi Ukraynalılarda büyük tepkiye neden oldu.
Yuşçenko döneminde temelleri atılan AB ile gümrük birliği antlaşmasında Ukrayna için Kasım 2013'te karar vakti geldiğinde, Rusya'nın karşı çıktığı bu antlaşma Yanukoviç iktidarınca 21 Kasım 2013'te reddedildi. Bu gelişme Ukrayna'daki milliyetçi / "Batıcı" / "Rus karşıtı" Cephe ve en çok da halk kitleleri için bardağı taşıran son damla oldu ve halk sokaklara döküldü.
Protestoların ardından Ukrayna'da savaşa kadar varan bir iç kriz yaşanacaktı.
Kaynak: Mepa News Akademi