Vladimir Putin 7 Ekim 1952'de o dönem ismi Leningrad olan Sovyetler Birliği'nin ikinci büyük şehri Saint Petersburg'da Vladimir Spiridonoviç Putin ve Maria Ivanovna Shelomova çiftinin çocuğu olarak doğdu.
Vladimir Putin'in baba tarafından dedesi Spiridon Ivanoviç Putin Sovyetler Birliği'nin kurucusu Lenin'in eşine ve Sovyetler Birliği'nin ikinci lideri Stalin'e aşçılık yapmıştı.
Vladimir Putin'in dedesi Spiridon Putin
Eğitimi ve KGB kariyeri
Vladimir Putin 1975'te Leningrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Ardından aynı üniversitede ekonomi alanında yüksek lisans yaptı. Yüksek lisansını tamamlamasının ardından Sovyetler Birliği'nin ünlü istihbarat teşkilatı KGB'de çalışmaya başladı.
1983'te, 2014'te ayrılacağı Lyudmila Oçeretnaya ile evlendi, bu evliliğinden Maria ve Katerina isminde iki kız çocuğu doğdu.
KGB'deki çalışması başarılı bulunan Putin 1984'te hızlı biçimde terfi ettirildi ve o dönem Sovyet nüfuzunda olan Doğu Almanya'da görevlendirildi.
9 Kasım 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla gelişen süreçle 1990'da Doğu Almanya Batı Almanya'ya katıldı ve Doğu Almanya'daki Sovyet nüfuzu ortadan kalktı. 1990'da Putin KGB tarafından Rusya'ya geri çağrıldı.
Siyaset içerisinde yükselişi
Putin, Mayıs 1990'da Leningrad Belediye Başkanı Anatoly Sobçak'ın uluslararası ilişkiler danışmanı olarak atandı. Putin bu görevdeyken, Sovyetler Birliği'nin dağılması sürecinde rejimin muhafazakar kanadının Ağustos 199'de Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov'a karşı gerçekleştirmeye çalışıp başarısız olduğu darbe girişiminin ardından siyasetten çekildi.
Putin, Rusya devlet başkanı olduktan sonra verdiği röportajlarda o dönemde iki tarafı da desteklemediği için Sovyetler Birliği'nin dağılması sürecinde yer almak istemediği için siyasetten çekildiğini açıklayacaktı.
1994'te yeniden Saint Petersburg (Leningrad) belediyesinde çeşitli görevlerde bulunan Putin 1997'de dönemin devlet başkanı Boris Yeltsin tarafından devlet başkanlığı işleri yönetiminde üst düzeyde görevlendirildi.
1998'de Rusya'da meydana gelen büyük ekonomik kriz ülkede önemli siyasi değişimlere de neden oldu. Ülkede 1991'den itibaren etkili olan kadrolar görevlerinden ayrılmak zorunda kalırken çoğu KGB'den Sovyetler Birliği'nin son dönem bürokratları yeniden göreve gelmeye başladı.
İstihbarat şefi
Bu kadroların bastırmasıyla Yeltsin Temmuz 1998'de Putin'i yeni dönemde Rusya'nın istihbarat teşkilatı olan FSB'nin genel direktörlüğüne getirmek zorunda kaldı.
Rusya'da 1998'de başlayan büyük ekonomik kriz 1999'da etkilerini daha da ağırlaştırdı. Ülkede hükümetlerin ömrünün birkaç aya düştüğü bir dönemde Ağustos 1999'da Yeltsin, yine etkilerini artıran Sovyet bürokratlarının baskısıyla Vladimir Putin'i başbakan olarak atadı.
Çok yıpranan ve halk desteği sıfıra yaklaşan Yeltsin'i yönetimde devre dışı bırakmakta zorlanmayan Putin'in başbakanlığı döneminde ana gündem maddesi 2. Çeçenistan Savaşı savaşı oldu.
Devlet başkanlığı
Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin 31 Aralık 1999'da yılbaşı münasebetiyle televizyonda yaptığı konuşmada devlet başkanlığı görevinden istifa ettiğini ve yerini Putin'e bıraktığı duyurdu.
Mart 2000'deki devlet başkanlığı seçimine kadar devlet başkanlığı görevinde vekalet kalan Putin'in bu ara döneminde Çeçenistan'ın Rusya tarafından işgali büyük ölçüde tamamlandı.
Mart 2000'deki devlet başkanlığı seçiminde %53,4 oy alan Putin ilk turda devlet başkanı seçildi. Devlet başkanlığı makamına resmen Mayıs 2000'de geçen Putin, Yeltsin döneminde güçlenen ekonomi oligarklarının gücünü sınırlayarak daha devletçi politikalara yöneldi.
2000'li yıllarda artışa geçen petrol ve doğalgaz fiyatları Putin'in 1990'lı yıllarda %60 civarında daralan Rus ekonomisini hızla toparlamasına yardımcı oldu. Bu da Putin'in 1990'lı yıllarda büyük ekonomik sıkıntılar çeken Rus halkındaki popülaritesini artırdı.
Mart 2004'teki devlet başkanlığı seçiminde Putin oylarını artırarak %71,9'a çıkardı, böylece yine ilk turda seçimi kazandı. Fakat bu seçim ve daha sonraki Rus seçimleri uluslararası gözlemcilerce adil ve serbest seçim kategorisinde görülmedi.
Yeni dönemde Putin'in Rusya'nın yeniden "süper güç" olduğunu dünyaya kanıtlamaya çalıştığı gözlemlendi. Bir taraftan da zıt ve düşmanca ideolojilere sahip olan Çarlık ve Sovyet döneminin harmanlanmasına çalışıldı ve ikisine birden sahip çıkıldı. Putin bu dönemde, Ortodoks Kilisesi'ne dair Bizans ve Çarlık geleneğini canlandırarak kilisenin sembolik önemini artırdı ve kiliseyi kendisinin halka karşı meşruiyet kaynakları arasına ekledi.
Babasının Ateist, annesinin ise ibadetlerini gizlice yerine getiren bir Ortodoks olduğu bildiren Putin kendisinin de dindar bir Ortodoks olduğunu belirtmektedir.
Putin döneminde Sovyetler Birliği'nden kalan ve bakımsızlık nedeniyle 1990'lı yıllarda oldukça gerileyen sanayi altyapısı, özellikle askeri sanayi yeniden canlandırıldı. Bu alanda gerekli finansman Rusya'nın diğer sektörlerinde olduğu gibi doğalgaz ve petrol gelirlerinden sağlandı.
Rusya'da yasalar ABD ve İran'da olduğu gibi bir devlet başkanının üst üste iki kereden fazla seçilmesini yasakladığından Putin Mart 2008'deki devlet başkanlığı seçimine katılamayacaktı. Putin tarafından Dimitri Medvedev'in devlet başkanı olacağı, Putin'in başbakan olup fiiliyatta devlet başkanı olarak ülkeyi yöneteceği bir ara çözüm üretildi.
Mart 2008 seçiminde Medvedev, Mart 2012 seçiminde ise Putin devlet başkanı seçildi. Putin tarafından iki dönem kuralı kaldırılmamakla beraber devlet başkanlığı süresi 6 yıla çıkarıldı ve ilerleyen yıllarda anayasa değişikliğiyle devlet başkanlığı takviminde yapılan değişikliklerle Putin'in 2036'ya (84 yaşına) kadar devlet başkanı olmasının hukuki altyapısı hazırlandı.
Putin, Mart 2018'deki devlet başkanlığı seçimini de rekor oyla (%77,5) kazandı. Fakat bu seçim uluslararası gözlemcilerce Rusya Federasyonu tarihinin en serbest ve adil olmayan seçimi olarak nitelendirildi.
Putin'in 2000'den bu yana süren iktidarında güvenilir bir uzmanlar kadrosu oluşturup ülkeyi aynı ekiple yönetme stratejisi güttüğü gözlemleniyor. Örneğin bu kadronun en önde gelen örneği sayılan tecrübeli diplomat Sergey Lavrov 2004'ten bu yana Rusya'nın dışişleri bakanlığı görevinde bulunuyor.
Başlangıçta Rusya'yı ABD ile doğrudan gerginliğe düşmeden ekonomik açıdan toparlama ve süper güç yapma politikası izleyen Putin'in siyasetinde 2008'de Gürcistan'la yaşanan savaşın bir kırılma noktası olduğu düşünülüyor. Aynı dönemden itibaren ABD'nin küresel ağırlığının gerilemeye başlamasıyla Rusya özellikle arka bahçesi saydığı eski Sovyet coğrafyasında daha agresif bir politika izlemeye başladı.
Örneğin Kasım 2013'te başlayan ve Şubat 2014'te kanlı biçimde Ukrayna'daki Rusya yanlısı iktidarın devrilmesiyle sonuçlanan Ukrayna Krizi'ne Putin yönetiminde Rusya doğrudan müdahil olarak Kırım'ı işgal etmiş, bunun da ötesinde Ukrayna'nın Donbass bölgesinde silahlı bir isyan organize edip isyancıların yenilmek üzere olduğu Ağustos 2014'te de Donbass bölgesine askeri müdahaleden kaçınmamıştı.
Putin ve kadrosunun yönetiminde Rusya'nın, ABD'nin gerileyişine paralel olarak Slav ülkelerde, eski Sovyet coğrafyasında ve komşu ülkelerde nüfuzunu artırma çabalarının sürmesi bekleniyor. Rusya'nın bu genişleme politikasının başarılı olup olmayacağının Ukrayna krizinin gidişatına bağlı olarak şekillenmesi bekleniyor.
Kaynak: Mepa News