Yemen'de küresel ve bölgesel güçlerin vekalet savaşında henüz aydınlatılamayan birçok olay yaşandı. Kritik isimlere yönelik suikastlar da bu olayların başında geliyor. Buzzfeed'den Aram Roston'un, Yemen'de Birleşik Arap Emirlikleri öncülüğünde gerçekleştirilen bu suikastlara dair hazırladığı dosya haber, Mepa News tarafından haberleştirildi. Dört bölüm halinde düzenlenen haberin üçüncü bölümü:
*
ABD’ye dönen Gilmore ve Golan, kendilerini kanıtlamalarını sağlayacak ilk operasyon için eski askerlerden oluşacak timi şekillendirmeye koyuldu. Garda World Security veya Constellis gibi güvenlik devi firmalara nazaran çok küçük ölçekli omasına rağmen, Spear Operations Group şirketi görev için içinden seçim yapabileceği geniş bir aday havuzuna sahipti.
ABD’nin “terör karşıtı” savaşı ve özellikle de Irak ile Afganistan’da 17 yıldır devam eden işgal nedeniyle, 11 Eylül saldırıları öncesi 33.000 olan özel kuvvetler mensuplarının sayısı bugün 70.000’e çıkmış durumda. Army Rangers ve Deniz Piyadeleri gibi ABD ordusunun en gözde birlikleri tarafından seçilip, eğitilip, savaşmaya hazır hale getirilen bu yeni özel kuvvet ordusunun büyük bir kısmı sivil hayata döndüğünde özel güvenlik şirketlerinde daha önce eğitimini aldığı işi yapmaya devam etti. Adının verilmesini istemeyen üst düzey bir Deniz Piyadesi subayı “Bizimkilerden böyle pis işler yapan birkaç tanesini biliyorum. Bir deniz piyadesi aktif görevde olmadığı sürece nerede ne yaptığını orduya bildirmek zorunda olmadığından bizim konu ile alakalı yapabileceklerimiz kısıtlı” ifadelerini kullandı.
Eski askerlere yeni bir iş
Bugünlerde ise eski özel kuvvetler mensuplarının seçenekleri, Irak savaşının ilk başladığı dönemdeki kadar çok değil. Özel güvenlik işleri genellikle ABD yetkililerini riskli bölgelerde korumaktan ibaret olup, gerçek bir çatışma ortamının heyecanından çok uzak. Eski bir özel güvenlik şirketi sahibi, bu tür işlerin daha çok “Bayan Daisy'yi elinizde bir M4 ile dolaştırmak gibi” (Driving Miss Daisy adlı 1989 tarihli filme atıf yapıyor) olduğunu ifade ediyor. Aynı zamanda, artık piyasa ücretleri de eskisi gibi çok yüksek değil. Tecrübeli eski askerlerin kullanıldığı güvenlik işleri için standart ücret eskiden saatlik 800 dolar civarındayken bugün bu oran 500 dolar seviyelerine geriledi. Golan ve Gilmore, başvurularını inceledikleri askerlere aylık 25.000 dolar -günlük yaklaşık 830 dolar- artı bonuslar şeklinde bütün piyasa standartlarının üstünde bir teklif sunduklarını anlattı.
Ancak, Yemen’deki iş hala paralı askerlik hususunda bilinmeyen sulara açılmayı gerektirdiğinden en iyi adaylar Golan’ın teklifini reddetti. Gilmore konu hakkında şöyle diyor: "Mesele bazı arkadaşların gözünde hala oldukça griydi, o yüzden çoğu bize, ‘ben böyle iyiyim’ cevabı verdi."
Gilmore resmi askeri kariyerinin çok da iyi olmadığını itiraf ediyor. Donanmada görev yaptığı zamanlarda, gerçek mermili bir eğitim atışı programının liderliğini yaparken yanlışlıkla bir askeri vurduğunu anlatan Gilmore, bu olayın 2011’de ordudan ayrılmasında büyük etkisi olduğunu anlatıyor. Spear’da Golan ile çalışmaya başlamadan önceki son işi, ev yapımı alkollü içki üreten bir şirkette yöneticilikti.
Resmi kariyerindeki bu leke, dediğine göre Gilmore’un Spear şirketi ile çalışarak büyük bir riski göze almasında etkili olmuş. Artık orduda değildi, teknik olarak bir sivildi ve düşünmesi gereken bir emeklilik ikramiyesi yoktu.
2015 yılının sonlarına doğru, işlerin başındaki Golan ile Gilmore, yaklaşık bir düzine adamı bir araya getirmeyi başardı. Timdeki üç kişi eski Amerikan Özel Kuvvet mensubu iken geri kalanlar Golan’ın ayda sadece 10.000 dolar maaş ile ikna ettiği eski Fransız Yabancı Lejyonerleriydi.
Birleşik Arap Emirlikleri'ne yolculuk
New Jersey’deki Teterboro Havaalanı yakınlarındaki bir otelde bir araya geldiler. Hemen hepsi askeriye ile alakalı bir iş yaptıklarını belli eden kamuflaj renkli veya siyah giysiler giymişti. Bazıları sakallı, kaslı, dövmeli, bazıları da ipinceydi.
Ayrılma zamanı geldiğinde, otel çalışanlarından, bahçedeki ABD bayrağını kendilerine vermelerini rica ettiler. Ufak bir törenle üçgen şeklinde katladıkları bayrağı yanlarına aldılar.
Yanlarına ayrıca, haftalar boyunca yetecek asker kumanyası, zırh, muhabere ekipmanları ve sağlık malzemeleri aldılar. Gilmore, patlayıcıların fitillerini hazırlamak için özel aparatı olan yadigar bıçağını da yanına aldığını söyledi. Tim, alkolü de tabi ki unutmamıştı. Kasalar dolusu viskiyi de yanlarında götürdüler.
Hedefler belirleniyor
15 Aralık tarihinde, kiralık bir Gulfstream G500 tipi askeri uçağa bindiler. Uçak havalandıktan kısa bir süre sonra Golan kokpite girerek pilotlara uçuş planında ufak bir değişiklik olduğunu söyledi. İskoçya’da yakıt ikmali yaptıktan sonra Abu Dabi’deki ticari havaalanı yerine, çöldeki bir BAE askeri üssüne indiler.
Paralı askerler, bu üste BAE Hava Kuvvetleri'ne bağlı başka bir uçağa binerek, Eritre’nin Assab şehrindeki bir başka üsse intikal etti. Gilmore bu son uçuş sırasında Eritre’li bir subayın kendilerine görev izahı yaptıktan sonra, hedef listesi dağıttığını hatırlıyor. 23 kart, 23 isim ve 23 surat. Her bir kartta, hedef ile alakalı ufak bilgilere yer verilmişti. Mesela, hedefin Yemen siyasetindeki rolü, kullandığı mekanların koordinatları vesaire.
Gilmore hedeflerin bazılarının El Islah üyesi, bazılarının din alimi bazılarının da “bildiğin terörist” olduğunu söyledi.
Buzzfeed News, Gilmore’un bahsettiği hedef kartlarından bir tanesini ele geçirmeyi başardı. Kartta adamın ismi, fotoğrafı, telefon numarası ve diğer bilgiler görülüyor. Sağ üst köşede ise BAE Başkanlık Muhafızları arması dikkat çekiyor.
Hedefin, kim tarafından neden ölmesi istenildiğine veya ne ile suçlandığına dair herhangi bir bilgi yoktu. Karttaki resmin sahibine ulaşmaya çalıştıysak da başaramadık, şu anda ölü veya sağ olduğu belirsizliğini korumaktadır.
ABD'nin suikast geçmişi
Suikastlar, ABD’nin muharebe stili ve dış politika tarzının sadece sınırlı bir kısmını oluşturmuştur. Douglas Waller tarafından kaleme alınan CIA’den önceki istihbarat ajansı olan OSS’in başkanı “Vahşi Bill” Donovan’ın biyografisine göre, 1945 yılında Donovan’a tüm Avrupa kıtasında, Hitler, Himmler, Goering ve yüksek rütbeli SS subaylarını hedef alacak suikast timlerinin kullanılmasına dair hazır bir plan takdim edildi. Ancak “toptan suikast” projesinden hoşlanmayan başkan, programı iptal ettirdi.
Soğuk Savaş döneminde ise, CIA aralarında, Demokratik Kongo Cumhuriyeti lideri Patrice Lumumba, Dominik Cumhuriyeti lideri Rafael Trujillo ve Güney Vietnamlı Ngo Dinh Diem’in de bulunduğu birçok lideri suikast ile hedef alıp öldürdü. Vietnam Savaşı yıllarında, Phoenix programı yürürlüğe alındı. Bu program çerçevesinde, Viet Kong liderlerinin “etkisiz hale getirilmesi” amacıyla CIA ve ABD ordusu işbirliği yaptı. Ancak bu programın varlığına rağmen ABD’nin ana stratejisi hiçbir zaman hedef odaklı suikastlara dayanmadı. ABD Kongresinin, CIA tarafından 1970’lerde gerçekleştirien görevleri ifşa etmesinin ardından ABD resmi olarak yabancı ülke liderlerinin suikast ile hedef alınmasını yasakladı.
Sonra "teröre karşı savaş" geldi.
ABD'nin drone suikastleri
George Bush hükümeti döneminde CIA ve ABD ordusu aktif olarak "teröristleri" SİHA’lar ile öldürürken bir yandan da gizli suikast kabiliyetleri edinilmesi için çalışmalar yapıldı. Obama, CIA’in gizli suikast programını durdurdu ancak Pakistan, Yemen, Afganistan ve Somali gibi ülkelerde SİHA kullanımını hatırı sayılır derecede artırdı. Çok geçmeden hem CIA hem de ABD ordusu, hiç kimsenin tanımadığı insanları sadece hedefin ilişkileri ve hareketlerine dayanarak “kendi stilleri” ile uzaktan kumandayla kontrol edilen hava araçları kullanarak öldürmeye başladı. Donald Trump döneminde bu saldırıların kuralları daha da esnek hale getirildi.
Özel güvenlik şirketleri bazı SİHA’ların bakımını yapmakta. Hatta bu araçların pilotları dahi bu şirketlerden gelebilmekte. Ancak söylenenlere göre, sivil birisinin SİHA’larla alakalı yapamayacağı tek şey “öldür” tuşuna basmak. SİHA’nın füzelerini sadece resmi bir asker ateşleyebilir.
Organize suikastların bölgede devam eden savaşların olağan bir parçası haline gelmesiyle beraber, BAE de bu hususta kendi alanını yarattı. Geçtiğimiz dönemde ülke askeri olarak olaylara gittikçe daha fazla müdahil oldu. 2015 yılına gelindiğinde ise Yemen savaşının ana oyuncularından bir tanesi haline geldi. BAE’nin öncelik verdiği hedeflerin başında, 2003’deki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 20 kadarını almayı başaran İslamcı siyasi parti Islah geldi.
Oxford Üniversitesi bünyesinde Yemen konusunda uzmanlık yapan Elisabeth Kendall, "Islah’ın, diğer terörist grupların yaptığı gibi şiddet üzerinden güç kazanmaya değil, siyasi sürece dahil olarak bu amaca ulaşmaya çalıştığını" aktardı. Kendall ayrıca, ABD’nin SİHA kullanımı hususunda takındığı tutumun, diğer devletlerin de kendi hedeflerini suikast ile öldürmesini bir nevi meşrulaştırdığını söyledi: “Son derece cıvık ve uydurma temellere dayanan ‘teröre karşı savaş’ olgusu, her başı sıkışan rejimin “teröre karşı savaşıyoruz” diyerek her türlü suçu işlemesi için kapıyı sonuna kadar açık bıraktı.”
BAE tarafından Golan ve Gilmore’a teslim edilen kartların en başında Islah’ın Aden lideri Mayo vardı. Bu siyasetçi 2012 yılında Washington Post’a bir röportaj vererek ABD’nin SİHA saldırıları aleyhinde konuşmuş, bu tür saldırıların El Kaide’yi durdurmaktan çok, örgütün büyümesine yardım ettiğini savunmuştu.
Golan’a, "Silahlı teröristlerin öldürülmesi ile, silahsız Islah partisi liderlerinin öldürülmesi arasında etik ve meşruiyet hususlarında ne gibi farklar olduğunu" sorduğumuzda, “Bu ayrımın sadece fikri bir ayrım olduğunu düşünüyorum” cevabını aldık.
Örnek: İsrail'in suikast programı
Golan kendi suikast işini, İsrail kurulduğundan beri yürürlükte olan hedef odaklı suikast programından yararlanarak kurduğunu, yüksek seviyeli hatalara ve İsrail’in zaman zaman utanmasına neden olan olaylara yol açmasıyla ünlü programın “temiz” bir şekilde uygulandığını söyledi. Golan’a göre, "terörist düşmanlar arasında o kadar tehlikeli ve yeri doldurulamaz olanları var ki, tutuklanması dahi tehlike arz eden bu insanları suikastla öldürmek tek çözüm".
Golan liderliğini yaptığı timin bir cinayet çetesi olmadığı noktasında ısrarcı. BAE emrinde çalıştıkları süre içinde, kendilerine bazen Islah veya diğer gruplarla bağlantısı olmayan insanların hedef olarak gösterildiği ancak böyle hedefleri öldürmeyi reddettiklerini iddia eden Golan’dan, bu konu ile alakalı olarak delili olup olmadığını sorduğumuzda bir cevap alamadık.
Gilmore ve Golan, Spear’ın hedeflerinin, ABD müttefiği bir ülke olan BAE hükümeti tarafından, ABD’nin destek verdiği askeri bir operasyon çerçevesinde kendilerine ibraz edildiği için tamamen meşru hedefler olduğunu söyledi. Gilmore, hem kendisinin hem de Golan’ın BAE’li yetkililere asla ABD’nin çıkarlarına ters hareket etmeyeceklerini ilettiğini de ekledi. Golan ayrıca, askeri deneyimine dayanarak takip ettiği hedefin, terörist olup olmadığını bir ya da iki hafta içinde anlayabildiğini iddia etti.
Golan’ın bütün söylediklerine rağmen, Gilmore, kendilerine verilen hedeflerin bazılarının hanedanın gözünden düşmüş kişiler olabileceğini söylüyor. Ülkenin veliaht prensi Muhammed bin Zayed’i kastederek Gilmore; “Bize verilen hedeflerin Zayed'in haz etmediği isimler olma ihtimali hep vardı. Ancak biz bunun yaşanmadığından emin olmak için uğraştık.”
Kaynak: Mepa News