Riyad ve Ebu Dabi yönetimleri Yemen’deki rollerini değiştirdi. İlki kendisinin müdahalesini isteyen meşru yönetimin tarafındaymış gibi gözükürken, diğeri güneydeki militanların yanında pozisyon aldı.
İki tarafın bazı duruşlarına, açıklamalarına ve medya politikalarına yansıdığı gibi aralarında farklar olduğu doğrudur. Ancak bu farklılıklar detaylardadır, asla amaçlarda değil. Onlar ortak amaçları paylaşıyorlar, en azından kısa ve orta vadede.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Güney Geçiş Konseyi (GGK), Aden’deki uluslararası destekli hükümeti devireli yaklaşık bir ay oldu. BAE’nin de içinde olduğu Arap koalisyonuna liderlik eden Suudi Arabistan, Yemen’deki hiçbir hedefine ulaşamadı.
Kulaktan kulağa dolaşan bir bilgiye göre koalisyon, GGK’nın elinde bulunan Aden’de, Abyan’da, Ed Dali’de ve Lahic’de mevcut durumun devam etmesini ve ‘meşru’ hükümetin Zincibar’ın girişinde kalmasını istiyor.
Yemen hükümeti geçici başkentini tekrar ele geçirebilmek için BAE destekli gruplarla görüşmek zorunda bırakıldı. Riyad ve Ebu Dabi tarafından yapılan açıklamalar bu görüşü güçlendiriyor.
Meşru hükümetin mevcut pozisyonunu korumak, siyasi manevralar yapmak ve elindeki tüm kartları oynamak dışında bir seçeneği yok. Bu seçeneklere BAE’yi Avrupa Güvenlik Konseyi’ne ve uluslararası mahkemelere şikayet etmek ve böylece BAE’nin suçlarını çeşitli forumlarda ortaya koymak da dahil.
Sahada, siyasi ve askeri pozisyonunu güçlendirmek için bir takım adımlar atmak ve halk desteğini kazanmak zorundalar. Koalisyonun oyununa gelmeden durumun soğumasını beklememeli ve zamana oynamadan harekete geçmeliler.
Yemen’de yasal düzen, sivil ve askeri kurumlar restore edilmeden ve milis gruplar dağıtılmadan asla diyaloga girmeyi kabul etmemeliler. Başkan ve hükümet, beklentilere girerek kendilerini bir sıkışmışlık haline sokmamalı ve koalisyonu reddederek onlardan sorumluluklarını yerine getirmelerini talep etmeli ve baskı yapmalıdır.
Aden’de gerçekleşen darbenin en önemli zararı, Sana’daki Husi kontrolünün sona erdirilerek devletin restore edilmesi için sürdürülen beş yıllık mücadelenin kurban edilmesi oldu. Yemenliler iki kötü arasında seçim yapmaya zorlandı: Güney’deki BAE kontrolünü kabul etmek ve ülkeyi bölmek yada kuzeydeki Husileri kabul etmek. Tubba’nın torunları bu seçenekleri reddettiler ve bunu çeşitli yollarla ilan ettiler.
Başta belirttiğim gibi, Riyad ve Ebu Dabi arasında Yemen’de meşruiyetin zayıflatılması, nüfuzun-iktidarın dağıtılması ve ulusal güçlerin sömürülmesi hedefleriniiçeren ciddi bir anlaşma yapıldı. Bu hedefler gerçekleşirse Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’i hakimiyeti altına alabilmesikolaylaşıyor.
Meşru yönetimve onu destekleyen tüm Yemen güçleri sorumluluklarını üstlenmeli, bu krizden çıkış yolları aramalı, kendi menfaatleri ve kinlerinin ötesinde düşünmeli. Meşru yönetim Koalisyon ile bir otel misafiri olarak değil, bir karar verici gibi muhatap olmalı.
El Arab gazetesinde yayınlanan bu makale, Mepa News okurları için tercüme edildi.