Batı destekli, Suudi Arabistan öncülüğündeki Yemen saldırısının bozuk ahlaklı standartlarıyla dahi 9 Ağustos'ta bir okul otobüsünün bombalanması yeni bir çukur nokta teşkil ediyor. Save the Children'a göre otobüs hedef alındığında çocukları piknikten okula geri götürüyordu ve bir markette durmuştu. Yemenli sağlık yetkilileri dünyayı, saldırının 47 kişiyi öldürdüğü ve 77 kişiden fazlasını yaraladığı şeklinde bilgilendirdi. Bu sayıların artması muhtemel.
Kurbanların çoğu 10 yaşından küçük. Saldırıyı takiben, çalışanları yaralıları tedavi eden Uluslararası Kızılhaç Örgütü Yemen ülke direktörü Frank McManus şöyle söyledi: "Bugün dünyanın Yemen'de devam eden vahşet karşısında uyandığı gün olmalı. Bir otobüs dolusu okul çocuğu yalnızca istenmeyen zayiat olarak görülemez. Savaşların bile kuralları vardır, ancak sonuçları olmayan kurallar hiçbir şey ifade etmez."
Dünyanın nasıl uyanacağını görmek zor, fakat Batılı medya devam eden saldırganlığı yeterli şekilde yansıtmıyor yahut yansıtamıyor. Herhangi bir askeri faaliyetten uzak bir bölgedeki bir markete park etmiş, bir otobüs dolusu çocuğun, ABD ve İngiltere'den destek alan güçler tarafından hedef alınarak bombalanmasının manşetleri dolduracağına dair bir düşünceye sahip olabilirsiniz. Ancak böyle olmadı.
Örneğin, sözümona liberal değerlerin ve insani kaygıların kalesi olan the Guardian'ı ele alalım. Olaya dair haberleri geçtiğimiz akşam saat 7'den hemen önce yayınlandı. Ancak bu sabah haber, 13 manşet hikayeleri arasında yer almadı, hatta dünya haberleri bölümündeki 11 manşet hikayesinin arasında da değildi. Fakat Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'in plastik poşetleri yasaklama isteği buradaydı.
The Independent artık sadece internet aleminde yer alıyor, bunun yazılı olarak basılan versiyonlarında reklamverenlerden gelen oto-sansür baskısını azalttığını düşünebilirsiniz, ancak durum biraz farklı. Yemen, bu sabah onların sekiz "Ana Hikayesi" arasında yer almadı. "Daha Fazla Hikaye" kısmında da öyle. Ancak Fransa'daki İngiliz kampçılar ve Tottenham Hotspur menajeri Mauricio Pochettino'nun Brexit'e dair görüşleri buradaydı.
Tabi, bir bakıma bu medya organları olayı manşet önceliğine çekmeyi düşünmemekte tamamen doğrular, çünkü Çarşamba günü yaşanan vahşette gerçekten yeni bir şey yok. Aslında, sadece son hafta, bir markete ve hastaneye düzenlenen hava saldırısı en az 60 kişiyi öldürdü, böylesi katliamlar rutin halini aldı. Çocukları öldürmek dahi standart bir fiil. Gerçek şu ki otobüs bombardımanında 29 çocuk öldü ama Yemen'de her gün toplam 130 çocuk, saldırganlığın ülkeye getirdiği açlık ve hastalıklar yüzünden yaşamını yitiriyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, basına yansımanın azlığının yanında, ölü sayısının az gösterilmesi de medya karartmasının gözlerden uzak bir ikinci halini teşkil ediyor. Bir noktada, birisi 10 bin ölü sayısının sonsuza dek Yemen savaşıyla ilişkilendirilmesine karar vermiş gibi ve bu sayı konuya dair neredeyse her yazıda yıllardır ortaya çıkıyor.
Aslında Yemen'e yönelik saldırganlığın, limanların bloke edilmesinin, sivil ve zirai yapının hedef alınmasının doğrudan bir sonucu olan açlık ve önlenebilir hastalıklar nedeniyle 150 bin kişinin öldüğüne inanıldığı göz önüne alındığında, bu rakam çok büyük bir azımsama.
Dolayısıyla, medyada -ve utanç verici şekilde alternatif medya da dahil olmak üzere- bitmek bilmeyen şekilde tekrar edilen "ölü sayısı", ülkeye Batı ve proxy devletleri tarafından yağdırılan gerçek ıstırabın yalnızca küçük bir bölümü.
(...)
Orijinali Middle East Eye'da yayınlanan yazıda yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.