Hararet Karadeniz’den bir türlü uzaklaşmak istemiyor. “İstemiyor” diyorum çünkü buna sebep olan tüm aktörler, işlerini bu hararet ile sürdürmek konusunda pek istekliler.
Bölge yeni dönemde birçok sürprize gebe. Türkiye’de yaklaşmakta olan seçimler, Dünya’nın geri kalanında olduğu gibi Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde de bir kafa karışıklığına sebep olmuş gibi görünüyor. Ama hem Karadeniz kıyılarındaki, hem de Orta Doğu’daki dengelerin ne yönde ilerleyeceğini, Türkiye’deki seçimleri kimin kazanacağı değil, Amerikalıların tüm bölgede mevcut İslam ülkelerinin yöneticileriyle işbirliğine devam etmek isteyip istemeyeceği belirleyecek.
Kırım ve Lazkiye
Bu hengamenin içerisinde Amerikalılar büyük satranç oyununda Ukrayna kozunu kullanabildikleri kadar kullanadursunlar, Bay Putin 2 mühim konuyu tamamen çözmüşe benziyor; Kırım ve Lazkiye…
Ruslar için Kırım çok büyük önem taşıyor. Nitekim Rus donanmasının konuşlanacağı en güvenli bölge Karadeniz ve Karadeniz’de Rus topraklarının liman olmaya elverişli bir coğrafyaya sahip olduğu söylenemez. Kuzey-Doğu’daki Soçi bölgesi yüksek dağlardan oluşması sebebiyle Liman-Kara bağlantısının yapılması oldukça güç. Kırım alternatifini devre dışı bıraktığımızda Rus donanması için Karadeniz'deki tek yer Azak Denizidir. Burada konuşlanmış bir Rus donanması, son derece kısıtlı bir hareket alanına sahip olacağı için etkisi yadsınamayacak kadar az olacaktır.
Rusya Kırım'ı neden işgal etti?
Zira Rus donanma gemilerinin Azak'tan çıkıp Türk Boğazlarına ulaşması için Kerç Boğazını da geçmesi gerekecektir. Putin, Ukrayna işgalinden 3 hafta sonra yaptığı bir açıklamada, 2000'li yıllarda Amerikalıların Kırım’da büyük bir Askeri Üs kurmak istediklerini, Kırım halkının ise buna izin vermediğini söyledi. Bu durum tabiatı itibariyle Ruslar için alınmaya değer bir risk olarak görünmemiş olacak ki, Kırım’ı doğrudan işgal ettiler ve donanmalarını buradaki limanlara yerleştirdiler. Zira Amerikan üslerinin bulunduğu bir Kırım, Azak denizinde bulunacak muhtemel bir Rus gemisi için ciddi bir tehlike arz edecekti. Putin Kırım’ı işgal ederek bu problemi kökten çözdü. İşte saydığımız bu sebeplerden ötürü Kırım konusu Rusya için aşılması mümkün olmayan bir var olma mücadelesinin adıdır ve bu opsiyonu hiçbir şekilde pazarlık konusu yapmazlar.
Lazkiye
Ruslar için pazarlık konusu yapılmayacak bir diğer bölge de Lazkiye’dir.
Suriye’de kurulan dengeleri şaşkınlıkla izlememek elde değil. Ruslar bu satranç tahtasında oldukça eskiler. Şam yönetimi ile siyasi ve toplumsal bağları oldukça eskiye dayanıyor. Buradaki tüm ticaretinin kalbi ise Lazkiye limanları.
Rusya için Suriye’de kalıcı olabilmesinin 2 mühim faktörü var:
Birincisi elinde bulunan liman kentlerinin asla kaybedilmemesi ve Şam yönetimi ile olan derin anlaşmaların bozulmaması.
İkincisi Amerikalıların Suriye’de hiçbir şart altında Ruslardan daha etkili olabilecek bir konuma gelmemesi. Ruslar bu konuyu garantilemek için Türkiye’ye Cerablus ile başlayıp Afrin ile biten süreçte büyük destek verdiler ve Amerikalıların Fırat’ın doğusunda kalmasını sağladılar. Tabii ki bu durum bizlere safların derinlemesine net bir şekilde çizildiği izlenimini vermemelidir.
Suriye sahası konusunda Amerikalılar ile Rusların ortak hareket ettikleri çok nokta var. İki ülke de kendi emperyalist çıkarlarını şimdiden sağlama aldılar. Ama ABD güçlerinin Fırat’ın doğrusunda kalmasının en mühim nedeni, Rusya’nın Kuzey Suriye operasyonlarında Türkiye hükümetine verdiği destektir.
Rusların Libya başta olmak üzere Kırım ve Lazkiye dışındaki çıkarlarını riske atma lüksü var. Ama bunların hangi şartlarda olabileceğini kestirmek oldukça güç. Zira birkaç yıl öncesine kadar Bingazi’de Türkiye’ye savaş ilan eden Rus destekli Hafter, bugün aynı Bingazi’de Türkiye Dışişleri yetkilileri ile görüşerek bir büyükelçilik açılmasına izin verdi. Bu Libya’daki dengelerin değiştiğinin alameti olsa da, bu satranç tahtasında kimin neyi vereceği, kimin de neyi alacağı kestirmesi güç bir muamma.
Libya merkezli Kuzey Afrika
Libya merkezli Kuzey Afrika politikaları da git gide grift bir hal alıyor. Kuzey Afrika’daki tüm yabancı misyonlar harekatlarını Libya üzerinden yürütmeye başladılar. İstihbarat ve misyon faaliyetlerinin devamı için Libya’nın istikrarsız kalması çok mühim. Yıllardır gündem edilmesine rağmen ülkede bir seçim dahi yapılabilmiş değil. Olası bir seçimin de adil ve tarafsız olması gibi bir ihtimal neredeyse yok.
Lakin burada Libya halkı için en tehlikeli olan şey, kabilelerin de kendilerini bu güç oyununa kaptırmış olması. Libya’nın federal kabilelerini, ülkelerini işgale gelmiş yabancı kuvvetlere karşı direnmek yerine onların safına geçip bir diğer gücü ve ona destek veren başka yurttaş kabileleri düşman ilan etmesi son derece endişe verici. Ülke, birbirlerinin yüzüne gülücükler dağıtan politikacıların, arkalarını döndüklerinde savaşıp yıktıkları oyuncak dükkanına dönmüş durumda. Tarih boyunca destansı direnişleri ile ünlü olan bir ülkeyi bu halde görmek oldukça üzücü…
Tüm bu dengelerin kaynağında bulunan ABD ve İslam ülkelerinin yönetimleri arasındaki derin işbirliği ise bozulmaya devam ediyor. Amerikalılar İslam ülkelerinin demokrasiyi benimsemiş yöneticilerinin vazifelerini tamamladığı görüşündeler.
Zira Orta Doğu halkları Amerika’nın istediği şekilde evrildi ve bölgedeki “radikal” unsurlar hem fiziki olarak temizlendi, hem de Orta Doğu halkları bu “radikal” unsurları tekrar diriltmemek üzere fikirsel olarak da taşere edildi.
Özetle Amerikalılar Orta Doğu’da El-Kaide tipi bir örgütlenmenin tekrar yeşeremeyeceğini, buna ilk önce İŞİD sopasını yemiş halkların izin vermeyeceğini düşünüyor.
Bu tez oldukça göreceli tabii ki… Teknik olarak böyle bir ihtimal var olup olmadığını bizlere zaman gösterecek. Ama yazımızın başında da söylediğimiz gibi, tüm İslam coğrafyasında, yeni dönemde olacak muhtemel her türlü gelişmeyi doğrudan etkileyecek tek unsur, Amerikalıların bu yeni dönemde İslam ülkelerinin yöneticileriyle işbirliğine devam etmek isteyip istemediği olacaktır.
Kaan Çeben tarafından kaleme alınan bu değerlendirmedeki ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.