Akıl tutulması devam ediyor. Atina’nın eski solcuları, Amerika’nın yeni üslerine karşı sessizliğini koruyor. Yunanlılar Ege Adalarını dahi ABD ile birlikte silahlandırmaya devam ediyorlar. Gerek Adalar bölgesinde gerekse Dedeağaç’ta kurulan üsler, Yunan halkını pek de rahatsız etmiş görünmüyor. Adaların uzun menzilli olarak silahlandırılması ise en çok Türkiye toprakları için ciddi bir risk oluşturmakta.
Zira Türkiye’nin hemen yanı başında olan Adalarda kurulu olan uzun menzilli füze bataryaları, Eskişehir vilayetine kadar olan tüm bölgeleri tehdit ediyor. Bunun karşılığında Türkiye’deki politika yapıcıların yapacakları pek fazla bir şey yok. Yediden yetmişe herkes, Amerika’nın Baltık Denizi'nden Ege Adalarına kadar uzanan dikey hatta NATO’nun yeni savunma hattını kurmasını ve Türkiye’yi bu hattın dışında tutmasını sadece izlemekle yetiniyor.
20 yıldan uzun bir süredir Avrupa Birliği'nin ekonomik yükünü üstlenen Almanya ise, Yunan ekonomisini ayakta tutacak sıcak parayı Atina’ya aktarmaya devam ediyor. Atina yönetiminin bu hali gerçekten üzüntü verici. En ciddi gelir kaynağı deniz yolu enerji sevkiyatı olan Yunanistan, geçtiğimiz günlerde kötü hava koşulları sebebiyle Ege Denizi'ndeki Yunan kara sularına sığınan bir İran gemisine de el koydu. Bu el koymanın talimatının Amerikalılar tarafından verildiği çok açık. Nitekim adalardaki askeri üsler, ticari gemi takiplerini de gerçekleştirebilecek donanımlara sahip. Lakin Yunan devletinin, ABD talimatı ile bir İran gemisine el koyması, kendi gemilerinin İran’ın etki alanındaki sularda rahat bir rota izlemesinin önüne geçmekten başka bir işe yaramadı.
Görüldüğü üzere sadece Orta Doğu ülkeleri değil, Batı kampının üyesi olan ülkeler de Amerikalı efendilerine koşulsuz itaat etmenin bedelini ağır bir şekilde ödemeye mahkum oluyorlar.
Türkiye NATO savunma hattının dışına itiliyor
Peki Türkiye NATO içerisinde olmasına rağmen neden NATO savunma hattının dışına itiliyor? Bu soruyu şöyle yanıtlayabiliriz. "Türkiye’yi birkaç yıl içerisinde NATO’ya alan Batılılar, üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen neden Avrupa Birliği'ne almıyorlarsa işte o sebepten."
Yunanistan’da kurulan Amerikan askeri üsleri için her ne kadar “Rusya’ya karşı” açıklamaları duyarsak duyalım, Türkiye’nin NATO savunma hattının dışında kaldığı gerçeği değişmeyecektir. Buradaki asıl hedef Rusya’yı bir çerçeve içerisine almak olsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu çevrelemeye destek vermediği için Türkiye de bu hattın içerisine çekildi ve NATO savunma hattının dışına itildi.
Kabinedeki bazı bakanlara uygulanan yaptırımlar ve sonrasında gelen senatonun CAATSA yaptırımlarının, Türkiye’nin 15 Temmuz başarısız darbe girişimi öncesi ve sonrasındaki gösterdiği politika davranışlarına karşı gerçekleştirildiğini varsayarsak, Türkiye’nin şimdiden NATO’nun psikolojik ittifakının dışına itildiğini söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresinde, NATO ve Batı Dünyası ile ilişkileri eski haline getirmenin Türkiye’nin tek çıkış noktası olacağını düşünen çok sayıda danışman olsa da, bu danışmanların sempatik çabalarının müspet bir netice getirmeyeceği açık.
Olası Kuzey Suriye harekatı
Rusların ünlü ismi Yevgeni Prigojin, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada , olası bir Kuzey Suriye harekatının Türkiye’nin en doğal hakkı olduğunu bildirdi. Bu açıklama Erdoğan’ın Tel Rıfat ve Münbiç’in temizlenmesi ile ilgili yaptığı açıklamanın hemen arkasından geldi. Türkiye’nin böyle bir operasyonu Rus sahasını kullanmadan gerçekleştiremeyeceğini hesapladığımızda, operasyon kararının Putin ile birlikte alındığını açıkça düşünebiliriz. Nitekim Amerika’nın Fırat’ın batısına geçmesi gibi bir seçenek bölgedeki tüm dengeleri alt üst edecektir. Rusların, olası bir operasyonda Türkiye’nin önünü açmasının sebebi, ABD ordusunu ve müttefiklerini Fırat’ın doğusunda tutmak ve oradaki ABD’nin hareket alanını mümkün olduğunca küçültmektir.
YPG/PYD’yi gören var mı?
Türkiye’nin Suriye sınır hattı boyunca bir güvenlik koridoru inşa etmek istemesi de kendi güvenlik kaygıları için oldukça makul. Zira Türkiye, birleşik bir PYD-YPG-Amerikan devletinden sonra sıranın kendi güneydoğu illerine geleceğini çok iyi biliyor.
Peki PYD’den Türkiye lehine ya da aleyhine herhangi bir hareket gören ya da duyan var mı? Türkiye’nin güneydoğu illerindeki tüccarlar Kuzey Suriye ile ticari ilişkilerini kuvvetlendirmeye devam ededursun, PYD-YPG kuzey komşularına dair hiçbir hamlede bulunmuyor. Türkiye'deki politika yapıcıların ise, PYD ve Türkiyeli Kürtler arasında gelişmekte olan ticari ilişkilerin geleceği konusunda kafaları oldukça karışık.
Bir yandan meşru sınır ticaretinin gelişmesi desteklenirken, diğer yandan günden güne büyümekte olan bu ticaretin kontrolünün zorlaşma riski ile karşı karşıya olan bir Türkiye devleti görmekteyiz. PYD-YPG’nin sessiz kalması ise, adım adım ilerleyen bir projede sırası gelmemiş bir adımı atmak istemediklerinden kaynaklanıyor. Buradaki tek söz sahibi olan Amerikan ve İsrail İstihbarat servisleri, PYD/YPG’yi çok akıllıca yönlendiriyorlar. Sivrilmesine ve erken düşman kazanmasına müsaade etmiyorlar. Türkiye ise kendi güvenlik kaygıları neticesinde, kurulmasına engel olamadığı bu Amerika-İsrail devletini, bir güvenlik koridoru ile emniyete alma peşinde.
Kilit nokta ise Rusya ve Esed ile bu noktada çıkarların örtüşmesi. Kulağa ilginç gelse de, önümüzdeki günlerde görmeyi beklediğimiz yeni bir Kuzey Suriye harekatına, örtülü ya da açıktan olacak bir şekilde Esed yönetiminin de destek vermesi son derece muhtemel. Bekleyip göreceğiz.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir