Usame bin Ladin'den sonra El Kaide'nin, doğru yazılışıyla "Kaidetu'l Cihad" grubunun iki numaralı ismi olan Dr. Eymen ez Zevahiri'nin Afganistan'ın başkenti Kabil'de 30 Temmuz 2022'de 21.48 sularında gerçekleştirilen bir ABD operasyonuyla hedef alındığının açıklanması dünya kamuoyunda yankıya neden oldu.
ABD'nin 2001 işgalinden bu yana peşinde olduğu Dr. Zevahiri, Taliban'ın yirmi yıllık bir savaşın ardından Afganistan'da yönetimi ele geçirmesinin birinci yıl dönümüne günler kala başkent Kabil'deki bir evde hedef alındı. ABD Başkanı Joe Biden tarafından yapılan açıklamada Dr. Zevahiri'nin öldüğü ifade edildi. Her ne kadar ABD kaynakları DNA doğrulaması yapılmadığını açıklamış olsa da görsel doğrulamayla hedefin doğru tespit edildiğini öne sürdüler.
Dr. Eymen ez Zevahiri'nin ölümünden ABD ve Batılı komşuları oldukça emin. Ancak El Kaide merkezinden henüz bu haberle ilgili bir doğrulama yapılmış değil. Muhtemelen önümüzdeki süreç bunu beklemek ve merkezin haberi doğrulamasıyla karşılaşmak şeklinde olacak.
Saldırı nasıl gerçekleşti?
2001 işgalinin başladığı dönemde Usame bin Ladin ile Afganistan'dan çıkmak zorunda kalan Dr. Eymen ez Zevahiri, Usame bin Ladin'in aksine Pakistan içlerine gitmeyerek herhangi bir devlet otoritesinin olmadığı kabile bölgelerinde kalmayı tercih etti.
Her ne kadar 2001'den bugünkü sürece kadar Pakistan'a bağlı kabile bölgelerinde kaldığı ifade ediliyor olsa da Dr. Zevahiri'nin 2014 yılında ABD ve Pakistan tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen ve Kuzey Veziristan ile Güney Veziristan bölgelerini hedefe koyan Zarb-e Azb operasyonuyla bölgede hareket etmeye başladığı biliniyor. ABD bu süreç içerisinde Dr. Zevahiri’ye yakın isimlerden biri olan Azzam el Ameriki’yi (Âdem Yahya Gaden) hedef almış olsa da Dr. Zevahiri’nin izine ulaşamamıştır. Pakistan ve ABD’nin bu ortak operasyonuyla Dr. Zevahiri’nin Afganistan’a geçiş yapmış olabileceği de değerlendirilir.
Taliban'ın 15 Ağustos 2021'de başkent Kabil'e girip yönetimi devralması ve yirmi yıllık savaşı sonlandırmasının ardından Dr. Zevahiri’nin ailesinin Kabil’e yerleştiği, operasyonun ardından kamuoyu ile paylaşılan raporlarda aktarılıyor. Buna göre Dr. Zevahiri önce ailesini yerleştirdiği eve daha sonra da kendisi gidiyor. CIA’in takibinde olan Dr. Zevahiri’nin bu süreçten kısa bir süre önce ifşa olduğu ve yakın takibe alındığı bilgisi de, ABD’nin operasyonun ardından açıkladığı bilgiler arasında geçiyor.
Ailesiyle aynı eve yerleşen Dr. Zevahiri’nin kimliğinin birkaç kez tespit edildiği, yine operasyon sonrası kamuoyu ile paylaşılan bilgilerde geçiyor. Kimlik doğrulamasının insansız hava araçlarıyla yapılmış olma ihtimali yüksek. Bununla birlikte muhtemelen Kabil’deki ev yakın bir markaja alınmış ve derin bir teknik takibin parçası haline gelmiş.
ABD tarafından operasyona dair servis edilen bilgilerde Dr. Zevahiri’nin evin balkonunda otururken de teşhis edildiği belirtiliyor. Yine operasyonun düğmesine basıldığında Dr. Zevahiri’nin evin balkonunda hedef alındığı açıklanmıştı.
Dr. Eymen ez Zevahiri’nin hedef alındığı evde çok ciddi bir hasarın oluşmadığı oldukça dikkat çekmişti. Bu da ABD’nin R9X isimli “Ninja füzesi” veya “bıçaklı mühimmat” olarak da bilinen, patlama etkisiyle değil hedef ulaştığı esnada açılan bıçaklarla hedefi imha eden mühimmatla Dr. Zevahiri’nin hedef alınmış olabileceğini akıllara getirdi. Saldırıda bu tip mühimmatın kullanıldığı New York Times tarafından açıklandı. Bu mühimmat daha önce de ABD tarafından Suriye sahasında birçok kez kullanılmıştı.
ABD operasyonunda Pakistan’ın rolü
El Kaide lideri Dr. Eymen ez Zevahiri’nin hedef alınmasıyla ilgili en önemli nokta, ABD’nin bölgedeki en sadık müttefiki olan Pakistan’ın desteği olmadan bu operasyonun gerçekleştirilmesinin oldukça zor olduğudur. Pakistan Güney Asya’da ABD’nin cihat yanlılarına karşı en sadık müttefiki konumundadır. Pakistan istihbaratı (ISI) geçtiğimiz yıllarda ABD’nin kabile bölgelerinde El Kaide’ye karşı yürüttüğü hava saldırılarında CIA ile sayısız operasyonun bilgisi paylaşmış, birçok El Kaide liderinin öldürülmesinde etkin rol almıştır.
Pakistan özellikle son dönemde içinde bulunduğu derin ekonomik kriz sonucu adeta iflasın eşiğine gelmiştir. Ülkede bir türlü engellenemeyen yolsuzluklar, kalabalık nüfus ve sürekli olarak istikrarsızlığa mahkûm edilmiş yönetimler, bu ülkede yönetime gelen her iktidarı, askeri veya siyasi olsun fark etmez ABD veya Çin’e mahkûm etmiştir.
Güney Asya’da IMF’e en fazla ödenmemiş borcu olan ülke konumundaki Pakistan, bir yandan Çin’den kredi talebinde bulunurken diğer yandan ise IMF’in kapısında köle olmuş durumdadır. Son olarak Pakistan Genelkurmay Başkanı dahi IMF’in 1,17 milyar dolarlık kredi paketini serbest bırakması için ABD’li yetkililerle bizzat görüşmüştür.
Yapılan güven oylaması sonucu İmran Han döneminin sona ermesiyle birlikte Şahbaz Şerif iktidarı ülkenin başına geçmiş ve o günden bu yana ABD ile oldukça sıkı ilişkiler içerisine girmişti. Şahbaz Şerif’in kendisi de ağabeyi Navaz Şerif (Eski Başbakan) gibi yolsuzluktan hüküm giymiş bir isimdir. İflasın eşiğindeki Pakistan’da krizden çıkmak için yalnızca IMF kapısına gidilmemiş, ülkede devlete ait birçok varlığın özelleştirilmesine de başlanmıştır.
Tüm bu buhran içinde Pakistan’ın ABD ile daha sıkı bir ilişki modeline geçmesi demek, ekonomisini bir nebze de olsa işler hale getirmesi anlamına geldiğinden, bölgenin oldukça tecrübeli istihbarat servisi olan ISI’ın Dr. Eymen ez Zevahiri operasyonunda ABD’ye oldukça önemli bilgiler sağlamış olma ihtimalini görmezden gelmek doğru olmayacaktır.
CIA’in bölgedeki ortağı ISI için ABD’nin hedef alacağı bir isim hakkında bilgi toplamak ve bunları filtrelemek oldukça basit bir çalışma olacaktır. Nitekim kabile bölgelerinde yıllar boyunca El Kaide liderlerinin peşinden koşmuş ve hedef alınmalarında baş rolü oynamış bir istihbarat teşkilatından bahsediyoruz. Ancak yine de operasyonda en büyük rolü ISI’ın oynadığını söylemek CIA’e haksızlık olur.
Geçmiş dönemde El Kaide hedeflerine yönelik kırsal bölgelerde gerçekleştirilen operasyonlara nispetle Kabil gibi cep telefonu ve diğer elektronik cihazların etkin şekilde kullanıldığı bir şehirde Dr. Eymen ez Zevahiri’yi takip etmek pek de zor olmamıştır.
Dr. Eymen ez Zevahiri öldü mü?
Akıllardaki en büyük soru El Kaide lideri Dr. Eymen ez Zevahiri’nin ABD tarafından gerçekleştirilen bu saldırıda ölüp ölmediği. ABD tarafı Dr. Zevahiri’nin operasyonda öldüğünden kesin olarak bahsediyor ve DNA doğrulaması yapılmamış olsa da görsel doğrulamanın yapıldığı bilgisini paylaşıyor. Özellikle Başkan Biden’ın böyle bir açıklamayı gerçekleştirmiş olması de Dr. Zevahiri’nin gerçekten hedef alındığı yönündeki ihtimalleri bir hayli fazla kılıyor.
El Kaide merkezi tarafından yapılacak olan açıklama bu konuyla ilgili tüm şüpheleri giderecek ve konuyla ilgili yeni analizler yazılmasına neden olacaktır.
El Kaide gibi bir örgüt için liderinin ölmüş olması pek büyük bir sorun oluşturmayacaktır. Nitekim Usame bin Ladin’in 2011’de Pakistan’da gerçekleştirilen bir ABD operasyonu sonucu hayatını kaybetmiş olması ve sonrasında Afganistan-Pakistan bölgesindeki örgüt yapılanmasına yönelik ağır askeri baskı, El Kaide’nin bu bölgedeki etkinliğinin azalmasına neden olmuş olsa da örgütün farklı bölgelerdeki etkinliğinde ciddi artış yaşanmıştır. Bu bölgelerin başında da Afrika kıtası gelmektedir.
Dr. Eymen ez Zevahiri eğer ölmüşse, -ki birçok video mesajından en büyük temennisinin bu olduğu anlaşılıyor- uzun yıllar boyunca inandığı şey uğruna bir savaş vererek peşinden gelenlere örnek olacak şekilde -kendi inancına göre- başarılı bir şekilde misyonunu tamamlamıştır. Bunun aynısını hedef alındığı dönemde Usame bin Ladin için de söylemek mümkün.
Bundan sonrası için El Kaide örgütünün güç merkezinin daha batıya, Afrika’ya doğru kaydığını görmek mümkün olabilir. Nitekim Dr. Zevahiri’nin ardından zikredilen dört isimden ikisi Afrika kıtasındaki El Kaide yapılanmasının kilit isimleri arasındadır.
Bu isimler sırasıyla:
- Seyfu'l Adl
- Abdurrahman el Mağribi (Mahmud Abbati)
- Ebu Ubeyde Yusuf el Annabi (Yezid Mübarek - İslami Mağrip El Kaidesi lideri)
- Ahmed Diriye (Ahmed Ömer, diğer bir ismiyle Ebu Ubeyde es Somali - Eş Şebab lideri)
Yine gelecek dönemde El Kaide’nin planının ne olacağına, Afganistan’daki yapılanmanın şekillenip şekillenmeyeceğine veya farklı bölgelerde ne gibi yenilikçi planlar izleneceğine ilerleyen dönemin konjonktürüne göre karar verilecektir.
Unutulmaması gereken nokta ise El Kaide kadar lider kadrosu hedef alınmış bir yapının halen varlığını bir şekilde hatta bazı bölgelerde daha da güçlendirerek sürdürebiliyor olmasıdır. Normal şartlar altında bir değerlendirme yapıldığında sadece 2008-2016 döneminde Afganistan-Pakistan bölgesindeki El Kaide’nin lider ve idari kadrolarına yönelik saldırılar, bir örgütün tamamen yok olmasına yetip artacak kadar etkili saldırılardır.
Şüphe yok ki bu saldırılar örgütün özellikle küresel boyutlu saldırılarını bitirme noktasına getirmiş olabilir. Özellikle Yemen’de ABD’nin Arap Yardımadası El Kaidesi üzerindeki artan baskısı buna örnek gösterilebilir. Ancak bu farklı bir analizin konusudur.
Sonuç olarak Dr. Eymen ez Zevahiri Kabil’deki saldırıda öldürülmüş olsa dahi bu Biden’ın siyasi hanesine yazılmış bir artıdan başka bir şey değil gibi görünüyor. Bunu tüm dünya Biden’ın selefleri olan Obama ve Trump döneminde de gördü ve yaşadı.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.