Sırada Sisi'nin devrilmesi mi var?

Sırada Sisi'nin devrilmesi mi var?

"Mısır Cumhurbaşkanı ve yandaşlarının açıklamaları on yıllık iktidarın ardından artan huzursuzluk hissini yansıtıyor."

Osama Gaweesh | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Beşar Esed'in devrilmesinden bir hafta sonra askeri liderlere ve gazetecilere yaptığı açıklamada “Ellerim kimsenin kanıyla lekelenmedi, kimsenin parasını da çalmadım” dedi.

On yıl önce bir darbeyle iktidara gelen eski ordu generali Sisi şu ana kadar Esed'in gidişi hakkında doğrudan yorum yapmaktan kaçındı. Ancak açıklamaları, iktidarının akıbetine dair bir güvensizlik duygusuna işaret ediyordu.

Esed'in gitmesiyle birlikte Sisi, hapishanelerinde 65.000'den fazla siyasi mahkumun çürümesi, binlerce kişinin zorla kaybedildiğinin belgelenmesi ve işkencenin insanlığa karşı suç teşkil eden sistematik bir devlet politikası haline gelmesiyle Arap bölgesindeki en otoriter yönetici haline geldiğinin farkında olabilir.

Aralık ayı ortasında Sisi, Kahire'nin doğusundaki 58 milyar dolarlık tartışmalı yeni şehri Yeni İdari Başkent'teki Stratejik Komuta merkezinde, hükümet yanlısı gazetecilerin yanı sıra ordu ve polis liderleriyle bir brifing düzenledi.

Toplantının tamamı yayınlanmadı ve devlet medyası konuşulan iki noktaya odaklanan bazı alıntılar seçti:

"Sisi Esed değil ve Mısırlılar Suriyeli isyancıların izinden gitmemeli"

Ardından 23 Aralık'ta Mısır devletine bağlı haber kanalları Sisi'nin halka hitaben yaptığı bir dizi eski konuşmayı içeren bir video yayınladı. Sisi konuşmasında şunları şunları söylüyor: “Suriye'deki görevlerini tamamladılar, Suriye'yi yok ettiler ve şimdi hedef Mısır devletini parçalamak” Sisi. bu ifadesinde kimi kastettiğini ya da Suriye'nin yıkımından kimin sorumlu olduğunu belirtmedi.

Mısırlı siyasetçi ve Mısır İnsan Hakları Örgütü'nün (EOHR) eski başkanı Hişam Kasim, Sisi'nin mesajlarının mevcut rejime karşı potansiyel halk hareketlerinden duyulan korkuyu yansıttığını söyledi.

Middle East Eye'a konuşan Kasim, “Sisi'nin sözleri bir halk ayaklanmasının, devrimin ve hatta değişimi kışkırtmayı amaçlayan siyasi aktivizmin ortaya çıkmasının sonuçları konusunda uyarıyor” dedi.

Son haftalarda sosyal medyada #The_Land_The_People_The_Army etiketi yaygınlaştı ve Sisi rejimine bağlı hesaplar tarafından da desteklendi.

Organize bir internet kampanyası gibi görünen bir şekilde Sisi'nin açıklamaları, Suriye'deki durumla paralellikler kurarak Mısır'ı istikrarsızlaştırmaya ve ordusunu zayıflatmaya yönelik bir komploya dair uğursuz uyarılar eşliğinde geniş çapta yayıldı.

"Suriye ve Irak'tan daha iyi"

Haziran 2014'te iktidara geldiğinden beri Sisi, Ocak 2011 devrimine benzer bir sivil ayaklanmayı önlemeye odaklanmış durumda.

Ekonomik gerilemenin ve pek çok Mısırlı için artan zorlukların ortasında Sisi, muhalefeti caydırmak için korkuya -özellikle de Suriye'nin akıbetinden duyulan korkuya- dayanan bir stratejiyi tercih etti.

Sıkı güvenlik önlemleriyle protestoları bastırdı, gösterileri kriminalize etti ve 23'ten fazla yeni hapishane açtı.

Rejimin söylemi sürekli olarak Mısırlıları protestolara karşı uyarıyor ve sık sık Suriye iç savaşının yaygın yıkım ve yerinden edilme gibi yıkıcı etkilerini hatırlatıyor.

“Suriye ve Irak'tan daha iyi” Sisi'nin sık kullandığı ifadelerden biri haline geldi.

Devlet kontrolündeki medya, çoğu zaman muhalefete karşı düşmanlığı körükleyen bir propaganda aracı olarak hareket ediyor.

Mısır Genel İstihbarat Servisi'ne bağlı Birleşik Medya Hizmetleri tarafından denetlenen medya, Mısır'ın Suriye'den farklı olduğu mesajını vererek bir korku kampanyası başlattı.

Aynı yaklaşım Arap Baharı'nın ilk günlerinde Mısırlı yetkililer tarafından da kullanılmıştı.

Örneğin 15 Ocak 2011'de Tunus Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkeyi terk etmesinin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'i destekleyen Mısır medyası, Mübarek'in devrilmesiyle sonuçlanan protestoları caydırmak amacıyla “Mısır Tunus değildir” nakaratını tekrarladı.

Aynı şekilde Sisi yanlısı medya da Esed'in düşüşüne belirgin bir tedirginlikle tepki gösterdi.

Kısa süre önce Suudi vatandaşlığına kabul edilen medyanın önde gelen isimlerinden Amir Edib, Sisi'nin Esed'inkine benzer bir akıbetle karşı karşıya kalmaması için uyarıda bulunarak sadece ordu ve polise güvenilmesini istedi. Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed Şara'yı her iki ülke için de "bir terör tehdidi" olarak nitelendiren başka isimler de aynı görüşte.

Kasim, “Mısır medyası öyle bir noktaya geldi ki, içerik üretimine hiçbir katkısı olmadan sadece emirleri yerine getiriyor” dedi.

Kasim, “Mübarek döneminde ya da Sisi'nin iktidarının ilk günlerinde rejime bağlı medyanın politikaların şekillendirilmesinde rol oynamasının aksine, şimdi medya, rejime açıkça fayda sağlayacağı durumlarda bile, talimatları düzeltmeye ya da iyileştirmeye çalışmadan sadece uyguluyor” dedi.

Suriyelilere yönelik baskılar

Suriye'deki gelişmelerin yarattığı endişe, Mısır'da ikamet eden ve çoğunluğu sığınmacı olan Suriyelilere yönelik Mısırlı yetkililer tarafından alınan güvenlik önlemlerinin artırılmasında da kendini göstermiştir.

Kahire'de yaşayan bazı Suriyeliler Esed'in düşüşünü kutlamak için sokaklara döküldüğünde, izinsiz protesto yaptıkları bahanesiyle gözaltına alındılar.

Bunun altında yatan nedenin salt yasallığın ötesine geçtiği görülmüştür.

Fransız medya kuruluşu African Intelligence tarafından kısa süre önce yayınlanan bir rapor, Mısır Genel İstihbarat Servisi ve Ulusal Güvenlik Ajansı liderlerinin Suriyeli toplum temsilcileriyle toplantılar düzenleyerek onları Şara tarafından çağrısı yapılan gösterilere katılmamaları konusunda etkili bir şekilde uyardığını ortaya koydu.

African Intelligence'a göre güvenlik güçlerinin mesajı şuydu: “Evlerinizde kalın ve olası toplantıları bildirin; aksi takdirde tutuklanma ya da sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya kalırsınız.”

Bu arada, önde gelen bir hak grubu olan Mısır Kişisel Haklar İnisiyatifi (EIPR) bu hafta başında Mısırlı yetkililerin gözaltında tutulan yaklaşık üç Suriyeli için sınır dışı kararı verildiğini bildirdi.

Ayrıca, çeşitli polis merkezlerinde başka Suriyeli tutukluların da bulunduğu ortaya çıktı. Böylece şu anda pasaport ve göç idaresinin kararını ve Ulusal Güvenlik Ajansı'nın talimatını bekleyen toplam tutuklu Suriyeli sayısı 30'a ulaştı.

Sisi için bir ders

Geçtiğimiz on yıl boyunca Sisi, Mısır ordusunun ülkenin istikrarı için elzem olduğunu vurgulamış ve 2011'den bu yana halkı orduyu desteklemeye çağırmıştı.

Sisi sık sık kendisini Mısır'ın koruyucusu olarak tanımlıyor ve Suriye'dekine benzer bir kaosa karşı uyarıda bulunuyor. Bir konuşmasında “Açlığa ve susuzluğa dayanabiliriz ama dirençli kalacağız” dedi.

Esed'in düşüşü oldukça sembolikti ve Sisi'nin yönetimiyle benzerlikler kurmak için kullanılabilirdi. Silahlı grupların Halep'i ele geçirmesinin ardından Esed ordu mensuplarının maaşlarımı yüzde 50 oranında arttırdı, ancak muhalif güçler başkente doğru ilerlerken Suriye ordusu yine de onu koruyamadı.

Mısır'da Sisi orduya önemli bir ekonomik güç vererek ekonominin yüzde 60'ından fazlasını kontrol etmesini sağladı. Bu durum ordunun olası bir kargaşa sırasında sadakati konusunda endişelere yol açıyor. Sisi'nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgesel müttefiklerine olan bağımlılığı, Esed'in İran ve Rusya'ya olan bağımlılığına benziyor. Ancak Esed gibi Sisi de müttefiklerinin gerektiğinde müdahale etmediğini görebilir.

Sisi'nin endişesi muhtemelen hem Suriye hem de Mısır'ın karşı karşıya olduğu ekonomik zorluklar ve sosyal baskılardan kaynaklanıyor. Suriye'de Esed'in politikaları nüfusun yaklaşık yüzde 90'ını yoksulluk sınırının altında bıraktı. Benzer şekilde, Sosyal Dayanışma Bakanı Maya Mursi'nin kısa süre önce yaptığı bir açıklama, yaklaşık 12 milyon Mısırlı ailenin yoksulluk içinde yaşadığını ve bu durumun ciddi ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan tahmini 48 ila 60 milyon vatandaşı etkilediğini ortaya koydu.

Esed'in ele geçirilen saraylarının lüksü ile pek çok Mısırlının ekonomik sıkıntıları arasındaki keskin fark bu meselenin altını çizmektedir.

Ancak Mısırlıların çoğunun yoksulluğu ile Sisi'nin şatafatlı yeni başkenti ve başkanlık sarayı arasındaki keskin tezat, Sisi'nin de eninde sonunda Esed'in akıbetine uğrayıp uğramayacağı konusunda soru işaretleri meydana getiriyor.

Sisi'nin G8 zirvesine yeni cumhurbaşkanlığı sarayında ev sahipliği yapmayı seçmesi stratejik bir yanlış adım olarak eleştiriliyor. Yaklaşık 150 milyar Mısır lirası (3 milyar dolar) mal olan saray, Sisi'nin vatandaşları ekonomik zorluklara katlanmaya çağırdığı bir dönemde mercek altına alınıyor.

Mısır'da yoksulluk sınırının günlük 90 lirası olduğu düşünüldüğünde, bu harcama potansiyel olarak yaklaşık 55 milyon Mısırlıyı yoksulluktan kurtarabilir.

Middle East Eye'a konuşan Kasim, “Suriye'de yaşananlar istikrarın vahşet ve baskıyla sağlanamayacağını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Mepa News

uyg.gif

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum