Somali politikası Türkiye'nin Afrika'daki çıkarlarını riske atıyor
Türkiye uzun yıllardır Somali'de varlık göstermekte ve Mogadişu merkezli hükümetin başlıca destekçilerinden biri olmaya devam etmektedir.
Bu kapsamda Türkiye, Mogadişu hükümetine askeri, maddi ve siyasi destek sağlamaktadır. Hükümete silah ve mühimmatın yanı sıra Bayraktar TB2 ve Akıncı gibi silahlı insansız hava araçları da tedarik etmekte. Ayrıca Somalili askerler doğrudan Türkiye'deki askeri merkezlerde eğitim almakta.
Ancak Türkiye'nin Somali politikasına yaklaşımı, son dönemde sahadaki siyasi ve güvenlik realitesinden giderek daha kopuk görünmektedir. Yaygın olarak yolsuzluğa bulaşmış ve etkisiz olarak algılanan mevcut Somali yönetiminin uzun vadede ayakta kalması pek mümkün görünmemektedir. Bu koşullar altında Türkiye, Somali ve daha geniş Doğu Afrika bölgesindeki uzun vadeli çıkarlarını korumak için angajman stratejisini yeniden gözden geçirmelidir.
Somali'de çıkarları olan herhangi bir yabancı güç için ülkedeki iç çatışmalarda tarafsızlık son derece önemlidir. Ancak Türkiye'nin mevcut politikası, belirli bir siyasi gruba öncelik verir gibi bir görüntü içerisindedir ki bu grup giderek etkisini kaybetmektedir.
Eğer bu eğilim devam eder ve Somali'deki mevcut hükümet tamamen çökerse, Türkiye'nin bölgedeki yatırımları ve stratejik dayanakları önemli bir gerilemeyle karşı karşıya kalabilir. Bu aşamada başarısız bir politika, Türkiye'nin sadece Somali'deki konumunu zayıflatmakla kalmayacak, aynı zamanda Doğu Afrika'daki daha geniş jeopolitik etkisini de baltalayacaktır. Güçlü dayanaklardan yoksun olan mevcut hükümetin çökmesi halinde Türkiye, bölgede uzun süredir inşa etmeye çalıştığı tüm kazanımları kaybetme riskiyle karşı karşıyadır ki bu hükümetin çökmesi de günden güne artan bir ihtimal olarak görünmektedir.
Türkiye'nin Mogadişu yönetimine giderek artan askeri yardımı, özellikle de Bayraktar TB2, Akıncı gibi gelişmiş insansız hava araçları ve diğer askeri yardımlar, bölgedeki stratejinin geleceği bakımından ciddi bir endişe kaynağıdır. Bu hava araçları ulusal güvenlik amaçlarından ziyade, yolsuzluğa batmış bir hükümet tarafından siyasi maksatlarla kullanılmakta ve çoğunlukla ağır sivil kayıplarına yol açmaktadır. Bu durum Somali halkı genelinde mevcut Mogadişu hükümetinin yanı sıra Türkiye'nin de imajını zedeleyen bir etkendir.
Normal şartlar altında terörle mücadele çabalarını destekleme ve ülkeyi istikrara kavuşturma amacını taşıdığı belirtilen bu silahlar, yolsuzluğa bulaşmış ve hizip kavgaları içerisine sürüklenmiş bir yönetim tarafından kötüye kullanılma riski taşımaktadır. İnsansız hava araçlarının kontrolsüz kullanımı önemli sivil kayıplara yol açmakta, gerilimleri tırmandırmakta ve çatışmaları çözmek yerine daha fazla istikrarsızlığı körüklemektedir. Böyle bir senaryo, yerel halk arasında uzun vadeli tepkiler yaratabilir ve Türkiye'nin Somali'deki olumlu etkisini sürdürmesini zorlaştırabilir.
İnsansız hava aracı saldırıları ve askeri yardımlar insan hakları ihlallerine katkıda bulunursa veya siyasi baskı aracı olarak algılanırsa, Türkiye Somali nüfusunun geniş kesimlerini yabancılaştırma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Olası bir hükümet çöküşü sonrası senaryoda, yeni bir iktidar fraksiyonu Türkiye'nin etkisini reddetmekle kalmayıp, Ankara'yı önceki yönetimin ihlallerinin ve başarısızlıklarının suç ortağı olarak addedebilir. Bu doğrultuda, kurulacak yeni hükümet Türkiye ile angajman içerisine girme konusunda tereddüt yaşayarak farklı ittifaklar kurma arayışına girebilir.
Bu durum altyapı, ticaret ve güvenlik iş birliği gibi alanlardaki Türk yatırımlarını tehlikeye atabilir ve Türkiye'yi maliyetli ve zor bir diplomatik yeniden düzenleme çabası içerisine girmek zorunda bırakabilir.
Hükümet içerisindeki belirli bir kesimi desteklemek yerine Türkiye genel olarak Somali'yi ve Somali halkını desteklemelidir. Bölgedeki stratejisini, Somali halkını temsil eden bağımsız bir hükümet kurulana kadar yumuşak güç kullanımına odaklamalıdır. Bu şekilde Türkiye, ülke içerisinde yaşanan siyasi ve sosyal krizlerden etkilenmeyecek, Somali halkının genel desteğini kazanacak ve daha istikrarlı bir hükümetin kurulması halinde bu hükümetin doğal olarak en büyük partneri olacaktır.
Mevcut Mogadişu hükümetinin yıkılması halinde zor bir diplomatik durumla karşı karşıya kalma riskini önlemek için Türkiye, daha pragmatik ve dengeli bir yaklaşım benimsemelidir. Kısa vadeli ittifaklar yerine uzun vadeli istikrara öncelik veren bir yaklaşım tatbik etmelidir. Türkiye gelecekte ciddi risklerle karşılaşmadan bölgedeki etkisini sürdürmek istiyorsa, Somali politikasının tarafsızlık ve stratejik uyarlanabilirliğe odaklanarak yeniden değerlendirilmesi hayati önem taşımaktadır.
Somali'deki mevcut yönetim ülkeye ABD ve Etiyopya başta olmak üzere dış unsurlarca dayatılmıştır. Ayrımcı bir yapıya sahiptir ve yolsuzluk içerisine batmıştır. Ülkeyi birleştirememek bir yana daha da bölmüş, içerisinden çıkamayacağı klan çatışmalarına dahil etmiştir. Ayakta kalması mümkün olmayan, varlığını tehdit eden yapısal sorunlardan muzdarip olan böyle bir hükümete verilen yoğun ve riskli destek, Türkiye'nin Somali, Doğu Afrika ve tüm Afrika politikasında riskler doğurmaktadır.
Abdishakur Maalim (ismi güvenlik endişeleri nedeniyle değiştirildi) tarafından kaleme alınan değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.