Suriye savaşında Riyad ve Tahran'ın etkisi

Suriye savaşında Riyad ve Tahran'ın etkisi

Tahran ve Riyad iki devletin de çıkarlarını gözetecek bir anlaşma yapana kadar, Suriye krizi için diplomatik bir çözüm getirilmesi pek mümkün olmayacak...

İran ve altı büyük ülke arasında yapılan nükleer anlaşması ile birlikte birçok ülke, Suriye’deki kördüğüm olmuş iç savaşı kontrol altında tutmak ve çatışmayı bitirmek için inisiyatifi ellerine aldı. Türkiye, Rusya, İran, Birleşik Devletler ve Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerini içeren müzakereler gizli bir şekilde aylarca sürdü. Moskova ve Tahran’ın bu meseleyi çözme konusundaki istekliliği, Beşar Esad rejiminin masadaki öneriler konusunda daha dikkatli adım atmasına neden oldu.

Hem Suud kaynaklarına hem de Esad rejimine yakın kaynaklara göre, Esad’ın ulusal güvenlik danışmanı Ali Memluk, Temmuz sonunda Suud şehri Cidde ve Umman Sultanlığı’nın başkenti Maskat’a gizli ziyaretlerde bulundu. Memluk’un ziyareti ile Suudi Arabistan ve Umman ilk defa üst düzey bir Suriye yetkilisini davet etmiş oldu. Memluk’un ziyaretinin ardından, Suriye Dış İşleri Bakanı Velid Muallim Ağustos ayının başında, Umman Dışişleri Bakanı’yla yapacağı bir toplantı için Maskat’a resmi bir ziyarette bulundu. Suriye devlet medyasına göre bu toplantı “Ülkenin egemenliğini, birliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için Suriye’deki krizi sonlandırmak adına verilen bir çabadır.”

Memluk, iç savaşı sonlandırmak için önerilerini tartışmaya devam etmek amacıyla Cidde ve Maskat’a gitti. Bu gizli görüşmeler en az son birkaç aydır devam ediyor. Moskova’dan gelen baskılara rağmen, ne Riyad ne de Tahran şu aşamada bu önerilere tam olarak inanmış değil ve bu gelişmeleri kendilerine daha iyi siyasi ortam yaratabileceği umuduyla uygun zamanı kolluyorlar.

2012’nin başlarında, Ali Memluk, Suriye’deki iç savaşı sonlandırabilmek için çeşitli yollar aradı. Yerel ateşkeslerden, muhalif kesimlerin üyelerinin bir kısmıyla yaptığı gizli toplantılara kadar birçok yol denedi.

Memluk’la birlikte çalışmış olan kişilerle yapılan röportajlarda, Suriye istihbarat başkanı, Esad’ı, milli güvenlik sürecini ve güvenlik hizmetlerinin karmaşık yapısını yöneten stratejik fikir uzmanı olarak tanımlanıyor. Spekülatif basının, Memluk’ün ya ev hapsine koyulduğu ya da Türkiye’ye kaçtığını yazmasına rağmen, Esad için yakın bir fikir ortağı olmayı sürdürüyor.

İstihbarat başkanının, çatışmayı müzakere edilmiş bir şekilde sonlandırmak adına baskı yapması için haklı sebepleri var. Memluk diğer kıdemli Suriyeli ordu, güvenlik ve istihbarat yetkilileri ile birlikte, İran’ın Suriye devleti üzerinde kurduğu hakimiyetle birlikte gittikçe büyüyen tedirginlik hakkında bir konuşma yaptı. Bu noktada, ellerinde stratejik ve eylemsel anlamda verilmiş büyük bir karar yok, her şey Esad’ın ellerine bırakılmış durumda. Söylenildiğine göre, Memluk ve diğerleri, bu savaş ve savaşın bedelleri ile ilgili Tahran’a olan bağımlılıkları konusunda endişeliler. Bu durum Suriye liderinin ülkenin geleceği konusunda söz söyleyebilme yetkisini azalttı. Esad bu duyarlılığı göz ardı edemez.

Esad’ın bu ayın başında verdiği demeçlerinden, Suriye ordusunun belirli bölgelerden geri çekilebileceği anlaşılıyor. Şam’daki kaynakların son haftalarda yazdıklarına bakılırsa, Türkiye’nin kuzey Suriye’de bir güvenli bölge kurma çabası, İslam Devleti’nin ülkedeki kazanımları ve isyancı milislerin Alevi halkın yaşadığı bölgelere doğru ilerlemesinin yarattığı çatışmalar, Esad’a göre hala yönetilebilir olsa da, rejim için gittikçe daha tehlikeli bir hale geliyor. 

Riyad tedbirli tutumunu sürdürüyor

Diplomatik faaliyetlerdeki bu endişeler bu kadar belirginken, gözlemciler 4 yıldır devam eden bu savaş üzerindeki etkililerini öngörebilmeli.

Cidde’deki toplantıda Memluk üst düzey Suud yetkililerle, siyasi bir süreci başlatmanın mümkün olup olmayacağını konuştu. Suudi Arabistan Suriyeli silahlı muhaliflere yönelik desteğini geri çekebilir ve bunun karşılığında, Şam bu gelişmeyi iç savaşı sonlandırmak ve BM destekli bir seçim gerçekleştirmek için bir adım olarak ele alabilir. Böyle bir çözülme, İslam Devleti’yle savaşabilmek adına iki taraf için de birleşmiş bir cephenin yolunu açabilir.

Bu tartışmalar, böyle bir anlaşmanın nasıl fes edilebileceğine hiç bakmıyor ve hala iki taraf arasında bariz bir uçurum mevcut. İran’ın etkisinin Suudi Arabistan ve müttefikleri için ne derece kabul edilebilir olduğu ve böyle bir siyasi ortamda Esad’ın pozisyonunun ne olacağı hala belirsiz.

Riyad’ın bu siyasi ortamı ne kadar ciddiye alacağı da tartışmaya açık. Suudi Dış İşleri Bakanı Adel El Cübeyr, Salı günü Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’la yapmış olduğu bir basın toplantısında, Esad’ın Suriye’deki siyasi bir çözümün parçası olamayacağına vurgu yaptı.

Memluk’un Cidde’ye davet edilmesi, Riyad’ın, Moskova’nın yeni diplomatik çabalarında yapıcı bir ortak olarak görülmesi konusunda istekliliğini de göstermiş oldu. Ağustos ayının başında, Rusya’nın Orta Doğu özel temsilcisi Mikhail Bogdanov Tahran’da toplantılar yaparken, Lavrov da, ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry ve Cübeyr ile toplantı yapmak için Katar’a gitti. Fakat Suud Savunma Bakanı Muhammed bin Salman’ın geçen ay yaptığı Moskova ziyaretinden beri, Riyad’ın elindeki kartlar iyileşiyor; kuzey Suriye’de ABD-Türkiye müdahalesi ve Suriyeli muhalifleri eğitme ve İslam Devleti’yle savaşma çabaları başta olmak üzere...

Memluk’un Maskat’a ziyareti de görmezden gelinemez. Bu süregiden müzakerelere yakın olan bir kaynağa göre, Memluk, Suriye’deki Sünni grupları idare etmek için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri işbirliğini konuşmak için güvenlik işlerinden sorumlu iki önemli Körfez İşbirliği Konseyi yetkilisiyle buluştu. Bu girişim Cidde’de konuşulan öneriden ve altı aydan daha uzun zamandır, Suriye’deki Sünni gruptan temsilciler, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki gruplardan temsilciler ve Suudi ve Körfez İşbirliği Konseyi’nden yetkililerle müzakerelerden ayrılıyor. Bu tartışmalar bir siyasi çözüm bulmaya odaklanıyor fakat henüz bir çözüm üretebilmiş değil. Suriyeli Sünnilerin önde gelen liderleri, İran’ın iç işlerine müdahale etmesi konusunda endişeliler ve Körfez İşbirliği Konseyi devletleri ile ortaklık kurmayı, İran’ın etkisini kontrol altına almak için bir yol olarak görüyorlar.

Tahran’dan bir bakış

Tahran, Memluk’un girişimlerini desteklemiyor. Son dönemde İran bunun yerine alternatif bir girişim öneriyor. Bütünlük içinde bir yönetim sağlayabilmek için ateşkes önerecek olan bu girişim yakında Birleşmiş Milletler’e sunulacak. Bu öneri ile Tahran çıkarlarını garanti altına alacak ve Körfez İşbirliği Konseyi’ne bazı imtiyazlar sağlayacak bir anlaşma istiyor gibi görünüyor.

Esad’ın şu andaki askeri pozisyonuna kıyasla, İran’daki durum zor seçimler yaptırmaya zorlayacak kadar vahim değil. Hükümet güçleri hala Şam’daki ve batı Suriye’deki önemli bölgelerin kontrolünü elinde tutuyor ve Hizbullah ve İran askeri desteğine bel bağlıyor. Nükleer anlaşmalarından yeni kaynaklar elde etme beklentisi, Tahran’ın, Washington’ın ve Moskova’nın umutlarını sürüncemede bırakmasına neden oluyor.

Tahran’ın en büyük amacı, Suriye devletinin en azından belirli bir bölümünü korumak. Böylelikle Hizbullah’ı desteklemeye ve İsrail’i hedef alan bağlantılarına olanak sağlayabilecek. Bu sadece bir mantık evliliği değil, İran için varoluşsal bir soru. Hizbullah muhtemelen İran’ın İsrail’ ve Batı’ya karşı kullandığı en önemli caydırıcı silahı. Ve İran’ın, Şam havaalanına erişimi olamadan, Şii örgütlenmelerini desteklemesi neredeyse imkansız.

Tahran’ın yeni, çok milletli Şii ordusunda feragat etmesi pek mümkün değil. Bu ordu, Hizbullah birlikleri, yerel paramiliterler ve tüm bölgeden gelen Şii milislerinden oluşuyor. Bu, yalnızca Tahran’ın Suriye ve Irak’taki rolünü korumak için mücadelesi için gerekli değil, ayrıca gitgide daha da agresifleşen Suudi bölgesel dış ilişkiler politikası için önlem almayı da sağlıyor.

Tahran ve Riyad iki devletin de çıkarlarını gözetecek bir anlaşma yapana kadar, Suriye krizi için diplomatik bir çözüm getirilmesi pek mümkün olmayacak. Diplomasideki bu yükselişe rağmen iki taraf da bardağı taşıran son damlayı henüz dökmedi.

Andrew Bowen ve J. Matthew 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.