Suriye'de demografiyi değiştirme çabaları ve savaşın iktisadi boyutu
Tahran’ın uzun ve orta vadede kendi jeo-iktisadi çıkarlarına hizmet edecek şekilde önemli sayıda Şii’yi bu bölgelere yerleştirmesi beklenebilir.
Tamer Badawi | İran Araştırmaları Merkezi
1. Giriş
Suriye iç savaşının yedinci senesine girdiğimiz bu günlerde savaş sonrasının ana hatları, temel aktörlerin aralarında paylaştıkları ve bu şekilde kazanımlarını korumayı ve vekillerinin rollerini tahkim etmeyi amaçladıkları etki alanları üzerinden belirmeye başladı. Beşar Esad başkanlığındaki Suriye rejimi ve onun Tahran ve Moskova’daki ortaklarının yakın gelecekte sonlanması beklenen savaştan neredeyse galip çıkmalarıyla ülkenin jeo-iktisadi hatları faydalı Suriye olarak adlandırılan alan genişletme operasyonları ışığında yeniden şekillenecektir.
Beşar Esad faydalı Suriye kavramını 2015 yılında rejim güçlerinin muhalif güçlerle ve İslami gruplarla çarpışmalarında başkent Şam’ı çevreleyen bir kordon oluşturmak için çekilmek zorunda kaldıkları alanlar için kullanmıştı. Faydalı Suriye güneyde Kalamun’dan Humus ve Hama’ya, kuzeyde Suriye sahilinde Tartus ve Lazkiye’ye ulaşan bölgeden oluşmaktadır. İran tarafından desteklenen Esad güçlerinin en güçlü oldukları bölgeyi kontrol etmeleriyle faydalı Suriye alanı, İran’ın kendi topraklarından başlayıp Irak ve Suriye toprakları hatta Lübnan sahilleri üzerinden Akdeniz’in doğu sahillerinde sonlanan kara koridoru oluşturma çabaları üzerinden genişlemektedir.
Böylece, Washington’un engellemeye çalıştığı bu koridorun inşası tamamlanırsa, İran ve Rusya tarafından desteklenen Suriye hükümet güçlerinin kontrolü altındaki bölgeler coğrafi olarak kuzey ve güney arasında tamamen ayrılacak. Tahran’ın faydalı Suriyebölgesindeki Şam’da rejime bağlı düzenli ve düzensiz güçlere yoğun askeri desteği düşünüldüğünde, Tahran, etki bölgesinin derinliği ve doğu uzantıları üzerindeki fiili kontrolü sayesinde bu bölgenin jeo-iktisadi hatlarını yeniden çizebilecektir.
Fakat İran, alandaki varlığını tahkim edecek insani sermayeye sahip olmadan ideolojik olarak kendisine yakın sosyal ve siyasi kesimlere ekonomik ağırlık merkezlerini yeniden dağıtarak Suriye’nin jeo-iktisadi hatlarını yeniden çizemeyecektir. Bu çalışma, İran’ın Suriye’de etkisi hissedilmeye başlanan iktisadi gücünün şekillenmesine katkı sunan dinamikleri anlamak için, savaş sonrası dönemde ülkenin iktisadi manzarasını değiştirmede Tahran’ın yapmakta olduğu ideolojik ve demografik müdahalelerin rolünü ele almayı amaçlamaktadır.
2. İran’ın Suriye’deki Ekonomik Çıkarları
Her ne kadar İran’ın Suriye’ye müdahalesi ekonomik sebeplerden ötürü olmasa da Tahran özellikle yeniden inşa aşaması olmak üzere savaş yıllarındaki çabalarının karşılığı olarak Suriye’de ekonomik imtiyazlar/ayrıcalıklar elde etmeyi ummaktadır. Fakat burada İran’ın uzun vadede Suriye’yi azımsanmayacak ekonomik öneme sahip bir ortak yapma stratejisi vardır. Çünkü İran ile Amerika arasındaki güvensizlik ve sorunlu ikili ilişkiler sonucu oluşabilecek muhtemel bir Nükleer Anlaşma iptali veya uluslararası yaptırımların tekrardan uygulanma durumu, İran’ı komşu ülkelerle alternatif ekonomik partnerler olarak ekonomik ilişkilerini güçlendirmeye itmektedir. Bu bağlamda Irak, İran’ın petrol-dışı ihracatının Çin’den sonra ikinci önemli pazarı olarak İran’a uygulanan ekonomik ambargonun hafiflemesinde önemli bir rol oynamıştır.
Tahran’ın Şam’a sağladığı ve Şam’ı savaş yılları boyunca ekonomik olarak ayakta tutan kredi hatları İran’ın ekonomik ve siyasi yatırımları olarak kabul edilebilir.[1] Suriye rejimine yaptığı bu savaş ve savaş-dışı yardımlar karşılığında faydalandığı örtülü imtiyazlar sayesinde, İran büyük ihtimalle Suriye’yi savaş sonrasında (petrol-dışı) ihracatı için en önemli pazarlardan birisi yapacaktır. Aynı şekilde örtülü imtiyazlar, uzun vadede ülkedeki varlığını güçlendirmek için Tahran’a baskı grupları oluşturma yoluyla stratejik ekonomik sektörlerde yatırımlarını arttırma şansı verebilir. Diğer taraftan jeo-ekonomik açıdan, İran kara koridoru oluşum aşamasında olmasına rağmen, bu koridor projesinin başlatılması, gelecekte ticari bir koridor olarak kullanılması imkânı anlamına gelebilir. Başta ekonomik gerekçelerle inşa edilmemiş olsa da artık bu amaç için de kullanılacağı aşikârdır.[2]
İran kara koridorunun ticari kullanımları, muhtemelen İran’ın Suriye’de savaş sonrasındaki önemli jeo-ekonomik etki alanlarından biri olacaktır. Fakat buna daha geniş bir bağlamda bakmak gerekir. Nitekim Tahran, Suriye’nin enerji ve telekomünikasyon gibi önemli; madencilik ve ziraat gibi daha az önemli sektörlerin alt yapılarına yatırımlar yapmaktadır. Ancak Tahran’ın faydalı Suriye bölgesini doğu tarafından kara koridoru inşa ederek genişletme çabaları ile Suriye’deki ekonomik sektörlerde (önemli veya daha az önemli) varlığını güçlendirme çabalarını ayırmak gerekmiyor.
Tahran, düzenli ve milis Suriye rejim kuvvetleri ve diğer ortakları eliyle ülkenin petrol kaynaklarının (gaz veya petrol) yoğunlaştığı Irak’a yakın doğu bölgeleri üzerindeki kontrolünü pekiştirmeden Suriye’deki iktisadi çıkarlarını azami düzeyde fiili olarak gerçekleştiremez. Raporlara göre İran, Suriye’nin yakıt ihtiyacını karşılamak için her ay 2 milyon varil petrol ihraç etmektedir.[3] Şam’ın bu ihraçlara ihtiyaç duymadan kendi kendine yetme seviyesine ulaşması ve tüketimden artanı ihraç etmesi (nitekim petrol yataklarının verimliliği düşüş yaşamakta) için ülkenin doğu bölgelerini yeniden ele geçirmesi gereklidir.
Deyrizor başta olmak üzere petrol-zengini bölgelerin yeniden ele geçirilmesi, İran’ın petrol sektöründeki yatırımları açısından hayati öneme sahiptir. Şam ve Tahran arasında Ocak 2017’de yapılan ekonomik anlaşmalardan birinde Şam, Tahran’a gaz ve petrol tesisleri (deniz) inşa etmesi için 1000 hektar (10 km2) alan tahsis etmiştir.[4]Eğer amaç inşası planlanan bu tesislerden gelecekte tüketim fazlası petrolün ihracı ise rafinerilerle doğu bölgelerindeki petrol kaynaklarını ayıran alanların temizlenmesi ve kontrol altına alındıktan sonra tedarik/besleme hatlarının güvenliğinin sağlanması zaruri olacaktır. İran, rafineri ve petrokimya endüstrilerindeki (ve bunlar petrol sektörüne bağımlı olan aşağı akış/mansap endüstrilerdendir) tecrübesi sayesinde Suriye’de savaş sonrasında bu alanlara yatırımlar yapmaya çalışacaktır.
İran şirketleri, şu anda 660 milyon değerindeki elektrik santralleri projeleri için Suriye’ye girmiş durumdalar.[5] Fakat İran’ın elektrik üretim projelerinde jeo-ekonomik boyutlar da vardır. Nitekim Tahran kendi üretim fazlasını ihraç etmek için kendi yerel elektrik ağını Irak vasıtasıyla Lübnan ve Suriye ağlarına bağlamaya çalışmaktadır.[6] İran şu anda ülkenin batısındaki elektrik santrallerinden Irak’a elektrik ihracı yapmaktadır. Bu şekilde, İran için Irak’a yakın/komşu bölgelerin tekrardan rejimin kontrolüne geçmesi, Akdeniz’in doğu bölgesindeki elektrik ağlarıyla kendi ağlarını bağlama projesinin hayata geçmesi imkânı anlamına gelmektedir. Bu sebepten ötürü Amerika’nın Tahran’a bağlı milis güçlerinin bertaraf edilmesini hedefleyen çabaları İran’ın Suriye’deki ekonomik çıkarları için bir tehdit teşkil etmektedir.
Ancak İran, Suriye’nin yeniden inşası ve stratejik ekonomik sektörlerinin gelişimi için merkezi bir rol oynama çabalarına sahip tek aktör değildir. İran’ın yanı sıra Rusya da kalkınma, inşaat ve istihdam kontratları yapmak için uğraşmaktadır. Haziran 2017’de, “Mudun” internet sitesinin “İqtisadi Suriya”dan aktardığına göre, bir Rus şirketi Humus’un doğu kırsalındaki en büyük fosfat madenlerini koruma işlerine başlamıştır.[7] Keza aynı şirket yıllık 1.3 milyar metre küp miktarındaki gazı işlemek için ikinci bir santral inşa edecektir.[8] “Mudun”un Rus “Fontanka” sitesine dayandırdığı haberine göre, Rus “Euro Polis” şirketi Suriye Maden Enerjisi ve Petrol Bakanlığıyla petrol üretiminin çeyreğini alma karşılığında “petrol kuyu ve tesislerini içeren bölgelerin kurtarılması ve korunması” üzerine bir anlaşma imzalamıştır.[9]
3. İran’ın Ekonomik Varlığının Derinleştirilmesi Adına İdeolojik ve Demografik Kompozisyonun Değişimi
İran, iç savaş sonrasında kendi etkisini kabul edebilecek bir ortam yaratmadan Suriye’deki ekonomik varlığını kökleştirip derinleştiremez. Tahran, Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü eliyle onlarca Şii milis oluşumu idare etmektedir. Gelecekte bu silahlı oluşumlar Suriye’den çekildiğinde, Tahran etki alanını yeniden oluşturmaya ihtiyaç duyacaktır. İran, Suriye’deki ekonomik varlığını kökleştirmek için İslam Cumhuriyetinin ideolojisini kaba kuvvete dayanan tahakkümden daha çok rızaya dayanan hegemonyaya dayandıracak prestije ihtiyaç duymaktadır. Hegemonya iki sebeple zorunludur: İlk olarak, İran kendi politikalarına karşı gelmeyecek bir sosyal ortama ihtiyaç duymaktadır ve böylece yatırımları için maddi güvenliği sağlayabilecektir. İkinci olarak, İran ekonomik nüfuzunu sürekli kılmak için Suriye devletinin kılcal damarlarında; içinden baskı grupları oluşturabileceği, ideolojik olarak kendisine bağlı bir sosyal çevreye ihtiyaç duymaktadır. İran Suriye’de yeniden pozisyon almayı iki şekilde yapmaktadır:
a) Milis Güçlerin İdeolojik Kullanımı
İran’ın milli savunma kuvvetlerini oluşturması ve organize etmesi, Tahran’ın isyanlar başladıktan sonra ortaya çıkan, sosyal kesimler üzerinde oluşturduğu ideolojik hegemonya mekanizmalarını anlamak açısından önemli bir noktadır. İran, 2012 yılının sonlarına doğru Devrim Muhafızları eliyle milli savunma güçleri kurdu.[10] Milli savunma güçleri İran Besic’ine bağlı İmam Hüseyin Taburları model alınarak kuruldu. İmam Hüseyin Taburları, kriz zamanlarında Devrim Muhafızlarıyla iş birliği yapmaları için kurulmuştur. Bu taburların her birisinde Devrim Muhafızlarından en az 20 kişinin bulunması gereklidir.[11] İran’daki durumdan farklı olmayan bir şekilde, Devrim Muhafızları Suriye’deki oluşumları kontrol altında tutmak için kendisini bunların içine yerleştirmiştir.[12]
Devrim Muhafızlarının bu kontrol mekanizmasının ideolojik boyutunun olduğunu unutmamak gerekir. Devrim Muhafızları unsurlarının varlığı sayesinde, İslam Cumhuriyetinin ideolojisi milli savunma güçleri altında toplanan bütün grupların emperyalist güçlerden kurtulmasını hedefleyen mezhepsiz/mezhep-üstü bir ideoloji olarak sunulmaktadır. Her ne kadar bu savunma güçleri içindeki Sünni savaşçıların sayısı bilinmese de emperyalist güçlerden kurtarılması istenen grupların başında Sünniler gelmektedir. Fakat gözlemciler, bu askeri oluşumların büyük oranda içinde bulundukları bölgelerin demografik özelliklerini yansıttıklarına işaret etmektedirler ki bu Sünni savaşçıların yüksek ihtimalle kendi bölge sınırları içerisinde hareket ettikleri anlamına gelmektedir.[13] Tahran (ve Şam’ın) mezhepsizlik/mezhep-üstülük düşüncesini yerleştirme isteğinden dolayı rejim, çekirdeğini Sünni Arapların oluşturduğu muhalif savaşçılara kendi bölgelerindeki milli savunma kuvvetleri şemsiyesi altında hareket etme koşuluyla af seçeneği sunmaktadır.
Milli savunma kuvvetleri çerçevesi dışında kalıp da İslam Cumhuriyetinin devrimci ideolojisini bir şekilde benimseyen Sünni milis oluşumlar (da) bulunmaktadır. Gözlemcilere göre, Halep bölgesinde “yerel savunma kuvvetleri” şemsiyesi altında toplanan milis oluşumlar bulunmaktadır. Bu şemsiye kuvvetlerin Nüceba Hareketi Tugayı’nın yanı sıra Lübnan Hizbullah’ı ile bağlantıları bulunmaktadır. Bu şemsiye kuvvetlerin altındaki en önemli askeri oluşumlardan biri, savaşçılarının büyük çoğunluğu (Sünni Arap) Bekare aşiretine mensup olan Bakır Tugayıdır.[14] Fakat aşiret savaşçılarının mezhebi aidiyetine dair haberler birbiriyle çelişmektedir çünkü bunların Şiileştiğine işaret edilmektedir.[15] Bakır Tugayının yanı sıra, gözlemciler Seyyide Zeynep Türbesi muhitinde faaliyet gösteren ve Şii geleneğinin sembollerinden etkilenmiş Sünni milis oluşumların varlığına işaret etmektedir.[16] Muhtemelen, İran için silahlı Sünni güçler, dizaynında önemli bir rol oynayacağı savaş sonrası aşamasının güvenlik düzenlemelerini kabul edebilecek bir Sünni kesimin çekirdeğini oluşturacaktır. Tahran’ın Sünni Arap nüfusa sunmak istediği bu öncü grupların taklit edilecek model olarak gösterilmesi olasıdır.
b) Demografik Kompozisyonun Değişiminde İdeolojik Rehabilitasyonun Rolü
Gözlemcilere göre demografik değişim çalışmaları, Suriye rejiminin 2012 yılının son çeyreğinde Lübnan sınırı yakınlarında ve Şam çevresinde (Tahran’ın koordinasyonuyla) Şii milis güçleri kullanmasıyla başlamıştır. Fakat savaş sonrasında model olarak pazarlayabileceği öncü Sünni gruplar olmadan Şam’ın demografik değişim çabaları istenilen sonuçları vermeyecektir. Bununla birlikte Tahran; kontrolü altındaki Sünni bölgelerde İslam devrimi ideolojisini güçlendirebilecek, ideolojik olarak disipline edilmiş Şii gruplar oluşturmaya ihtiyaç duymaktadır. Buna istinaden, İslam Cumhuriyeti devrim ideolojisinin etkisinin kalıcı hale getirilmesi ve yayılmasını garanti altına almak için Tahran’ın Şiilerin zirvede olduğu bir ideolojik hiyerarşi oluşturma hedefine sahip olduğu çıkarımı yapılabilir. Bu şekilde, Tahran faydalı Suriye bölgesinin demografik kompozisyonunu değiştirmede Sünni grupların dini-mezhebi açıdan Şiileşmesinden öte, bu grupların bölgesel politikalarının genel çizgisine itiraz etmeyecek şekilde siyasi açıdan Şiileşmesini amaçlamaktadır.
Gözlemcilere göre, başta Alevi sahil bölgeleri olmak üzere, açık mezhebi temizlik vakaları görülse de Tahran’ın Suriye’de yaptığı demografik değişimlerin büyük çaplı olmadığı görülmektedir.[17] Tahran ideolojik olarak kendisine bağlı grupların varlığını garanti eden sınırlı değişimleri hedeflemektedir. Bu bağlamda en önemli demografik değişim, İran Büyükelçiliği arkasındaki “Mezze-Besatin”de Suriye rejiminin başlattığı devasa projedir. Suriyeli gazeteci İbrahim Hamidi’ye göre proje rezidans kuleleri, hastaneler, okullar ve ticaret merkezlerinin yapımını kapmaktadır. Proje, muhalif grupların kontrolünde olan Darya kasabası ve Mezze Askeri Havaalanından Bakanlar Meclisi genel merkezinin yakınlarına ve İran Büyükelçiliğinden emniyet merkezleri sınırlarına uzanmaktadır”.[18] 200 bine yaklaşan insanın göç etmesine sebep olan proje, rejime (ve Tahran’a) bağlı sosyal kesimlerin yerleştirilmesini hedeflemektedir.[19]
Medyada dolaşan haberlere göre, İran rejimine yakın İranlı tüccarlar, başta Emevi Camii yakınlarındaki Seyyide Rukiyye’nin mezarının bulunduğu muhit olmak üzere Suriye’nin başkentinde büyük gayrimenkuller satın almışlardır.[20] Her ne kadar Tahran’a yakın tüccarların bu büyük gayrimenkul satın almalarının amacı bütünüyle bilinmese de bir şekilde Tahran’a (ve rejime) bağlı yeni bir elit oluşturmayla bağlantılıdır. Ancak bu bağlamda Suriye’de hâlihazırda var olan Şii dini merkezleri (ilmi havzaları) unutmamak gerekir. Şark'ül Evsat gazetesinin bir haberine göre, 2001-2006 yılları arasında 12 ilmi havza ve 3 Şii eğitim fakültesi açılmıştır.[21] Ve Suriye’nin orta bölgelerinde rejimin güçlü olduğu yerlerde çatışmalar başladıktan sonra bu tarz merkezlerin inşasına hız verilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Kuzeydeki Şiilerin (Kafriya ve Fuah Şiileri gibi) demografik transfer faaliyetleri bağlamında güneybatıya aktarılmasıyla Tahran, ideolojik etki oluşturmanın önemli bir aracı olarak dini eğitime yatırım yapmaya çalışacaktır. Bu Şii gruplar (dışarıdan getirilip Suriye’ye yerleştirilen Şiilerin yanı sıra) Şam’ın ve Tahran’ın faydalı Suriye“kordonu” için güneybatı tarafından kurdukları insani bir tampon görevi görmektedir. Haberlere göre, Lübnan Hizbullah’ı 2016’nın ocak ayında, Zabadani yakınlarındaki Merc el-Tal’da askeri bir üs inşa etmiştir.[22] Bu haberlere göre Hizbullah, Zabadani ve Medaya arasındaki bağlantı yolu üzerinde bulunan tüm yerleşimcileri evlerini boşaltmaya zorlamıştır.[23]
4. Sonuç
Tahran, birbiriyle ilişkili çeşitli amaçlarla Suriye’de ekonomik olarak yer edinmeye çalışmaktadır. Öncelikle, Suriye’de yatırım yapmak, resmi yeniden imardan önceki aşamada, kendisini rekabet açısından iyi bir pozisyona yerleştirmesi açısından İran’a öncelik vermektedir. İkinci olarak, Tahran stratejik sektörlerde projeler yaparak orta ve uzun vadede Suriye’de yaptığı askeri harcamaları görece telafi edecek yüksek ekonomik dönüşler elde edebilecektir. Üçüncü olarak, Tahran geniş askeri nüfuzu sayesinde Irak üzerinden Suriye ve Lübnan’ı birbirine bağlayacak kara yardım koridorları ve hatlarının güvenliğini sağlayabilecektir. Çünkü Tahran Orta Doğu’nun güney ve ortasını Avrupa ile bağlayan bir lojistik merkez olmayı arzulamaktadır.
Ancak İran’ın Irak’tan Lübnan’a uzanan mesafede ekonomik etkisini arttırabilmesi iki faktöre bağlıdır. İlk olarak, İran’ın kendi ekonomisini küresel ekonomik sisteme entegre edebilmesi gereklidir. Bu şekilde, ekonomik kurulumları ve endüstriyel altyapısını ve sonrasında da hizmet ve emtia ihracatının kalitesini yükseltebilecektir. Öyle ki siyasi ve askeri nüfuz Tahran’ın Suriye’deki ekonomik varlığını sürekli kılamaz. İkinci olarak, merkezi bir ekonomik rol oynayabilmek için İran’ın kendi bölgesel politikalarına itiraz etmeyen yerel Sünni oluşumlar yoluyla hegemonya (tahakküm yerine) kurması gereklidir. Tahran, bir taraftan bu oluşumlar yoluyla yatırımları ve yardım hatlarının güvenliğini, diğer taraftan da Suriye devletinin içerisinde baskı grupları oluşturarak bu yatırımların ve hatların gelişmesini sağlayabilecektir.
Tahran faydalı Suriye ve uzantılarında ideolojik bir hegemonya oluşturabilse bile jeo-iktisadi (ve jeo-siyasi) açıdan önemli gördüğü bölgelerde yerel Şii grupların varlığını oluşturmaya ve güçlendirmeye ihtiyaç duymaya devam edecektir. Bu görüşü temellendirmek için iki örnek verilebilir. Birincisi, petrol kaynaklarının bulunduğu Deyrizor gibi büyük jeo-iktisadi öneme sahip Sünni bölgelerde faaliyette bulunan Şii milis oluşumların varlığıdır. Tahran’ın uzun ve orta vadede kendi jeo-iktisadi çıkarlarına hizmet edecek şekilde önemli sayıda Şii’yi bu bölgelere yerleştirmesi beklenebilir. İkincisi, Şam ve Hizbullah’ın (ve Tahran) Sünni bölgelere yakın Suriye’nin güneybatısına Şii’leri yerleştirmeyi amaçlayan demografik transfer çalışmalarıdır. İran’ın Suriye ve Lübnan’a elektrik ihracı gibi Suriye ve Lübnan arasında bağlantıyı hedefleyen ekonomi alanındaki projelerini bu yerel Şii gruplar koruyabilir. Bu projeler, korunması gereken hayati altyapılar olmadan gerçekleştirilmesi zordur. Alt yapının korunması da projeleri yürüten taraflara siyasi olarak bağlı sosyal bir çevrenin varlığını gerekli kılar.
[1] Al-Saadi, Salam. "Iran’s Stakes in Syria’s Economy" Sada, 2 Haziran, 2015. Url: https://goo.gl/daamHB (Erişim: 3 Temmuz 2017)
[2] Badawi, Tamer. "Iran’s Iraqi Market" Sada, 27 Temmuz 2016. Url: https://goo.gl/R2KAqo (Erişim:3 Temmuz 2017)
[3] Bar'el, Zvi. " Syria’s Renewable Energy Industry: Making Diesel From Plastic Bags" Haaretz, 18 Haziran 2017. . Url: https://goo.gl/4NZZMK (Erişim:3 Temmuz 2017)
[4] Sharafedin, Bozorgmehr, and Ellen Francis. "Iran's Revolutionary Guards reaps economic rewards in Syria" Reuters, 19 Ocak 2017. Url: https://goo.gl/2nwkBH
[5] A.g.e
[6] A.g.e
[7] "سوريا :روسيا تنقلب على إيران..و "تحرر" أبار النفط"، المدن، قط يونيو /حزيران ٢٠١٧.تاريح الدخول ع يوليو/تموز. الرابط: https://goo.gl/6yWGZ3
[8] A.g.e
[9] A.g.e
[10] Milli savunma güçlerinin kurulum şartlarının ve tarihinin gözden geçirilmesi için Bknz: https://goo.gl/F2G1JS
[11]Johnson, Henry. "Out of the Ashes of War, a New Iranian Order Rises" Resistance Diaries, 15 Şubat 2017. Url: https://goo.gl/3ywoBk (Erişim: 3 Temmuz 2017)
[12] A.g.e.
[13] Zambelis, Chris. " Institutionalized ‘Warlordism’: Syria’s National Defense Force" The Jamestown Foundation, 24 Mart 2017 Url: https://goo.gl/VtJ5Tx (Erişim: 3 Temmuz 2017)
[14] Johnson, Henry. "Out of the Ashes of War"
[15] Al-Tamimi, Aymenn Jawad. " The Syrian Civil War & Demographic Change" Aymenn Jawad Al Tamim (kişisel blog), 15 Mart 2017. Url: https://goo.gl/IGG5tj(Erişim: 3 Temmuz 2017)
[16] Johnson, Henry. "Out of the Ashes of War"
[17] A.g.e
[18] حميدي، إبراهيم. " 'هندسة إجتماعية' ترسم ملامح ' سورية المفيدة' ... ارضا و شعبا"، جريدة الحياة، ٢٢ سبتمبر/ايلول ٢٠١٥. تاريح الذهول ع يوليو/تموز. الرابط: https://goo.gl/3cJJ2M
[19] A.g.e
[20] A.g.e
[21] "خلال خ سنوات: ١٢ حوزة عملية و ع كليات للتعليم الشيعي في سورية" جريدة الشرق الاوسط، ٢٢ أبريل/نيسان ٢٠٠٨. تاريخ الدخول ع يوليو/تموز. الرابط: https://goo.gl/uCMVQJ
[22] Al-Ahmed, Ghaith. "Demographic Change: Assad’s Guarantee for an Alawite Quasi-state" The Atlantic Council, 6 Nisan 2016. Url: https://goo.gl/hvugbN (Erişim: 3 Temmuz 2017)
[23] A.g.e