Saddam Hüseyin'in 16 Mart 1988'de Halepçe'de düzenlediği kimyasal saldırı binlerce insanın ölümüne neden olurken görüntüler 30 yıl sonra bile insanlığın içini hala ilk günkü gibi acıtıyor. Bugün, insanlık tarihinde sivilleri hedef alan en büyük kimyasal saldırı olarak tanımlanan Halepçe Katliamı'nın 30. yıl dönümü.
Yaklaşık sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı'nın son aylarında, 16 Mart 1988 tarihinde çoğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce Iraklı Kürt, Saddam Hüseyin'in emriyle Halepçe'ye düzenlenen kimyasal saldırıda yaşamını yitirdi.
İran'ın tarafını tutan Kürt savaşçıların 15 Mart 1988'de ele geçirdiği Halepçe kasabasında 40 bini aşkın insan yaşıyordu.
Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak ordusu, Kürt güçlerin kontrolüne geçen kasabayı hem savaş uçaklarıyla hem de topçu birlikleriyle vurdu. Bunun üzerine Halepçe'deki Kürt savaşçılar ve kasabadaki erkeklerin büyük bölümü çevredeki dağlara çekilirken geride çocuk, kadın ve yaşlılar kaldı.
Irak savaş uçakları ertesi gün ise İran sınırına yaklaşık 11 kilometre uzaklıktaki Halepçe'ye beş saat boyunca zehirli gaz bombaları yağdırdı. O anlara şahit olanlar, kente düşen bombaların içindeki "elma kokulu" gazların birkaç dakika içerisinde tüm kente yayılmaya başladığını söylüyor.
Sonuç korkunçtu: 5 bine yakın insan öldü.
Olay yerine ilk varan Sınır Tanımayan Doktorlar ekibi, hardal gazı kullanıldığını teyit etti. Belçikalı ve Hollandalı doktorlardan oluşan bu ekip, kullanılan zehirler arasında muhtemelen siyanür de olduğunu bildirdi.
Irak'ta 2003 yılında devrilen Saddam Hüseyin, Kürtlere karşı yürüttüğü Enfal Hareketi kapsamında 180 bin kişinin ölümünden sorumlu tutularak yargılandı.
Ancak başka bir hükümden aldığı idam cezasıyla 2006'da asıldı. Ölümünün ardından ise Kürtlere karşı "soykırım" uygulamaktan yargılandığı davada suçlu bulundu.
Saddam Hüseyin'in “Kimyasal Ali” lakaplı kuzeni Ali Hasan el Mecid ise 2010 yılında, aralarında Halepçe katliamının da bulunduğu zehirli gaz saldırılarının emrini vermekten idam edildi.
Halepçe'ye düzenlenen kimyasal saldırı sonrası bölgeden kaçan 500 bin kişi de Türkiye'ye sığınmıştı.
Sığınmacıların büyük bölümü, Diyarbakır, Muş ve Mardin'de kurulan kamplara yerleştirildi.