Tunus siyasi mahkumlara yönelik kötü muamelelerle gündemde
Tunus'da Cumhurbaşkanı Kays Said yönetiminin siyasi sebeplerle hapsettiği mahkumlar kötü muameleyle karşı karşıya.
Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
Kays Said'in 2021 yazında parlamentoyu askıya alıp muhalefet güçlerini zayıflatarak iktidarı ele geçirmesinden bu yana Tunus, cumhurbaşkanını eleştirenlerin ve muhaliflerin tutuklanması süreçleriyle yaşıyor.
Şubat 2023'teki ilk gözaltı dalgasından bu yana yüzden fazla aktivist, gazeteci, siyasi figür ve avukat hapse atıldı.
Suçlamalar birden fazla: Sözde mali suçlar, "devlet güvenliğine karşı komplo" ve yalan haber yaymak veya iftira atmak.. Devlet güvenliğine karşı komplo suçlamasıyla 18 ay içinde yaklaşık 15 dava açıldı. Yalan haber yaymak veya iftira atma suçlamaları ise, 2022 yılında kabul edilen ve "söylenti veya yanlış bilgilerin ifşa edilmesini" beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandıran 54 sayılı kararname temelinde şekillendi.
Tunus'ta 6 Ekim Pazar günü yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde cumhurbaşkanının rakiplerine yönelik baskılar yoğunlaştı.
Eylül ayında Tunus'un en büyük muhalefet partisi Nahda'nın 97 üyesi tutuklandı. Uluslararası Af Örgütü, "Gözaltına alınanların 48 saat boyunca avukatlarıyla görüşmelerine izin verilmedi" dedi.
Ayachi Zammel, Said'in yanı sıra seçimlere katılmasına izin verilen iki adaydan biri, diğer tüm potansiyel rakipler ise yasaklanmış durumda. Zammel Eylül ayı başında sahte sponsorluk suçlamasıyla tutuklandı ve şimdiye kadar toplam 13 yıl 8 ay hapis cezası aldı.
Sayıları giderek artan vicdan mahkumları gözaltında kötü muameleden şikayetçi. Aileleri de düzenli olarak taciz ve aşağılanmaya maruz kaldıklarını bildiriyor.
Geçtiğimiz hafta Zammel'in avukatı Messaoudi Abdessatar müvekkilinin maruz kaldığı "insan hakları ihlallerini" kınadı.
Abdessatar özellikle, farklı bölgelerde yaklaşık 30 suçlamayla karşı karşıya olan Zammel'in aile ziyaretlerinden mahrum bırakıldığını ve bu nedenle cezaevlerinde yemekhanelerin yokluğunu telafi etmek için haftada iki kez kendisine getirdikleri yiyecekleri alamadığını belirtti.
Mahkum ziyaretleri hem aileler hem de avukatlar için ciddi bir sorun haline gelmiş durumda.
Avukatlar, Şubat 2023'teki ilk tutuklama dalgasından itibaren müvekkilleriyle görüşme haklarından tam olarak yararlandılar. Üç ayda bir verilen ziyaret izni sayesinde, her gün bir ya da iki avukatın mümkün olduğunca çok sayıda mahkumu ziyaret ettiği bir rotasyon oluşturmuşlardı.
Ancak ilkbahardan bu yana kurallar değişti ve artık günlük izne ihtiyaçları var.
Middle East Eye'a isminin açıklanmaması kaydıyla konuşan bir avukat, "Temyiz mahkemesinin ceza dairesine gidip izin almamız gerekiyor," dedi. Zira bazı meslektaşları davaları kamuoyu önünde tartıştıkları için kovuşturmaya uğramıştı.
"Genellikle saat 11.30'da alıyoruz, sonra cezaevine gitmemiz gerekiyor. Ayrıca sadece iki mahkumla görüşebiliyoruz. Mahkumlar da iki günde bir sadece bir avukatla görüşebiliyor."
"Otoriterliğin göstergesi"
Belçika'daki Brüksel Barosu avukatlarından ve Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) başkan yardımcısı Alexis Deswaef'e göre mahkum ziyaretlerine getirilen kısıtlamalar "Tunus'taki otoriterliğin düzeyinin bir göstergesi".
Deswaef "Avukatların işlerini yapmaları engelleniyor. Ve düşünce suçluları savunmalarını hazırlamak için mücadele etmek zorunda bırakılıyor" dedi.
Siyasi mahkumların ve düşünce suçlularının davalarını takip eden, özellikle aktif ve yüksek profilli yaklaşık 10 Tunuslu avukat artık tükenmiş durumda.
İçlerinden biri MEE'ye "Bu tempoyla hala başa çıkabilen meslektaşlarımız sadece cezaevinde bir yakını olanlar." dedi.
Aileler de acı çekiyor. Gerçekte sadece 15 dakika süren ziyaret için çoğu zaman bütün bir günlerini ayırmak zorunda kalıyorlar. Bazıları yasal işlem başlatmakla tehdit edildiklerini söylüyor.
Diğer tutukluların kamu hizmetinde çalışan yakınları ise rütbelerinin düşürüldüğünü belirtiyor.
Örneğin, Şubat 2023'ten bu yana "devlet güvenliğine karşı komplo" davasından tutuklu bulunan insan hakları avukatı ve sosyal demokrat parti Attayar'ın eski genel sekreteri Ghazi Chaouachi'nin eşi Sofia Ben Akla'nın durumu böyle.
Oğlu Youssef'in sosyal medyada yazdığına göre, istinaf mahkemesinde bir dairenin başkanı olan Ben Akla, geçtiğimiz Şubat ayında -eşinin tutuklanmasından tam bir yıl sonra- emlak mahkemesine nakledildi.
Fransa'da yaşayan ikinci oğlu Elyes, babasının tutukluluğunu tartıştığı bir televizyon programının ardından gıyabında üç yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Deswaef, Eylül ayında 13 ülkeden hak örgütleri tarafından oluşturulan Tunus'taki özgürlükler için uluslararası destek komitesinin misyonunun bir parçası olarak gerçekleştirdiği ziyaret sırasında bazı tutukluların aileleriyle görüşme fırsatı buldu.
"Aşağılanma kelimesi birkaç kez gündeme geldi. Kadınlar dayanma güçlerinin sonuna gelmişler ve ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar" dedi.
FIDH başkan yardımcısına göre tutuklu yakınlarının anlattığı gözaltı koşulları "dehşet verici".
"Tutuklulara terörist muamelesi yapılıyor. Bu, terörle mücadele mevzuatının kötüye kullanılmasıdır." diye ekledi Deswaef.
"Komplo" davasında çoğu siyasi mahkum, devlet güvenliğini tehlikeye atmak ve bir "terör örgütüne" katılmak da dahil olmak üzere bir düzineden fazla suçlamayla karşı karşıya.
Dolayısıyla bu kişiler, insan hakları savunucuları tarafından muğlak ifadeler içerdiği ve özgürlükleri baltalayabileceği gerekçesiyle eleştirilen 2015 tarihli terörle mücadele yasası kapsamına giriyor.
İzole edilen mahkumlar
Tüm bunlar mahkûmların moralini etkiliyor.
Eski Yatırım ve Uluslararası İşbirliği Bakanı (2011-2013) ve Nahda yöneticilerinden Riadh Bettaieb 23 Şubat 2023 tarihinde tutuklandı.
Partinin lideri Raşid Gannuşi gibi Fransız-Tunus vatandaşı olan Bettaieb de, adını devleti devirmek amacıyla Facebook sayfaları oluşturmakla suçlanan bir dijital iletişim şirketinden alan Instalingo davasında yargılanıyor.
Diğer tutuklular gibi eşinden haftada sadece bir kez ve 10 dakikadan az bir süre için, kız kardeşi olan avukatından ise sadece 10 günde bir ziyaret alıyor.
Oğlu Anas MEE'ye şunları söyledi:
"Babam izole edilmiş durumda. Yaklaşık 50 kişinin yaşadığı hücresindeki mahkumlara onunla herhangi bir bağ kurmamaları için talimatlar verildi. Tek başına yemek yiyor. Yazı yazamıyor. Kendisine gönderilen kitaplar ancak azar azar ulaşıyor. Her iki ya da üç haftada bir, sansürlenmiş ve bazı bölümleri siyah kalemle çizilmiş bir gazete alıyor. Televizyonda haber kanalları yok. Dışarıda neler olup bittiğini, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerini ziyaretler sırasında öğreniyor."
Bettaieb ayrıca babasına getirilen yiyeceklerin bazen çalındığını da belirtiyor:
"En bariz olanı bayramda, ona her zamankinden daha fazla et vermiştik ve etler kayboldu."
Tunus'ta cezaevlerinde kantin bulunmuyor. Mahkumların aileleri, yakınlarını beslemek ve giydirmek için haftada iki kez "sepet" denilen şeyi getiriyorlar.
Sepeti hazırlamak aileler için ek bir zorluk. Avukat ve köşe yazarı Sonia Dahmani'nin Mayıs ayında tutuklanmasından bu yana kız kardeşi Ramla, mantıktan yoksun bir dizi kural keşfetti.
"Baharatlı her şey yasak, sadece tuza izin var. Beyaz pirince izin yok ama sos ya da kimyon eklerseniz geçiyor. Eskiden tatlı su karidesine izin verilirdi ama artık verilmiyor. Elma, portakal, muz, şeftali serbest ama kayısı ya da karpuz yasak."
Eylül ayında Sonia Dahmani 54 sayılı kararnameye dayanılarak sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı. Dahmani, Cumhurbaşkanı'nın göç konusunda savunduğu "Büyük Yer Değiştirme Teorisi"ni televizyonda eleştirdikten sonra tutuklanmıştı. Bu teoriye göre Sahra altı halklar "Tunus'un demografik yapısını değiştirmek için" ülkeye kalıcı olarak yerleşmek istiyordu.
"Psikolojik tecavüz"
Dahmani ayrıca hapishanenin kıyafet zorunluluklarıyla da başa çıkmak zorunda. "Uyumak için bile bacaklarını ve kollarını örtmek zorunda. Ona bir yeleğin üzerine giymesi için gömlek vermeyi düşündüm. Yaka yasak." diyor kız kardeşi.
Dahmani ve diğer mahkumlar geçen yaz sıcaktan çok çekmiş, hatta serinlemek için yerde uyumuşlar. Ağustos ayının ortasında cezaevi yetkilileri hiçbir açıklama yapmadan onları daha büyük ama daha kirli bir odaya taşımış.
"Bir arıza nedeniyle beş haftayı duş almadan geçirdi, hücrede sadece bir musluk vardı. Bir gün kafasına bir kertenkele düştü. Geceleri hamam böcekleri yüzünde yürüyor. Ve tuvaletlerinden fareler çıkıyor." dedi Ramla MEE'ye.
Dahmani, diğer mahkumlardan farklı olarak dört aydır saçlarını kestirmek ve boyatmak için izin bekliyor. İkonik saç kesimi artık yok.
Dahmani, temyiz duruşmasına çıkacağı 20 Ağustos günü, kız kardeşinin "psikolojik tecavüz" olarak tanımladığı bir muameleye maruz kaldı.
"Çırılçıplak soyuldu, dört ayak üzerinde durması, kalçalarını ayırması ve ardından bacakları açık bir şekilde sırt üstü yatması gerekti."
Gardiyanlar ayrıca onu plastik parmak arası terlik ve "safsari", yani ahlak davalarında suçlanan kadınların Tunus mahkemelerinde hala bazen taktıkları beyaz bir peçe giymeye zorlamak istedi.
Ailesi taciz ve işkence iddiasıyla dava açtı.
Chaouachi'nin akrabaları da şikayette bulunuyor.
Kötü muamele gerekçesiyle Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yanı sıra Tunus mahkemelerine de başvurdular.
Ağustos ayının sonunda Chaouachi hücresinde hastalandı. Ailesi, 60 yaşındaki Chaouachi'ye gerekli bakımın yapılmadığını söyledi.
"Bu apaçık bir aşağılamadır. Bu zulüm ve tacizdir. Otoriter rejim gücünü korumak için hiçbir şeyden kaçınmayacaktır." dedi oğlu Elyes MEE'ye.
Tıbbi takip eksikliği tüm mahkumların aileleri için ortak bir endişe kaynağı. Tıbbi kontrol koşulları mahkumlar için özellikle zor.
Bir mahkum yakını MEE'ye şöyle söyledi:
"Her gün, tıbbi muayeneye ihtiyacı olan tüm mahkumlar aynı minibüse biniyor. Ve ihtiyaç duyulan uzmanlık alanlarına bağlı olarak onları bırakmak için tüm devlet hastanelerini dolaşıyor. Sonuç olarak, bütün günü bir şişe su bile almadan arabada geçiriyorlar."