Türkiye Suriye'de İsrail ile çatışma istemiyor

Türkiye Suriye'de İsrail ile çatışma istemiyor

"Ayrıca Türkiye'nin Suriye'deki İsrail ordusuyla bir çatışmasızlık mekanizması kurmak için ilk adımları attığı bildirildi. Raporlar ayrıca Türk ve İsrail istihbarat teşkilatları arasında rutin temaslara da işaret ediyor."

Ragıp Soylu | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News

Suriye'de Beşar Esed rejiminin çöküşü Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır dahil pek çok bölge ülkesini alarma geçirdi ancak İsrail bu gelişmeden özellikle endişe duyuyor.

Hatta İsrail hükümetinden bir komite, İsrail'in var olma hakkını tanımayan Sünni İslamcılar tarafından yönetilen bir Suriye'nin, İsrail'in baş düşmanı İran'dan daha büyük bir tehdit oluşturabileceğini öne sürdü.

Komite özellikle Türkiye'nin Suriye'deki nüfuzundan rahatsız olmuş ve Ankara'nın yeni Suriye hükümetini “Osmanlı İmparatorluğu'nu eski ihtişamına kavuşturmak için” bir vekil güç olarak kullanabileceğini iddia etmekte.

Raporda Ankara'nın yeni Suriye hükümetini hızla silahlandırabileceği ve bunun da İsrail ile Türkiye arasında doğrudan bir çatışmayı tetikleyebileceği belirtiliyordu.

Peki bu gerçekçi bir senaryo mu? Hızlıca yanıt vermek gerekirse hayır.

Her ne kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye-İsrail ikili ilişkilerini kademeli olarak zayıflatmış olsa da -ticari bağları kesmek, üst düzey İsrailli yetkililerin uçak seyahatlerini engellemek, Tel Aviv'i Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırımla suçlamak ve Türk ordusunun bir gün Filistin halkına yardım edebileceğini ima eden ateşli popülist konuşmalar yapmak- Ankara'nın İsrail ile askeri bir çatışma istediğine dair hiçbir belirti yok.

Hem Türkiye hem de İsrail'in ABD müttefiki olması ve iki tarafın hiçbir zaman askeri bir çatışmaya girmemiş olması bir yana, Ankara'nın bu tür maceralara hevesi yok. Özellikle de bölge Gazze'de yaşanan felaketin yanı sıra İran ve İsrail arasında devam eden bir savaşla boğuşurken.

Türkiye'nin Suriye'deki hedefleri

Türkiye'nin Suriye'deki hedefleri çok açık ve bu hedefler hem kamuoyu önünde hem de özel olarak ilgili tüm aktörlere iletildi.

İlk olarak, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da belirttiği gibi, Ankara diğer ülkelere tehdit oluşturmayan istikrarlı bir Suriye istiyor. İkinci olarak Türkiye, Suriye'de azınlıkları ve tüm etnik grupları kucaklayan demokratik, üniter ve sivil bir devlet öngörürken, PKK devletçiğinin oluşmasını da engellemektedir.

On yılı aşkın bir süredir milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ve Türklerin hayatına ve yüz milyonlarca dolara mal olan çok sayıda askeri operasyon gerçekleştiren Ankara, ekonomik ve sosyal olarak gelişebilecek bir Suriye istiyor. İsrail ile doğrudan ya da dolaylı bir çatışma ise bu hedefle örtüşmüyor.

Şimdiye kadar Türkiye'nin eylemleri bu hedefleri destekledi.

Ankara başlangıçta -ve büyük ölçüde- İsrail'in Esed rejiminin askeri tesislerinden arta kalanları yok etmek için yürüttüğü hava harekatını görmezden geldi. Ancak İsrail'in hedeflerini önemli ölçüde genişletmesinin ardından Fidan, Türkiye'nin İsrail'e bu tür saldırıların durması gerektiği mesajını ilettiğini açıkladı.

Fidan, İsrail'in kimyasal silahlar gibi silahların yanlış ellere geçebileceği yönündeki endişelerini de kabul etti. İsrail'in herhangi bir Tahriru'ş Şam Heyeti (HTŞ) hedefini vurmaktan kaçınması dikkat çekti.

Ayrıca Türkiye'nin Suriye'deki İsrail ordusuyla bir çatışmasızlık mekanizması kurmak için ilk adımları attığı bildirildi. Raporlar ayrıca Türk ve İsrail istihbarat teşkilatları arasında rutin temaslara da işaret ediyor.

Buna ek olarak, kaynaklarımın aktardığına göre Ankara, aralarında Ahmed Şara'nın da bulunduğu HTŞ liderlerini İsrail'e karşı sükuneti savunan açıklamalar yapmaları için teşvik etti. HTŞ'den bazı isimler İsrail ile bir çatışma arayışında olmadıklarını kamuoyuna açıkladı.

Parçalanma riskleri

Bu arada, Türk bağlantılarıma göre, Şam'ın Ankara'yı askeri olarak devreye sokmaya çalışabileceğine dair işaretler var; Suriye Savunma Bakanlığı altında birleşik bir Suriye ordusunun yeniden kurulmasına yardımcı olmak için Türk danışmanların Suriye askeri akademilerine ve hava üslerine taşınması söz konusu olabilir.

Türkiye, İsrail'in bu tür bir işbirliğine ilişkin kaygılarının farkında. Benim duyduğum kadarıyla Türkiye'nin konuşlanmaları sınırlı olacak. Hama'nın ve bir dereceye kadar Şam'ın ötesine geçmeyecekler.

Ancak İsrail, Ankara'nın Suriye'nin kuzeyinde PKK kontrolünde bir devletçiğe müsamaha göstermeyeceği gerçeğini kabul etmek zorunda. Türkiye sürekli olarak Kürt grupların birleşik bir Suriye devletine entegre edilmesi gerektiği konusunda ısrarcı olmuştur.

Geçtiğimiz günlerde bir İsrail raporunda Tel Aviv'in güvenlik çıkarlarını korumak için parçalanmış bir Suriye'yi tercih ettiği öne sürüldü. Bu bir hatadır.

Bu hafta Israel Hayom'da yayınlanan bir başka haberde de İsrail'in Suriye'yi bölmek için uluslararası bir konferans planladığından bahsediliyordu.

Parçalanmış bir Suriye silahlı gruplar için bir üreme alanı olacak, bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracak ve İsrail için uzun vadeli riskler yaratacaktır. Buna karşılık demokratik ve kapsayıcı bir Suriye herkesin çıkarına hizmet eder.

Ne yazık ki İsrail liderliğinin, baskıcı politikalarında daha işlemsel ve güvenilir olan otokratik rejimlerle çalışmayı tercih ettiği açıktır; bu da İsrail'in Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria'ya yönelik savaşını meşrulaştırmayı ve kabullenmeyi kolaylaştırmaktadır.

Türkiye'nin artık Şam'da bir dostu olduğu doğru. Erdoğan bu ilişkiden birçok açıdan fayda sağlayacaktır: Ülke içinde, ekonomik olarak ve bölgesel olarak.

Ancak bu, yeni Suriye hükümetinin Türkiye'nin bir vekili olacağı anlamına gelmiyor. Aksine, eğer şans bizden yanaysa, Suriye ilk kez tek bir şeye odaklanmış meşru bir yönetime sahip olacaktır: Ülkeyi bir barış ve refah yeri olarak yeniden inşa etmek.

Kaynak: Mepa News

uyg.gif

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum