Türkiye Trump 2.0'a hazır mı?

Türkiye Trump 2.0'a hazır mı?

"Trump'ın etkileşimci yaklaşımı Türk yetkililerin işine gelebilir ancak ABD'nin İran politikası, Suriye'deki YPG ve İsrail'in savaşları konusunda gerilimler ortaya çıkabilir."

Giorgio Cafiero | The New Arab | Tercüme: Mepa News

Türk yetkililer 2024 ABD başkanlık seçimlerini yakından takip etti. Ankara'da, şu anda Başkan seçilen Donald Trump ya da Biden'ın yardımcısı Kamala Harris'in kazanmasının Türkiye-ABD ittifakının geleceği üzerinde ciddi etkileri olabileceğine dair bir anlayış vardı.

ABD'nin Suriye'de YPG'yi desteklemesinden Rusya-Türkiye askeri ilişkilerine ve Türkiye'nin Hamas yanlısı dış politikasına kadar bir dizi ihtilaflı ve kritik konu yıllar boyunca Türkiye ile ABD arasındaki gerilimi arttırdı.

Bu konular, bu ayki başkanlık seçimlerinin sonucundan bağımsız olarak ikili ilişkilerde sürtüşmeyi körüklemeye devam edecek olsa da, Trump'ın kazanması bu ittifakın gidişatını etkileyebilir.

Trump 2.0'ın Türkiye için olumlu yanları

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim zaferinin ardından Trump'ı tebrik etti, Trump'tan “dostum” diye bahsetti ve kendisini Türkiye'ye davet etti. Ankara'nın Trump'ın ikinci yönetimine ve bunun Türkiye'nin ulusal çıkarları için ne anlama geleceğine ilişkin olumlu bir bakış açısını sürdürmek için çeşitli nedenleri var.

King's College London'da Savunma Çalışmaları Bölümü'nde öğretim üyesi olan Dr. Eyüp Ersoy The New Arab'a verdiği demeçte “Türk yönetimi Donald Trump'ın yeniden seçilmesine ihtiyatsız iyimserlik diyebileceğim iyimser beklentilerle bakıyor” dedi.

Koç Üniversitesi öğretim üyesi ve Turkish-Qatari Relations kitabının yazarlarından Dr. Özgür Pala ise “Bence Türkiye bir kaya ile sert bir yer arasında ve Trump daha iyi bir seçenek gibi görünüyor” dedi.

Pala, “Ankara'nın görüşlerini koşullandıran bir faktör, Türkiye'yi hiç ziyaret etmeyen eski ABD Başkanı Joe Biden ile yaşanan tatsız deneyimlerdir. Ancak esas faktör, ABD'nin Türkiye'nin çevresinde devam eden askeri çatışmaları durdurmak için yeni girişimlerde bulunacağı beklentisidir. Türkiye'nin komşularındaki istikrarsızlık, Türkiye yönetimini hem Türkiye dışında hem de Türkiye içinde siyasi ve ekonomik maliyetlere maruz bırakıyor” dedi.

Trump'ın dış politikaya yönelik karşılıklı etkileşime dayalı yaklaşımı, birçok Türk yetkilinin oldukça iyi çalışabileceği bir yaklaşım türü. Trump NATO söz konusu olduğunda herhangi bir ilke tarafından yönlendirilmiyor ve Transatlantik İttifakı ile işlemsel bir şekilde ilgilenmeyi tercih ediyorsa, aynı şey Türkiye'nin genel olarak NATO'ya yaklaşımı için de söylenebilir. Finlandiya ve İsveç'in İttifak'a girişinde Türkiye'nin oynadığı "engelleyici" rol bu konuda çarpıcı bir örnektir.

Pala, “[Erdoğan ve Trump] her ikisi de iş anlaşmalarında olduğu gibi işleri halletmeyi ve hızlı karar vermeyi seviyorlar. Bu Ankara için faydalı olacaktır. Bu nedenle Erdoğan, Trump'ı zaferinden dolayı kutlayan ve işbirliğini sürdürme arzusunu dile getiren ilk liderlerden biri oldu” dedi.

Trump'ın hükümetinde görev verdiği Tesla CEO'su Elon Musk, Trump'ın ikinci yönetimi sırasında Türkiye-ABD ilişkileri için önemli olabilir. Musk'ın Erdoğan ve Türkiye ile olan bağlantılarını ve geçmiş deneyimlerini göz önünde bulunduran Ankara'daki yönetim, teknoloji alanında daha üst düzey Türkiye-ABD işbirliğinin kapılarını açmak için muhtemelen Musk'a başvuracaktır.

Ankara'nın Trump'ın dönüşüne ilişkin endişeleri

Öte yandan, Türkiye'nin Trump'ın Washington'un dış politikasının başında dört yıl daha kalmasından korkması için nedenler var. Trump'ın ilk döneminde Türkiye ile ABD arasındaki gerilimi körükleyen bazı adımlar atıldı.

Trump'ın ikinci yönetiminin İran'la nasıl başa çıkacağı belli değil ancak Türkiye 'maksimum baskı 2.0' kampanyasını hoş karşılamayacaktır. Nasıl ki Ankara yönetimi Trump'ın Mayıs 2018'de Kapsamlı Ortak Eylem Planı'ndan çekilme kararına karşı çıktıysa, bugün de Türkiye Tahran'ı daha fazla sıkıştırmayı ve izole etmeyi amaçlayan ABD öncülüğündeki girişimlere karşı çıkacaktır.

Türk ekonomisinin pek çok sorunla karşı karşıya olduğu bu dönemde Ankara, Washington'un İran'a yönelik mali savaşını yoğunlaştırmasından ziyade, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının kaldırılmasıyla birlikte Türk-İran ticaretinin artmasını istiyor.

Göreve gelen Trump yönetiminin İsrail'in İran'a karşı daha fazla askeri operasyon düzenlemesini teşvik etmesi, İsrail'in 26 Ekim'de İran'ın çeşitli bölgelerini bombalamasının ardından doğudaki komşusunu savunmak için sağlam bir duruş sergileyen Türkiye hükümetini kesinlikle kızdıracaktır. Tam anlamıyla bir İran-İsrail savaşı riskini arttıracak her türlü eyleme, böylesi uç bir senaryoyu Türkiye'nin güvenliği ve ekonomik çıkarları için büyük bir tehdit olarak görecek olan Ankara karşı çıkacaktır.

ABD'nin Suriye politikası, Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönmesiyle birlikte Ankara-Washington ittifakındaki en büyük gerilim kaynağı olabilir. Trump'ın PKK bağlantılı YPG'ye ve Amerika'nın Suriye'nin kuzeyindeki askeri varlığının geleceğine ilişkin sorulara nasıl yaklaşacağı belirsiz. Bununla birlikte, Trump'ın ikinci yönetiminin YPG ve Suriye'de terörle mücadele konusunda izleyeceği politikalar kaçınılmaz olarak Türkiye-ABD ilişkilerindeki dinamikleri şekillendirecektir.

Gazze ve Lübnan'daki çatışmalar Türkiye için önemli meseleler. Erdoğan ve içerideki destekçilerinin Filistin meselesine duyarlı olması ve İsrail'i soykırım suçlusu olarak görmesi nedeniyle Ankara'daki umut, Trump'ın Washington'ın elindeki kozu kullanarak Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin askeri eylemlerini dizginleyeceği yönünde.

Bazı Türk analistler bunun Trump'ın gözetiminde gerçekleşeceği konusuna pek de iyimser bakmıyor.

Ersoy, “[Trump'ın] seçim vaatlerine rağmen, yeni ABD hükümetinin İsrail'e anlamlı bir baskı yapması pek olası değil” diyor.

Bazıları ise ABD dış politikasını Kamala Harris'in yönetmesi halinde tablonun çok da farklı olmayacağını savunuyor.

Pala, “Ankara için ne Demokratlar ne de Cumhuriyetçiler Orta Doğu'daki gerilimler açısından güvenilir. Demokratlar Gazze'deki savaşı sona erdirmek için hiçbir şey yapmadılar ve binlerce çocuk ve kadının ölümünden sorumlular. Ankara muhtemelen Trump ne kadar kötü olabilir ki diye soruyordur. En azından Gazze'deki savaşın bitmesini istiyor (bunun nasıl olacağını göreceğiz). Ancak dediğim gibi konu Gazze ya da İsrail'in bölge ülkelerine yönelik saldırganlığı olduğunda Trump ile Kamala arasında pek bir fark yok.” diyor.

Ayrıca, Trump yönetiminin 2018'de Andrew Brunson (Papaz Brunson) olayına verdiği tepkinin de ortaya koyduğu gibi, Trump'ın Türkiye'nin ekonomik zayıflıklarından yararlanarak Ankara'yı kendi istediklerini yapmaya zorlamak gibi bir sicili var.

Ankara'daki yetkililer, Trump'ın Brunson'ı serbest bırakması için Türkiye'ye baskı yapmak amacıyla uyguladığı ABD mali yaptırımlarını unutmuş değil. Trump'ın ikinci yönetiminin, gelecekte anlaşmazlıklar ortaya çıktığında Ankara'ya bu tür baskı taktikleri uygulayıp uygulamayacağı Türkiye'deki pek çok kişinin aklındaki bir soru.

Türkiye hükümeti şimdilik bekle ve gör modunda, en iyisini umarken en kötüsüne hazırlanıyor. Ankara'daki liderler Trump'ın ikinci yönetimi ile ilgili kararlarını onun gündemine ve eylemlerine göre verecekler.

Hasan Kalyoncu Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Doçenti olan Dr. Murat Aslan verdiği demeçte Türk yetkililerin “önce gözlem yapacaklarını ve Trump'ın önceliklerini tam olarak anlayacaklarını” söyledi.

Aslan, “İkili ilişkiler bölümlere ayrılacak... Bu anlamda işbirliğine, bazen tartışmalara veya anlaşmazlıklara tanık olabileceğimiz bir anlayış olacak. Bakalım” diye ekledi.

Kaynak: Mepa News

uyg.gif

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.