Türkiye'de bir cezaevinde darp sonucu can veren Filistinli gencin ailesi adalet arıyor
Türkiye'de cezaevinde darp edildikten sonra hayatını kaybeden Filistinli gencin ailesi açıklamalarda bulundu.
İstanbul Maltepe L tipi Cezaevi'nde darp edildikten 5 gün sonra vefat eden Filistinli genç Nebil Hasan'ın (20) ailesi adaletin yerini bulması, sorumluların yargılanarak ceza almasını istiyor.
Olay 29 Mayıs 2023 tarihinde Başakşehir ilçesinde uluslararası bir para transfer bürosunda yaşanan bir tartışma ile başladı.
İddiaya göre, Filistinli bir genç uluslararası bir para transferi yapılabilen bir döviz bürosuna giderek adına gönderilen parayı çekmek istedi ancak yeteri kadar Türkçe bilmediği için kendisini ifade edemedi. Bunun üzerine arkadaşı Nebil Hasan'ı aradı.
Söz konusu mekana yakın olduğu için kısa bir süre sonra bir arkadaşı ile birlikte gelen Nebil Hasan ve diğer arkadaşları, zorla bürodan çıkarıldı. Yaşanan olay sonrasında sivil polis olduğu belirlenen şahıs tarafından polis ekipleri çağrıldı ve sadece 3 Filistinli genç darp edilip gözaltına alındı. Sevk edildikleri savcılıkta da 31 Mayıs'ta tutuklanarak Maltepe Cezaevine gönderildiler.
Cezaevine götürülen gençlerin üstleri çıkarıldıktan sonra Nebil Hasan soyunma odasına alınarak 10 dakika boyunca darp edildi.
Yaşanan vakanın ardından Nebil Hasan tedavi için herhangi bir hastaneye de sevk edilmedi ve 5 gün sonra (5 Haziran) vefat etti. Ancak yaşanan olayla ilgili ve olaya müdahil olanlar hakkında bir soruşturma açılmadı.
20 yaşında ailesinin tek erkek çocuğu olan Nebil Hasan'ın vefatıyla sarsılan baba Eşref Nizar Hasan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve yetkili mercilere çağrıda bulunarak çocuğu için adalet talebinde bulundu.
"Nebil, 10 yıl boyunca ben hapishanedeyken babasızlığı yaşamıştı"
"Filistin direnişi için 10 yıl boyunca işgal rejimi zindanlarında kaldığını" belirten Hasan, "Fıkıh ve temel bilgiler öğretimi alanında öğretmenlik yaptım. Şafii fıkhı alanında Doçent ve doktora diplomam var. Hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra Mescid-i Aksa'da çalıştım. Güven, kardeşlik ve adalet bulabileceğim bir ülke aradım. Mescid-i Aksa'ya geldiklerinde Türkiyeli kardeşlerimizden bu güveni buldum. Onlardan iyi bir kardeşlik gördük. Bu beni Türkiye'ye gelmeye ve hatta çalışmalarımı tamamlamaya sevk etti. Aslında bir süre sonra Türkiyeli kardeşlerle komşu, ebeveyn, öğrenci ve profesör olarak iyi bir dönem yaşadık. Sonrasında ailemizi şok eden büyük bir olay başımıza geldi. Bir süreliğine öğretim görevi için ülke dışındayken neredeyse 20 yaşında olan oğlum Nebil, bir dava nedeniyle tutuklanınca şaşırdık. Nebil, 10 yıl boyunca ben hapishanedeyken babasızlığı yaşamış, babasını ziyaret etmek için hapishaneye adaletsizliği ve işgalin uygulamalarını kendi gözleriyle görmüş, annesiyle yalnız büyümüştü." dedi.
"Kendisi yurtdışındayken bazı arkadaşları için 400 dolarlık bir ödemeyi almak için uluslararası para transferi yapan bir büroya gittiler ve orada bir tartışma yaşandı. Tartışma sonrasında Nebil ve arkadaşları tutuklandı. Polis olduğunu bilmeden sivil bir polisle tartışmışlar. Tutuklanıp hapse girdikleri ilk andan itibaren oğluma ve arkadaşlarına yönelik aşağılama, küfür ve onur kırıcı hareketlerde bulundular. Bu özelde herhangi bir Müslüman kişiyi ve genelde herhangi bir kişiye yapılmaması gereken muameleydi. Nebil tutuklandı ve ben bu tutuklama dosyasını ilk andan itibaren bu ülkede adaletin tecelli etmesini bekledim. Hakikatin yerini bulması için özellikle de 'biz muhacirlerin ve ensarın kardeşleriyiz' diyen Sayın Erdoğan'a sığındık. Haksızlıktan adalete, işgalden Osmanlı İmparatorluğu'na, onlarca yıldır destekçimiz olan kardeşlerimize geldik. Bize ailemizden daha yakın olduğunu düşündüğümüz ailemizin yanına geldik. Oğlumun tutuklandığını görünce şaşırdık. Birkaç gün sonra da Nebil'in öldüğü haberini aldık." diye konuştu.
"Hapishanede çırılçıplak 10 dakika boyunca işkence edildi"
Hasan, "Nebil İlaç kullanıyordu. Eğer bu ilacı almazsa, ağzından köpük gelmesine ve yere düşmesine neden olurdu. Hapishanede bu ilaç kendisine verilmedi. Bu bir istismar ve işkence biçimiydi. Tanıklar, Nebil'in tamamen soyularak bir odaya alındığını ve yaklaşık 10 dakika boyunca işkenceye maruz kaldığını söyledi. Arkadaşları ve diğer tanıklar Nebil'in çığlık seslerini ve hakaretlerini duyduklarını söylediler. Nebil içeri girdiğinde normal bir şekilde girdi ama çıktığında bitkin, yürüyemez haldeydi. Vücudu morluklar içerisinde kalmış, yapılan işkenceden dolayı yüzü şişmişti. İşkencede ve darbelerden birkaç gün sonra Nebil vefat etti. Otopsi, Nebil'in iç kanama geçirdiğini söylüyor. Bu kanamanın boşuna olmadığını biliyoruz. Bu olay, Nebil'in maruz kaldığı dayak ve işkence sonucu vefat ettiğini gösteriyor." şeklinde konuştu.
"Bir cesede beraat verdiler"
Nebil Hasan'ın vefatından hemen sonra hem kendisi hem de diğer 2 arkadaşı için beraat kararı verildiğini hatırlatan Hasan, "Garip olan şey Nebil'in ceset olmasıydı. Mahkeme Nebil'i öldükten sonra serbest bıraktı. Soru şu ki, Nebil neden ölmeden önce serbest bırakılmadı? Eğer dava yoksa, dosya neden bir anda kapatıldı? Avukat Gülden Sönmez'in çabalarını takdir ediyoruz. Bana söylediği gibi dosyayla ilgileniyor. Çünkü gerçeğe ulaşmak istiyor. Başından beri tespit ettiğimiz şey Nebil’in haksız yere öldürüldüğüdür. Sayın Erdoğan'a bir mektup gönderdik. Onu bir ağabeyimiz olarak görüyoruz. Doğru olanı yapması ve adaletten ayrılmaması için ondan isteğimiz bu olayın aydınlatılması, adaletin yerini bulmasıdır. Sayın Erdoğan'dan bir kardeş ve bir Müslüman olarak, İslam milletiyle savaşan acımasız düşmana karşı savaşan bir mücahit olarak, ailesinin dosyaymış gibi düşünmesini istiyorum. Bizler, üzerine yetiştirildiğimiz inanca göre müminlerin kardeş olduğunu biliyoruz. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Arap veya acem arasında hiçbir fark yoktur. Türk, Filistinli veya Suriyeli arasında hiçbir fark yoktur. Hepimiz Adem'deniz Adem'den topraktandır. Bizi birleştiren şey insanlığımızdır. İnsanlık İslam'dan önce gelir." ifadelerini kullandı.
Yaşanan olayın aydınlatılması, suçluların hak ettiği cezayı bulması için Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Adalet Bakanı Yılmaz tunç ve diğer yetkililere çağrıda ulunan Hasan, son olarak şu ifadelere yer verdi:
"Bu dosyanın sonunda Sayın Erdoğan'dan, adalet bakanından ve başsavcıdan isteğimiz adaletin yerini bulmasıdır. Türkiyeli kardeşlerimizin Türkiye halkının bizi kardeşleri olarak gördüğünü ve Filistin davasını her zaman desteklediklerini biliyoruz. Bu yaslı aileye adalet getirmelerini istiyoruz. Çünkü Nebil Hasan'ın ölümüyle evimizde bir şeyler yıkıldı. Tek istediğimiz bu meseleye sebep olanların yargılanmasıdır. Türkiyeli kardeşlerimizi, özellikle de Sayın Erdoğan'ı her zaman mazlumun hakkını savunun kişi olarak tanıyoruz. Hakkın yerini bulması için süreci hızlandırmalarını, bu dosyanın kapatılması için baskı yapılmamasını istiyoruz. Çünkü bu dosyada adalet yerini bulmaz, hakikat ortaya çıkmazsa Allah'ın, halkların, milletin ve dünyanın önünde belli olur. Türkiye halkı, Arap ve acem arasında ayırım yapmaz. İnsani bir meselede Müslüman ve gayrimüslim arasında ayırım yapmaz. Sayın Erdoğan'dan isteğimiz bu meseleyi çözüme kavuşturmasıdır."
Kaynak: İLKHA